“Elveda ev!... Elveda evdekiler!..” diyorlar...
En yüce Ev’e, en güzel Ev’e niyetlenerek…
Yani, Beytü’l-Atik/Özgürlük Evi'ne… (22/29)
Beytü’l-Haram/Güvenlik Evi'ne… (5/97)
Kýyam/Direniþ Evi’ne… (5/97)
Daha doðrusu Beyt’in Rabbine misafir olmak için… Duyufu'r-Rahman/Rahman'ýn misafirleri olarak kalmak için... Hem de bütün üniforma, forma, rozet, etiket, unvan, niþan, makam, kariyer, sýnýf, statü vs.lerden sýyrýlarak… Tüm sadelik ve samimiyetleri ile, sadece iki parça bezle yola çýkýyorlar… Yani ihramla… Ýhramla eþitlenerek… Renkler tek renge dönüþüyor… Allah'ýn boyasý ile boyanmak nasýlmýþ þimdi daha iyi anlaþýlýyor...
Ýhram, kefenlenme provasý… Makyajsýz, maskesiz, örtüsüz bir yüzle…
Mü'minler, evrensel kardeþlik buluþmasýný gerçekleþtirmek için Beyt'in mimarýnýn çaðrýsýna icabet ediyorlar...
"Lebbeyk" diyorlar...
Oralar ata yurdumuz… Baba Ocaðýmýz… Ana kucaðýmýz…
Orasý Ümmü’l-Kura/Kentlerin anasý… Abdulmuttalib’in öksüzüne de analýk etmiþti… Bu gün de ümmet, dünyanýn dört bir yanýndan Ümmü'l-Kura'nýn kucaðýna kendini atmak için koþuyor... Hacer ananýn baðrýna sýðýnmak için… Safa ve Merve arasýnda anne Hacer’in iniltisine kulak verecekler... Onun kutlu adýmlarýnýn ritmine eþlik edecekler… Hacerce bir teslimiyetin sukunetine erecekler… Yüreklerini kavuran, ruhlarýný çölleþtiren, sekülerizmin yakýcý ateþinden kurtulup zemzemle serinlemek için yoldalar…
Beytü’l-Atik’te özgürlüðün þifreleri aranacak... Güven vermeyen bir dünyadan eman yurduna kanatlanacaklar...
Çünkü insanýn insan olabilmesi ve insan kalabilmesi özgürlük ve güvenlikle ilgilidir.
Bu bilinçle “çýkar dünyasý”ndan, “deðerler dünyasý”na uzananalar kazanýyor...
Ruhlarý ve yürekleri bedenlerinden önce uçuyor... Yüzeylerde gezinmekten býkanlar, öze dalýyorlar… Acaba eþyadan sýyrýlýp anlam dünyasýna dalabilecek miyiz, diye... Çünkü hac, yaþama yeni bir anlam yükleme eylemidir.
Rutin gündemlerden kaçýp rabbani bir gündeme kendini terketmektir. Ýnsan olarak, yalnýzlýðýmýzý, bize “þah damarýmýzdan daha yakýn” olanla paylaþmak zorundayýz... Allah ile zayýflayan iliþkilerin telafisi için hac bir fýrsattýr.
Ona yakýn durmak en büyük gaye… Acaba, “yakîn”nimiz bu yakýnlýða yetecek kývamda mý? Evet, Kabe’ye yakýn olmak deðil, yakîn sahibi olmak önemli… Kabe’nin örtüsüne yüz sürüp de Allah'a uzak düþmek de var!
Biliyoruz ki, Allah'a raðmen edinilen yakýnlýklar yakýcýdýr… O’nun için raðbetimiz, ric'atimiz ve ricamýz sadece Allah’adýr…
Þimdi hac vakti...
Hac; gündemi sadece Allah olan günlere denir… Yani Allah'a özgü kýlýnmýþ vakit… Her tavaf, Rab ile gerçekleþen bir randevu adeta… Tavaf, hayatý Rabbani yörüngeye oturtmaktýr… Her tavaf, ayný zamanda bir tavýrdýr… Allah’tan gayrýsýna bir tepkidir…
Hac; Allah’ý öncelemek ve önemsemektir… Böylece, dünyada hangi eksende dönmemiz gerektiðini idrak ve ilan ediyoruz… Kýsýr döngülerden, fasit dairelerden, dönekliklerden, dümen ve dolaplardan kurtulup Allah merkezli bir hayata kanat açmaktýr…
Hac; kendimizi bakýma almaktýr… Hayatý rýza ve rýdvan ekseninde rotasýna oturtmaktýr… Yaþama, Ýlahi direktifler çerçevesinde ayar vermektir…
Vahiy ikliminde hayatý resetlemektir…
Hac; umuttur… Derûni, lahutî bir ufuk turu… Kabe'ye yolculuk... ve kalbe yolculuk...
Hac; insanýn kendini keþfetmesidir... Çamurundaki cevheri gün yüzüne çýkarmasýdýr... Kendini aþarak Allah ile buluþmasýdýr...
Hac; bir fýrsattýr… Sadece imkâný olanlara özel bir ibadet deðil, öncelikle imaný olanlarýn nasibinde olan bir imkândýr…
Hac; insaný inþa ve imar eder… Ýnsan ibadete memurdur… Ýþte bu memuriyet hayatý mamur kýlar…
Haccýn, Mekke’de baþladýðýný biliyoruz... Fakat Mekke’de bitmediðini de bilmek gerekmiyor mu? Tüm hayatý haclaþtýrmadýkça sadece hac günlerinin tatlý hatýralarý ile yaþamýþ oluruz... Haccýn hac olmasý, hac sonrasý hayatýn akýþýndan anlaþýlýr ancak…
Kimilerine göre Mekke sanki cennete bilet kesme giþesi…
Bilenler ve hac bilincini taþýyanlar için ise kullukta yenilenme ve bilenme zeminidir… Mekke’de Hacerü’l-Esved’i istilam etmekle Allah ile biatleþiyoruz … Medine’de ise Rasulullah ile biatýmýzý yeniliyoruz ...
Bu bilinçle Mekkemizi ve Medinemizi yüreðimizde taþýyor muyuz? Yoksa her þey gümrükten geçinceye kadar mý? Hac sonrasý, hayata býraktýðýmýz yerden devam mý diyoruz, yoksa her þeye yeniden bir çeki-düzen mi veriyoruz?
Evet, hac, hayatýmýza ne katýyor?
Unutmamak gerekir ki, mebrur bir hac için mebrur bir hayat þarttýr…
Kutsal beldelerdeki þiarlarýn bize sunduðu þuur nedir? Sembollerde kendimizi bulabiliyor muyuz? Makam-ý Ýbrahim de dururken, Nemrutlara karþý duruþumuzu hala netleþtirmemiþ isek… Kabe ile doðrudan temas kurarken kýblesizleþtirilen ya da çok kýbleli bir yaþama sürüklenen nesillerin akýbetine müdahil olamýyorsak… Vahyin berrak pýnarýndan Ýsmaillerimizin susuzluðunu gideremiyorsak… Harem’de olsak da halimiz haraptýr…
Evet, Haccalaþanlarýn hacdan nasibi olmaz ki!?
Hira Nur Daðý'ný seyrederken, hayatta Hira kriterlerini aramalýyýz... Roma kriterlerini yaþamdan söküp atamayan hacýlara Hira ziyareti ne kazandýracak ki?
Uhud’da Okçular Tepesi'nde, nöbet mahallerini terk eden askerlere örtülü sitemlerimizi sunarken, biz bize emanet edilen tepelerde mevzilerinde sebat edebilenlerden miyiz acaba?
Kuba’da Takva Mescid'inde Cumartesi günü kýlýnacak iki rekat namazla bir umre sevabý arzularken; yapýlarýmýzýn, oluþumlarýmýzýn, mabed, mesken, kurum, kuruluþ ve mekanlarýmýzýn takva temelinde inþa olunup-olunmadýðýný sormak ihtiyacý duymayacak mýyýz?
Kabe’yi çýplak ve ýslak gözlerle doyasýya seyretmek, þüphesiz büyük bir nimet... Islak kelimelerle Kabe’nin Rabbine yakarmak bulunmaz bir fýrsat… Ancak Beytullah/Allah’ýn Evi'nin sadeliði gözlerimizin önünde olduðu halde, kendi evlerimizin lüks, israf ve þatafatýný gözden geçirme ihtiyacý duyacak mýyýz?
Kabe’nin örtüsüne tutunup aðlayan haným kardeþlerimiz, o örtünün sadeliðinde kendi örtülerinin nasýllýðýný görebilecekler mi, sorgulayabilecekler mi acaba?
Bol yýldýzlý otellerin yüksek katlarýnda yeryüzü yýldýzlarýnýn izini yakalayabilmek mümkün olabilecek mi? Sanki kimi eller o izlerin bu çaða izdüþümünü silmek için görevli!
Hacýlar, Hicazda Mekke’yi, Medine’yi arayacaklar… Asr-ý Saadet iklimini solumak için… O güne çaðrýþým yapacak bir þeyler bulabiliriz umudu ile...
Nafile…
Mekke’de Cennetü-l Mualla, Medine’de Cennetü’l-Baki kabristanlarý dýþýnda o güne çaðrýþým yapacak bir iþaret bulmak çok zor...
Ebuzer'in ta o günden tepkisini, Bilal’in ta ilk günden terkinin nedenini orada insan daha iyi anlayabiliyor…
Bu þartlarda ne ile müteselli olacaðýz?
Yaptýðýmýz tavaflarýn sayýsý ile mi teselli bulacaðýz? Yoksa hac ile kimlik ve kiþiliðimi tahkim ve teçhiz etme yoluna mý gideceðiz?
Hac ile donaným, doyum ve dolum gerçekleþmeli deðil mi? Dünyanýn baþ döndürücü koþuþturmasýndan sýyrýlýp kendimizi attýðýmýz bu iklim yeni açýlýmlara kapý aralamasý gerekmiyor mu?
Özgürlük evine uçarak gidenler gerçekte özgürlüðe ne kadar yakýnlar?
Bu bilinç ve özlemle Beyt-i Atik’de bir özgürlük aþýsý yapmadan buradan kopmamak lazým... Özgürlük bilincini besleyecek bir fýrsattýr bu... Ancak, bu aþýnýn tutmasý bir aþk iþidir… Özgürlük aþký… Zillete, zulmete, zulme, esarete, sömürüye baþ kaldýrýyý aþýlayan, kamçýlayan bir aþk… Kýyam evi olan Kabe (5/97) bu mesajý ruhumuza nakþediyor… Veralarýn verasý ile bir iletiþim gerçekleþiyor…
Mekke-i Mükerreme… Her karesinde kerem ve hilim sahibi Hz.Ýbrahim’in sizi karþýladýðýný hissediyorsunuz…
Yüce Allah’ýn Mekke’ye ikramý, Al-i Ýbrahim/Ýbrahim ailesi…
Kur’an-ý Kerim iki “Üsve-i hasene/güzel örneklik”ten bahseder…
Biri; “Ýbrahim ve onunla birlikte olanlarda sizin için güzel örnek vardýr” (Mümtehine-4)
Mekke’nin taþý, topraðý, suyu, soluðu bu güzel örnekliðe tanýklýk ediyor… Ýbrahim ailesinin eþsiz güzelliklerinin, örnekliklerinin sahnelendiði mekan… Ýbrahimî semboller her taraftan karþýlýyor, sizi…
Diðeri Allah’ýn Medine’ye ihsaný; Al-i Muhammed/Muhammed ailesi…
O eþsiz örnekliði gündemleþtiren yine Kar’an’dýr :
“Andolsun, sizin için Allah’ýn Rasulün’de güzel bir örneklik vardýr” (Ahzap-21)
Kadim/önceki üsve/örnek ile hatim/sonraki üsve/örneði birlikte özümsemek lazým!
Medine-i Münevvere… Siracen münira/Nur saçan kandil’in þualarýný taþýyor… Attýðýnýz her adýmda O’nun hatýrasý sizi karþýlýyor… Ancak Müslümanlara lazým olan O’nun hatýrasý deðil hayatýdýr! Çünkü Muhammed hayattýr!
Al-i Ýbrahim ve Al-i Muhammed ile tanýþ olmak… Ancak bu tanýþýklýkta bir eksiklik var... Al-i Ýmran/Ýmran ailesini teðet geçebilir miyiz? Bu kutlu seferin üçüncü ayaðý Mescid-i Aksa olmasý gerekmiyor mu?
Hüccac el-Aksa'ya neden bu kadar uzak?!
Efendimiz (s.a.v) üç Mescid-i birlikte anmamýþ mýydý?
Mescid-i Haram!
Mescid-i Nebevi!
Mescid-i Aksa!
Acaba ölmeden evvel özgür bir Mescid-i Aksa’da secde etmek, mümkün olacak mý? Bedeli ödendikten sonra neden olmasýn ki!?
Harem-i Þerif'deki secdeleri el-Aksa’ya taþýma sorumluluðu bizim omuzlarýmýzda… Aksi takdirde bu kutlu sefer hep eksik kalacaktýr!
Baþta hacýlar ve umreciler olmak üzere bu ümmetin en büyük kusuru "Kudüssüz" bir sefere razý olmalarý deðil midir?
Elleri Allah’a açýp, Kudüs’ü dualarýmýzýn baþýna koyduk mu? Dua kelimelerimizi, gözyaþý ile yýkayýp, yüreðimize yükleyip O’na arzettik mi?
Mebrur bir haccýn öncelikle cahiliyeden teberri ile mümkün olacaðýný bilmeliyiz! Hacca gidemeyenlerimiz, bulunduklarý ortamda hayatý haclaþtýrmanýn sorumluluðunu kuþanmalarý gerekiyor... Bu da Mekke ve Medine'yi inþa eden ruhu yakalamakla mümkündür…