Enes (r.a.) anlatýyor:
Rasulullah (s.a.s.), bana ilk vasiyetinde þöyle buyurdu:
“Oðulcuðum, sýrrýmý sakla ki, mü’min olasýn.”
Annem ve Rasulullah (s.a.s.)’in hanýmlarý, bana Rasuullah’ýn sýrrýný sordular ancak onlara bunu söylemedim. Rasulullah’ýn sýrrýný hiçbir kimseye asla söylemem.
(Rasulullah sonra þöyle buyurdu:)
“Evinden çýktýðýn zaman Ehl-i Kýble’den karþýlaþtýðýn herkese selâm ver. Böyle yaparsan evine, günahlarý affedilmiþ olarak dönersin.
Oðulcuðum, evine girdiðin zaman, kendine ve aile halkýna selâm ver.
Oðulcuðum, hiç kimseye kalbinde kin ve nefret hislerini duymadan sabahlayabilir ve akþamlayabilirsen, bu, senin hesabýný kolaylaþtýrýr.
Oðulcuðum, bu vasiyetimi yerine getirirsen, senin için hiçbir þey ölümden daha sevimli olmayacaktýr.”1
“Âlemlere rahmet olarak gönderilen” Rasulullah (s.a.s.), Enes b. Mâlik (r.a.)’a yaptýðý bu vasiyet, her muvahhid mü’mini kuþatýcýdýr… Enes b. Mâlik’e yapýlan vasiyet, kadýn olsun, erkek olsun her katýksýz iman edip, salih amel iþleyen mü’min müslümanlar içindir de!..
Birçok hakikatý içinde barýndýran bu kapsayýcý vasiyete hassasiyetle dikkat edip, cümle cümle tahlil ederek, bize düþen payýmýzý almaya gayret edelim!..
1- Sýrr saklamak
“Oðulcuðum, sýrrýmý sakla ki, mü’min olasýn.”
Mü’min müslümana söylenen sýrr, onun yanýna býrakýlan kýymetli bir emanettir… Mü’min emanetin saklanmasýnda emin bir þahsiyettir… Emanete riâyet eden bu emin oluþ, mü’minin katýksýz imanýndan kaynaklanmaktadýr…
Rabbimiz Allah, mü’min müslüman kullarýnýn özelliklerini beyan ederken þöyle buyurur:
“Onlar, emanetlerine ve ahidlerine riâyet ederler.” 2
“Onlar, kendilerine verilen emanete ve verdikleri ahde (harfiyen) riâyet edenlerdir.” 3
Enes b. Mâlik (r.a.), emanete riâyet eden mü’min müslümanlarýn öncülerinden ve onlara örnek olan bir þahsiyet olduðu için, önderi Rasulullah (s.a.s.)’in sýrrýný ne annesine, ne de mü’minlerin anneleri olan Rasulullah’ýn hanýmlarýna söylememiþtir… Çünkü Rasulullah O’na, “sýrrýný saklamasýný” emir buyurmuþ ve sýrrýný O’na emanet etmiþtir… O da, bu emanete sahib çýkmýþ ve ömür boyu korumuþ, hiç kimseye açmamýþtýr…
Sabit naklediyor.
Enes (r.a.) anlatýyor:
Ben, çocuklarla oynarken, Rasulullah (s.a.s.) yanýma geldi. Bize selâm verdi ve beni bir hâcete gönderdi. Bu sebeble annemin yanýna dönmekte geciktim. (Eve) geldiðim vakit annem:
Niye geciktin? diye sordu.
—Rasulullah (s.a.s.), beni bir hâcete gönderdi, dedim.
—Hâcet ne imiþ? diye sordu.
—O sýrdýr! dedim.
—Sakýn, Rasulullah (s.a.s .)’in sýrrýný kimseye söyleme! dedi.
Enes:
—Vallahi, bunu bir kimseye söyleyecek olsam, sana söylerdim ya Sabit! demiþ. 4
Enes ibn Mâlik (r.a.) anlatýyor:
“Rasulullah (s.a.s.), bana bir sýrr söyledi. Artýk ben o sýrrý, Rasulullah’dan sonra da kimseye haber vermedim. Yemin olsun, annem Ümmü Süleym de onu benden sordu. Ben o sýrrý, O’na da haber vermedim. 5
Merhamet edilmiþ, vasat ve þahid Ümmetin en hayýrlý nesli olan Ashâb-ý Kirâm içinde Enes ibn Mâlik(r.a.), sýrr saklama konusunda yalnýz deðildir…
Abdullah b. Ca’fer (r.a.) anlatýyor:
—Bir gün Rasulullah (s.a.s.), beni terkisine aldý da bana sýrr olarak bir söz söyledi ki, ben onu, insanlardan hiçbir kimseye söylemem! 6
Aneze (kabilesin)den (olan) bir adamdan (rivayet edildiðine göre) kendisi, Ebu Zerr’e Þam’dan sürgün edildiði zaman:
—Ben, sana Rasulullah (s.a.s.)’in hadislerinden bir hadisi sormak istiyorum, demiþ.
Ebu Zerr de:
(Rasulullah’ýn) sýr(larýn)dan deðilse, bende sana haber veririm, cevabýný vermiþ. 7
Selef-i Salihin böyle idi!.. Onlar, salih amel iþlemede, güzel ahlâklý olmada ümmetin öncüleridir…
Rasulullah (s.a.s.)’in “Ýman ve Cihad” mektebinde yetiþen bu deðerli þahsiyetler, kendilerinden sonra gelenlere örnek teþkil etmiþlerdir… Sýrr saklama konusunda, sadece Rasulullah (s.a.s.)’in söz konusu deðildir… Bütün mü’min müslümanlarýn sýrlarý, korunma konusunda aynýdýr… Bu bir emanettir ve emanete riâyet edilmeli, ihanet edilmemelidir!..
Cabir b. Abdullah (r. anhuma)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
“Bir kimse saðýna-soluna bakýp bir kimseye, bir söz söylerse, o söz, bir emanettir. (Sýrrdýr, ifþâ edilmemelidir).” 8
Ýmam Hasan el- Basrî (rh.a.) þöyle der:
—Bir kiþi, birine bir þey söyler de:
“Bunu, kimseye söyleme” derse, o söz, dinleyen için bir emanettir! 9
Rabbimiz Allah Teâlâ, katýksýz iman eden kullarýna, emaneti korumayý ve ihanet etmemeyi emreder:
“Ey iman edenler, Allah’a ve Rasulüne ihanet etmeyin, bile bile emanetlerinize de ihanet etmeyin.” 10
2- Her Müslüman’a Selâm Verip Yaymak
Rasulullah (s.a.s.), Enes ibn Mâlik (r.a.)’a:
“Evinden çýktýðýn zaman Ehl-i Kýble’den karþýlaþtýðýn herkese selâm ver. Böyle yaparsan evine, günahlarý affedilmiþ olarak dönersin” buyurur ve bu buyruk, ümmetin her ferdî için geçerlidir…
Rasulullah (s.a.s.)’in hadisinde geçen “Ehl-i Kýble” tabiri hakkýnda “Ýslâm Ansiklopedisi”nde þu bilgiler verilmiþtir:
“Kâbe’ye doðru yönelerek namaz kýlanlar” anlamýndaki ehl-i kýble (ehlu’l-kýble) tamlamasý, Ýslâm literatüründe çeþitli kelâm ekolleri tarafýndan, kendilerince küfre girmediði kabul edilen ve Kâbe’ye doðru yönelerek namaz kýlmanýn farz olduðuna inanan (veya bunu bilfiil icrâ eden) deðiþik mezheblere baðlý bütün müslüman zümreleri ifâde etmek üzere kullanýlan bir tabirdir. Kur’ân ve hadis metinlerinin Ýslâm âlimlerince farklý þekillerde yorumlanmasýnýn bir sonucu olarak müslümanlar arasýnda bazý fikrî ihtilaflarýn ortaya çýktýðý, sonuçta deðiþik itikadî ekollerin oluþtuðu, bunlarýn da kendi görüþ ve çözümlerini benimsemeyen gruplarý yanlýþ yolda addettikleri tarihî bir gerçektir. (………)
Farklý ekollere baðlý olmakla beraber mutedil ve müsamahakâr çizgide yer alan Ýslâm ulemâsýnýn büyük çoðunluðu, kendileri dýþýnda kalan diðer mezheb mensublarýný müslüman sayabilmek için onlarýn, Allah’dan baþka ilâh bulunmadýðýna ve Hz. Muhammed (s.a.s.)’in O’nun elçisi olduðuna inanmalarýnýn yanýnda ‘Zârûrat-ý diniyye’ denilen temel Ýslâmî hükümleri kabul etmelerini gerekli görmüþlerdir.” 11
Enes (r.a.)’ýn rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
“Her kim bizim kýldýðýmýz namazý kýlar, kýblemize yönelir ve kestiðimizi yerse, Allah’ýn ve Allah Rasulünün ahd ve emânýný hak eden müslüman, iþte odur. Artýk öyle olan bir kimsenin ahd ve emâný hususunda Allah’a (ve Rasulüne) ihanet etmeyin.” 12
Allâme Ýbn Hacer el-Askalânî (rh.a.), “Fethu’l- Bârî” adlý Sahih- Buhârî þerhinde þunlarý beyan eder:
“Bu hadis, insanlarýn dýþa yansýyan davranýþlarýna göre anlaþýlacaðýný gösterir. Bu yüzden kim dini sembollere riâyet ederse, aksine bir davranýþ sergilemediði sürece müslümanlar gibi muamele görür.” 13
Tanýdýk olsun veya olmasýn her müslümana selâm vermek ya da selâmýný almak gerekir... Selâm, müslümanlar arasýndaki sevgiyi, dostluðu ve kardeþliði pekiþtirir, uzaklaþanlarý yakýnlaþtýrýr, küskünlüðü giderip barýþý getirir... Bundan dolayý önderimiz Rasulullah (s.a.s.): “Ehl-i Kýble’den karþýlaþtýðýn herkese selâm ver!” buyurmuþtur...
Abdullah Ýbn Amr (r.a.) anlatýyor:
Bir adam, Rasulullah (s.a.s.)’e:
—Ýslâm’ýn hangi ameli hayýrlýdýr? diye sordu.
Rasulullah:
“Ýnsanlara yemek yedirirsin, bildiðine ve bilmediðine selâm verirsin!” buyurdu.14
Ammar b. Yasir (r.anhuma) þöyle der:
—Üç þeyi her kim bir araya getirebilirse, imaný tam toplamýþ olur:
Nefsine karþý olsa da insafý elden býrakmamak.
Herkese selâm vermek.
Fakir iken de infâk eylemek.15
Ümmet arasýnda selâmý yaymak ile sevgi baðlarýný sýmsýkýlaþtýran, böylece ümmetin ferdlerinin birlik ve beraberliðini saðlayan muvahhid mü’minler, çok büyük ve hayýrlý bir iþ baþarmýþ, salih bir amel iþlemiþ olurlar... Bu salih ameli baþarýp, devamlý hâle getiren mü’min müslümanlar, Rasulullah (s.a.s.)’in:
“Böyle yaparsan evine, günahlarý affedilmiþ olarak dönersin” müjdesine nâil olurlar...
3- Eve girerken Aile Halkýný selâmlamak
Rasulullah (s.a.s.) vasiyet ediyor:
“Oðulcuðum eve girdiðin zaman, kendine ve aile halkýna selâm ver!”
Rasulullah (s.a.s.)’in bu vasiyeti, Âlemlerin Rabbi Allah’ýn, mü’min müslüman kullarýna bir emridir...
Þöyle buyurur, kendisinden baþka hak ilâh olmayan Rabbimiz Allah Azze ve Celle:
“Evlere girdiðiniz vakit, Allah tarafýndan kutlu, güzel bir yaþama dileði olarak birbirinize selâm verin.”16
Enes ibn Mâlik (r.a.) rivayet eder:
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
“Oðulcuðum, ailenin yanýna girdiðin zaman selâm ver, senin ve evinin halký için bereket olur.”17
Ebu Umâme el-Bâhilî (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurdu:
“Üç kiþi vardýr ki, üçü de Azîz ve Celîl olan Allah’a emanettir.” (.........)
(Üçüncüsü:) Evine selâmla giren kimsedir. Bu kimse de, Azîz ve Celîl olan Allah’ýn emanetindendir.”18
Muvahhid mü’min, evlerinden ayrýlýrken hâne halkýna selâm verir, onlarýn afiyeti için duâ ederler...
Evlerine dönüp geldiklerinde ise, besmele çekerek eve girer ve hâne halkýna güler yüzlü olarak selâm verirler... Kendilerine en güzel bir ses tonuyla hitap edip hâl-hatýr sorarlar... Bu selâm ve bu davranýþ, hâne halký için bir sevgi kaynaðý ve bir bereket olur... Aile ferdleri kaynaþýr, muhabbet ve hürmetleri artar... Muvahhid ailenin huzurlu yapýsýný korumak, en büyük bir görevdir... Ailenin, iman, Tevhid ve salih amel üzere olan yapýsýnýn korunmasý, mü’min müslümanlarýn baþ vazifesi olmalýdýr... Ailesinde huzuru ve barýþý saðlayamamýþ hiçbir ferd, toplumda baþarýlý olamaz...
4- Mü’minlere Kin ve Nefret Beslememek
Rasulullah (s.a.s.), vasiyetine devamla þöyle buyurur:
“Oðulcuðum, hiç kimseye kalbinde kin ve nefret hislerini duymadan sabahlayabilirsen ve akþamlayabilirsen, bu, senin hesabýný kolaylaþtýrýr.”
Muvahhid mü’minin kalbinde, hiçbir mü’min müslümana karþý kin ve nefret olmamalý... Mü’minler, kendi aralarýnda merhametli ve muhabbetlidirler... Onlarýn kini, nefreti ve düþmanlýðý, Allah düþmanlarý olan müþrik ve kâfirleredir... Zalim ve taðut olanlaradýr...
Þöyle buyurur Rabbimiz Allah Teâlâ:
“Muhammed, Allah’ýn Rasulüdür. Ve O’nunla birlikte olanlar da kâfirlere karþý zorlu, kendi aralarýnda ise merhametlidirler. Onlarý, rükû edenler, secde edenler olarak görürsün.” 19
“Ýbrahim ve O’nunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardýr. Hani kendi kavimlerine demiþlerdi ki: ‘Biz, sizlerden ve Allah’ýn dýþýnda taptýklarýnýzdan gerçekten uzaðýz. Sizi (artýk) tanýmayýp inkâr ettik. Sizinle aramýzda, siz Allah’a bir olarak iman edinceye kadar ebedî bir düþmanlýk ve kin baþ göstermiþtir.’”20
Muvahhid mü’minler, Allah için sever ve Allah için kin güder, buðz ederler... Onlar, Allah için olduklarýndan dolayý ölçüleri, Allah’ýn rýzasýdýr...
Ebu Umâme (r.a.)’ýn rivayetiyle þöyle buyurur Rasulullah (s.a.s.):
“Kim (sevdiðini) Allah (rýzasý) için sever, (buðz ettiðine) Allah (rýzasý) için buðz ederse, (verdiðini) Allah (rýzasý için) verir, (vermediðine de) Allah (rýzasý için) vermezse, imaný(ný) kemâle erdirmiþ olur.”21
Kâmil imanýn gereði budur: Allah için olmak ve Allah için yaþamak!..
Enes ibn Mâlik (r.a.) anlatýyor:
Rasululah (s.a.s.), bana þöyle buyurdu:
“Oðulcuðum, hiçbir kimseye karþý kalbinde bir hile ve kin beslemek olmaksýzýn sabahlamaya ve akþamlamaya gücün yeterse, bunu mutlaka yap!”
Sonra bana þöyle buyurdu:
“Oðulcuðum, iþte benim sünnetim budur. Kim benim sünnetimi yaþatýrsa, beni sevmiþ olur. Kim de beni severse, cennette benimle birlikte olur.” 22
Rasulullah (s.a.s.) ile cennette ebedî beraber olmak isteyenler, Rasulullah’ýn bu beyanýna iyice dikkat etsinler ve asla unutmasýnlar... Bu hayrý ve güzelliði elde edebilmek için, þartlarýna dikkat edilmelidir... Rasulullah (s.a.s.)’in sünnetini yaþayýp yaþatan, Rasulullah’ý sevmiþ olur... O’nu seven ise cennette O’nunla birlikte olur... Malum olduðu üzere “Kiþi, sevdiði ile beraberdir...” Kim, kimi seviyorsa, onunla birlikte olur... Kiþiler arasýndaki sevgi, onlarý aynîleþtirir...
Esed b. Vedâ’a (r.a.) anlatýyor:
Rasulullah (s.a.s.)’e bir gün:
—Hangi mü’min daha faziletlidir? diye sordular.
Rasulullah (s.a.s.):
“Ýçinde kin ve hasedin olmadýðý gamlý kalbin sahibi olan mü’min” diye cevap verdi.23
Abdullah b. Amr (r.a.) anlatýyor:
(Rasulullah’ýn cennet ehlinde olduðunu üç defa beyan ettiði) o zât þöyle dedi:
—Ben, içimde müslümanlardan hiçbirisine bir kin tutmuyor ve hiçbir müslümana, Allah Teâlâ’nýn ona verdiði bir hayýrdan dolayý hased etmiyorum!
Bu özellik, cennet ehli olanlarýn özelliðidir... Cennet ehli olanlarýn kalblerinde mü’min müslüman kardeþlerine karþý hiçbir kin ve nefret kalmamýþtýr. Onlar, mü’minlere karþý çok muhabbetlidirler...
Onlarýn duâlarý:
“Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiþ kardeþlerimizi baðýþla ve kalblerimizde iman edenlere karþý bir kin býrakma. Rabbimiz, gerçekten Sen, çok þefkatlisin, çok esirgeyicisin.”24
“Ýman edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki Biz, hiç kimseye güç yetireceðinden fazlasýný yüklemeyiz- Onlar da cennetin ashabý (halký)dýrlar. Onda sonsuz olarak kalacaklardýr.
Biz, onlarýn göðüslerinde kinden ne varsa çekip almýþýzdýr. Altlarýnda ýrmaklar akar. Derler ki: ‘Bizi, buna ulaþtýran Allah’a hamdolsun. Eðer Allah, bize hidayet vermeseydi, biz doðruya eremezdik. Andolsun, Rabbimizin elçileri hak ile geldiler.’ Onlara: ‘Ýþte bu’ yaptýklarýnýza karþýlýk olarak mirasçý kýlýndýðýnýz cennettir.’ diye seslenilecek.”25
Enes Ýbn Mâlik (r.a.) anlatýyor:
Nebî (s.a.s.), bana þu hususu vasiyet edip þöyle buyurdu:
“Ey Enes, güzelce abdest al, ömrün uzar. Ümmetimden karþýna çýkanlara selâm ver, hasenatýn çoðalýr. Ýçeri -yani evine- girdiðin zaman da ev halkýna selâm ver, evinin hayrý çoðalýr. Kuþluk namazýný da kýl. Çünkü o namaz, senden önceki(lerin kýldýðý) evvâbîn (Rabblerine dönenler)in namazýdýr.
Ey Enes, küçüklere merhamet et, büyüklere saygý göster. Kýyamet günü benim arkadaþlarýmdan olursun.”26
Bu vasiyet, Enes Ýbn Mâlik (r.a.)’ýn þahsýnda her muvahhid mü’min içindir!..
Dipnot
1- el- Hafýz Ýbn Hacer el-Askalânî, Metâli bu’l-Âliye, çev. Adem Yerinde, Ýst. 2006, C. 3, Sh. 279, Hds. 2654. Ebu Yâlâ ve Ahmed b. Menî, Müsned’den.
2- Mü’minun, 23/8.
3- Mearýc, 70/32.
4- Sahih-i Müslim, Kitabu Fedailu’s-Sahabe, B. 32, Hbr. 145.
Ýmam Buhârî, Edebü’l-Müfred, B. 536, Hds. 1139.
Ýbn Ebî Þeybe, Musannef, çev. Hüseyin Yýldýz - Zekeriyya Yýldýz, Ýst. 2011, C. 10, Sh. 198, Hbr. 26043.
el-Hafýz Ýbn Hacer el-Askalânî, A.g.e. C. 3, Sh. 293, Hbr. 2686. Ebu Yâlâ el-Mevsilî, Müsned’den.
5- Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-Ýsti’zân, B. 46, Hbr. 60.
Sahih-i Müslim, Kitabu Fedâilu’s-Sahabe, B. 32, Hbr. 146.
6- Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Cihad, B. 44, Hbr. 2549.
Sünen-i Dârimî, Kitabu’t-Tahare, B. 72, Hbr. 761.
7- Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Edeb, B. 142-143, Hbr. 5214.
8- Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-Birri ve’s-Sýlâ, B. 39, Hbr. 20-25.
Ýbn Ebî Þeybe, A.g.e. C. 10, Sh. 215, Hds. 26111.
9- Ýbn Ebî Þeybe, A.g.e. C. 10, Sh. 215, Hbr. 26109.
10- Enfal, 8/27.
11- Türkiye Diyanet Vakfý Ýslâm Ansiklopedisi, Ýst. 1994, C. 10, Sh. 515-516. Metin Yürdagür’un kaleminden.
12- Sahih-i Buhârî, Kitabu’s-Salât, B. 28, Hds. 43.
Sünen-i Nesâî, Kitabu Tahrimu’d-Dem, B. 1, Hds. 3954-3955.
Kitabu’l-Ýman, B. 9, Hds. 4964.
13- Ýbn Hacer el-Askalânî, Fethu’l-Bârî-Muhtasar, çev. Halil Aldemir - Soner Duman, Ýst. 2006, C. 1, Sh. 640.
14- Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-Ýsti’zân, B. 9, Hds. 9.
Kitabu’l-Ýman, B. 19, Hds. 21.
Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Ýman, B. 14, Hds. 63.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Edeb, B. 130-131, Hds. 5194.
Sünen-i Nesâî, Kitabu’l-Ýman, B. 12, Hds. 4667.
Sünen-i Ýbn Mace, Kitabu’l-Etime, B. 1, Hds. 3253.
15- Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-Ýman, B. 19, (Bab baþlýðýnda)
16- Nûr, 24/61.
17- Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-Ýsti’zân ve’l-Âdâb, B. 10, Hds. 2840.
Ebu Bekr Muhammed b. Ca’fer Sehl el-Hâraitî, Mekârimu’l-Ahlâk - Ahlâk Hadisleri, çev. Kasým Yürekli, Ýst. 2012, Sh. 217, Hds. 441.
Kuzâî, Þihâbü’l-Ahbâr Tercümesi, çev. Prof. Dr. Ali Yardým, Ýst.1999, Sh. 134, Hds. 417.
el- Hafýz Ýbn Hacer el-Askalânî, A.g.e. C. 3, Sh. 279, Hds. 2654. Ebu Yâlâ el-Mevsilî ve Ahmed b. Menî, Müned’den.
18- Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Cihad, B. 9-10, Hds. 2494.
Ýmam Buhârî, Edebü’l-Müfred, B. 507, Hds. 1094.
19- Fetih, 48/29.
20- Mümtehine, 60/4.
21- Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’s-Sünne, B. 15, Hds. 4681.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu Sýfatu’l-Kýyame, B. 22, Hds. 2642.
Ayrýca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 3, Sh. 438, 440. C. 5, Sh. 247.
22- Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-Ýlim, B. 16, Hds. 2818.
23- Ahmed b. Hanbel, Kitabu’z-Zühd, çev. Mehmed Emin Ýhsanoðlu, Ýst. 1993, C. 2, Sh. 549, Hds. 2362.
24- Haþr. 59/10.
25- Arâf, 7/42-43.
26- Ýmam Hafýz Ýbn Kesîr, Ýbn Kesîr Tefsiri, çev. M. Beþir Eryarsoy, Ýst. 2011, C. 7, Sh. 625, Hds. 4985.
Hafýz Ebu Bekr el-Bezzâr’dan.
Celâleddin es-Suyûtî, ed-Dürrü’l-Mensur, çev. Hasan Yýldýz, Ýst. 2012, C. 11, Sh. 119. Bezzâr, Ýbn Adiyy, Beyhâkî, Þuabu’l-Ýman’dan