Yani ümmetin diriliþ ve direniþ karargâhý tüm hasar ve kusurlarýna raðmen yine de ailedir… Ancak toplumsal hayatýn temel taþý olan aile artýk yerinden oluyor… Ailelerimiz deprem kuþaðýnda, fay hattýnda bulunuyor. Zemin kaygan ve kýrýlgan... Her an göçebilir... Çözülen ve çürüyen evlilikler çözüme çok uzak... Yorgun ve yýlgýn erkekler… Kolu kanadý kýrýk kadýnlar. Çocukluklarýna doymamýþ yarým ve yalnýz çocuklar… Analý – babalý ama yetim ve öksüzler…
Evet, evler dayanýksýz, fertler dermansýz, çocuklar duyarsýz… “Eyvah” lý ve çok “vah” lý günlerden geçiyoruz.
Demem o ki, evlilik artýk bir yücelik deðil aðýr bir yük… Gençler çekiniyor... Düne kadar gözü kapalý evlenenler bugün evlilikten ürküyor... Kýlý kýrk yararcasýna hesap-kitap yapýlýyor… Medeni cesaret gidince medeni halde deðiþmiyor…
Amaçsýz evlilikler… Anlamsýz yaþamlar… Omurgasýz ailelerin akýbetinden korkulmaz mý?
Modernizm önce ümmeti, sonra toplumu, þimdi de aileyi vurdu… Yýpranan, yorulan, yozlaþan aile güvensiz ve huzursuz… Modern toplum derin bir aile krizi ile çatýrdýyor… Modern birey, aileyi sýnýrsýz özgürlüðün önüne konulmuþ bir engel olarak görüyor…
Toplumun ana rahmi olan aile kýsýrlaþtýrýlmýþ durumda… Çekirdek aileden “aile olmayan aile” anlayýþýna savrulma sýnýr tanýmýyor…
Toplumun temel birimi olmasý gereken aile; devlet ve uluslar arasý sistem tarafýndan kapitalistleþme sürecinde nasýl araçsallaþtýrýldýðýna tanýk oluyoruz…
Habire tüketen özgür birey hedeflenince, ortaya insanýn tükeniþi çýkýyor... Tüketim çýlgýnlýðý her þeyi çýðýrýndan çýkarýyor… Tabii ki, kiþisel özgürlükler putlaþtýrýlýrsa toplumsal patlamalar kaçýnýlmaz olur…
Kýþkýrtýlan, þýmartýlan birey kural, kriter tanýmýyor… Fýtratý zorluyor… Dengesi bozuluyor…
Sonrasýnda psikolojik destekler periþanlýðý gidermeye yetmiyor… Herkes piþman, evlenen de, evlenmeyen de…
Ebede kodlanmýþ evlilikler yok artýk! Her an bitecekmiþ psikolojisi ile hareket ediliyor… Uyumsuz, umursamaz ve umutsuz… “Nerde ince ise oradan kýrýlsýn” mantýðý… Birlikte yalnýzlýklar yaþanýyor… Güvensiz, doyumsuz, huzursuz…
Sonuç, herkes kendi hayatýný yaþama derdinde… Kendi baþýna buyruk… Ve de baþýboþ… Diðergâmlýk yerini hodgâmlýða terk etti…
Nikâhý kýymýyor, kaldýramam, taþýyamam korkusunda…
Çünkü nikâh; zor ve geniþ günde, darlýkta ve varlýkta katlanmak, taþýmak, tahammül etmek demektir…
Þimdilerde iyi gün evlilikleri var… Zor ve kötü günde her þey bitiveriyor… Belki ayný evde ancak ayrý dünyalarýn insanlarý… Ortak mekânlarýn, meskenlerin yabancýlarý… Sýcak bir iklim, içtenlikli bir atmosfer yok artýk... Örselenen aþklar, yýpranan duygular, dumura uðrayan deðerler… Yani durum vahim…
Modernizm ne mahremiyet býraktý, ne de aidiyet…
Modernizm evsizleþtirdi… Bir o kadar da acýmasýzlaþtýrdý…
Anasýz anaokullarý…
Huzursuz huzur evleri…
Savunmasýz sýðýnma evleri…
Bugün kreþlere, anaokullarýna býraktýðýmýz çocuklarýn yarýn bizi huzur evlerine býrakmasý gayet doðaldýr… Sebep sonuç iliþkisidir, ortada olan…
Hani “men dakka dukka” derler ya…
“Çocukluðun yok oluþu” ile karþý karþýyayýz… Acýmasýz, kesintisiz bir sýnav maratonu, test çözme telaþý, çocukluðunu yaþayamama açmazýna dönüþüyor…
Çocuk ancak eðitim uzmanlarý, rehber öðretmenler, psikolog, psikiyatr ve psikonalistler desteði ile ayakta kalabiliyor…
Hayat baþarýsý, okul baþarýsý, karne notu ile ölçülür oldu…
Anneler kýz çocuklarýný evliliðe hazýrlamýyor. “El oðluna muhtaç olmasýn” “ayaklarý üstünde dursun” “gözünde kalmasýn” anlayýþ bu…
Sanki refik deðil rakip… Hasbilik yok, hesaplaþma var…
Kadýnlar, “ev hanýmý” diye tanýnmaktan utanýyor, artýk ideal olan “iþ kadýný” olmak…
Beden estetiðini önceleyen kadýnlar anneliðe mesafeli… Korkuyor, çocuk eve baðlar diye… Bu saatten sonra kadýný eve kim baðlayabilir? Daha az anne… Daha az baba… Düþük profilli bir aile…
Þimdi kadýnýn erkekleþmesi, erkeðin kadýnlaþma marazý ile yüz yüzeyiz… Ya da kadýn-erkek eþitliði adýna hem kadýn hem de erkek rolüne soyunma… Veya ne erkek, ne kadýn sanki hünsa müþkül… Rol daðýlýmýndaki çarpýklýk yeni yanlýþlýklarýn önünü açýyor…
Modernizmin beslediði annelik ideolojisi, çocuklarý kusurlu ve kýrýlgan kýldý…
Emanet alýnan kadýn mülkleþtirildi… “Anneler günü” ile annelerin gönlü alýnmaya çalýþýldý… “Sevgililer gün” zevahir kurtarýlmaya gayret edildi… Ama diðer günler “aile içi savaþ günleri,, olmaya devam etti…
Sanki, kadýnlarýmýzda “örtülü bir feminizm,, erkeklerimizde “örtülü bir feodalizm,, söz konusu…
Gönüllülük ve güven iklimi yerini gerilim ve gövde gösterisine terk etti… Eþler geri adým atmama gayretlerinde… Hududullah; ýskalayan taraflar karþýlýklý hak arama, kendine yontma kavgasýnda kararlý…
Modernizm ile gelenek arasýnda sýkýþýp kalan aile can çekiþiyor… Geleneði reddeden ancak kendi geleneðini oluþturamayan bizler bu defa modernizmin kýskacýndayýz…
Özgün bir aile modeli sunamadýk…
Özenti, öykünme doðallýðýmýzý bozdu…
Kadýn-erkek iliþkilerinde ki ölçüsüzlük ve ilkesizlik iffet ve ahlak kýyýmýna dönüþtü…
Evler boþalýyor, evdeki herkesin gözü dýþarýda… Ýçeri sýkýyor… Ýçeri-dýþarý dengesi bozuldu… Evden kaçýþ bireyleri yalnýzlaþtýrýyor ve köksüzleþtiriyor…
Toplu konutlarda, güvenlikli sitelerde parçalanmýþ aileler… Artýk diziler aileyi dizayn ediyor… Hayatý dönüþtürüyor… Deðerleri dumura uðratýyor…
Evdekilerin tek derdi; moda, marka, maaþ…
Ýnsan atölyesi olan haneler insan itlafýna dönüþtü…
Tükenen sadece aile deðil, insanlýk bitiyor…
Modern birey müstaðni, maðrur ve mütekebbir… Olabildiðince bencil ve baðnaz… Baþkasýndan bana ne? Þýmarýk ve þaþkýn… Þükürsüz ve sabýrsýz… Sonu ne olursa olsun, dediðim dedikçi…
Ancak sorun ne kadar büyük olursa olsun, karamsarlýk yok… Kendini koyvermek yok… Bu bizim sýnavýmýz…
Modern ötesi aileyi inþa etmek durumundayýz… Nasýl mý?
Durularak, dirilerek, donanarak ve duruþumuzu netleþtirerek…
Modernizme teslim-i silah edemeyiz… Ailelerimiz son kalelerimiz. Dünyamýz, ukbamýz bu kalelerde þekilleniyor… Kimlik ve kiþilikler orada biçimleniyor…
Yeniden inþa sürecinde kadim modeller önümüzde güncellenmeyi bekliyor:
Al-i Ýbrahim / Ýbrahim ailesi…
Al-i Ýmran / Ýmran ailesi…
Al-i Muhammed / Muhammed ailesi…
Her teþehhütde bu aileleri anmýyor muyuz?
Bu üç ailenin ortak özelliði ise 3A formülü…
Aþkýnlýk…
Arýnmýþlýk…
Adanmýþlýk…
Peki bu modeli diri ve duru tutmanýn formülü yok mudur? 5S
Sabýr…
Sorumluluk…
Sadakat…
Samimiyet…
Sevgi…
Sonsuz saadete yürümenin þifresi… Evliliði cennete taþýmanýn güvencesi bu kelimelerde saklý olsa gerek…