Ýnsanlar, yaratýlýþ gayeleri olan þirk koþmadan yalnýzca Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ'ya ibadet etmek hakikatýný inkâr ederek, kullara kul olmayý kabullenip Allah'dan baþka ilâhlara ibadet etmeye yöneldikleri için, karasýyla deniziyle bütün yeryüzünde fesad ortaya çýkmýþtýr. Ýnsanýn yaptýðý bu zulümden dolayý, yeryüzünün tabiî dengesi bozulmuþtur… Malum olduðu üzere en büyük zulüm, þirktir!.. (2) Ýmam Fahruddin er-Razî (r.h.a.)'ýn beyanýyla "Yapýlan her fesad, þirkten kaynaklanýr." (3) Þirk koþanlar, gerek kendi nefislerine, gerekse toplumlarýna zulmettikleri gibi, yeryüzünde insanlarýn dýþýndaki canlýlara ve cansýzlara da zulmettiler… Âlemlerin Rabbi Allah'a þirk koþanlar, Allah'ýn indirdikleriyle hükmetmeyi reddettikleri için kâfirleþtirir… Kâfirleþenler, zalim ve fasýk oldular… (4) Allah'ýn indirdiði hükümleri reddeden, egemen olduklarý ülkelerde Allah'ýn hükümlerini yasaklayan, böylece taðutlaþýp insanlar üzerinde sahte rab ve ilâh kesilen taðutlar, yeryüzünü karasýyla, deniziyle, insanýyla, hayvanýyla ve bitkisiyle ifsad ederler… Çünkü zalim egemen taðutlar, adâletin yerine zulmü egemen kýldýklarý için, varlýklarýn, tabiatlarý gereði bulunmalarý gerekli olduðu yerlerini deðiþtirmiþlerdir… Aslanýn önüne ot, ceylanlarýn önüne et koymuþ ve onlardan yemelerini istemiþ, hattâ emrederek zor ve baský uygulayarak gerçekleþmesini istemiþlerdir… Yegâ ne Rabb ve ilâh Allah Teâlâ'yý hükümleriyle kiþisel ve toplumsal hayatlarýndan uzaklaþtýrmýþ, Allah'a kul olmasý gerekli olan insaný, Allah'ýn yerine toplumun rabbi ve ilâhý etmiþlerdir… Böylece hem ferdi, hem de toplumu bozmuþ ve zulmetmiþlerdir… Kendi elleriyle, baþlarýna belâ getirmiþ ve bir çok musibetlere sebeb olmuþlardýr… "Size isabet eden her musibet, (ancak) ellerinizin kazandýðý dolayýsýyladýr." (5) diye buyuran Rabbimiz Allah, bu belâ ve musibetlerden kurtulmanýn tek yolu, þirkten, nasûh tevbe ile tevbe ederek kesinlikle vazgeçip Tevhid'e sarýlmak olduðunu beyan buyurmuþtur… "Asra andolsun, Gerçekten insan, ziyandadýr. Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakký tavsiye edenler ve birbirlerine sabrý tavsiye edenler baþka." (6) "Ey iman edenler, rükû edin, secdeye varýn, Rabbinize ibadet edin ve hayýr iþleyin. Umulur ki, kurtuluþ bulursunuz." (7) Kurtuluþ ve huzur, Âlemlerin Rabbi Allah'a þirk koþarak, yeryüzünün ifsadýyla kaybolduðu gibi, Allah'ý Tevhid ederek ve yeryüzüne Allah'ýn hükmünü egemen kýlarak ýslah etmek ile tekrar bulunmuþ olur… Hele hele zalim egemen taðutlar tarafýndan iþgal edilip küfür ve þirkin hakim kýlýndýðý Ýslâm topraklarýnda, yeniden Tevhid'e, yeniden Ýmana ve yeniden Ýslâm'a hareketi ciddî bir þekilde baþarýya ulaþmaz ise, kurtuluþ ve huzurdan söz etmek mümkün deðildir!.. Bilerek veya bilmeyerek Allah'dan baþka rablere ve ilâhlara yönelip onlarýn taðutî hükümlerine göre hayatý düzenleyen kitleler, bu tuðyanlarýndan vazgeçerek, yeniden: "Lâ ilâhe Ýllallah" hakikatýna gelmedikçe, kurtuluþa eremedikleri gibi, kullara kul olmak zilletinin en kötüsü içinde sürünüp periþan olacaklardýr… Kendilerine, hidayet üzere olan muvahhid mü'minler tarafýndan teblið edilip duyrulan "Lâ ilâhe Ýllallah" gerçeðine karþý kör, saðýr ve kalbi katýlar olarak kalmaya devam ettikleri, egemen zalim taðutlara itaati sürdürdükleri müddetçe, zilletin en çetinine uðrayacaklardýr… Onbeþ asýr önceki Mekke þehrinde yaþanan hayat, küfrün ve þirkin egemen olduðu, kullarýn, kullara kulluk yaptýðý ve taðutlarýn ilâhlaþtýrýldýðý bir zillet hayatý idi… Allah Teâlâ, dalâlet ve zillet içinde yaþayan þirkin ve küfrün içinde bocalayan insan kullarýna merhamet edip lütufta bulundu… Onlarýn içinden Rasulü Muhammed (s.a.s.)'i vazifeli kýldý, O'na vahyetti ve insanlarýn kurtarýcý önderi olarak seçti… Yegâne önderimiz ve hayat örneðimiz Rasulullah (s.a.s.), insanlara hitaben: "Ey insanlar, Lâ ilâhe Ýllallah deyin de kurtuluþa erin!" buyuruyordu. (8) Delilleriyle bilerek, isteyerek, þuurlu bir þekilde idrak ederek, (9) bu cümleyi söylerken neyi reddedip, neyi kabul ettiðini anlayarak, kalben tasdik, dil ile idrak edip, varlýðýyla isbat ederek, "Lâ ilâhe Ýllallah" deyin ve kurtulun!.. Kesintisiz ve katýksýz bir iman, ferdin ve toplumun kurtuluþudur… Þirkten, küfürden, bid'attan, hurafeden ve her türlüsüyle cahiliyyeden kurtulmanýn biricik vesilesi, kalbe yerleþen, dil ile beyan edilen ve organlarla gereði yerine getiren sapasaðlam bir imandýr… Vasat Ümmetin müctehid ulemâsýndan Ýmam Hasan el-Basrî (r.h.a.)'in deyimiyle, "muhakkak ki iman, temennî (bir takým lafta kalan þeylerle oyalanma) ile deðildir. Hoþlanmayla da deðildir. Fakat O, kalbe yerleþen ve amellerin tasdik ettiði bir þeydir!" (10) Çaðdaþ zalim ve müstekbir taðutlarýn iþgalinde olan Ýslâm topraklarýnda kendilerini Ýslâm'a nisbet eden ve müslüman olduklarýný söyleyen yüz milyonlarca insanlar, egemen taðutlarý reddederek, "Lâ Ýlâhe Ýllallah" hakikatýna sýmsýký sarýldýklarý takdirde, her biri birer muvahhid mü'min olurlar… Muvahhid mü' min olduðunun farkýna varanlar, "ancak mü'minler kardeþtir" (11) düstûru, hayatlarýnýn temel ilkeleri yapar, böylece yüz milyonlarca mü'min müslümanlar ile kardeþ olduðunu idrak ederler… O zaman, muvahhid mü'minlerin bir bütün olduðu anlaþýlýr… Taðutlaþmýþ kullara, kul olmaktan tamamen kurtulup, Âlemlerin Rabbi Allah'a Teâlâ'ya gerçek kul olanlar, kendileri gibi iman edip, salih amel iþleyen sadýklarý beraber olur ve her nerede olursa olsun mü'min müslümanlarýn bir vücûdunun organlarý gibi olduðuna inanýrlar… Nu'mân b. Beþir (r.a.)'ýn Rasulullah(s.a.s.)'den rivayet ettiði þu hadisteki durum, "Lâ Ýlâhe Ýllallah" deyip kurtuluþa erenler için gündeme gelir: "Bütün mü'minleri, birbirine merhamette, lütufta ve yardýmlaþma hususlarýnda sanki bir vucûd misali görürsün. O vücûdun bir organý hastalanýnca, vücûdun diðer kýsýmlarý birbirlerini hasta organýn elemine -uykusuzlukla hararete- ortak olmaya çaðýrýrlar." (12) "Lâ Ýlâhe Ýllallah" akîdesi ile birbirine baðlanan, Kalbleri mü' min, beyinleri müslüman ve vücûd larý Ýslâm'a teslim olmuþ muvahhidler, birbirlerinin velîleri, yani dostlarý, kardeþleri, yardýmcýlarý ve destekleyicileridirler… Bu yüce þahsiyetler, kadýnýyla, erkeðiyle Ýslâm Milleti'ni oluþturur, iyiliði emreder, kötülükten nehyeder, namazý kýlar, zekâtý verir, Allah'a ve Rasulü (s.a.s.)'e katýksýz iman ettikleri gibi, itirazsýz itaat ederler… (13) "Lâ Ýlâhe Ýllallah" düstûru ile birbirine baðlanmýþ muvahhid mü' minler, taþlarý birbirlerine kurþun ile kaynatýlmýþ, böylece sapasaðlam kenetlenmiþ, mühkem kale duvarlarý gibi olurlar…(14) Katýksýz iman edip salih amel iþleyerek takvaya ulaþmaya gayret eden muvahhid mü' minler Allah Teâlâ'nýn velîleri olmuþ, (15) Allah da, bu mü'min müslüman kullarýnýn velîsi olduðunu beyan buyurmuþtur…(16) Mü'minlerin velîsi olan Allah Teâlâ, onlarý her türlü karanlýklardan nûra çýkarýr… Karanlýklar, helâk oluþ, nur ise kurtuluþtur… Mü'min müslümanlar, "Lâ Ýlâhe Ýllallah" kalesine sýðýndýklarý zaman birbirlerinin kardeþleri ve dostlarý olurlar… Bir vücûd hâline gelirler, kederde, tasada, sevinçte, mutluluk ve huzurda beraberlikleri devam eder… Herhangi bir müslümana isabet eden bir acýdan dolayý, diðer müslümanlar bu acýyý hisseder ve hemen yardýmýna koþarlar…(17) Ýbn Mes'ud (r.a.)'ýn rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur: "Kim ki sabahleyin kalkarken, müslümanlarýn sýkýntýlarýný kalbinden hissetmezse, onlardan deðildir!" (18) Bu inançla, bu þuurla, maddî ve mânevî birbirlerini kardeþler kabul edip birbirlerine sarýlan Ýslâm Milleti'nin her ferdi, diðer mü'min müslümanlarýn bir parçasý, onlar da onun bütünüdürler… Çaðdaþ zalim egemen taðutî güçler tarafýndan iþgal edilen Ýslâm topraklarýnýn her bölgesindeki muvahhid mü'min müslümanlar, gereðine riâyet ederek, "Lâ Ýlâhe Ýllallah" hakikatýný gündeme getirir ve canlý tutacak olurlarsa, kurtuluþlarý an meselesidir… Ýslâm Milleti, diðer milletlerden ayrý bir Millet olup, onun mensublarý olan mü'min müslümanlar, kendi dýþýnda olanlara karþý bir bütündürler… Yegâne önderimiz Rasulullah (s.a.s.), ümmetini böyle vasýflandýrýyor ve böyle olmalarýnýn gerekli olduðunu kendilerine hatýrlatýyor… Ma'kýl b. Yesâr (r.a.)'ýn rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur: "Müslümanlar, baþkalarýna (düþmanlarýna) karþý tek el (gibi olmalý) dýr!" (19) Mü'min müslümanlar, iþgal kuvvetleri olan taðutlara ve onlarýn yerli iþbirlikçilerine karþý, tek yumruk hâline gelip, onlarýn alçak tepelerine þiddetle vurup onlarý, iþgal edip sömürdükleri Ýslâm topraklarýnýn söküp çýkarýrken, kendi aralarýndaki kardeþlik baðlarýný sýkýlaþtýrmaya gayret ederler… Ýslâm topraklarýný iþgal edip insanlar arasýnda fesad yaymaya çalýþan küfür ve þirk güçlerini kovarken, kendi saflarýný sýmsýký hâle getirirler ki, þeytan ve þeytanîler aralarýna sýzmasýn… Yeryüzünü ifsad eden zalim taðutlardan temizlerken, içe dönük temizlik hareketinde gaflete düþmemelidirler… "Lâ Ýlâhe Ýllallah" deyip kurtuluþ hareketini baþlatanlar, yeni Ýslâm neslini inþâ konusunda çok dikkatli davranmalýdýrlar. Onlarý, akîdesi saðlam, imaný bütün, birbirlerine karþý saygýlý ve sevgili, salih amel üzere yaþayan, müslümanlara karþý alçak gönüllü, müþriklere karþý çok sert olan bir nesil yetiþtirmelidirler… Taðutu, bütün kurum ve kuruluþlarýyla reddedip Allah'a iman edenler, taðuta düþman Allah'a dost olmalýdýrlar… Taðuta asla meyletmemeli ve Allah'a olan dostluklarýný zedelememelidirler… Allah'a dost, Rasulullah (s.a.s.)'e dost ve mü'min müslümanlara dost olan muvahhid mü'minler, bu dostluðun, bu velâyetinin gereðini yerine getirmeli, hak sahibinin hakkýný noksansýz teslim etmelidir… Yeni Ýslâm neslini, Kitab ve Sünnet ölçüsünce, bütün taðutî anlayýþlarý ve düzenleri reddetmiþ bir þekilde yetiþtirirken, Abdullah Ýbn Ömer (r.anhuma)'nýn Rasulullah (s.a.s.)' den rivayet ettiði þu hadisteki ilkelere baðlý kalýnmalýdýr: "Müslüman, müslümanýn kardeþidir. Müslüman, müslümana zulmetmez. Müslüman, müslümaný (tehlike ve müsibette) terk de etmez. Her kim müslüman kardeþinin hacetinde bulunursa, Allah da Onun hacetini yerine getirir. Her kim bir müslümandan bir keder (bir darlýk) giderip onu ferahlatýrsa, Allah da onun, kýyamet gününde kederlerinden bir kederini giderip ferahlatýr. Her kim bir müslümaný (dünyadaki ayýbýndan) örterse, Allah da onu, kýyamet gününde örter." (20) Kalben tasdik, dil ile ikrar ve varlýðýyla teslimiyeti gerçekleþtirerek "Lâ Ýlâhe Ýllallah" diyenler, Allah'ýn lütfu ile kardeþler olduktan sonra, Allah'ýn üzerlerinde tamamlanmýþ nimeti olan Ýslâm Dinin'ne sarýlarak, dünyada da, ahirette de kurtuluþu gerçekleþtirirler… Bu hakikatýn oluþmasý için, iþgal kuvvetlerine karþý, "Lâ Ýlâhe Ýllallah" kurtuluþ hareketi baþlamasý ve Allah'ýn izniyle sürdürülüp hayýrlý bir þekilde sonuçlanmasý lazýmdýr… Ýslâm topraklarýndaki taðutlarýn þirk egemenliklerine rýza gösteren veya onlarýn egemenliklerinde rahat yaþamak isteyenler, izzetin yerine zilleti tercih ettiklerinden dolayý böyle bir kurtuluþu beklemelerine haklarý yoktur… Çünkü onlar, "Tih Çölü"nde kalmayý, Allah yolunda mallarýyla ve canlarýyla cihad etmeye tercih etmiþ, (21) esaret zilletini, hürriyet izzetine deðiþtirmemiþ, böylece zillet hayatýný yaþama damgasýný hakketmiþlerdir… Yeryüzünü karasýyla, deniziyle ifsad eden çaðdaþ süper güç diye devleþtirdikleri cüce taðutlardan kurtulmak, zilletten ve esaretten, izzete ve hürriyete hicret edebilmek için, "Lâ Ýlâhe Ýllallah" sýfat-ý mustakîminden asla ayrýlmamak gerekir… Ýslâm'ýn baþlangýcýnda insanlar, "Lâ Ýlâhe Ýllallah"a sarýlýp, ihlâs ile iman ettikleri için kurtulduklarý gibi, bu çaðda da, ayný ihlâs ile "Lâ Ýlâhe Ýllallah" a sarýlýp gereðini yerine getirenler kurtulacaklardýr… Bu kurtuluþ yolu, fýtrat dini olan hayat nizamý Ýslâm'ýn deðiþmeyen tabiatýnda mevcuddur… O günkü insanlarýn, þirkten, küfürden, taðuttan ve yalancý, sahtekâr ilâhlardan kurtulmalarýna vesile olan Ýslâm, kendisine karþý ihlâslý olanlarýn, her çaðda kurtuluþlarýna vesile olur… Yeterki insanlar, O'nun gereðini yapýp Mü'min Müslüman olanlar, birbirlerine kardeþ olur ve kendisi için istediði hayýrlý þeylerin bütününü kardeþleri içinde ister… Onlarý sever, sayar ve yardýmlarýna koþar… Çünkü bu Ümmetin salih selefi böyle idiler… "Lâ Ýlâhe Ýllallah" deyip þirk ve küfürden kurtulunca, taðutu her yönüyle reddedip Ýslâm'a teslim olunca bu hâle geldiler… Bundan dolayý dünyanýn fatihi oldular… Onlar gibi iman edip onlar gibi davrananlar, onlarýn ulaþtýðý nimetlere ulaþýrlar… Her zamanda ve her mekânda teblið ve davete devam edilmelidir: "Ey insanlar, Lâ Ýlâhe Ýllallah deyin ve kurtulun!" _______________________ 1) Rum, 30/41 2) Bkz. Lokman, 31/13 3) Fahruddin er-Râzî, Tefsir-i Kebir-Mefahifu'l-Gayb çev. Prof. Dr. Suat Yýldýrým, vdð. Ank. 1994, C. 18, sh.122 4) Bkz. Mâide, 5/44, 45, 47 5) Þura, 42/30 6) Asr, 103/1-3 7) Hacc, 22/77 8) Ýmam Muhammed b. Muhammed b. Süleyman er- Rudânî, Cemu'l-Fevaid-Büyük Hadis Külliyatý, çev. Naim Erdoðan, ist. 2003, C.3, sh.258, Hds. 6395 Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.4, sh.84'den. Muhammed Ýbn Ýshak, Siyer, çev. Sezaî Özel, ist. 1991, sh. 294 Ýbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye-Büyük Ýslâm tarihi Tarihi, çev. Mehmet Keskin, ist.1994, C.3 sh. 62 Ahmed b. Hanbel ve beyhakî'den 9) Bkz. Muhammed, 47/19 10) Abdullah Ýbnü'l-Mübarek, Kitabü'z-Zühd, çev. M. Adil Teynur, ist. 1992, sh.337, Hbr. 1565 Not: Ayný ifadeler, Rasulullah (s.a.s.)'den hadis olarak zaif bir sened ile Enes b. Malik (r.a.) tarafýndan rivayet edilmiþtir: Bkz.Ýmam Suyutî, Câmiu's- Saðir Muhtasarý Tercüme ve Þerhi, çev. Ýsmail Mutlu, Vdð. Ýst. 1996, C.3, sh. 232, Hds. 3298 (7570). Deylemî, Müsnedu'l- Firdev's ten. Ayrýca bkz. Münavî, Feyzu'l-Kadir, C.5, sh.355, Hds. 7570 11) Hucurat, 49/10 12) Sahih-i Buhârî, Kitabu'l- Edeb, B.27, Hds. 41 Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Birri ve's-Sýla, B. 17, Hds. 66 Abdullah Ýbnü'l- Mübarek, Kitabü'z-Zühd, sh. 181, Hds. 722 Taberânî, Mu'cemu's-Saðir Tercüme ve Þerhi, çev. Ýsmail Mutlu, ist. 1996, C.1, sh. 353, Hds. 263 Kuzâî, Þihâbü'l- Ahbâr tercümesi, çev. Prof. Dr. Ali Yardým, ist. 1999, sh. 243, Hds. 833 13) Bkz. Tevbe, 9/71 14) Bkz. Sahih-i Buhârî, Kitabu'l- Edeb, B. 36, Hds. 56 Kitabu's-Salât, B. 88, Hds. 124 Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Birri ve's-Sýla, B.17, Hds. 65 Sünen-i Tirmizî, Kitabu'l- Biri ve's-Sýla, B.18, Hds. 1993 Sünen-i Neseî, Kitabu'z- Zekat, B. 67, Hds. 2550 15) Bkz. Yunus, 10/62-63 16) Bkz. Bakara, 2/257 17) Bkz. Ýmam Taberânî, Hadislerle Ýslâm-Mu'cemu'l Evsat, çev. Ýsmail Mutlu-Ayþenur Kale, ist. 2003, sh. 146, hds. 77 (Ana nüsha: C. 5, Hds. 4693) 18) Ýmam Suyutî, Câmiu's-Saðir Muhtasarý, C.3, sh.331, Hds. 3570 (8453). Hakim, Müstedrek, C.3, sh. 356, Hds. 7902'den. 19) Sünen-i Ýbn Mace, Kitabu'd-Diyet, B.31, Hds. 2684 Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l- Cihad, B. 147, Hds. 2751 Sünen-i Neseî, Kitabu'l-Kaseme, B.8, Hds. 4707-4708 20) Sahih-i Buhârî, Kitabu'l- Mezalim, B.3, Hds. 3 Kitabu'l-Ýkrah, B.7, Hds. 11 Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Birri ve's-Sýla, B.15, Hds. 58 Sünen-i Tirmizî, Kitabu'l-Hudud, B.3, Hds. 1450
21) Bkz. Mâide, 5/20-21
|