“Allah’ýn sizin üzerinizdeki nimetini hatýrlayýn. Hani siz, düþmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasýný uzlaþtýrýp ýsýndýrdý ve siz, O’nun nimetiyle kardeþler olarak sabahladýnýz. Yine siz, tam ateþ çukurunun kýyýsýndayken, oradan sizi kurtardý. Umulur ki hidayete eresiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açýklar.”1 buyurmakta ve Muvahhid Mü’min kullarýna bahþettiði bu nimetlerine karþýlýk, kendilerinin yalnýzca kendisine ibadet etmelerini emretmektedir... Þirk koþmadan Allah’a ibadet yalnýzca O’na itaat etmekle gerçekleþir…
Yaratmanýn ve emrin O’na ait olduðunu bilmek, iman etmek, O’nun dýþýnda kim olursa olsun emir sahiplerini, makamlarýný ve mercilerini reddetmek, yalnýzca O’na, Resulü Muhammed (s.a.s.)’e ve O’nun kitabý olan Kur’ân’la hükmeden Muvahhid Mü’minlerden olan emir sahiplerine itaat etmek, Allah’ýn razý olup emrettiði kulluk vazifelerinin en önemlisidir...2 Çünkü insanlarý, sadece kendisine ibadet etsinler, yani O’na itaatkâr olsunlar diye yarattýðýný beyan buyurmuþtur...3
Allah Teâlâ, dosdoðru yolu göstermiþ, Resuller, Nebîler ve Kitaplar göndererek insan kullarýný irþâd edip hidayet bulmalarý için her imkâný vermiþtir... En büyük düþmanlarý olan þeytan ve þeytanî düzenleri benimsemiþlere itaat etmemelerini emretmiþ, itaatýn, yani ibadetin yalnýzca kendisine yapýlmasýný beyan buyurmuþtur…
“Ey Âdemoðullarý, Ben size and vermedim mi ki: ‘þeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için apaçýk bir düþmandýr.
Böyle buyurdu ve mutlaka doðrunun en doðrusunu buyurdu.4 yegâne Rabbimiz ve Ýlâhýmýz Allah Teâlâ!...
Ve insan kullarýna þu fermanýn beyan edilmesini buyurdu:
De ki: “Sizi, karanýn ve denizin karanlýklarýndan kim kurtarmaktadýr ki, siz (açýktan ve) gizliden gizliye O’na yalvararak duâ etmektesiniz: Andolsun, bizi bundan kurtarýrsan, gerçekten sükredenlerden oluruz.’
De ki: ‘Ondan ve her türlü sýkýntýdan sizi Allah kurtarmaktadýr. Sonra siz, yine þirk koþmaktasýnýz.’
De ki: ‘O, size üstünüzden yada ayaklarýnýzýn altýndan azab göndermeye veya sizi parça parça birbirinize kýrdýrýp kiminizin þiddetini (baský, sýkýntý ve hýncýný) kiminize taddýrmaya güç yetirendir.’ Bak, iyice kavrayýp anlamalarý için ayetleri nasýl çeþitli biçimlerde açýklýyoruz?”5
Zeyd b. Eslem (r.a.) anlatýyor:
“Deki: O, size üstünüzden ya da ayaklarýnýzýn altýnýzdan azab göndermeye... (En’am,6/65) ayeti nâzil olduðunda Resulullah (s.a.s.)þöyle buyurdu:
“Benden sonra, kýlýçlarla birbirinizin boynunu vuran kâfirlere dönmeyin.”6
Sahabe-i Kiram:
Biz, Allah’dan baþka ilâh olmadýðýna, senin de Allah’ýn Rasulu olduðuna þehadet ettiðimiz hâlde mi (böyle bir þey olacak)? Dediler.
Rasulullah:
“Evet.” Buyurdu.
Bazýlarý ise:
- Biz, müslüman olduðumuz sürece birbirimizi öldürme durumu ebediyen olmayacak, dediler.
Bunun üzerine:
“Bak, iyice kavrayýp anlamalarý için ayetleri nasýl çeþitli biçimlerde açýklýyoruz?
Senin kavmin, O (Kur’ân) hak iken onu yalanladý. De ki: ‘Ben, üzerinize bir vekil deðilim.’
Her bir haber için kararlaþtýrýlmýþ bir zaman (müstekar) vardýr. Siz de bileceksiniz.”7 ayetleri nâzil oldu.8
Rabbimiz Allah, insan kullarýný çeþitli yöntemlerle terbiye etmekte, uyarmakta ve hidayet bulmalarý için onlara birçok imkânlar ile nimetler vermektedir... Zor iþlerini kolaylaþtýran ve sýkýntýlarýný gideren Rabbleri Allah’a karþý nankörlük yapan insanlar, O’nu Tevhid edeceklerine, O’na þirk koþmaktadýrlar... Onlarýn, en büyük zulüm olan þirk suçunu iþlemelerine karþýlýk, altlarýndan ve üstlerinden kendilerine azabýn gelmesi ân meselesidir... Rabbimiz ve Ýlâhýmýz Allah Teâlâ, kullarýna merhamet ettiðinden dolayý, dosdoðru yola dönsünler diye onlara mühlet vermekte ve rýzýklarýný göndermektedir... Rabbimiz Allah, onlarý kendi aralarýnda paramparça edip birbirlerine kýrdýrmaya da kadirdir...
Cabir b. Abdullah (r.anhuma) anlatýyor:
Þu, De ki: ‘O, size üstünüzden azab göndermeye güç yetirendir.” ayeti indiði zaman Rasulullah (s.a.s.) bunun, bu birinci cümlesi akabinde:
“(Rabbim,) Senin kerim vechine (zâtýna) sýðýnýrým.” dedi.
(Ayetin) “Ya da ayaklarýnýzýn altýndan azab göndermeye güç yetirendir.” cümlesinin ardýndan (Rasulullah):
“(Rabbim,) Senin kerim vechine sýðýnýrým.” dedi.
(Ayetin) “Veya sizi parça parça birbirinize kýrdýrýp, kiminizin þiddetini (baský, sýkýntý ve hýncýný) kiminize taddýrmaya güç yetirendir.” cümlesine mütakib de Rasulullah:
“Bu, daha hafiftir yahud daha kolaydýr.” buyurdu.9
Ýbn Abbas (r.anhuma) rivayet eder.
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
“Rabbim’e ümmetinden þu dört azabý kaldýrmasý için duâ ettim. Bunlardan ikisini kaldýrdý, amma diðer ikisini kaldýrmayý kabul etmedi.
Rabbimden, semâdan taþ yaðdýrmamasýný, yerin dibine batýrmamasýný, onlarý fýrkalara ayýrmamasýný ve birbirlerine birbirlerinin hýncýný taddýrmamasýný (öldürmemesini) istedim. Onlardan semâdan taþ yaðdýrmayý ve yerin dibine batýrmayý kaldýrdý, birbirlerini öldürmeyi ve fitneyi kaldýrmayý ise kabul etmedi.”10
Sa’d b.Ebî Vakkas (r.a.) anlatýyor:
“De ki: ‘O (Allah), size üstünüzden ya da ayaklarýnýzýn altýndan azab göndermeye güç yetirendir.” (En’âm,6/65) ayeti hakkýnda Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurdu
“Dikkat ediniz! Bu, mutlaka olacaktýr. Ancak bunun te’vili (amelî izahý) henüz gelmemiþtir.11
Ebu’l-Âliye bildiriyor:
Ubeyy b.Ka’b (r.a.):
“De ki:’ O (Allah), size üstünüzden ya da ayaklarýnýzýn altýndan azab göndermeye veya sizi parça parça birbirinize kýrdýrýp, kiminizin þiddetini (baský, sýkýntý ve hýncýný) kiminize taddýrmaya güç yetirendir.” (En’âm,6/65) ayetiyle ilgili olarak þöyle dedi:
-Bu ayette zikredilen tehditler dört tanedir. Onlarýn hepsi azabdýr. Ve mutlaka gerçekleþecektir.!
Onlardan iki tanesi, Rasulullah (s.a.s.)’in vefatýndan yirmibeþ sene sonra gerçekleþmiþtir. Mü’minler, bölük-pörçük olmuþlar ve birbirlerine acýlarýný taddýrmýþlardýr.
Bu azablardan ikisi kalmýþtýr. Bunlar da mutlaka gerçekleþecektir. Yani, yere geçirilme ve taþlanma azablarý henüz gerçekleþmemiþtir.12
Sevbân (r.a.) rivayet eder.
Rasulullah (s.a.s) þöyle buyurur:
“Þüphesiz Rabbim, yeryüzünü doðularýný ve batýlarýný göreceðim þekliyle bir araya getirdi. Bana kýrmýzý (altýn) ve beyaz (gümüþ) iki hazineyi verdi. Ümmetimin mülkü, yeryüzünün bir araya getirilip de bana gösterilen bölgelerine kadar ulaþacaktýr.
Rabbimden, ümmetim için, onu genel bir kýtlýk ile helak etmemesini istedim. O istediðimi bana verdi. O’ndan, üzerlerine kendilerinden olmayan bir düþmanýn musallat etmemesini diledim, onu da bana verdi. Ondan birbirlerinin hýncýný, birbirlerine taddýrmamasýný istedim, bu isteðimi bana vermedi ve þöyle buyurdu:
-Ya Muhammed, þüphesiz ki Ben, asla geri çevrilmeyen bir hüküm takdir ettim. Ben sana, senin ümmetin için, onu genel bir kýtlýkla helâk etmeyeceðim sözünü verdim. Onlara, kendilerinden olmayan bir düþmaný kendilerine, toplumlarýnýn bulunduðu, davetlerinin ve egemenliklerinin karar kýldýðý yeri ellerine geçirecek þekilde üstün getirmeyeceðime dair ahid verdim. Ýsterse üzerlerine yeryüzünün her yanýndan (düþmanlarý) bir araya gelip toplansýnlar. (Düþmanlarý) onlarý helâk etmeyecektir tâ ki onlar birbirlerini helâk edecek, biri, diðerini esir alacak hale gelinceye kadar!
Ben de ümmetim için, ancak saptýrýcý önderlerden, yöneticilerden korkarým.
Ümmetimden birtakým kabileler müþriklere katýlmadýkça ve yine ümmetimden birtakým kabileler putlara tapmadýkça asla kýyamet kopmayacaktýr.
Ümmetimin arasýna kýlýç (iç kavgalar/savaþlar) girdi mi kýyamet gününe kadar bir daha üzerinden kaldýrýlmayacaktýr!”13
Ümmetine karþý çok merhametli olan yegâne önderimiz ve hayat örneðimiz Rasulullah (s.a.s)14 ümmeti için saptýrýcý önderlerden ve yöneticilerden endiþelenmekte, onlarýn ümmete vereceði zarardan korkmakta olduðunu beyan buyurmaktadýr... Sapan ve saptýran bu önderler ve yöneticiler ümmeti, Allah ile15, yani Allah’ýn adýný, ayetlerini ve rýzasýný kullanarak kandýrmak ve aldatmak suretiyle saptýrmaya çalýþýrlar...
Allah Teâlâ’nýn razý olduðu dosdoðru yoldan eðri-büðrü yollara sapmýþ olan önderler ve yöneticiler, etki alanlarýna girmiþ olan insanlarý kendileri gibi saptýrmaya gayret gösterirler... Onlarý peþlerine takýp sapýklýða götürürken, bunun dosdoðru bir yol olduðunu, Allah’ýn rýzasýna uygunluðunu, çaðýmýzda en ideal kurtuluþ yolunun bundan baþkasýnýn olmadýðýný, iyi niyetin bu konuda esasý teþkil ettiðini ve “yavaþ-yavaþ” hedefe doðru ilerleyeceðini çok yaldýzlý kelimeler ve câzibeli va’dlarla anlatýrlar.
Bazen aðlayýp sýzlayarak duygulara zirve yaptýrarak, serablarý zemzem suyu diye sunarak ve Ýslâmî hassasiyetleri istismar ederek aldatmayý gerçekleþtirir, bazen de siyasî cepheden kurtuluþlar va’dederek, haramlarýn içine batarak helâllere ulaþacaklarýnýn uydurulmuþ fetvalarýný dile getirirler…
Bu aldatmalar ve bu kandýrmalar devam ederken, saptýrýcý önderler ve yöneticiler, etkiledikleri kitlelerle müþriklere katýlmakta, bazýlarý da putlarýn ya da putlaþtýrýlanlarýn huzurunda törenlerle ta’zimlerde bulunmaktadýrlar... Bu sapma ve saptýrmalarý yaparlarken de Ýslâm’ýn ve müslümanlarýn hayrýný düþündüklerini, onlarýn menfaatlerine çalýþtýklarýný da, ayet ve hadislerin mânâlarýný kendi paylarýna çarptýrarak delil getirmeye çaba harcarlar.
Plan ve programlarýna göre “yavaþ-yavaþ” hedeflerine ulaþtýklarý sevinci ve mutluluðu içindeyken, Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ, onlarý birbirine düþürmekte, onlarý parça parça birbirlerine kýrdýrýp, hýnçlarýný birbirlerine taddýrmaktadýr... Onlar, Allah’ýn insan kullarýný “Allah ile aldatmýþ” ve kendi batýl anlayýþlarýný Allah’ýn rýzasý diye yutturmaya gayret etmiþlerdir.
Rabbimiz Allah Azze ve Celle þöyle buyurur:
“Derken kendilerine hatýrlatýlaný unuttuklarýnda, onlarýn üzerlerine her þeyin kapýlarýný açtýk. Öyle ki, kendilerine verilen þeylerle sevince kapýlýp þýmarýnca onlarý apansýz yakalayýverdik. Artýk onlar, umutlarý suya düþenler oldular.”16
Gayr-i Ýslâmâ ve bâtýl olan yollara sapanlarýn kendilerine verilenlerle sevinç içinde iken, gurur, kibir ve þýmarma konusunda çok ileri gittikleri bir ânda Allah’ýn azabý onlarý yakalayývermektedir... Umudlarýnýn tamamý suya düþmüþ bir hâlde býrakýlmakta, yaptýklarý kötü amellerin acý sonucunu görüp, ummadýklarýndan çok þiddetli darbeler yemektedirler... Bu, onlarýn insanlarý Allah ile kandýrýp saptýrdýklarýnýn dünyada ki cezasýdýr...
“Böylece Biz, Kazandýklarý dolayýsýyla zalimlerin bir kýsmýný, bir kýsmýnýn baþýna geçiririz.”17 diye buyurmaktadýr Allah Teâlâ...
Mansûr b. el-Esved der ki:
A’meþ’e bu ayetin mânâsý hakkýnda:
- Bu ayet hakkýnda Sahabe ne diyordu? diye sordum.
- Ýnsanlar bozulduðu zaman, baþlarýna (yönetime) en kötüleri gelir, derlerdi, cevabýný verdi.18
Mâlik b. Dinâr der ki:
Zebûr’da:
“ Münafýktan, münafýk vasýtasýyla intikam alýrým. Sonra bütün münafýklardan intikam alýrým.” yazýldýðýný okudum.
Allah’ýn Kitabý’ndaki:
“Böylece Biz, kazandýklarý dolayýsýyla zalimlerin bir kýsmýný, bir kýsmýnýn baþýna geçiririz.”(En’âm,6/129) ayeti de ayný mânâya gelmektedir.19
Ka’bu’l – Ahbâr der ki:
Yüce Allah, her dönemde insanlarýn kalbindekine göre bir yönetici gönderir.
Þayet onlarýn ýslah olmasýný dilerse, baþlarýna salih birisini getirir. Onlarýn helâk olmasýný dilerse, baþlarýna zorba birini getirir.!20
Ka’bu’l – Ahbâr þöyle söyler:
Ahali, yöneticinin ýslahýyla ýslah olur, onun bozulmasýyla da bozulur.21
Toplumlar, önderlerini ve yöneticilerini kendi içlerinden çýkarýrlar... Onlardan biri veya birileri önderlik ve yöneticilik makamýna oturur. Anlaþtýklarý ilkeler doðrultusunda sevk ve idare eden yöneticiler, zaman olur kendisini o makama getiren halký hesaba katmadan elindeki yönetim gücü ile hevâsýna göre idareyi gündeme getirir... Toplumun ýslahý ve bozulmasý, otorite olan güç sahibinin ýslah oluþu ya da ifsâd oluþuyla gerçekleþir... Bundan dolayý toplumlarýn ve yönetici önderlerin durumlarý birbirlerini çok etkiler... Bozulmalar, bazen tabandan tavana, bazen de tavandan tabana meydana gelir...
Ebu Abdullah Muhammed b.Ýbrahim b.Hamþ der ki:
Babamýn:
Allah’ým, iþlediðimiz günahlardan dolayý haklarýmýzý tanýmayan ve merhemet etmeyen birini bize musallat ettin, dediðini iþittim.22
Ýþte bu hakikat!
Yunus b. Ebî Ýshâk’ýn, babasýndan bildirdiðine göre Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
“Siz nasýl iseniz, yöneticiniz de öyle olur!”23
Deðiþmeyen “Sünnetullah”:
“Gerçekten Allah, kendi nefis (öz) lerinde olaný deðiþtirip bozuncaya kadar, bir toplulukta olaný deðiþtirip bozmaz.”24
“Nedeni þu: Bir kavim (toplum),kendisinde olaný deðiþtirinceye kadar Allah, ona nimet olarak baðýþladýðýný deðiþtirici deðildir. Allah, þüphesiz iþitendir, bilendir.”25
Yöneticilerin ve yönetilenlerin, birbirlerini etkilemeleri birbirlerini iyiliðe veya kötülüðe yönlendirmeleri inkâr edilemez bir gerçektir. Toplum, câhiliyye toplumu ise ve Allah’a karþý isyân halinde olup günah iþler bir hâlde iseler, Allah, onlardan olan yöneticileri baþa getirir... Böylece kötü bir yönetim, zalim bir idare, fýsk ve fücûr ile idareyi devam ettirir... Bu durum, o toplum için bir felaket olur...
Allah, toplumun durumuna göre onlara uygun yöneticiyi kendilerine musallat eder...
“Böylece Biz, kazandýklarý dolayýsýyla zalimlerin bir kýsmýný, bir kýsmýnýn baþýna geçiririz.” ( En’âm, 6/129) ayeti, halk ne zaman zalim olursa, Allah Teâlâ’nýn da onlara kendileri gibi bir zalimi musallat edeceðine delâlet etmektedir. Binaenaleyh halk, zalim bir idareciden kurtulmak isterse, zulmü býraksýn!.. Yine bu ayet, halk içinde kendilerini idare eden ve onlara hükmeden bir lider ve hakimin bulunmasýnýn gerekli olduðuna delâlet eder. Çünkü Cenâb’ý Hak, zülmeden kimseleri, zalim bir idareciden uzak ve beri kýlmayýnca, salih kimseleri de onlarý, salahlarýný arttýrmaya sevk eden bir emir ve yöneticiden mahrum býrakmasý haydi haydi beklenir.”26
Çaðdaþ zalim taðutî güçler tarafýndan iþgal edilen ve parçalanan Ýslâm topraklarýnda kurdurulan taðutî düzenlerin cahilî eðitim ve kültürleri yüzünden cahil býraktýrýlan halk kitleleri, kendilerini “Allah ile” aldatanlarýn peþine düþtüler… Sapan ve saptýran önderlerin/yöneticilerin kimisi kendilerini mâneviyat ismi altýnda aldatýrken, kimisi de, siyasî ve ekonomi cephesinde aldatmaya çaliþmakta ve bu tuzak çalýþmalar son hýzýyla devam etmektedir...
Âdil-i mutlak olan Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ, insan kullarý ferd ferd yada toplum hâlinde ibret ve ders alsýnlar, tevbe edip kendilerini düzeltsinler diye, toplumda ibretlik olaylar yaratmaktadýr...
Özellikle, O’nun adýný kullanarak kullarýný aldatanlarýn felâket olan sonlarýný herkese göstermek ve onlarýn yollarýnýn bâtýl olduðunu beyân etmek üzere ibretlik olaylar meydana getirir...
“Zulmetmekte olanlar, nasýl bir inkilâba uðrayýp devrileceklerini yakýnda bileceklerdir.”27 mesajýyla uyarýr ve deðiþmez Sünnetini beyân buyurur:
“Allah’ý, sakýn zulmedenlerin yapmakta olduklarýndan habersiz sanma. Onlarý, yalnýzca gözlerin dehþetle belireceði bir güne ertelemektedir.”28
Ebu Musa (r.a) rivayet eder;
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyur:
“Allah, zalime muhakkak ki mühlet verir, verir de onu yakalayacaðý zaman göz açtýrmadan ânsýzýn yakalar!”
Bundan sonra Rasulullah (s.a.s) þu ayeti okudu:
“Onlar, zulüm iþlemektelerken ülkeleri (veya nesîlleri) yakaladýðý zaman... Rabbinin yakalamasý iþte böyledir. Gerçekten O’nun yakalamasý pek acý, pek þiddetlidir.”(Hud11/102)(29)
Allah’ýn indirdikleriyle hükmetmeyen ve Rasululullah (s.a.s.)’in Sünnetinden baþka yol tutan zalimler, elde ettikleri dünyalýk kazanýmlarla sevinmekte, zafere ulaþtýklarýnýn mutluluðu duygusu içinde iken, kendilerine verilen mühlet dolmuþ olduðundan yakalanýverdiler...
Allah Teâlâ, o zulmedenlerin hýncýný birbirine tattýrdý ve zalimlerin, toplumun baþýna belâ ettikleri yandaþlarý, onlarýn baþýna belâ oldular... Baþkalarý için kazýlan kuyuya , kazanlar düþtüler, kurduklarý tuzaða, kendileri yakalandýlar!..
Dipnot
1)Âl-i Ýmrân, 3/103.
2) Bkz. Nisa, 4/49, 80.Âl-i Ýmrân,3/31-32.
3/ Bkz. Zariyat, 51/56.
4) Yasin,36/60-61.
5) En’âm,6/63-65.
6) Cerîr (r.a.)’dan.
Vedâ Haccý’nda Rasulullah (s.a.s.), Cerîr’e:
“Ýnsanlarý sustur da dinlesinler!” diye emretti.
(Halk, sükût ettikten sonra da):
“Benden sonra, birbirinin boynunu vuran kâfirlere dönmeyiniz!” buyurdu.
Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-Ýlm, B.44, Hds.62.
Kitabu’l-Fiten, B.8, Hds.28.
Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Ýman, B.29, Hds.118-120.
Sünen-i Ýbn Mace, Kitabu’l-Fiten, B.5, Hds.3942-3943.
Sünen-i Nesâî, Kitabu Tahrimu’d-Dem, B.28, Hds.4114-4115.
7) En’âm, 6/65-67.
8) Celâleddin es-Suyutî, Esbâbu’n-Nüzûl, çev. Abdulcelil Alpkýray Ýst.2015, Sh.241, Ýbn Ebî Hâtim, Tefsir,4/1312’den
Ýmam Hafýz Ýbn Kesîr, Ýbn Kesîr Tefsiri, çev. Dr. Savaþ Karabaþ, Ýst.2011, C.4, Sh.182, Hds.2914. Taberîden.
9) Sahih-i Buhârî, Kitabu’t-Tefsir, B.116, Hds.150.
Kitabu’l- Ý’tisâm, B.11, Hds.44.
Kitabu’t-Tevhid, B.16, Hds.35.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu Tefsiru’l- Kur’ân, B.7, Hds.3259.
Ýmam Ahmed . Hanbel, Müsned, çev. Hüseyin Yýldýz, Vdð. Ýst.2014, C.14, Sh.643, Hds.21497.
Ýmam Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, çev. Zekeriya Yýldýz, Ýst.2011, C.7, Sh.220, Hds.7684.
Celâleddin es-Suyutî, ed-Dürrü’l-Mensûr Fi’t-Tefsir Bi’l-Me’sûr, çev. Zekeriya Yýldýz, Ýst.2012, C.6, Sh.90. Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, el-Fiten’de Nuaym b. Hammâd, Ýbn Cerîr, Ýbnu’l- Munzir, Ýnm Ebî Hâtim, Ýbn Hibbân, Ebu’þ-Þeyh, Ýbn Merdûye ve el-Esmâ ve’s- Sýfat’ta Beyhakî rivayet eder.
Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberî, Taberî Tefsiri, çev. Hasan Karakaya-Kerim Aytekin, Ýst.1996, C.3, Sh.505.
10) Celâleddin es-Suyutî, ed-Dürrü’l-Mensûr, c.6, Sh.92. Ýbn Merdûyeh’den.
Ýmam Hafýz Ýbn Kesîr, Ýbn Kesîr Tefsiri,C. 4, Sh. 179, Hds.2908.
Ýbn Hacer el-Askalânî, Fethu’l- Bârî-Muhtasar, Çev. Dr. Halil Aldemir, Ýst.2007,C. 9, Sh.112.
11) Sünen-i Tirmizî, Kitabu Tefsiru’l- Kur’ân, B.7, Hds.3260.
Ýmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.14, Sh.642, Hds.21496.
Celâleddin es- Suyutî,ed- Dürrü’l –Mensûr, C.6, Sh.91.
Nuaym b. Hammâd, et-Fiten’den, Ýbn Ebî Hâtim, Ebu’þ-Þeyh ve Ýbn Merdûyeh’den.
12) Ýmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.14, Sh.643, Hds.21498.
Ebu Nuaym el- Isbehânî, Hilyetu’l – Evliyâ ve Tabakatu’l Asfiyâ, Çev. Hüseyin Yýldýz, Vdð. Ýst.2015, C.1, Sh. 271-272.
et-Taberî, Taberî Tefsiri, C.3, Sh.507.
Celâleddin es- Suyutî, ed- Dürrü’l- Mensûr, C.6, Sh.91,
Ýbn Ebî Þeybe, Abd b. Humeyd, Nuaym b. Hammâd, Ýbnu’l – Munzýr, Ýbn Ebî Hâtim, Ebu’þ – Þeyh, Ýbn Merdûye’den
13) Hâkým en – Nîsâbûrî, el – Müstedrek Ale’s – Sahihayn, Çev. M. Beþir Eryarsoy, Ýst. 2013,
C.10, Sh. 699, Hds.8439.
Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Fiten, B.5, Hds.19.
Sünen-i Ebu Davut, Kitabu’l- Fiten, B.1, Hds.4252.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l- Fiten B. 13, Hds.2267.
Sünen-i Ýbn Mace, Kitabu’l- Fiten, B.9, Hds.3952.
Ýmam Ahmet b. Hanbel, Müsnet, C.19, sh.273, Hds. 27150. C.20, Sh.215, Hds. 28401.
14) Bkz. Tevbe,9/128.
15)Bkz. Lokman,31/33. 35/5.
16) En’âm,6/44.
17) En’âm, 6/129
18) Celâleddin es-Suyutî, ed-Dürrü’l-Mensûr, C.6, Sh.218. Ebu’þ-Þeyh’den.
19) Celâleddin es-Suyutî, A.g.e. C.6,Sh.219, Ýbn Ebî Hâtim ve Ebu’þ-Þeyh den.
20) Beyhakî, Þuabu’l-Ýman, Çev.Hüseyin yýldýz, Vdð. Ýst.2015, C.7, Sh.173, Hbr.7004.
Ebu Nuaym el-Ýsbehânî, Hilyetu’l- Evliyâ ve Tebakâtu’l-Asfiyâ,Çev.Hüseyin Yýldýz,Vdð. Ýst.2015,C.4,Sh.416.
21) Ebu nuaym el-Isbehânî,A.g.e.C.4,Sh.315.
22) Beyhakî, Þuabu’l-Ýman,C.7, Sh.173, Hbr.7005.
23) ) Beyhakî, Þuabu’l-Ýman,C.7, Sh.173, Hds.7006.
Celâleddin es- Suyutî, el-Camiu’s-Saðîr Min Ahâdîsi’l- Beþîri’n-Nezîr, Çev. Hüseyin Yýldýz, Vdð. Ýst.2013,C.4,Sh.49,Hds.5644(6406) Deylemî, Müsnedu’l-Firdevs’den.
24) Ra’d,13/11.
25) Enfal,8/53.
26) Fahruddin er-Râzî, Tefsir-i Kebîr-Mefâtihu’l- Gayb,Çev.Prof.Dr. Suad Yýldýrým, Vdð. Ank.1991,C.10,Sh.185.
27) Þuara,26/227.
28) Ýbrahim,14/42.
29)Sahih-i Buhârî, Kitabu’t- Tefsir,B.161, Hds.206.
Sahih-i Müslim,Kitabu’l-Birri ve’s- Sýlâ, B.15, Hds.61.
Sünen-i Ýbn Mace, Kitabu’l- Fiten, B.22, Hds.4018.
Sünen-, Tirmizî, Kitabu Tefsiru’l-Kur’ân, B.12,Hds3309.
Ýmam Nesâî,es-Sünenü’l-Kübrâ, C.10, Sh.230,Hds.11181.