Âlemlerin Rabbi Allah tarafýndan sevilen Rabb ve Ýlâh olarak yalnýzca Allah’a iman edip Allah’ý seven muvahhid mü’minler, bu imanlarýnýn gereði olan salih amelleri iþleyerek, Rabbleri Allah katýnda sevgilerini kuvvetlendirir, derecelerini yükseltir, kýymetlerine kýymet katarlar… Salih amel, Allah’a itaat ederek ve Rasulullah (s.a.s.)’in sünneti üzerine yaþamaktýr. Bu þekilde yaþayanlar, Allah’ýn muhabbetini kazanýrlar… Mü’min müslüman kul, üzerine düþen kulluk görevini sünnet ölçüsünce yerine getirince, Allah’ýn rýzasýný elde eder… Allah Teâlâ, razý olduðu kulunu sever, salih kullarýyla beraber cennetine koyar…1
Kadýn olsun, erkek olsun muvahhid mü’min kul, Rabbi Allah’a asla þirk koþmadan yaptýðý sünnet üzere ibadetlerinde, elbette imkânlarý nisbetinde gayret etmelidir. Allah Teâlâ, kendisine ne imkân vermiþ ise o oranda amel etmelidir… Çünkü Allah, kulunun gücünü aþan hiçbir þeyi teklif etmez… Kullarýný, imkânlarý ölçüsünce mükellef kýlmýþ, onlara kolaylýk dilemiþ, zorluk dilememiþtir…
Yegâne Rabbimiz Allah'ýn, hangi kullunu ve hangi amelleri sever olduðunu, önderimiz ve hayat örneðimiz Rasulullah (s.a.s.)’in beyanlarýyla gündeme getirelim!..
1. Nasûh tevbe ile tevbe edenler
Allah Teâlâ, gerçek bir tevbenin þartlarýna riâyet ederek, tevbe eden kullarýný sever. Allah’ýn haram kýldýðý, yasakladýðý ve razý olmadýðý þeyleri yapanlar elbette Allah’a karþý isyankâr olmuþ, böylece günahkârlardan birileri hâline gelmiþlerdir… Günah kirleriyle kirlenenler, nasûh tevbe suyu ile yýkanmalý ve günahlardan tertemiz olmalýdýr…
Þa’bî (rh.a.):
— Günahtan tevbe eden, günahsýz gibidir, dedi ve þu ayeti okudu:
“Þüphesiz Allah, tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever.” (Bakara 2/222)
Tevbe; günahlardan, hatâlardan, kusurlardan ve yanlýþlýklardan temizlenmek, Allah’a tam itaat etmeye dönmektir… Bu dönüþ, Allah’ýn sevdiði bir hâldir… Günahlardan tevbe edip geri dönmek ve bir daha günahlara dönmemeye kesin karar vermek, Allah’ýn rýzasýný ve muhabbetini kazandýran salih bir ameldir…
Enes b. Malik (r.a.)’ýn rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
“Allah, genç tevbekârý sever.”3
2. Kendisini ibadete veren müttakî kullar
Âmr b. Sa’d (rh.a.) anlatýyor:
Sa’d b. Ebi Vakkâs, develerinin arasýnda idi. O, bu hâlde iken oðlu Ömer geldi.
Sa’d, O’nu görünce;
—Þu binekle gelenin þerriden Allah’a sýðýnýrým, dedi.
Ömer, bineðinden indi ve babasýna:
—Sen, develerinin ve koyunlarýnýn arasýna indin de halký, mülk (iktidar) hususunda aralarýnda çekiþmeye terk mi ettin? dedi
Bunun üzerine Sa’d, O’nun göðsüne vurarak:
— Sus! Ben, Rasulullah (s.a.s.)’i:
“Þüphesiz ki Allah, müttakî, zengin ve kendini ibadete veren kulu sever” buyururken iþittim, dedi.4
Hadisin þerhinde þunlar beyan edilmiþtir:
“Bu hadisteki zenginlikten murad, gönül zenginliðidir. Makbul olan zenginlik de budur.
“Lâkin zenginlik gönül zenginliðidir”5 buyrulmuþtur.
Kadî Iyâz, buradaki zenginlikten mal kasdedildiðine iþaret etmiþtir.6
Allah, indirdiði hükümlerle hükmeden emrini yerine getiren, yasakladýklarýndan kaçýnan, katýksýz imaný ile salih ameller iþleyen müttakî kulunu sever… Böyle bir kul, dünya malýnca da zengin olsa ve bu zenginliði Allah yolunda harcasa ne iyi olur… Çünkü o kul, müttakî olduðu için malý, helâl yollardan kazanýr ve Allah’ýn razý olduðu helâl yollara harcar… Ayrýca bu muttakî kul, kendi iþinde-gücünde olup diðer insanlara asla zararý dokunmadan Allah’ýn emrettiði ve Rasulullah (s.a.s.)’in gösterdiði gibi ibadetiyle meþgul olmasý, Allah’ýn muhabbetini kazanmasýna vesile olur…
Mal helâl, kul salîh!.. Ne de birbirine yakýþýr!..
3. Güzel olan ve güzeli seven kullar
Abdullah ibn Mes’ud (r.a.) anlatýyor:
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurdu:
“Kalbinde zerre kadar kibir olan kimse cennete giremez.”
Sahabînin biri:
— Ýnsan elbise ve ayakkabýsýnýn güzel olmasýný arzu eder, dedi.
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurdu:
“Allah güzeldir, güzeli sever. Kibir ise hakký kabul etmemek ve insanlarý küçümsemektir.”7
Eþi ve benzeri olmayan en güzel isim ve en güzel sýfatlar sahibi Allah Teâlâ, iman ehli kulunun hem içi, hem de dýþýnýn güzel olmasýný sever… Mü’min þahsiyet, hem içi, hem de dýþý güzel ve temiz olan kiþidir… Olduðu gibi görünür ve göründüðü gibi olur… Mü’min müslüman kul, içini iman, tevhid, ihlâs nûruyla tertemiz edip güzelleþtirdiði gibi, dýþýný da Allah’ýn kendisine baðýþlamýþ olduðu, nimetlerle süsler, temiz edip güzelleþtirir… Ýsraf etmeden, kibir ve gurura kapýlmadan, müslümana yakýþan bir vakar ile giyinir… Allah’ýn kendisine verdiði iman ve hidayet nimeti onun içini süslediði gibi maddi nimetler de dýþýný süsler ve o kul, Allah’a aid olduðunu her hâliyle beyan eder…
Amr b. Þuayb babasýndan, o da dedesinden rivayet ettiðine göre Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
“Þüphesiz ki Allah verdiði nimetinin eserini kulunun üzerinde görmeyi sever.”8
Ebu’l Ahvas’ýn babasý Mâlik b. Nadle anlatýyor:
Eski bir elbise ile Rasulullah (s.a.s.)’in yanýna varmýþtým.
Bana;
“Senin malýn-mülkün var mý?” diye sordu.
— Evet, cevabýný verdim.
“Hangi (cins) maldýr?” diye sordu.
— Allah, bana deve, koyun, at ve köle verdi, diye cevab verdim.
“Allah, sana bir mal verdiði zaman, Allah’ýn nimetinin ve ikramýnýn iz(ler)i senin üzerinde görülsün” buyurdu.9
Ýnsanýn sahib olduðu nimetlerin gerçek sahibi Allah’dýr… Allah, insan kullarýna faydanlanmalarý ve hayatlarýný devam ettirmeleri için nimetlerinden baðýþlar. Durumlarýna, hâllerine göre kendilerine nimetler verir… Kullar, Rabblerinin kendilerine baðýþlamýþ olduðu bu nimetlere þükretmeleri gerekir ve nimetlerin inkâr edilmemesi, gerek üzerlerinde, gerek evlerinde, gerekse sofralarýnda görünmesi lazýmdýr… Elbette israf etmeden zenginin zengin görünmesi, fakirin fakir görünmesi tabiî bir hâldýr… Allah, kendilerine imkân vermiþ ise ona göre davranmalýdýrlar…
Allah’ýn sevdiði güzellikte olan mü’min kullar, güzel olmayý sever ve güzelliklerle ziynetlenirler… Allah güzeldir, güzel olaný sever, dolayýsýyla içi ve dýþý güzel olan mü’min kullarý sevmiþ olur… Allah’ýn sevdiði bir kul olabilmek için bu temizliðe ve güzelliðe dikkat edilmelidir!..
4. Kolaylýk gösteren güler yüzlüler
Ebu Hüreyre (r.a.) rivayet eder.
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
“Þüphesiz Allah, kolaylýk gösteren ve güler yüzlü kimseyi sever.”10
Mü’min müslüman kardeþine karþý güler yüzlü olan ve insanlarla muamelede bulunurken, her hâlinde kolaylýk gösteren, iþi yokuþa sürmeyen, olunur olaný gündeme getiren Tevhid ehli bir kul… Güler yüzlü oluþu, onun için bir sadaka, kolaylýk göstermesi bir hayýrdýr… Bu sadaka ve bu hayýr onu, Allah’ýn sevdiði hayýrlý kullardan eder… Bu hayýrlý kul, Allah tarafýndan sevildiði ve kýymet kazandýðý gibi, insanlar tarafýndan da sevilir ve toplum nazarýnda kýymet kazanýr…
Ebu Hüreyre (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
“Allah, bir kulu sevdiði zaman Cibril’e:
—Allah, falaný seviyor, onu sende sev! diye nidâ eder.
Cibril de o kulu sever. Akabinde Cibril, gök ahâlisine:
—Allah, falan kulu seviyor, onu sizde sevin! diye nidâ eder.
Gök ahâlisi de o kimseyi sever. Sonra yerde (ki insanlarýn gönlüne) o kimse lehine kabul ve sevgi konur (da onu tanýyan müslümanlar tarafýndan sevilir).”11
Rabbimiz Allah þöyle buyurur:
“Ýman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise Rahmân (olan Allah), onlar için bir sevgi kýlacaktýr.”12
Bu mü’min salih kullar, yegâne Rabbleri Allah tarafýndan koruma altýna alýnýr ve hayýrlý iþlerde çalýþmasý kolaylaþtýrýlýr… Böylece dünyada izzet sahibi olurken, ahirette cennetin varislerinden olur…
Katâde b. En-Nûmân (r.a.)’dan,
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
“Allah, bir kulu sevdiði zaman onu, dünyadan korur. Týpký sizden birinizin, hastasýný sudan korumaya devam etmesi gibi.”13
Enes b. Mâlik (r.a.) anlatýyor:
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurdu:
“Allah, bir kula hayýr murad ederse, onu çalýþtýrýr.”
Bunun üzerine:
—Ya Rasulallah, O (kulu)nu nasýl çalýþtýrýr? diye sordu.
Rasulullah:
“Ölümünden önce onu salih amel iþlemeye muvaffak kýlar” buyurdu.14
5. Hayâ sahibi edebli mü’minler
Ya’lâ (r.a.) anlatýyor:
Rasulullah (s.a.s.), açýkta yýkanan bir adam gördü. Minbere çýktý. Allah’a hamd ve senâ ederk þöyle buyurdu:
“Allah Azze ve Celle Hâlîm’dir, hayâ sahibidir, ayýplarý ve kusurlarý örter. O, hayâyý ve örtünmeyi sever. Sizden birisi yýkanmak istediði zaman kapalý yerde yýkansýn (örtünsün).”15
Allah, katýksýz iman sahibi, hayâlý ve edebli mü’min müslüman kullarýný sever... Mü’minler, hayânýn imandan olduðunu bilip inanýrlar… Hayat nizamý Ýslâm’ýn temel ahlâký hayâdýr… Hayâ, yani utanma duygusu!...
Ebu Hüreyre (r.a.)’dan,
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
“Ýman, altmýþtan fazla þu’bedir. Hayâ da imandan bir þu’bedir.”16
Abdullah Ýbn. Ömer (r.anhuma) anlatýyor:
Rasulullah (s.a.s.), bir gün Ensar’dan bir kimsenin yanýndan geçiyordu. Ensarî, kardeþinin hayâdan men’ediyordu.
Rasulullah (s.a.s.):
“Ona iliþme! Çünkü hayâ imandandýr” buyurdu.17
Enes (r.a.)’dan,
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
“Þüphesiz her dinin (mensublarýna özgü) bir huyu-karekteri vardýr. Ýslâm (mensublarýna özgü) huyu-karakteri de hayâdýr.”18
Hayâ sahibi mü’minler, Allah Teâla’nýn sevdiði kullardýr… Onlar cahiliyye toplumlarýnda yaþamaya mecbur edilecek olurlarsa, cahiliyyeye aid bütün deðersizlikleri ayaklarý altýna alýr, onlara asla uymaz, hayâsýný korur, hayâsýzlýkla mücadele eder, hayâsýzlaþtýrýlan toplumun hayâ sahibi olmasý için gayrette bulunarak çalýþýrlar…
6. Yumuþak huylu olanlar
Rasulullah (s.a.s.)’in zevcesi Âiþe (r.anha) rivayet eder:
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
“Ya Âiþe þüphesiz ki Allah, Refik’dir. Rýfký (yumuþak huyluluðu) sever. Rýfk karþýlýðýnda, þiddet ve baþkasý için vermediðini verir.”19
Mü’minlerin annesi Âiþe (r.anha) anlatýyor:
Yahudîler, Rasulullah (s.a.s.)’e selâm verirlerdi de “es-Sâmu aleyküm/ölüm üzerinize” derlerdi. (Ben) Âiþe, onlarýn bu sözlerini fark edip, anladý da:
Aleykumu’s-Sâmu ve’l-lânetu/ölüm ve lanet sizin üzerinize olsun! dedim.
Bunun üzerine Rasulullah:
“Yavaþ ol ya Âiþe muhakkak ki Allah, her þeyde yumuþak muâmele etmeyi sever” buyurdu.
Âiþe:
— Ya Rasulullah, onlarýn söylemekte olduklarý sözü iþitmedin mi? dedi.
Rasulullah:
“Sen de benim bu sözü onlara reddettiðimi iþitmedin mi? Ben, onlara: Ve aleyküm/sizin üzerinize de, þeklinde söylüyorum” buyurdu.20
Þerhde þunlar beyan edilmiþtir:
“Bu hadisler, yumuþak davranmanýn faziletine ve þiddet göstermenin kötülüðüne delildirler. Yumuþak davranmak her hayrýn sebebidir. Bu sayede Allah Teâlâ, kuluna baþka bir þeyden dolayý vermediði sevabý verir.
Kadî Iyâz’a göre hadisin mânâsý:
“Yumuþak ve mülayým davranmakla insan, baþka suretle eremediði muradýna kolaylýkla erer demektir.”21
Ubeydullah b. Muâz babasýndan rivayetinden.
Babam dedi ki:
— Rasulullah (s.a.s.), Eþecc’e Abdul Kays’ýn Eþecc’ine:
“Hakikaten sende Allah’ýn sevdiði iki özellik vardýr: Hilm (yumþak huyluluk) ve ihtiyatkârlýk.”22
Bu hadisin izahýnda þarihler þöyle diyorlar:
“Hadis-i þerifte, Allah Teâlâ’nýn sevdiði belirtilen özelliklerden yumuþak huyluluk diye tercüme ettiðimiz hilm, gazab sýfatýnýn zýddý bir huydur. Hilm, akýl mânâsýna da gelmektedir. Hilmin zýddý olan sertlik ve katýlýk, insanlarý inciten, korkup nefret etmelerine ve daðýlýp gitmelerine yol açan kötü bir huydur. Halîm, yani yumuþak baþlý bir insan olan Rasulullah (s.a.s.)’in bu huyunu takdir eden Allah Teâlâ:
“Allah’dan bir rahmet dolayýsýyla onlara yumuþak davrandýn. Eðer kaba ve katý yürekli olsaydýn, onlar çevrenden daðýlýr giderlerdi.” (Âl-i Îmrân, 3/159) buyurmuþtur.
Þüphesiz hilmin de bir ölçüsü vardýr. Halîm olacaðým diye zulme boyun eðmek doðru deðildir. Halk arasýnda hilm-i himarî (eþek yumuþaklýðý) denilen böylesi yumuþaklýk kötü kimselerin kötülük yapma arzusunu ve cesaretini kamçýlayacaðý için son derece yanlýþtýr. Yeri gelince haksýzlýða baþ kaldýrmak bir fazilettir.
Sertlik göstermek, gereken yerde sert, yumuþak huylu olmak, gereken yerde mülâyim davranmalý, bu huylarýn her birini yerli yerinde kullanmalýdýr.”23
7. Toplumsal muâmelelerde cömert ve hoþgörülü olanlar
Ýnsanlar, birlikte yaþamak, birbirlerine yardým etmek ve birbirlerinin iþlerini görüp, birbirlerini tamamlamakla mükelleftirler… Ýnsan, toplumsal bir varlýktýr… Bunun için Allah’ýn, birbirleriyle muâmelede bulunurken, cömert ve hoþgörülü davranan, âdil ve haklara riâyet eden kullarýný sevdiðini beyan eder önderimiz Rasulullah (s.a.s.)!... Böyle davranýldýðý taktirde toplumda huzur ve barýþ gündeme gelir… Ýnsanlar, birbirine güvenir, aralarýnda saygý ve sevgi oluþur…
Ebu Hüreyre (r.a.)’ýn rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
“Allah, satýþýnda cömert ve hoþgörülü alýþýnda cömert ve hoþgörülü, ödemesinde cömert ve hoþgörülü kimseleri sever.”24
Cabir b. Abdillah (r.anhuma)’dan Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
“Satarken, satýn alýrken, alacaðýný taleb ve borcunu öderken, cömertlik ve kolaylýk gösteren kimseye Allah rahmet eylesin.”25
Emiru’l-mü’minin Ýman Osman b. Affan (r.a.)’dan,
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurdu:
“Alýrken ve satarken, borcunu öderken ve alacaðýný isterken kolaylýk gösterip iyi davranan kimseyi, Allah cennete koyar.”26
Cabir (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurdu:
“Allah, geçmiþ ümmetler içerisinde bir adamý baðýþlamýþtý. Bu adam, satarken cömert ve hoþgörülü, alýrkende yine cömert ve hoþgörülü, hakkýný isterken yine cömert ve hoþgörülü idi.”27
8. Farz ve nâfile ibadetlere devam edenler:
Ebu Hüreyre (r.a.) rivayet eder.
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
“Allah þöyle buyurdu:
— Her kim Beni tanýyan ve ihlâs ile Bana ibadet eden bir kuluma düþmanlýk ederse, Ben de ona savaþ açarým.
“Kulum Bana, kendisine farz kýldýðým þeylerden daha sevgili olan bir þeyle yaklaþamaz. Kulum Bana, nâfile ibadetlerle de yaklaþmaya devam eder. Nihayet Ben, onu severim. Ben kulumu sevince de artýk onun iþitir kulaðý, görür gözü, tutar eli, yürür ayaðý olurum. Diliyle de her ne isterse muhakkak onlarý da kendisine ihsân ederim. Bana sýðýnmak isteyince de muhakkak kulumu sýðýndýrýr, korurum.”28
Ve Rabbimiz Allah, hayat kitabýmýz Kur’ân-ý Kerim’de buyurur:
“Kim Rabbine kavuþmayý umuyorsa, artýk salih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasýn.”29
Ýnsan, yaratýlýþ gayesi olan þirk koþmadan Allah’a ibadet etmeyi gerçekleþtirecek olursa, Allah’ýn muhabbetini elde eder… Kendisine farz kýlýnan ibadetleri hakkýyla yaptýðý taktirde, Allah’ýn sevgisini kazanýr… Farzlarla beraber nâfile ibadetleri iþlemekle Allah’a nâmen yaklaþýr ve Allah, onu sever… Allah’ýn sevgisini ve yakýnlýðýný kazanmýþ olan mü’min insan, en büyük yardýmcý ve desteði bulmuþtur… Bundan dolayý dilekleri yerine gelir ve korunmuþ olur…
Rabbimiz Allah buyurur:
“Ýman edenlere yardým etmek ise, Bizim üzerimizde bir haktýr.”30
Dipnot
1- Rabbimiz Allah þöyle buyurur:
“Ey mutmain (tatmin bulmuþ) nefis,
Rabbine, razý edici ve razý edilmiþ olarak dön.
Artýk kullarýmýn arasýna gir.
Cennetime gir.” Fecr, 89/27-30.
2- Ýbn Ebi’d-Dünya Külliyatý içinde-Hadislerde Tövbe, çev. Eyüp Sönmez, Ýst. 2013, C. 2, Sh. 610, Hbr. 183.
3- Ýbn Ebi’d-Dünya Külliyatý, C. 2, Sh. 610, Hbr. 184.
4- Sahih-i Müslim, Kitabü’z-Zühd, Hds. 11 (2965).
Ayrýca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 1, Sh. 168.
5- Sahih-i Buhârî Kitabu’r-Rikâk, B. 15, Hds. 33. Ebu Hüreyre’den.
Sahih-i Müslim, Kitabü’z-Zekat, B. 40, Hds. 120.
6- Ahmed Davudoðlu, Sahih-i Müslim tercüme ve þerhi, Ýst. 1980, C.11, Sh. 434.
7- Sahih-i Müslim, Kitabü’l- Ýman, B. 39, Hds.147.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-Birri ve’s-Sýlâ, B. 60, Hds. 2067.
Kuzâî, Þihâbü’l-Ahbâr Tercümesi çev. Prof. Dr. Ali Yardým, Ýst. 1999, Sh. 202, Hds. 676.
8- Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-Ýsti’zann ve’l Adab, B. 87, Hds. 2972.
9- Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Libas, B. 14, Hds. 4063.
Sünen-i Nesâî, Kitabu’z-Zine, B. 55, Hds. 5188-5189.
10- Kuzâî, A.g.e. Sh. 204, Hds. 685.
Ayrýca bkz. Beyhakî, Þu’abu’l- Ýman, C. 6, Sh. 254, Hds. 8055-8056.
11- Sahih-i Buhârî Kitabu’l-Bed’i’l-Halk, B. 6, Hds. 19.
Kitabu’t-Tevhid, B. 34, Hds. 111.
Kitabu’l-Edeb, B. 41, Hds. 69.
Sahih-i Müslim, Kitabü’l-Birri ve’s-Sýlâ, B. 48, Hds.157.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu Tefsiru’l-Kur’ân, B. 20, Hds. 3370.
Ýmam Mâlik, Muvatta’, Kitabu’þ-Þa’rr, Hds. 15.
Beyhakî, Kitabü’z-Zühd, çev. Enbiya Yýldýrým, Ýst. 2000, Sh. 225, Hds. 784-785.
12- Meryem, 19/96.
13- Sünen-i Tirmizî, Kitabu’t-Týbb, B. 1, Hds. 2107.
Ýmam Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, çev. Rýfat Oral, Konya, 2003, C. 1, Sh. 162, Hds. 83/125.
Ýmam Hafýz el-Munzirî, Hadislerle Ýslâm-Terðib ve Terhib, çev. A. Muhtar Büyükçýnar, Vdð. Ýst. T.y. C. 6, Sh. 174, Hds. 6. Taberânî, Ýbn Hibban ve Hakim’den.
14- Sünen-Tirmizî, Kitabu’l-Kader, B. 8, Hds. 2229.
Beyhakî, Kitabü’z-Zühd, Sh. 231, Hds. 814.
15- Sünen-i Nesâî, Kitabu’l- Gusl, B. 7, Hds. 405-406.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Hammam, B.30, Hds. 4012.
Ýmam Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, C. 3, Sh. 121-122, Hds. 441/749. 442/750.
16- Sahih-i Buhârî Kitabu’l-Ýman, B. 2, Hds. 2,
Sahih-i Müslim, Kitabü’l-Ýman, B. 12, Hds. 57.
Sünen-i Ýbn Mace, Mukaddime, B. 9, Hds. 57.
17- Sahih-i Buhârî Kitabu’l-Ýman, B. 15, Hds. 17.
Sahih-i Müslim, Kitabü’l-Ýman, B. 12, Hds. 59.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Edeb, B. 6, Hds. 4795.
18- Sünen-i Ýbn Mace, Kitabü’z-Zühd, B. 17, Hds. 4181.
Ýmam Mâlik, Muvatta’, Kitabu Hüsnü’l-Halk, Hds. 9.
Kuzâî, A.g.e. Sh. 197, Hds. 656.
19- Sahih-i Müslim, Kitabü’l-Birri ve’s-Sýlâ, B. 23, Hds. 77.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Edeb, B. 11, Hds. 4807.
20- Sahih-i Buhârî Kitabu’d-Daavat, B. 58, Hds. 88.
Kitabu’l-Edeb, B. 35, Hds. 54.
Sahih-i Müslim, Kitabu’s-Selâm, B. 4, Hds. 1011.
Sünen-i Ýbn Mace, Kitabu’l-Edeb, B. 9, Hds. 3689.
21- Ahmed Davudoðlu, A.g.e. C. 10, Sh. 547.
22- Sahih-i Müslim, Kitabü’l-Ýman, B. 6, Hds. 25-26.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-Birri ve’s-Sýlâ, B. 65, Hds. 2080.
Sünen-i Ýbn Mace, Kitabü’z-Zühd, B. 18, Hds. 4187-4188.
23- Ýmam Nevevî, Riyâzü’s-Sâlihîn, tercüme ve þerh: Prof. Dr. M. Yaþar Kandemir, Vdð. Ýst. 2011, C. 3, Sh. 571-572.
24- Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-Buyû, B. 74, Hds. 1335.
25- Sahih-i Buhârî Kitabu’l-Buyû, B. 16, Hds. 28.
26- Sünen-i Nesâî, Kitabu’l-Buyû, B. 104, Hds. 4671.
27- Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-Buyû, B. 74, Hds. 1336.
28- Sahih-i Buhârî Kitabu’r-Rikak, B. 38. Hds. 89.
Beyhakî, Kitabü’z-Zühd, Sh. 228, Hds. 798.
Ýbn Ebi’d-Dünya, Hadislerde Evliyâ-el- Evliyâ, çev. Abdulkadir Kabakçý, Ýst. 2006, Sh. 39, Hds. 45.
Ebu Nuaym el-Ýsfahânî, Sahabe’den Günümüze Allah Dostlarý-Hilyetü’l-Evliyâ, çev. Said Aykut, Vdð. Ýst. 1995, C.1, Sh. 56.
29- Kehf, 18/110 30.
30- Rum, 30/47.