Evliliði ve aileyi emreden bizatihi Allah azze ve celledir…
Ýlahi vasiyetin eseridir, aile…
Aile insanla birlikte baþladý ve onunla yürüyor… Tüm çözülme, çürüme, yozlaþma, deðiþim, dönüþüm, evrim ve yýkýmlara raðmen aile serüveni devam ediyor. Olumsuz süreçlerden en çok etkilenen bu sosyal kurum yine de yola devam ediyor… Roller ve iþlevler deðiþse de aile ortadan kalkmýyor, son kale bir þekilde kendini koruyor…
Ve biliyoruz ki, dünyayý ayakta tutan daðlardýr... Toplumun direði ise ailedir…
Bunu ifade ederken muradýmýz aileyi takdis etmek deðil, bu önemli ocaðý tashih etmektir…
Ýslami deðerler baðlamýnda yeni bir deðerlendirme yapmaktýr…
Modern toplumsal modellerdeki alt üst oluþlar en çok aileyi etkiliyor… Sýký bir aile analizi yapmadýðýmýz takdirde aile açmazlarýný açma fýrsatýný yitiririz… Ailedeki aþýnmayý durduramayýz…
Baðýmsýzlaþmak ve bireyselleþmek adýna aile baðlarýnýn nasýl zayýfladýðýna tanýklýk ediyoruz… Oysa ki, aile bir sözleþmedir, baðlanmadýr… Bireysel baðýmsýzlýklarý ortak baðlarla sýnýrlamadýr…
Bireyi kutsayan, aileyi hýrpalayan algýlara duyarlý olmak zorundayýz…
Evet, aile, insan ömrünün asli umdesi, ümmetin merkezi nüvesidir…
Bugün iðreti evlilikleri ve fay hattýndaki aileleri konuþmak durumundayýz…
Türk modernleþmesi, ailenin kadim deðerlerini ve asli gövdesini hýrpalýyor…
Özgünlüðünü ve özelliðini kaybeden ailenin hangi liberal ya da seküler limana demir atacaðýný bilemiyoruz…
Böylesi bir atmosferde aile konusunda bir panik havasý var… Hangi dönüþüme direneceðiz? Hangi deðiþimi deðerlendirmeye alacaðýz? Kafalar karýþýk…
Merhametin ve mahremiyetin merkezi olmasý gereken aile, bu zeminden hýzla uzaklaþmaktadýr… Statükonun aile üzerindeki vesayeti vahim sonuçlara sebep olmaktadýr…
Bir tüketim merkezine dönüþen modern ailenin, kapitalist sistemin parçasý ve pazarý olmaktan baþka ne iþlevi kaldý ki?
Düþük profilli aileye ikna olan toplum hýzla evsizleþmeye doðru evriliyor…
Zaten Batý ailenin öldüðünü ilan edeli çok oldu… Þimdi hedefte bizim aile yapýmýz var…
Aliya Ýzzetbegoviç’in yerinde tespiti ile; “Batý, hayatýmýzýn bütün karelerine egemen oldu. Henüz yeterince nüfuz edemediði bir aile yapýmýz kaldý.”
“Son kale; aile” diyoruz, ancak aile gerçeðimizle yeterince yüzleþmekten kaçýnýyoruz…
Aile içinde kontrol kaybý, kaygýlarý arttýrýyor…
Dizimizin dibinde büyüyen ama bugün dizginleyemediðimiz bir nesil geliyor… Bugünlerde gecikirsek yarýnlarda dizimizi çok döveriz…
Bizimle ayný yuvayý paylaþan ama bizimle mutlu olmayan çocuklarýmýz var… Herkes huzuru içeride deðil, dýþarýda arýyor… Ebeveyn de, çocuklar da kendilerini dýþarý atmanýn derdindeler… Evlerin metrekareleri büyürken evdekilerin ruhu daralýyor, kalbi sýkýþýyor…
Aile içinde bir iktidar mücadelesi tüm hýþmýyla sürüyor… Kazananý olmayan bir kavga bir türlü bitmek bilmiyor…
Kadýn erkekleþme, erkek kadýnlaþma yolunda… Hünsa müþkül bir durum… Dün refik olanlar bugün rakip oldular… Alan kapma, kendine yontma, boyun eðdirme ataklarý aileyi takatsiz býraktý…
Adalet ve ahlak üzerinden yürümesi gereken aile yaþamý, arzularýn egemenliðine terkedildi…
Ne kadýn kadýnlýk sýnýrýnda kalýyor ne de erkek erkeklik hududunda duruyor… Bir had bilmezlik ve haksýzlýktýr baþýný almýþ gidiyor…
Kadýn erkeðin, erkek kadýnýn örtüsü olmasý gerekirken þimdilerde ötekisi oldu… Yetmedi öcüsü olmaya baþladý…
Mahremiyet bilinci, hayâ duygusu, hicap hassasiyeti zaafa uðrayýnca hiçbir þey örtmüyor… Ýfþa ve teþhir günleri baþlýyor…
Þefkatin merkezi olarak bilinen aile düzeni, þiddetin odaðý olarak tanýmlanýr oldu…
Evlilik paylaþmak iken sanki birbirini paylamak olarak algýlanýr oldu…
Mabed olmasý gereken evler matem yerine dönüþüyor…
Karþýlýklý kýþkýrtmalar, kýskançlýklar, kin ve kulisler ailenin kahrýný arttýrýyor, mahvýný hazýrlýyor…
Sorunun çözümüne “hak ve hakkaniyet” üzerinden deðil de, “eþitlik” üzerinden gidildiði için bir türlü sonuç alýnamýyor, gereði gibi eþ de olunamýyor…
Aile içi mesuliyet þuuru kalmayýnca, aile içi muhalefet savaþlarý baþlýyor…
Sonrasýnda siyasi erkin hukuki düzenlemeleri, aile sosyal politikalarý kaybettiðimiz huzuru saðlamýyor…
Lokal zeminde aile terapileri, psikolojik destekler, panel, konferans, çalýþtay, proje, protokol, platform çabalarý ile pansuman tedavilerle yetiniyor, günü kurtarmaya çalýþýyoruz…
Gerçekten biz yitiðimizi nerede arýyoruz?
Sanki Nasreddin Hoca misali içeride kaybettiðimi dýþarýda arýyoruz…
Aslýnda þunun farkýndayýz… Ailede yaþanan erozyon kendiliðinden deðil, kendi ellerimizle iþlediklerimizden dolayýdýr… Ýþlediðimiz günahlar, bulaþtýðýmýz haramlar, yaptýðýmýz haksýzlýklar iþi bu kerteye getirdi… Ailenin meþruiyeti zedelendi…
Belki birçok yanlýþý fark ettik, artýk eve dönmemiz gerektiðini de biliyoruz… Ama gel gör k, ev eski ev deðil… Mahalle bile dönüþtü…
Peki, ne yapmamýz gerekiyor?
Aðýt yakmak mý? Matem tutmak mý? Tüm suçu modernizme ya da muhafazakârlýða fatura etmek mi? Kurtarýcý beklemek mi? Kaderine küsmek mi? Ýçine kapanmak mý? Akýntýya kendini koyuvermek mi?
Hayýr! Aile sýnavýmýz devam ediyor…
Aile asla vazgeçemeyeceðimiz bir özgürlük alanýdýr...
Aile atomize olsa da atýlacak adýmlar var… Sekülerize edilse bile söyleyecek sözümüz bitmedi…
Sahte ve sakat paradigmalara prim vermeden, hesaplaþacaðýz…
Ne feminist de feodalist… Ne fanatik ne popülist… Fýtratý ve Furkan’ý önceleyen aile farkýný ortaya koymaya çalýþacaðýz…
Nostalji ve ütopya arasýnda da gezinmeyeceðiz…
Belki bugüne kadar, bu ülkede güçlü ve güzel bir aile resmi sunamadýk…
Aileyi aþka indirgedik, aþkýnlýðý ýskaladýk…
Temel sorun, Ýslami duyarlýlýklarýn sulanmasý, Allah’ýn dostluðunun veya Allah’a dostluðun azalmýþ olmasýdýr…
Allah ile ne kadar iyi olursak, ailemiz de o kadar iyi olur…
Ýslam’ýn öngördüðü aile; tevhid, takva, tevazu ve terbiye ile temellendirilen ailedir…
Kaldý ki, mü’minlerin aile konusunda bakýþ açýsýný belirleyen bir paradigmasý var… Bunun merkezinde Üsve-i Hasene olan peygamberimiz(sav) bulunuyor… Öncelikle yüzümüzü Ona dönmeliyiz…
Ýslami ailede son söz ne erkekte ne de kadýndadýr… Son söz Allah’a ve Resulüne aittir…
Bugün sekülerleþen ailenin Ýslamlaþmasý gerekiyor…
Hasan el-Benna’nýn haklý çaðrýsýna kulak verelim:
“Sizi evlerinizde Ýslam devletini kurun ki, sokaklarýnýz Ýslamlaþsýn…”
Yüce Kur’an’ýn bu konudaki beyanýný buyurun birlikte dinleyelim…
“Evlerinizi kýblegâh edininiz…” (Yunus,87)
Karargâh evlerin korunmasýna bugün daha fazla muhtacýz…
Hem bildiðimiz Erkam’ýn Evi; bizim için bir anekdot, bir hatýradan öte, bizzat eskimez bir örneklik içeriyor…
Aileyi geleceðe hatta cennete baþka türlü nasýl taþýyabiliriz?
Evet, ümmet olmanýn yolu, devlet kurmanýn yolu, medeniyet inþa etmenin yolu ve de cennete varmanýn yolu aileden geçiyor…
Lütfen bu hayati konuyu geçiþtirmeyelim…
Çünkü aile, bize Allah’ýn bir emanetidir, sahip çýkmak zorundayýz…
Aile bir nimettir… Þükretmek makamýndayýz…
Bu yolda önce duyarlýlýk, sürekli sorumluluk diyoruz…
Bunlar yoksa sürüleþmekten ve sömürülmekten nasýl kurtulabiliriz?