Öncelikle ifade etmek gerekir ki: Gelecek, iman, donaným ve özgüven iþidir…
Korku, kaygý, kuþku kuþatmasýný kýramayanlarýn geleceði karanlýktýr… Vehimlerin, vehenlerin, vesveselerin vahametini yaþayanlarýn yarýnlarla ilgili bir iddialarýnýn olabileceðini düþünemiyorum…
Ölüm korkusu, rýzk endiþesi, cezalandýrýlma tedirginliði terk edilmeden geleceðe yürüme takatini kendimizde bulamayýz…
Geleceklerinden emin olanlar ise; Rablerine güven duyanlar ve o yolda bedel ödeyenlerdir… Doðrusu Müslümanca yaþayan her insanýn geleceði vardýr…
Þimdi, sorumuzu tekrar edelim: Geleceði inþa edebilmek için neler yapmak lazým?
Öncelikle rüya görmek lazým… Rüyasý olmayanýn, geleceði de yoktur… Bir gelecek rüyasý, yeni dünyalarýn inþasý için zorunludur… Zaten rüyasý olmayanlar, kabuslardan da kurtulamazlar…
Rüya görmek; hedef belirlemek, yüce ideallerin, ulvi gayelerin adamý olmak demektir… Ýdealleri çökmüþ, iddialarý bitmiþ, iradeleri tükenmiþlerin ne rüyasý olacak?
Rüyanýn gerçekleþmesi için, öncelikle uykudan uyanmak gerekir…
Hareket halinde olanlarýn rüyasý haktýr… Akýbetleri hayýrdýr…
Unutmamak lazým ki; Yusuf’un Mýsýr diye bir rüyasý vardý…
Hz. Musa’nýn Firavun’un zulmü altýnda köleleþtirilen Ýsrailoðullarý için ilk günden gördüðü bir özgürlük rüyasý vardý…
Hendek’te açlýktan midesinin üstüne taþ baðlayan Hz. Muhammed(sav)’in Kayzer’in, Kisra’nýn, Yemen’in saraylarýnýn kapýsýnýn bu ümmete açýlacaðýna dair bir rüyasý vardý…
Hudeybiye’den önce fethin rüyasýný görmüþtü…
Selahaddin-i Eyyübi Kudüs’ün rüyasýný görmeseydi Kudüs’ü fethedemezdi…
Fatih Sultan Mehmed Ýstanbul’un rüyasýný gördükten sonra Konstantin Ýstanbul oldu…
Bugünün hakkýný verenler ancak geleceði hak ederler…
Gelecek aslýnda bugündür… Bugünü iyi olanýn yarýný da aydýnlýktýr… Anýn vacibini icra edenler istikbale umutla bakabilirler… Gelecekte yüzümüzün gülmesini istiyorsak, bugüne ne yüklediðimize bakalým… Günün gürültüsüne takýlý kalan, ödevlerini yarýna býrakanlarýn geleceði de güme gitmiþtir…
Bizi atiye taþýyacak olan bugünkü, aþk, azim, aksiyon ve adanmýþlýðýmýzdýr…
Þayet bir erteleyen isek tüm emekler eleme dönüþür… Mücadele boþluk kabul etmiyor… Baþýboþluk ve boþ vermiþliði hiç kaldýrmýyor… “Ýki günü müsavi olan”larýn bile kaybýna dikkat çekilirken, gününü gün edenlere ne demek lazým?
Bir de bugünü yaþarken geçmiþe takýlý kalmamak, bakýþýný ileriye dikmek… Geçmiþin birikimine yaslanýrken dünde kalmamak… Gençler hayalleri ile, yaþlýlar hatýralarý ile yaþar… Hayalle hatýra arasýnda bocalayýp kalmadan, hakikat için harekete geçmek esastýr… Gençliðin heyecanýný, yaþlýlýðýn tecrübesi ile sentezlemek en güzeli…
Gelecek kendini aþanlarýn iþidir… Sadece kendisi için yaþayanlarýn üstesinden gelebileceði bir iþ deðildir… Bencil, benci, bireyci, dünyacý, çýkarcý bireylerin bunu becermesi mümkün deðil… Sorumluluk bilinci, adanmýþlýk ruhu belirleyicidir… Kiþisel ikbal ve istikbal peþinde olanlar, bireysel baþarýyý önceleyenler bu yolda tutunamazlar…
Hz. Hüseyin(ra) kiþisel cennet hesaplarý yapýp hac mevsiminde Mekke’de kalmayý tercih etmedi… Mazlumiyeti direniþe nasýl dönüþeceðini kanýtlamak için Kerbela yolunu tuttu…
Ümmetin geleceðini, Mina’da kurban kesmekte deðil, Kerbela’da kurban olmakta buldu…
Anlaþýlan o ki, gelecek bedelsiz inþa olmuyor… Çilesiz yol alýnmýyor… Bizden öncekilerin baþýna gelen bizim de baþýmýza gelmeden cennete gidilmiyor… Taif’te taþlanmadan, Uhud’da sarsýlmadan, Tebük’te terlemeden, Hendek’te karnýna taþ baðlamadan geleceðin teminatý olmuyor…
Evet, elini taþýn altýna sokmaktan gayrý gelecek yok… Alýn terimiz, göz yaþýmýz geleceðimizin güvencesidir…
Esas olan geleceði birlikte kurmaktýr… Kolektif bir ruh, müþterek bir irade ile geleceðe yürümektir…
Ya birlikte var olacaðýz ya da tek tek yok olacaðýz…
Hizipçi, gurupçu, itici, dýþlayýcý, bireyci bir kafanýn geleceði olmaz… Kiþisel ihtiras, imtiyaz, iktidar ve ikbal peþinde olanlarýn kimseye katkýsý beklenemez…
Çaðýn devasa sorunlarýnýn altýndan hiç kimse tek baþýna kalkamaz…
O halde örgütlenelim ki, önümüz açýlsýn…
Örgütlenelim ki, özgüven kazanalým…
Örgütlenelim ki, özgürleþebilelim…
Oldu ki, bu zemini bulamadýk, ne yapacaðýz? Vaz mý geçeceðiz? Hayýr! Yalnýz kalsak da, hedefe odaklanmak durumundayýz…
“Kimse yoksa ben varým” kararlýlýðý ile… “Biz kaç kiþiyiz” demeden…
“Hala oralarda mýsýn?” diyenlere raðmen, “Hamdolsun ki, buradayým” iman ve itmianý ile…
Takip ettiðimiz çizgi bizi O’na taþýyorsa bu bize yeter…
O ki, “Dünya ahretin ekeneðidir.”… Herkes ne ektiðine baksýn!
Kýyamet kopuyor olsa da elimizdeki fidaný ekmek durumundayýz…
Ektiklerimiz, emeklerimiz, eylemlerimiz geleceðimizden emin olup olamayacaðýmýzýn göstergesidir…
Madem ki; mezarlýk, insanoðlunun kaçýnýlmaz geleceðidir…
O halde, ölüm ötesi yatýrýmlara yoðunlaþalým…