Ýkincisini de þimdi yaþýyorum… Dünyayý kasýp-kavuran Korona virüs beni eve mahkûm kýlmýþ durumda… Ne kadar süreceðini bilen yok…
Evde bu kadar uzun kalacaðýmý hiç tahmin etmezdim… Demek ki her þey bizim hesapladýðýmýz gibi seyretmiyor… Hesaplar üstü hesabýn bir sahibi var, bundan gaflet edemeyiz…
Dün kýsýtlanan özgürlüklerden dolayý evden çýkamýyordum, bugün canýmýzýn derdine düþtüðümüz için çýkmaktan çekiniyorum…
Evde de tedirginiz… Çünkü virüs sýnýr tanýmýyor… Havada, karada, denizde aktif… Yedi iklim, dört mevsim devam edeceðe benziyor…
Evet, þimdi “eve dönüþ” günlerindeyiz…
“Evde sýkýlmak” modern insanýn temel sorunu… Ev insaný kasýyor, kýsýtlýyor sonuçta ev kaçkýný bir kuþak yetiþiyor…
Modernizmin evsizliði kanýksanmaya baþlanýyor…
Evlerde baþ döndürücü deðiþimden nasibini aldý konutlaþtý. Mahalle de toplu konutlara kurban gitmedi mi?
“Ýnsan en çok yaþadýðý yere benzer” boþuna dememiþler…
Kutu gibi istiflenmiþ konutlarda kendimizi bulabilecek miyiz, bilemiyorum?
Metrekareleri büyüyen konutlarda ruhumuz daralýyor, evlere sýðmýyoruz…
Sanki evimiz deðil, cezaevimiz… Bu nasýl ruh hali?
Buluþma zeminimiz, ortak adresimiz olan evde buhran, bunalým yakamýzý býrakmýyor… Neden?
Bedenimiz evlerde olsa bile aklýmýz, fikrimiz dýþarýda… Bize ne oldu?
Evin maneviyatý, merhameti, mahremiyeti zayýfladý… Ayný evde ayrýyýz… Bir arada iken bile birbirimizden uzaðýz…
Ayný ortamda yalnýzýz… Evde ýssýzlýk hâkim… Neyse ki dijital oyuncaklarýmýz var…
“Ýnternet varsa sorun yok” tesellisindeyiz…
Evde zaman nasýl öldürülür? Vakit nasýl geçirilir? Ya da eve nasýl alýþacaðýz, telaþýndayýz…
Öncelikle bu psikolojiden kurtulmak mecburiyetindeyiz…
Evde kalma günlerimiz baþlamýþtýr… Ýstesek de, istemesek de…
Sýra þimdi ev ödevlerimizde… Kaytarmak yok… Kaçýþ yok…
Artýk, evdeyiz… Beþ vakit… 7/24… Fasýlasýz…
Hele þükür ki gidebilecek bir evimiz var… Baþýmýzý sokacak bir hanemiz var… Peki ya olmayanlar?
Tüm geniþliðine raðmen yeryüzü kendilerine dar kýlýnan mülteci, muhacir, mazlum, mustazaf, mahkûm ve muhtaçlarý düþünelim…
Arakan mülteci kamplarýný… Akdeniz sahillerine vuran çocuk cesetlerini… Toplama kamplarýnda sistematik zulme maruz kalanlarý…
Ev bizi sýktý deðil mi? Býktýk artýk oturmaktan öyle mi?
Peki, yýllar yýlý evden çýkamayan yatalak hastalarýmýz, bedensel engellilerimiz, eli ayaðý tutmayan yaþlýlarýmýz, gün yüzü görmeyen gariplerimiz, zindanlarda gün sayan mazlum kardeþlerimizi hiç düþündük mü?
Artýk evdeyiz.. Allah bugünlerimizi aratmasýn!
Belki de evin dýþýnda aradýðýmýz hayatý ve huzuru evde bulacaðýz…
Bu saatten sonra ev sadece ev olmayacak… Bizim mektebimiz, mescidimiz, medresemiz, mabedimiz, mevziimiz, merkezimiz olacak…
Evin ayný zamanda rehabilite, terapi, karantina, tedavi adresimiz olduðunu geç de olsa fark edeceðiz…
Evde artýk misafir deðil mukimiz… Son kale düþmeden eve dönmek nasip oldu…
“Ev merkezli” bir mücadelenin gaye ve gayretinde olacaðýz…
Tabi ki, tamamen evcilleþmeden ve bireyselleþmeden bunu baþaracaðýz…
Önce evde toparlanýyoruz ve evi toparlýyoruz…
Dostça bir uyarý… Evdekilerle uyumlu olalým…
“Evden uzaklaþtýrma” yasasýnýn yürürlükte olduðunu da unutmayalým…