Ýnsan, sosyal bir varlýktýr. Bu durum ona sosyal sorumluluklar yükler Hele hele bu insan Müslümansa sorumluluk katlanarak büyüyecektir. Çünkü Müslüman sadece kendisi için yaþayan kiþi deðildir.
Yeryüzüne çýkarýlýþ amacýnýz ortada… Ýnsanlar için çýkarýlmýþ hayýrlý bir ümmet olmak… Ýnsanlýðýn ortak sorunlarýna eðilmek… Vahye tanýklýðý sürdürerek, rotasýný þaþýrmýþ toplumlara istikamet uyarýsýnda bulunmak… Öncü ve örnek bir duruþla insanlarý hakka ve hidayete yönlendirmek… Bu ümmetin her ferdi toplumun salah ve felahý için kendi kiþisel rahat ve huzurunu bile feda edendir… Doðruya, güzele, gerçeðe ulaþmanýn bir bedeli olacaksa bunu da biz öderiz. Kendi özelimizle kendimizi baðlayamayýz. Kendimize ördüðümüz kapalý dünyalarýmýzdan kurtulmamýz lazým…
Nesiller cahiliyeye kurban giderken, gelir artýþý ile nasýl mutlu olabiliriz? Çirkefe, çürümeye terk edilen kimsesizlerin dünyasýnda, kiþisel baþarýlarla tatmin olmamýz düþünülebilir mi?
Toplumu endüstriyel bir metaya dönüþtüren popüler kültürün bozucu, boðucu, bitirici etkilerine karþýn, insaný "meta"dan "mana"ya taþýyacak olan toplumsal projelere imza atmamýz gerekiyor…
Bu projeyi hayata geçirebilmek içinde; toplumsal iliþkilerimizde "yarar"ý deðil, "deðer"i öncelememiz gerekecektir… Diðer bir ifade ile "toplumsal fayda" hesaplarý yapmak yerine "toplumsal felah" üzerinde çalýþacaðýz… Çünkü bize düþen görev; muttaki bir toplum olmak yoksa illa ki müreffeh bir toplum olmamýz gerekmiyor… Ýnancýmýza göre kalkýnmýþ bir toplumun tanýmý taþýdýðý deðerlerle, ilkelerle belirginleþecektir…
Bunu baþarabilmek içinde öncelikle içinde bulunduðumuz toplumu iyi tanýmamýz gerekecektir…
Üzücü ama gerçek; bu toplum "önemli" olana deðil, "ilginç" olana ilgi duyuyor… Toplumsal "bilinçlenme"nin yerini, toplumsal "büyülenme" aldý… Toplum ciddi anlamda bilinç kaybýna maruz kaldý. Modernizmin, teknolojinin büyüsüne kapýldý… Kitlelerin dönüþtürülmesinde magazin kültürü belirleyici… Hýz ve haz medeniyeti yýðýnlarý baþkalaþtýrarak sürüklüyor… Ýnsanlar midenin baskýsýndan kurtulup akledemiyorlar…
Bunun neticesi olarak çaðdaþ toplumlarýn hüsranýný hýzlandýran iki sonuç ortaya çýkýyor: 1- Toplumsal hafýzasýzlýk… 2- Toplumsal iradesizlik…
Böylece hedefsiz, deðersiz, duyarsýz, tepkisiz bir toplum güdülmeye ve sömürülmeye hazýr bir ruh hali ile var olmaya çalýþacaktýr… Artýk toplumsal muhalefet ruhunun nasýl köreldiðini herkes görebiliyor… Eleþtirel aklýn nasýl engellendiði herkesçe malum… Artý toplumsal sorumluluk anlayýþýnda ciddi aþýnmalar var… Nesilleri öðüten, kitleleri törpüleyip bireyselleþtiren, kiþileri bencilliðin bataklýðýna sürükleyen bir sistem var… Devletin ideolojik aygýtlarý toplumu tektipleþtirme, nesilleri nesneleþtirme iþlevini fasýlasýz sürdürüyor… Gücün efendileri halký tepeden inme yöntemlerle biçimlendirme, buna direnenleri jakoben uygulamalarla hizaya getirme hakkýnýn hep kendilerinde olduðunu düþünüyorlar… Toplumun tepkisizliði, onlarý, kendilerinin haklýlýðýna ve uygulamalarýnýn doðruluðuna inandýrýyor… Kýsacasý, bu toplum sisteme kurban… Peki, bu toplum hepten masum mu? Deðil… Baþka bir soru: Bu tespitleri yapan, olayý teþhis eden aydýn, alim, öncü, kanaat önderi vs. bunlar olup-bitenler karþýsýnda mazur ve muaf mýdýr? Hayýr, deðil!
Daha da beteri, toplumun hastalýklarýný savunuyor olmasý… Tedavi kabul etmemesi… Bundan daha büyük hamakat ve gaflet olabilir mi? Ýþte bu gün yaþanan budur…
Toplumu hasta olduðuna kim ikna edecek?
Tedavi önerenden, reçete sunandan cüzzamlýdan kaçar gibi uzak duruyor…
Toplumsal bünyeye sirayet eden cahili, þeytani, hevai virüsler toplum saðlýðýný tehdit ediyor. Takva korumasýnda olmayan bir toplumun iflahý zor… Nedir bu iflah etmez marazlar?
Dünyevileþmek… Yaþam ufku bu dünya ile sýnýrlý hesapçý, hazýrcý, hazcý, þimdici, dünyacý insanlarýn gündemine ortak hedefleri, dertleri, davalarý koyabilmek kolay mý sanýyorsunuz? Dünyanýn fiziki deðerlerini ''deðiþmez deðerler'' görme yanýlgýsý insana çok pahalýya mal oldu. Eþya deðer kazanýrken insan ve insanlýk ucuzladý. Dünyayý kontrol altýna alma çabalarý insaný dünyaya baðýmlý hale getirdi. Artýk insan deðerlerden vazgeçip fiyatlarla ilgilenir oldu… Ýnsanýn kafasý, karnesi rakamlarla dolu… Fakat insanlar ruhlarýný satýp, cesetlerini makyajlamaya durdular. Öte dünyasýz bir hayatýn tadýný çýkarmaya çalýþtýlar. Bu hastalýða müptela olan kiþi deðerler dünyasýndaki puanlamayý ilahi olandan alýp gayrý ilahi olana vermektedir. Hayat vahyin kýlavuzluðundan kopmaktadýr…
Bireyselleþme… Toplumsal sorumluluklardan uzaklaþýp içe kapanma… Müslümanlarla birlikte olmanýn sýkýntýlarýna katlanmadan, yalnýzlýðýn rahat ve rehavetini tercih etme anlayýþý… Yalnýzlaþan, yalnýzlaþtýkça yabancýlaþan… Böyleleri için ümmet, vahdet, cemaat, kardeþlik nostaljik bir takýntýdýr. Bu hastalýk baþka hastalýklarýnda habercisidir, ''ben merkezci'' bir açmazýn girdabýnda insanlar zayi olup gidiyor… Tek kiþilik bir dünyasý vardýr… Baþkasý yoktur… ''Biz''i yoktur…
Gayesizlik… Ýnsan yaratýlýþ amacýndan uzaklaþtýkça hayat anlamýný kaybeder… Doyumsuz, güvensiz, hedefsiz bir mecraya savrulur… Gayeden kopunca insan, artýk onun için uðrunda mücadele etmeye deðer dava, doðru, deðer kalmamýþtýr… Bu insan aldýrýþsýzdýr, dertsizdir, gamsýzdýr… Yaþamý parçalanmýþtýr, birleþtirici öðelerin kaybolmasý ile birlikte baþýboþluk ve sorumsuzluk baþ gösterir… Ýç dünyada baþlayan çözülme ve bozulma, kiþiyle sýnýrlý kalmýyor, kiþinin dünyaya bir bozguncu olarak çýkmasýna neden oluyor…
Eylemsizlik… Ruhunu yitiren çaðýn insaný neyin mücadelesini verecek? Atalet, rehavet ve sefahat yaþam kodlarýný iþlevsiz kýlmýþtýr… Aksiyon yok! Heyecan yok! Ýrade yok! Hareket olmayýnca hayat boþ, kof, duraðan, monoton kalýr, çekilmez bir hal alýr. Ne düþünme eylemi… Ne okuma eylemi… Ne sorgulama eylemi…. Ne inþa ve ne de imar eylemi yok… Kendini dondurmuþtur…
Deðersizlik… Vahiyle baðýný koparan insan kutsal tanýmaz oldu… Sonra kendi kutsallarýný üretti… Tatmin olmadý bu defa kutsallarýný tahrip etti… Tüm ilahi v beþeri kutsallara ilan-ý harp etti… Deðer yitimi ile baþlayan deðersizleþme zamanla yerini modern yapay deðerlere býraktý… Baþarý, kazanç, kar, güç, iktidar, kapital gelir artýþý kutsanýr oldu… Sonra bunlarýn savaþý baþladý… Ýnsanýn deðeri, tüketim gücü ile ölçülür oldu… Kýblesini yitiren insan yönsüzlük girdabýnda bocalýyor.
Bu savaþta yenik ve yorgun düþen insan kendini arýyor…
Ýlkeli bir yaþamdan koptuðundan beri hiçbir þeyde karar kýlamýyor…
Duyarsýzlýk… Ruhu iþgale uðramýþ, kalbi kuþatma altýnda olandan nasýl duyarlýlýk beklenebilir ki? Tepkisiz, sinirleri alýnmýþ, uyuþumcu, edilgen, pasif bir ruh hali… Sömürülmeye aday silik ve sinmiþ kiþilik… Böylelerinin iradesi çökmüþ, iddialarýndan vazgeçmiþ, ideallerini yitirmiþ durumdadýrlar… His yok, aþk yok, öfke yok… ''Gelene aðam, gidene paþam'' felsefesi… Ýtiraz, sorgu, tepki, tavýr, lügatlerinde yoktur… Dertsizlik derdine müptela olan kolay kolay iflah olmuyor…
Peki, tüm bu ve benzeri marazlarýn, zaaflarýn, reçetesi yok mudur? Kuþkusuz vardýr… Ýþte bu çaðýn, bu toplumun içinden yükselen bir ses þöyle diyordu:
"Mariz bir asrýn, hasta bir unsurun, alil bir uzvun reçetesi, ittibâ-ý Kur''an''dýr."
Þimdi Kur''an''la yola çýkarak sorumluluklarýmýza dönecek olursak…
Bu durumda toplumsal marazlarýn bozucu, boðucu, batýrýcý etkilerine karþý ne yapabiliriz? Toplumsal yozlaþmaya karþý yalnýzca söylem geliþtirmeyle bir yere varýlamayacaðýný iyi biliyoruz… Bu güne kadar süre gelen pratikten uzak, hayata yansýmayan toplumsal çözümlemeler, derin tahliller, orijinal fikirler sorunu çözmeye yetmedi… Müminler olarak mutlaka koruyucu önlemler almalýyýz… Farklý bir toplum modeli oluþturmalýyýz… Alternatif sunamadýðýmýz kirli bir mekanizma tarafýndan yutulmamýz kaçýnýlmazdýr… Ýþte bu baðlamda yapmamýz gerekenlerden bir kýsmý: Bir… Ruh, yürek ve bilinç dünyamýzýn zengin olmasý lazým. Vahiyde derinleþerek, ''rahmet'' ve ''þifa'' menbaý olan Kitabýmýzdan beslenerek iç donanýmýzý tamamlamalýyýz… Yorgun ruhlarýmýzý vahyin ruhu ile ayaða kaldýrabiliriz… Yoksul yüreklerimizi takva ile takviye edebiliriz… Ýki… Ýslami kimlik ve kiþiliðimizi ciddiye almalýyýz… Kimliðimize yönelik çarpýtma, karartma, örtme çabalarýna fýrsat vermemeliyiz… Bu kimlikle elde ettiðimiz erdem, onur, iffet ve haysiyeti taþýma liyakatini sürekli korumalýyýz… Üç… Cemaat ruhuna, Müslümanlar arasý hukuka, disiplin ve davranýþ biçimine önem vermeliyiz… Bireyselleþmenin önüne geçmenin yolu aidiyet bilincini canlý tutmaktan geçer… Dört… Siyasal, sosyal, kültürel, düþünsel yönden geliþimimizi sürdürürken ameli, ahlaki ve deruni boyutumuzu ihmal etmemeliyiz… Ýbadet hayatýmýza bir çeki- düzen vermeliyiz… Vakti giren ibadetlerde gecikmemeliyiz… Sünnet hassasiyetine yeni bir ivme kazandýrmalýyýz… Çünkü sünnet, zamaný, mekaný aþarak Hz. Peygamberin örnek, özne ve öncü kiþiliðini hayatýmýza taþýma, hayatýmýzda yaþatma ve yansýtma pratiðidir… Peygamberi yaþam biçimini içselleþtirme ve nebevi disiplinle þekillenme çabasýdýr… Muhammedî aidiyetin fiili ispatýdýr; sünnet… Beþ… Sade bir yaþam ve mütevazý bir duruþu tercih etmeliyiz… Ahireti önceleyerek sonlu rahata deðil, sonsuz rahmete müþteri olmalýyýz… Vahþi kapitalizmin sýnýrsýz tüketim alýþkanlýðý hastalýktan öte bir çýlgýnlýða dönüþtü… Nasýl korunabileceksek korunmalýyýz artýk! Mutlaka alternatif yaþam modelimizi gerçekleþtirebilmeliyiz… Çünkü heva ve hevesin sürüklemesi ile ''ihtiyaç''larýn ve ''zaruret''lerin tanýmý deðiþti… Üretilen ''zaruret''lerle nice israflar, savurganlýklar, isyanlar mübahlaþtý… Ýlahi emirler karþýsýnda gevþeyenler, gaflet ve kasvet kuþatmasýna yenik düþüyor… Ruhsatlarla amel dinde laubaliliðe, lakaytlýða dönüþüyorsa bunun üzerinde durmak gerekir… Sekülerizmin maddeye yüklediði ''dünyevi'' deðere bizim birde ''uhrevi'' boyut kazandýrmamýz gerekir, bu bir görevdir… Ýþ dünyamýzda kar etmenin dünyevi getirisi yanýnda infak etmenin, hayýr iþlemenin, sevap kazanmanýn manevi hazzýna talip olmalýyýz… Altý… Helal- haram sýnýrlarýnýn flulaþtýðý bir zaman diliminde ''helal kazanç'' hassasiyetini daha bir diri tutmamýz gerekiyor… ''Helal'' olmayan bir hayatýn sonunun ''helak'' olacaðýný unutmamak lazým… Günahlarýn küçümsendiði hatta özendirildiði günlerden geçiyoruz… Nasýl korunacaðýz? Her günah bir sonraki günaha çaðrýdýr… Din adýna konuþanlar günah konusunda hiçbir tarihte bu kadar esnek davrandýlar mý hatýrlamýyorum… Günahlara karþý ''ölümü çokça hatýrlayarak'' önemli bir korunma yöntemini yakalamýþ oluruz… Yedi… Medyanýn Müslüman zihin üzerindeki blokajýný kýrmalýyýz. Kendimizi sanal dünyaya salmadan bire bir sohbet ortamlarýný canlandýrmalýyýz… Göz göze gelerek, gönül gönüle vererek sýcak sohbetlerle sorumluluk bilinci, kulluk direnci geliþecektir… Bizi ayakta tutacak bu programlardýr… Sekiz … Yaygýn ve etkin bir Ýslami eðitimin her seviyede gerçekleþmesi için bu alana yoðunlaþmamýz kaçýnýlmaz ve ertelenemez bir görevdir… Ýslami bir terbiye ve tekamül için bu þarttýr… Toplumsal sorumluluklarýn üstesinden gelebilmenin yolu da, kulluðun gereði de eðitimden geçiyor… Dokuz… Önce ailenin güvenliðini saðlayýp sonra da güçlendirmeliyiz. Çünkü aile bizim direnme ve dirilme yerimizdir. Son kalemizdir… Toplumun rahmidir… Liberal, seküler, modern depremlere karþý aileyi saðlamlaþtýrmamýz zaruret arz ediyor… Evlerimizin mescitleþeceði, mektepleþeceði imkanlar oluþturmalýyýz… On… Toplum içinde "adil þahitliðimiz", "güzel örneðimiz", "yüce ahlakýmýz", "vasat ümmet" olma vasfýmýz, temsil gücümüz, sahih duruþumuz ile mesaj misyonumuzu öne çýkarmalýyýz… Bu eksende tutarlý, kararlý, nitelikli çizgimizi sürdürmeliyiz. On bir… Diðer Müslümanlarla aramýzda olmasý gereken "kardeþlik hukukunu" zedeleyecek davranýþ bozukluklarýný ýslah etmeliyiz Ýnsanlýðýn aklý, yüreði, vicdaný, ufku ve umudu biz olmalýyýz. Toplumsal hastalýklarla mücadele ederken "Týbbýn-Nebevi" böyle gerektiriyor…
Oysa sen içlerinde bulunduðun sürece, Allah onlarý azablandýracak deðildir. Ve onlar, baðýþlanma dilemektelerken de, Allah onlarý azablandýracak deðildir.
( Enfâl sûresi - 33)
Bir Hadis
Hz. Peygamber (s.a.v.) þöyle buyurmuþtur:
“Dul ve yetimlere yardým eden kimse Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri nafile oruç tutup gecelerini ibadetle geçiren kimse gibidir.”
Buhari, “Nafakat”, 1
Bir Dua
Bismillahirrahmanirrahim
“Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada da ahirette de beni
yöneten, himaye eden sensin.”
Yûsuf Suresi 12/101
Hikmetli Söz
Ben ancak Senin rahmetine güveniyorum; günahlarýmýn hepsini baðýþla, zira günahlan ancak Sen baðýþlarsýn. Tevbemi kabul et, zira Sen, tevbeleri kabul eden ve çok merhametli olansýn.