Bir: Uyumsuzluk…
Ýki: “Uydum kalabalýða”cýlýk…
Hatta fobi düzeyinde bunlarýn seyrettiðini söyleyebiliriz…
Bir tarafta geçimsiz, tahammülsüz, tepkili, gergin, itici, kýrýcý, daðýtýcý, uyum sorunu yaþayan karakterler… Diðer yandan “gelene aðam, gidene paþam”cý, her araziye uyma uyanýklýðýný gösteren tipler…
Biz bunlardan özellikle uyumsuzluk üzerinde durmak istiyoruz…
Modern çaðýn bireyi; benlikçi, bencil, benci arzularýn belirsizliðinde battýkça batýyor… Kaygý verici bir baþýboþluk veya kendi baþýna buyrukluk insaný bitiriyor…
Maalesef bu marazi haller Müslümanlara da sirayet ediyor… Ýslami çalýþma ortamlarý, kolektif ruh bundan etkileniyor…
Ýslami camialar sahip olduklarý ciddi imkânlara, zengin potansiyellere raðmen atýl kalýyorlarsa bunun bir nedeni de iç insicamý yakalayamamak deðil midir? Ortak hareket ruhu oturaklaþmamýþsa kiminle, nereye gidebilirsiniz?
Hayati projelerin hayali kalmasýnýn bir sebebi de uyumsuzluk deðil midir?
Evet, hareketi kilitleyen, pratiði durduran, potansiyeli donduran hep itirazcý, hep ihtilafçý geçimsiz ve uyumsuz kiþiliklerdir…
Bizim deðerler dünyamýzda, imtiyaz yok, insicam var… Ýhtiras yok ihtimam var…
Ýhtiþamýmýz insicamýzdadýr… Ýtibarýmýz intizamýmýzdadýr…
Ýtibar ve itimadýmýzýn menbaý da budur…
Bundan dolayý iç insicamýný oturtamamýþ yapýlar olgunlaþamazlar… Ýnsicam ve intizam yoksa ne aþk kalýr, ne de iþtiyak…
Þayet gidiþatýmýzda bir uðursuzluk varsa bu da uyumsuzluðumuzdandýr…
Daha da beteri, þayet hakta uyum yoksa batýlla uzlaþma uzak deðildir… Bu uzlaþýmýn sonu ise yozlaþmadýr…
Üzücü olan, yýllarca statükonun tahakküm ve tasallutunu, onur kýrýcý zulmünü sineye çekebilenler, neden kardeþlerini taþýma ve tahammülde sýnýfta kalýyorlar?
Zorbalar karþýsýnda yutkunurken, birbirimize karþý neden bu kadar onurluyuz?
Zor ama birbirimize katlanmak zorundayýz… Yoksa yol alamayýz.
Güzel uygulamalar için güzel bir uyum lazým… Dik duralým ama birbirimize karþý diklenmeyelim ki, kötülüðe karþý direnebilelim…
Bence merkezci algýlarýn açmazýnda acziyeti aþamayýz… Yol alacaksak, deðer üreteceksek önce birbirimizi kabullenelim… Kahrýný çekebilelim… Tüm kusurlara raðmen, kulluk kolektif ruhu kaçýnýlmaz kýlýyor…
Kiþisel imaj, þahsi prestij hesaplarý yapmadan arzýn imarý, neslin ýslahý için birlikte ne üretebiliriz, kaygýsý öne çýkmalýdýr…
Ýyisi mi, nefsimize aðýr gelse de, kafamýz basmasa da genel maslahatý önceleyip ortak eylem planlarýmýza hayatiyet kazandýrmak durumundayýz…
Hayatýn hayrý ortak hareket etmektedir…
Hareketin bereketi, ortak ruhu yakalamak ve sürdürmektir…
Müslümanlarýn kabulleri bizim için anlam taþýmýyorsa, o halde hayatýn anlamý nedir?
Kurnazlýk, uyanýklýk, iþ bilirlik bizi yalnýzlaþtýrýyor, yapýlarý iþlevsizleþtiriyorsa bu bir kayýp deðil midir?
Þu gök kubbede hoþ bir sada býrakmak istiyorsak birbirimizi önemsemek ve öncelemek durumundayýz…
Deðerlerin, doðrularýn adamý olduðumuzu unutmadan uyanmak, uðraþmak, uymak ve uyarmak zorundayýz… Ufalmadan, ukalalaþmadan, usanmadan, uyanýklýk taslamadan tastamam tercihimiz bu olmalýdýr…
Uyumlu olacaðýz ama uyuþumcu deðil…
Yük alan olacaðýz yük olan deðil… Hele ayak baðý olan hiç deðil…
Affedeceðiz, af dileyen deðil…
Bir parçalayan olmaktan ürkeceðiz… “Bir bölen”ler arasýnda anýlmaktan imtina edeceðiz…
Birbirimizi bitirmeye deðil bilemeye geldik…
Ýtirazýmýzýn, isyanýmýzýn bile bir ahlaký var…
Hýþýmla deðil, hilimle yürüyeceðiz… “Ýnce eleyip, sýk dokuma” konumunda deðiliz… Teferruatlarda boðulmaya tahammülümüz yok…
Keyfiliðin sonu kifayetsizliktir…
Uyacaðýz, sýrasý gelince uyarýmýzý da yapacaðýz… Kimse la yüs’el deðildir…
Bunca bela ve badireden sonra sanýyorum, uyandýk ve uslandýk… Þimdi ustalýk günleri… Gelecek kuþaklar için, Hesap günü için ne yapabileceksek daha fazla gecikmeden davranmalýyýz…
“Çizdim, oynamýyorum” deme lüksümüz yok… Çünkü bu bir oyun iþi deðil, dava ve ukbadýr…
Eleþtiriden önce emek ve eylem lazým…
Cedel, polemik, mugalata, münakaþa derken profesyonelleþtik ama pratikte pasifleþtik…
Þimdi daðýnýk dünyamýzý, yorgun yapýlarýmýzý elbirlik toparlama eþiðindeyiz… Emeðimize sahip çýkalým…
“Armudun sapý, üzümün çöpü” derken ömür bitiyor… Bahaneler bitmiyor…
Bizi baðlayan ilkeler ve deðerler belli… Neden bekliyoruz ki?
Sorgulayalým ama sorun olmayalým…
“Sakýn þeytanýn adýmlarýna uyma” uyarýsý hangi disipline tabi olduðumuzun ifadesidir…
Hevaya uyanlar helak oldu…
Davaya uyanlar deðer buldu…
Gerçekten neyimizi paylaþamýyoruz? Niçin birbirimizi paylýyoruz? Bizi baðlayýcý uyum yasalarýmýz olmalý deðil mi?