Devletin eðitime dönük tekelci, baskýcý, yasakçý uygulamalarý toplumsal gerilimi artýrmakta; eðitim sorunlarýný da kangrenleþtirmektedir. Aklýselim sahibi olan herkesin, bu durumu sorgulamasý, itiraz etmesi, en doðal bir görevdir.
Batýlý bir düþünür olan Nietzsche`nin þu tespiti, bugün için de geçerlidir: "Büyük devletlerin hükümetleri, insanlarý kendisine baðlamak, onlarý korkutmak ve diledikleri iþlere sürmek için iki yola baþvururlar. Biri kaba bir yol: ordu. Diðeri daha zekice bir yol: okul."
Toplumu tek tipleþtiren, düzene uygun kafalar imal eden ve zamanla bu kafalarý hiçleþtiren, toplumsal mühendislik projelerine duyarsýz kalabilir miyiz?
Bu gün "Allah`ý" hesaba katmayan bir eðitim felsefesi, "Kur`an`ý" referans almayan bir ahlak anlayýþý, "Peygamber`i" ýskalayan bir terbiye modeli, aydýnlanma adýna dayatýlýyor.
Yanlýþ eðitim politikalarý ile akýllarýný, kalplerini ve bütün hayatlarýný vahye kapalý tutanlarýn nasýl bir toplumsal çürümeye neden olduklarý gözler önünde.
Bize ait olmayan bir dünyanýn deðerlerine ve ideallerine baðlý kalmanýn sonuçlarýný görüyoruz. Kültürel þizofreni, toplumsal paranoya, kitleleri ciddi anlamda tehdit ediyor.
Diploma hastasý, kariyer budalasý, ünvan delisi; ama içi kof kafasý boþ, ruhu aç ve duyarsýz, deðersiz, kimliksiz nesiller türüyor.
Bu eðitim sistemi zihinlerdeki sorularý cevaplamak yerine, yeni soru ve þüphelerle septik, laik, çarpýk beyinler yetiþtiriyor. Evet, nesiller þaþkýn, þýmarýk, þartlanmýþlýk içinde çaresiz. Hayatý tek boyutlu okuyan, fýtrat ve itidalden uzaklaþan kiþiler, hayata þaþý bakmaktan kurtulamýyorlar. Bilgi fukarasý gençler, hikmet ve marifetten nasipsiz.
Peki bizim görevimiz sadece durum tespitinde bulunup sýzlanmak ve þikayetlenmek midir? Tepkimizi ortaya koyarken tedbir almamýz da gerekmiyor mu?
Formel eðitimle yaygýnlaþan fesada yönelik üzerinde çalýþacaðýmýz formüllerimiz olmayacak mý?
Pagan kültürle kirlenen dimaðlarý alternatifsiz eðitim projelerimizle terbiye ve tezkiye edemez miyiz?
Genç nesillerimizi tamamen sistemin eline terketmemiz bir vebal deðil midir?
Peki, bu babda ne yapýlabilir? Örgün eðitime karþý özgün bir eðitimi nasýl baþlatabiliriz?
Sistemin sihrini bozacak, büyüsünü çözecek sahici bir eðitim. Müteal deðerlerden beslenecek, ruhun açlýðýna, kalbin boþluðuna cevap verecek bir muhteva ve mahiyete sahip eðitim çalýþmasý. Ýrfan, beyan, burhan içeren; hikmet, hakikat, marifet yüklü bir açýlým.
Ýþte görüyoruz; mesnedi uhrevi olmayan tüm eðitim modelleri geri tepiyor.
Ahiret penceresinden bakýp hayatý öylece anlamlandýracak, seküler çýkarlara düþmeden vahyi, gaybi iletiþimini güçlendirecek bir eðitim yükümlülüðü altýndayýz.
Hayatýmýzda cirit atan batýllarýn, içimize sinen kirlerin ruhumuza sirayet eden çarpýklýklarýn ve çirkinliklerin, Ýslam`ýn duru ve diri mesajý ile giderilmesi gerekiyor.
Ýþte bunun için özgün eðitim diyoruz.
Bu amaca yönelik Ýslami endiþesi olan herkesin ve her kesimin; cemaat, cemiyet, vakýf, dernek, dergah, kurum, kuruluþ kim varsa, eðitim sorununu öncelemeleri gerekiyor.
Çünkü özgün eðitim dediðimiz konu, ibadi bir sorumluluktur. Bize emanet edilen nesillere karþý ertelenemez bir farizadýr.
Bu çerçevede ne yapýlabilecekse; ev okulu, aile okulu, yaz okulu, ana okulu, medrese, kurs, yurt, kamp, özel okul, etüt merkezi, dershane, enstitü, akademi, mescit, cami, ev sohbeti, ders halkalarý, kültürel çalýþmalar, ortak okumalar, sosyal faaliyetler, spor kompleksleri, kýr gezileri, seyahat, sürekli güncellenerek, derinlik ve nitelik kazandýrýlarak sürdürülmelidir.
Her yapý bir okul; her ev bir eðitim ocaðý olmalýdýr.
Asýl eðitim okul saatleri dýþýnda baþlamalýdýr. Hayatýmýzý mektepleþtirerek gelecek kuþaklara ciddi bir miras ve oturmuþ bir gelenek býrakabiliriz. Ýnsanlarýmýz düzenin insafýna terkedilmemelidir.
Bu anlamda yakýn tarihimizde bizden çok daha aðýr þartlarda birçok özgün eðitim ve davet modelleri oluþturulmuþtu.
Said-i Nursi, þeflik döneminin o acýmasýz günlerinde bile zindanlarý "Medreseyi Yusufiye" kýlma baþarýsýný göstermedi mi?
"Zehra Üniversitesi" idealini gösterememiþ olsa bile, bugün binlerce ev bu üniversitenin bir þubesi ve sýnýfý olarak misyonunu sürdürmüyor mu?
Süleyman Hilmi Tunahan efendi, dikta yönetiminin tüm baskýlarýna raðmen Kur`an talebelerini geleceðe hazýrlamak için nelere katlanmadý? Amele pazarýndan topladýðý bir avuç insana maaþýný taksim ediyor; sonra da Haydarpaþa-Adapazarý arasýnda sefer yapan trenin bir vagonunda dersini veriyordu. Bu ihlasýn ve azmin bir bereketi olsa gerek, bu proje, dünyanýn dört bir yanýnda bugün bile yanký bulmaktadýr.
Ama tüm bu eðitim faaliyetlerinin daha da nitelik kazandýrýlarak yaygýnlaþtýrýlmasý gerekmektedir.
MÜSÝAD, ASKON, ÝGÝAD gibi kuruluþlarýn gündemine eðitim meselesi mutlaka girmelidir. Yatýrýmlarýný insan-eðitim merkezli alanlara kaydýrmalarý gerekmektedir.
Eðitim Bir-Sen, Özgür Eðitim Sen, Þuurlu Öðretmenler Derneði gibi kurumlar, bünyelerindeki eðitimci ordusunu sadece resmi alanlarla sýnýrlandýrmadan, daha sivil hizmet ve faaliyet alanlarý da açmalýdýrlar.
Yüzyýl önce baþlayan özgün eðitim çalýþmalarýnýn günümüzde yeniden güncellenmesi gerekiyor. Bu eðitimin dili, fýkhý, usulü ve mantýðýnýn ihtiyaca göre yenilenmesi gerekmektedir. Bunu yaptýðýmýz zaman çocuklarýmýzýn eðitimi için adres sormak, referans aramak mecburiyetinde kalmayacaðýz. "Eti senin, kemiði benim" deme sefaletinden kurtulup, ete-kemiðe iþleyen bir Ýslami eðitimin öncüleri olma onurunu yakalamýþ olacaðýz.