Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ’nýn
“Andolsun size, içinizden sýkýntýya düþmeniz O’nun gücüne giden, size pek düþkün, mü’minlere þefkatli ve esirgeyici olan bir Rasul gelmiþtir.”1 diye buyurduðu Rasul (s.a.s.)…
Yine Allah Teâlâ:
“O (Allah), Rasullerini hidayetle ve hak din ile, diðer bütün dinlere karþý üstün kýlmak için gönderdi. Þahid olarak Allah yeter.”2
“Rasullerini hidayet ve hak din, üzere gönderen O’dur. Öyle ki onu (hak din olan Ýslâm’ý) bütün dinlere karþý üstün kýlacaktýr, müþrikler hoþ görmese bile.”3diye buyurmuþ olduðu hidayet rehberlerinden biri olan Rasul (s.a.s.)…
Allah Azze ve Celle tarafýndan hidayet rehberi olarak gönderilen Rasuller (Allah’ýn salât ve selâmý üzerlerine olsun), Allah’ýn izniyle kendilerine itaat edilsin diye gönderilmiþ örnek ve önder þahsiyetlerdir!...
“Biz, Rasullerden hiç kimseyi ancak Allah’ýn izniyle kendisine itaat edilmesinden baþka bir þeyle göndermedik.”4 diye buyuran Rabbimiz Allah Teâlâ:
“Ey iman edenler, Allah’a itaat edin, Rasul’e itaat edin ve kendi amellerinizi geçersiz kýlmayýn.”5
“Dosdoðru namaz kýlýn, zekatý verin ve Rasul’e itaat edin. Umulur ki, rahmete kavuþturulmuþ olursunuz.”6 buyurarak en son Nebî ve en son Rasul Muhammed (s.a.s.)’e itaat edilmesini emretmiþtir…
Allah, Rasulü (s.a.s.)’e hitaben görevinin ne olduðunu beyan etmektedir:
“Böylece sana emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitab nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak biz, onu bir nûr kýldýk. Onunla kullarýmýzdan dilediklerimizi hidayete erdiririz. Þübhesiz sen, dosdoðru olan bir yola yöneltip iletiyorsun.
Göklerde ve yerde bulunanlarýn tümü kendisine aid olan Allah’ýn yoluna. Haberiniz olsun iþler Allah’a döner.”7
Ýmam Hafýz Ýbn Kesîr (rh.a.), Ýslâm âlimlerince en muteber kabul edilen tefsirlerden biri olan “Tefsiru’l-Kur’âni’l-Azim” adlý eserinde bu ayetler hakkýnda þunlarý beyan eder:
“Sana böylece emrimizden bir ruh, yani Kur’ân vahyettik. ‘Kitabýn da, imanýn da ne olduðunu’ yani Allah’ýn, Kur’ân-ý Kerim’de sana etraflý bir þekilde teþri buyurduðu hükümleri ‘bilmezdin, fakat Biz onu’ yani Kur’ân’ý ‘kendisiyle kullarýmýzdan dilediðimizi hidayete ilettiðimiz bir nûr kýldýk.’
Bu da, yüce Allah’ýn:
“De ki: ‘O, iman edenler için bir hidayet ve bir þifadýr. Ýman etmeyenlerin ise kulaklarýnda bir aðýrlýk vardýr ve o (Kur’ân), onlara karþý bir körlüktür. Ýþte onlara (sanki) uzak bir yerden seslenilir.”8 buyruðuna benzemektedir.
"Ve muhakkak ki sen’ ey Muhammed, ‘dosdoðru yola iletirsin.’ Senin bu yolun dosdoðru ahlâktýr. Sonra yüce Allah, þu buyruðuyla bunu açýklamaktadýr: ‘Göklerde ne var, yerde ne varsa kendisinin olan’ yani her ikisinin Rabbi, Mâliki, onlarda tasarrufta bulunan, hükmüne karþý çýkýlmayacak, mutlak hakim ve egemen olan ‘Allah’ýn yoluna. Þunu bilin ki, bütün iþler Allah’a döner.’ Sonra da bunlarý etraflýca açýklar ve haklarýnda hüküm verir. Zalimlerin ve inkârcýlarýn söylediklerinden O, alabildiðine yücedir, her türlü noksanlýklardan münezzehdir.”
Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ, dosdoðru yolun rehberi Kitab’ý, yani Kur’ân’ý, o yolun kýlavuzu olan Rasulü Muhammed (s.a.s.)’e vahyetti ve bir nûr kýldý… Karanlýklardan nûra çýkaran bir nûr!.. Onunla kullarýndan dileyenleri ve dilediklerini hidayete erdirir… Rasulullah (s.a.s.), kendisine vahyedilen ayetlerle insanlarý, dosdoðru olan yola yöneltmekte, onlara dosdoðruyu, hayrý, güzeli ve iyiliði göstermekte ve onlarýn kurtulmalarýna önderlik yapmaktadýr…
Rasulullah (s.a.s.), göklerde, yerde ve her ikisi arasýnda bulunanlarýn Rabbi Allah Teâlâ’nýn dosdoðru yoluna sevketmekte… O yol ki, hiçbir noksanlýðý ve eðriliði yoktur… O yol ki, dünyada huzur ve mutluluðun, izzet ve yüceliðin yolu, ahiretteki cennetin yoludur… O yol, insan tabiatýnýn ferâhlandýðý, afiyet ve sevinç içinde bulunduðu yoldur… Ýnsan fýtratýyla uyumlu ve huzur kaynaðý olan kurtuluþ yolu: ÝSLÂM!
Âlemlere rahmet olarak gönderilen ve yüce ahlâk üzerinde olan Rasulullah (s.a.s.), bu yolu tercih edip iman ederek bu yolda olmak isteyenlerin önderidir… Sözleriyle, amelleriyle ve kabulleriyle bu yolun yolcularýnýn hayat örneði olan Rasulullah (s.a.s.), muvahhidlerin ve muttakîlerin imamýdýr…
Âlemlerin Rabbi Allah’ý Rabb, Melik ve Ýlâh kabul edip iman edenler ve imanlarýna hiçbir þirk bulaþtýrmayan muvahhid mü’minlerin itaat etmekle emrolunduklarý Rasulullah (s.a.s.), her sözüyle, her ameliyle ve her kabuluyle, katýksýz iman eden kullara en güzel örnektir… Allah’ýn emriyle O’na tabi olup itaat edenler ve O’nu örnek önder edinenler, dosdoðru yola girmiþ, o yoldan sapmadan hedeflerine ulaþmýþ, Allah’ý razý etmiþ ve Allah’ýn razý ettiði mü’min müslüman kullardýr…
Küçük olsun, büyük olsun, kadýn olsun, erkek olsun, köylü olsun, þehirli olsun, tahsilli olsun ümmî olsun, fakir olsun, zengin olsun, O’nun(s.a.s.)‘i hayat örneði ve önderi edinen her mü’min müslüman, O’nun Sünneti’ne teslim olup itaat etmelidir… Huzurun ve kurtuluþun olmazsa olmaz þartý budur…
Rabbimiz Allah:
“Kim Rasul’e itaat ederse, gerçekte Allah’a itaat etmiþ olur. Kim de yüz çevirirse, Biz seni onlarýn üzerine koruyucu göndermedik.”10 diye emredip iman edenlerin mutlaka Rasulullah (s.a.s.)’e uymalarýn gereðini apaçýk beyan buyurmaktadýr…
Rasulullah (s.a.s.)’in emrine aykýrý davranan, O’nun Sünneti’ne uymayan ve O’nun izinden gitmeyen kiþiler, Allah’ýn emrine isyan ettiklerinden dolayý, Allah tarafýndan bir cezaya çarpýlacaklarýný bildiren Rabbimiz Allah þöyle buyurur:
“O’nun (Rasulullah’ýn) emrine aykýrý davrananlar, kendilerine bir fitnenin isabet etmesinden veya onlara acý bir azabýn çarpmasýndan sakýnsýnlar.”11
Rasulullah (s.a.s.)’e itaat etmeyi Allah Teâlâ emretmiþtir… Rasulullah ‘a itaat, hem O’na indirilen Kitab’a, yani Kur’ân-ý Kerim’e, hem de Kur’ân’daki emir ve nehiylerin hayata uygulanýþ þekli olan Sünnet’e olmalýdýr… Sünnet olmadan, Kur’ân’ýn anlaþýlmayacaðý, emir ve nehiylerin Allah’ýn muradýna uygun gündeme gelemeyeceði bilinen bir gerçektir…
Rasulullah (s.a.s.)’in Sünneti, mü’min Müslümanlarý baðýþlayýcýdýr!.. Kur’ân-ý Kerim’e iman edip kabul eden bir mü’min müslüman kul, Rasulullah (s.a.s.)’in Sünneti’ne iman edip kabul etmek zorunda… Bu, kabul gören imanýn gereðidir… Bu, “Lâ ilâhe illallah Muhammedun Rasulullah”’ýn iman ve amel konusundaki açýlýmýdýr!..
Rabbimiz Allah buyuruyor:
“Rasul, size ne verirse artýk onu alýn, sizi neden sakýndýrýrsa artýk ondan sakýnýn ve Allah’dan korkun. Þübhesiz Allah, cezasý (ikâbý) pek þiddetli olandýr.”12
“el-Maverdî (rh.a.) þöyle der:
—Bunun, genel olarak Hz. Peygamber’in bütün emir ve yasaklarý hakkýnda yorumlandýðý söylenmiþtir. Çünkü O, ancak salah olan bir iþi emreder ve ancak fesâd olan bir iþi yasaklar.
Ýmam Kurtubî (rh.a.):
—Buyruk, ganimetler hakkýnda özel olmakla birlikte anlamý itibariyle umumîdir, demiþtir.
El-Mehdevî (rh.a.) ise þöyle diyor:
—Yüce Allah’ýn: “Rasul, size ne verirse artýk onu alýn, sizi neden sakýndýrýr yasaklarsa artýk ondan sakýnýn” buyruðu, þunu gerektirmektedir:
Peygamber (s.a.s.)’in emrettiði her bir husus Allah’dan bir emirdir. Ayet-i kerime, her ne kadar ganimetler hakkýnda ise de O’nun, bütün emir ve yasaklarý da bunun kapsamýna girer.”13
Fakîh Sahibî Abdullah Ýbn Mes’ud (r.a.)’ýn da görüþü budur… Bu ayet, Rasulullah (s.a.s.)’in bütün Sünneti’nin baðlayýcý olduðunun delilidir… Rasulullah (s.a.s.)’in Kalî, fiilî ve takrirî sünneti, kadýn olsun, erkek olsun bütün mü’min müslümanlar için baðlayýcýdýr… O (s.a.s.), ne emretmiþ ise onu tutmalý, neyi yasaklamýþ ise onu býrakýp terk etmelidir… Bu ayet, bize bunu emretmektedir… Rabbimiz Allah Teâlâ böyle buyurmaktadýr…
Abdullah ibn Mes’ud (r.a.) þöyle demiþtir:
—Allah, þu kadýnlara lânet etmiþtir: Bedenlerine döðme yapanlar, yaptýranlar, yüzünün tüylerini yolanlar, seyrek diþli güzel görünmek için diþlerinin arasýný yontan sýrýtkanlar, Allah’ýn yarattýðýný deðiþtirenler.
Abdullah’ýn bu hadisi, Esedoðullarý’ndan Ümmü Ya’kub denilen bir kadýnýn kulaðýna ulaþtý. (Bu kadýn, Kur’ân okur, anlardý.) Hemen Ýbn Mes’ud’a geldi ve:
—Senin þöyle þöyle kadýnlara lânet ettiðin haberi bana ulaþtý, dedi.
Ýbn Mes’ud da ona:
—Ben, Rasulullah (s.a.s.)’in lânet ettiði kimselere niye lânet etmeyeyim? Ve Allah’ýn Kitabý’nda var olan kimselere niye lânet etmeyeyim? Dedi.
Kadýn:
—Andolsun ki, ben Mushaf’ýn iki kabý arasýnda ne varsa okudum, fakat senin söylemekte olduðun þeyi onda bulamadým, dedi.
Ýbn Mes’ud da ona:
—Yemin olsun, eðer sen onu okumuþ isen, elbette onu bulmuþsundur. Allah Teâlâ’nýn:
“Rasul, size ne verdiyse onu alýn, size ne yasak ettiyse ondan da sakýnýn.” Buyurduðunu okumadýn mý? Dedi.
Kadýn:
—Evet, dedi.
Ýbn Mes’ud:
—Þübhesiz ki Rasulullah, ondan nehyetti, cevabýný verdi.14
Bu haberin þerhinde, Ýslâm âlimlerin görüþleri þöyle beyan edilmiþtir.
“Ümmü Ya’kub’un ismi malum deðildir. Bu kadýnýn, “hilkat deðiþtirenlere Kur’ân-ý Kerim’de lânet edildiðini görmedim” demesi, doðrudan doðruya bunlara lânet bulunmadýðýndandýr. Fakat (Allah) Teâlâ Hazretleri, Rasulünün her getirdiði þeyi almak, her yasak ettiðini býrakmak lâzým geldiðini pekâlâ beyan buyurmuþtur. Saç eklemek, döðme yaptýrmak, yüz yolmak gibi hilkatý deðiþtiren þeyleri Rasulullah (s.a.s.) Efendimiz yasak etmiþ; yapanlara, yaptýranlara lânet okumuþtur. O’nun emirlerine, O’nun nehiylerine uymak Allah’ýn emri olduðuna göre, O’nun lânetleri de Allah nazarýnda mel’un olur. Ýþte Abdullah b. Mes’ud bundan dolayý kadýna ayetle cevab vermiþtir.”15
“Bu nazm-ý celîl, Peygamber (s.a.s.)’in her emrine uymanýn ve her yasaðýndan sakýnmanýn Kur’ân-ý Kerim emri olduðunu tevsik eder: Þu hâlde hadiste anýlan fiiller, Kur’ân ile yasaklanmýþtýr, denilebilir. Ýbn Mes’ud bunu söylemek istemiþtir.”16
Ýmam Taberî (rh.a.), meþhur tefsirinde þöyle diyor:
“Abdullah ibn Mes’ud (rh.a.), bu ayet-i Kerimeyi genel bir þekilde izah etmiþ ve Rasulullah (s.a.s.)’in emrettiði her þeye baðlý kalýnmasýný, yasakladýðý her þeyden de kaçýnýlmasýný ifade ettiðini bu olayý anlatarak beyan etmiþtir.”17
Elmalýlý M. Hamdi Yazýr (rh.a.):
“Bu emir, her ne kadar ganimet (fey) hakkýnda nâzil olmuþ ise de, müfessirlerin beyan ettikleri gibi, her emri içine almaktadýr.” demiþtir.18
“Eðer mü’min iseniz, Allah’dan korkup sakýnýn, aranýzý düzeltin ve Allah’a Rasulüne itaat edin.”19diye buyuran Rabbimiz Allah, Allah ve Rasulüne ancak mü’min olanlar itaat eder olduklarýný beyan etmiþtir… Katýksýz iman edenler, ancak itaat ederler… Ýtaatýn ibadet ve ibadetin de itaat olduðu malumdur…
Allah Teâlâ’nýn yalnýz kendisine ibadet etsinler diye yarattýðý insan kullarý içinde yaratýlýþ gayesine uygun davranýp katýksýz ve þirksiz iman ederek ibadet eden mü’min müslüman kullar, Allah’a ibadet olan Allah’a ve Rasulü Muhammed (s.a.s.)’e itaat etmeli, itaatlarýnda herhangi bir kusur yapmamalýdýrlar…
Rabbimiz Allah þöyle buyurur muvahhid mü’min kullarýna:
“Namazý dosdoðru kýlýn, zekâtý verin ve Allah’a ve O’nun Rasulüne itaat edin.”20
“Dosdoðru namazý kýlýn, zekâtý verin ve Rasul’e itaat edin. Umulur ki, rahmete kavuþturulmuþ olursunuz.”21
Dünyada da, ahirette de gerçek kurtuluþ bu emre tabi olup gereðini ihlâs ile yapmaktýr:
“Kim Allah’a ve Rasulüne itaat ederse, artýk o, en büyük kurtuluþla kurtulmuþtur.”22
Rasulullah (s.a.s.)’e, O’nun teblið ettiði vahye ve vahyin hayata uygulanýþý olan Sünnetine itaat edenler, büyük kurtuluþa ermiþ, gerçek huzur ve mutluluða kavuþmuþlardýr… Ne mutlu O muvahhid mü’minlere!
Ýtaat edenler, bu mutluluðu hakkettiler, ya muhalefet edenlerin durumu nasýldýr? Soruya ayet-i Kerime cevab veriyor:
“Kim kendisine dosdoðru yol apaçýk belli olduktan sonra, Rasul’e muhalefet ederse ve mü’minlerin yolundan baþka bir yola uyarsa, onu, döndüðü þeyde býrakýrýz ve cehenneme sokarýz. Ne kötü bir yataktýr o.”23
Ýbnu’l-Cevzî (rh.a.), bu ayet hakkýnda þunlarý kaydeder:
“Ayetin mânâsý þöyledir:
Kim kendisi için Tevhid ve hüküm belli olduktan sonra Tevhid ve hudutta Peygamber’e muhalefet eder ve Müslümanlarýn yolundan baþkasýna giderse, Biz de onu yöneldiði þeye yönlendiririz, yani onu, nefsi için tercih ettiði þeyle baþ baþa býrakýrýz ve onu cehenneme girdiririz.”24
Merhamet olunmuþ vasat Ümmetin meþhur mutlak müctehid imamlarýndan Ýmam Muhammed b. Ýdris eþ-Þâfiî (rh.a.)’in, “er-Risâle” ismiyle meþhur fýkýh usûlü ile ilgili eserinde þöyle denilmiþtir:
“Hz. Peygamber’in hükmünü kabul eden kimse, onu, Allah’ýn hükmü olarak kabul etmektedir. Çünkü Allah, Rasulüne itaati farz kýlmýþtýr. Kitab ve Sünnet hükmünü bilen bir müslümanýn onlara aykýrý bir söz söylemesinin câiz olmayacaðýna dair görüþünüz delile dayanmaktadýr. Anladým ki bu, Allah’ýn farzdýr.”25
Aziz Ýslâm Milleti’nin âlimleri böyle diyorlar… Rasulullah (s.a.s.)’e hayatî konularýn bütününde muhalefet etmemek ve itaatý tam yapmak, Allah Teâlâ’nýn, katýksýz iman eden mü’min müslüman kullarýna emridir! Bu emre aykýrý davrananlar, Rabbimiz Allah tarafýndan cezalandýrýlacaðý ayet-i kerimede beyan buyrulmuþtur… Elbette hiçbir muvahhid mü’min, hangi konuda olursa olsun Sünnet’te apaçýk delili var iken, Rasulullah (s.a.s.)’e muhalefet edip aykýrý davranmaz… Mü’min imaný ve anlayýþý, bu itaatsizliði engeller… Eðer itaatsizlik gündeme geliyorsa, hiç Þübhesiz imandaki zayýflýk, ameldeki ciddiyetsizlik, niyetteki ihlâssýzlýk ortaya çýkmýþtýr… Bütün bu akîdevî ve amelî hastalýklar, sahibinin felâketini hazýrlar, eðer Nâsûh tevbe yapýlmazsa o kiþi helâk olur… Onun için dünyada zillet, ahirette ise cehennem ateþi ceza olarak hak edilmiþtir…
Bu konuda, örnek ve ibret olarak þu hadisleri okuyup ibret ve ders almak gerek!
Cabir (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyur:
“Sol el ile yemeyin! Çünkü þeytan sol eliyle yer.”26
Kasým, O’na Salim, o da babasýndan nakleder.
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurdu:
“Sakýn sizden biriniz sol eliyle yemesin ve onunla içmesin. Çünkü þeytan sol eliyle yer, sol eliyle içer.”27
Rabbimiz Allah’ýn kendisine itaat etmemizi emrettiði önderimiz ve hayat örneðimiz Rasulullah (s.a.s)’in emri bu! Her konuda olduðu gibi, bu konuda da Rasulullah (s.a.s.)’in emrine itiraz etmeden, muhalefet gündeme getirmeden, isteyerek ve ihlâsla itaat etmek, kadýn olsun, erkek olsun her mü’min müslüman vazifesidir… Rabbimiz Allah’a yapýlan ibadetin gereðidir, Rasulullah (s.a.s.)’e itaat!
“Ben müslümaným” diyen her ferdin bu itaatý yerine getirmesi lazýmdýr…
Bu, böyle!
Ýtaat etmeyen, itiraz edip muhalefette bulunanýn durumu ne?..
Ýþte örnek ve delîl!
Seleme b. Ekva (r.a.) anlatýyor:
Bir adam (Büsr b. Râî el-Ayr), Rasulullah (s.a.s.)’in yanýnda sol eliyle yemek yemiþde (Rasulullah):
“Sað elinle ye!” buyurmuþlar.
Adam:
—Beceremiyorum, demiþ.
Rasulullah (s.a.s.):
“Beceremiyesin!” buyurmuþlar.
Onu, ancak kibir men’etti.
Ravi demiþ ki:
—Bir daha onu(elini) aðzýna kaldýramadý.28
Kibirden, gururdan ya da kendi görüþünü Rasulullah (s.a.s.)’in Sünneti’ne tercih ederek Sünnet’e muhalefet edip, Rasulullah (s.a.s.)’e itaat etmeyenin durumu bu!.. Rasulullah (s.a.s.), O kiþiyi, kendisine hayat veren bir duruma davet ederken, onun icâbet etmesi gerekirdi… Katýksýz iman eden mü’minlerin görevi budur…
Ebu Said Ýbnu’l-Muallâ (r.a.) anlatýyor:
Ben, mescidde namaz kýlýyordum. Rasulullah (s.a.s.), beni çaðýrdý. Ben, icâbet edemedim.
(Namazdan sonra:)
—Ya Rasulullah, ben, namaz kýlýyordum, diye özür beyan ettim.
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s.):
“Allah, Kur’ân’da:
“Ey iman edenler, size hayat verecek þeylere sizi çaðýrdýðý zaman, Allah’a ve Rasulüne icâbet edin.”29buyurmadý mý? Buyurdu.30
Ferden aileye, aileden devlete, siyasetten hukuka, ekonomiden eðitime, kadýndan erkeðe, küçükten büyüye hayatýn her merhalesinde, Allah’a ve Rasulullah (s.a.s.)’e itaat, her mü’min müslümanýn kulluk görevidir… Ýtaat konusunda Allah’a asla þirk koþulmamalý, yani Allah ile beraber baþkalarýna da itaat etmekle ortak kýlýnmamalý, önderlik konusunda baþkalarýný Rasulullah (s.a.s.)’e ortak etmemeli, yalnýz Allah’a ve O’nun izniyle Rasulullah’a itaat edilmelidir!..
Mü’min: Allah ve Rasulü (s.a.s.)’e katýksýz iman eden.
Müslüman: Allah ve Rasulü (s.a.s.)’e teslim olan.
O hâlde þuurlu olarak mü’min müslüman bir þahsiyet oluþu yeniden yapýlandýrmak ve noksanlýklarý gidermek gerekir!..
Dipnot
Tevbe, 9/128.
Fetih, 48/28.
Saff, 61/9.
Nisa, 4/64.
Muhammed, 47/33.-Nûr, 24/56.
7-Þura, 42/52-53.
8-Fussilet, 41/44.
9- Ýmam Hafýz Ýbn Kesîr, Ýbn Kesîr Tefsiri, Çev. M. Beþir Eryarsoy, Ýst. 2011, C.9, Sh. 610-611.
10-Nisa, 4/80.
11-Nûr, 24/63.
12-Haþr, 59/7.
13-Ýmam Kurtubî, el-Camiu li Ahkâmi’l- Kur’ân, çev. M. Beþir Eryarsoy, Ýst. 2003, C.17, Sh. 206-207.
14-Sahih-i Buhârî, Kitabu’t-Tefsir, B.304, Hbr. 406.
Kitabu’l- Libâs, B.84, Hbr.149.
Sah-i Müslim, Kitabu’l- Libâs ve’z-Zine, B.33, Hbr.120.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’t-Teraccül, B.5, Hbr.4169.
Sünen-i Ýbn Mace, Kitabu’n-Nikâh, B. 52, Hbr. 1989.
15-Ahmed Davudoðlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Þerhi, Ýst. 1983, C.9, Sh. 513.
16-Haydar Hatipoðlu, Sünen-i Ýbn Mace Tercemesi ve Þerhi, Ýst. 1983, C.5, Sh.479.
17-Ebu Cafer Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Taberî Tefsiri, Çev. Hasan Karakaya- Kerim Aytekin, Ýst. 1996, C. 8, Sh. 234.
18-Elmalýlý M. Hamdi Yazýr, Hak Dili Kur’ân Dili, Ýst. T.y, C. 7, Sh. 456. (Yenda Yayýnlarý)
Sadeleþtirilmiþ nüsha, C.7, Sh. 498 (Azim Yayýnlarý)
19-Enfal, 8/1.
20-Mücadele, 58/13.
21-Nûr, 24/56.
22-Ahzab, 33/71.
23-Nisa, 4/115.
24-Ýbnu’l-Cevzî, Zadü’l- Mesir Fi Ýlmi’t-Tefsir, çev. Doç. Dr. Abdulvehhab Öztürk, Ýst. 2009, C.1, Sh.639.
25-Muhammed b. Ýdris eþ-Þâfiî, er-Risâle, çev. Prof. Dr. Abdulkadir Þener- Prof. Dr. Ýbrahim Çalýþkan, Ank. 1996, Sh.255, Md. 1309.
26-Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Eþribe, B.13, Hds. 104.
Sünen-i Ýbn Mace, Kitabu’l- Etime, B.8, Hds. 3268.
Ýmam Nsâî, es-Sünenü’l- Kübrâ, çev. Hasan Yýldýz, Ýst. 2011, C.6, Sh.365- 366, Hds. 6716.