"Ortam müsait deðil…"
Müsait olamayýþ sadece ortamla da sýnýrlý deðil… Toplum, sistem, çevre, konsept, konjonktür, zaman, zemin, özel durumlar namüsaitliðin nedenleri… Yani sorumluluktan sýyrýlmanýn yollarýný çoðaltabiliriz… Nice meþgaleler, bitmez mesailer müsait olamayýþýmýzýn hazýr gerekçeleri…
Bu algýnýn geldiði nokta ise; müsait zamanlar Müslümanlýðý… Tüm zamanlarýn Müslümanlýðýndan, ortamýn müsaitliðine baðlý bir Müslümanlýk… Boþ vakitler uðraþýsý…
Sormak gerekmiyor mu? Kulluk bir hobi mi, alýþkanlýk mý, adet mi ki müsait zamanlara sarkýtalým?
Evet, bu bir fantezi mi? Faraziye mi? Fuzuli bir uðraþ mý? Yoksa bir fariza mý?
Esas olan; kulluk da kararlýlýk, dava da süreklilik, mücadele de tutarlýlýk deðil mi?
Kul olmanýn külfetine katlanmadýktan sonra, bu nice bir kulluktur demezler mi?
Bu yükü yüklenmeye, sorumluluk almaya yürek el vermiyorsa elbette o zaman ortam müsait olmayacaktýr…
Canýmýz istemiyorsa, kendimizi rahatlatacak yorumlar bulmakta zorlanmayýz… Kafamýz basmýyorsa teviller kýrýlagider, her þeye bir þekilde yol bulabiliriz…
Dava inancý, mücadele bilinci, mukavemet gücü çökmüþse gerisi lafü güzaftýr…
Aslýnda aðýrdan alýþlarýmýz, gönülsüz davranýþlarýmýz, iðreti bakýþlarýmýz, teðet geçiþlerimiz ruh halimizi ele veriyor… Nerede durduðumuzu gösteriyor…
Sürekli geçiþtiriyorsak, gecikiyorsak, gevþiyorsak, geveliyorsak, görmemezlikten geliyorsak, sorumluluklarýmýzýn gereðini yerine getirmiyorsak tüm bunlar ciddi bir gafletin göstergesi deðil midir?
Anlaþýlan o ki, bu anlayýþ ve bu alýþkanlýkla ortam hiç müsait olmayacak… Risk almadan, bedel ödemeden, konforu bozmadan ne müsait olunur, ne de mesafe alýnýr…
Dünya hayatýný mutlaklaþtýranlarýn hiçbir zaman müsaitleþebileceklerini düþünmüyorum…
Aidiyet bilinci, mensubiyet ruhu gittikçe müsaitlikte kalmadý…
Hiç sorduk mu kendimize?
Neden yorgunuz? Yoðunuz? Yýlgýnýz? Yeniðiz? Yitiðiz? Yetersiziz? Ye’steyiz? Yalnýzýz?
Yoksa yok muyuz?
Yanlýþ nerede, yanýlgý neden?
Anlamsýz korkular, yersiz kaygýlar, gereksiz kuþkular kolumuzu, kanadýmýzý kýrýyor… Yokluk yýllarýmýzda, zorluk günlerimizde ne kadarda müsait idik… Gözümüzü daldan budaktan sakýnmazdýk… Þimdi ne oldu da armudun sapý, üzümün çöpü deyip, duruyoruz…
Dün en olumsuz þartla rda bile her þeye hazýr olanlar, bugün imkânlar içinde yüzerken, müsait deðiller…
Çünkü; akýllandýlar, hayatýn hazzýna erdiler… Nemalandýlar… Metalandýlar…
Fýrsatlar arttýkça, nimetler çoðaldýkça bir hantallýk, bir tembellik illetidir baþýný aldý gidiyor…
Öyle bir hal ki, haftalýk bir sohbet bile zaid geliyor… Ýþ yoðunluðundan kitap okuma lüksü yok… Aylýk bir aidat bile yük oluyor… Okumak, uyarmak, uðraþmak, uygulamak yok… Uygun adam; evden iþe, iþten eve…
Ne diyelim? Beyefendiler müsait deðiller!... Kendilerine ulaþmak mümkün deðil!...
Bunu nasýl izah etmeli? Eðitim zayiatý mý? Fire mi? Yoksa her þey normal, yolunda mý?
“Dünün mücahitleri, bugünün müteahhitleri her þeye müsait oldular…” tekerlemesi acý bir gerçeðin ifadesidir, diyebiliriz…
Her þeye müsait olanlarýn, dava diye bir dertlerinin olamayacaðý ve hiçbir zaman müsait hale gelemeyecekleri kesin…
Teþhisiniz nedir bilemiyorum?
Dünyevileþmek mi? Bireyselleþmek mi? Yozlaþmak mý? Savrulmak mý?
Arzular, alýþkanlýklar, aþýrýlýklar, tutkular, baðýmlýlýklar insanýmýzý tanýnmaz hale getirmedi mi?
Eksen kaymasý, çizgi sapmasý, yön yitimi ne zaman baþladý? Mükellefiyetler mürur-u zamana uðradýðýndan beridir…
Kendilerini Ýslam’a müsaitleþtirmeyen, muafiyet ve mazeret arayýþýnda olanlar kendilerine yazýk ettiler…
Dürüst olmak lazým…
“Bu sýcakta sefere çýkýlmaz.” diyenlerden farkýmýz nedir?
Kendini iptal edene ortam ne yapsýn? Zaman ne desin?
Kendini inkar edene yapýlacak bir þey yok…
Önemli olan kendimizi ikna edebilmek… Kendimize müdahale edebilmek…
Biz biz olduktan sonra her þeyin lehimize olduðunu göreceðiz…
Diyebilirim ki; Müslümanlar Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir dönemde bu kadar geniþ imkânlara sahip olmadýlar…
Ýnsan gücü, bilgi gücü, beyin gücü, tecrübe birikimi, kurumsal altyapý, yetkin kadro, ekonomik imkân, özgürlükler baðlamýnda ciddi bir potansiyel mevcut…
Bu potansiyeli harekete geçirecek bir örgütlenme ve sahiplenme aþamasýndayýz…
Tüm bahanelerimiz elimizden alýnmýþ durumda…
Artýk bundan böyle erteleyemeyiz… Çünkü erteleyenler; eridiler, elendiler, eleme düçar oldular…
Bugün müsait olamayanlar, yarýn neye müstahak olacaklarýný iyi düþünsünler…
Yarýnlarýndan emin olmak isteyenlerin, ellerini tez tutmalarý ve sorumluluklarýna davranmalarý gerekiyor…
Çaðrýmýz müsait olanlara…
Artýk, yavaþ yavaþ acele etmeliyiz…
Yoksa, cennete geç kalmýþ olacaðýz…