Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araþtýrmalarý   |  Ýlmi YAZILAR   |  Aile Eðitim Yazýlarý   |  Çocuk Eðitimi Yazýlarý   |  Yazarlar  |  Ýletiþim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatý (s.a.v)

Ýnsaný Tanýmak (Radyo)

Tv Programlarý

Seminer ve Konferans

Kýsa Dersler

Özel Konular

Fýkhi Konular

Aile Eðitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Giriþi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eðitimcilere ÖZEL
Gazze Duasý
Gençlerle Ýletiþim (Günýþýðý- Reþitpaþa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 4212
Toplam 16410448
En Fazla 25928
Ortalama 2706
Üye Sayýsý 1193
Bugün Üye Olan 0
Online Ziyaretci
 

 
MUVAHHÝD, MÜCAHÝD VE ÖNCÜ BÝR ÝSLÂM ÂLÝMÝ
01/02/2014 - 14:16
 
Abdullah Dai
Allah, hangi çaðda, hangi durumda ve hangi ülkede olursa olsun kâfirlere, yani Allah'ýn hükmüyle hükmetmeyen, Allah'ýn hükümlerini egemen olduklarý beldelerde devre dýþý býrakýp yasaklayan ve Allah'ýn indirdiði hükümleri yerine ilâhlaþtýrdýklarý hevâlarýnýn hükümleriyle hükmedenlere asla itaat edilmemesi,onlarla büyük bir cihad verilmesi emrini buyuruyor!..
Muvahhid, mü'min, müslüman, muttakî, yegâne Rabbi Allah Teâlâ'ya itaat eden, ilimden tam pay almýþ, ilmiyle âmil olan ve peygamberlere vâris bir âlim!.. Diliyle ve ilmiyle müþriklere karþý cihad eden, þirk düzenlerini temelden sarsýp yýkýlmalarýna vesile olmaya çalýþan bir mücahid!.. Sadýk olan ve sadýklarla beraber olup "Azîz Ýslâm Milleti"'nin vahdetini saðlamaya gayret eden bir önder þahsiyet… Rabbi Allah'ýn verdiði ömrü ve imkanlarý O'nun uðrunda harcayan, Ümmet'in yeniden canlanmasý, izzetini elde etmesi, yeryüzünün vârisi olmasý için gece-gündüz elinden gelen her hayýrlý iþi yapmaya uðraþan hayýrda öncü bir rehber!..
 
 Yegâne Rabbimiz, Melikimiz ve Ýlâhýmýz Allah Azze ve Celle þöyle buyurur:
 
"Kullarý içinde Allah'dan ancak âlim olanlar içleri titreyerek korkar. Þübhesiz Allah, üstün ve güçlü olandýr, baðýþlayandýr.
 
Gerçekten Allah'ýn kitabýný okuyanlar, namazý dosdoðru kýlanlar ve kendilerine rýzýk olarak verdiklerimizden gizli ve açýk infâk edenler, kesin olarak zarara uðramayacak bir ticareti umabilirler.
 
Çünkü (Allah),  ecirlerini noksansýz olarak öder ve kendi fazlýndan onlarý arttýrýr. Þübhesiz O, baðýþlayandýr, þükrü kabul edendir. "1
 
Katýksýz iman etmiþ muvahhid bir mü'min ve Rabbi Allah'a tam teslim olmuþ bir müslüman… Ýman, kendisiyle amel edilen ilim ve itaat bir araya gelince kemâlât ortaya çýkar… Kâmil mü'min, ilmiyle âmil muttakî bir âlimdir… Muttakî âlim, Rabbi Allah'a ve önderi Rasulullah (s.a.s.)'e itaat eden bir þahsiyettir…
 
Rabbimiz Allah Teâlâ: 
 
"Kim Allah'a ve Rasul'e itaat ederse, iþte onlar, Allah'ýn kendilerine nimet verdiði peygamberler, sýddîkler, þehidler ve salihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaþtýr onlar."2
 
Eb'ud-Derdâ rivayet eder.
 
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
 
"Þübhesiz ki âlimler, peygamberlerin varisleridir. Peygamberler, altýn ve gümüþ miras býrakmazlar, sadece ilmi miras býrakýrlar. O mirasý alan kimse, bol nâsip ve kýsmet almýþ olur."3
 
 Allah ve Rasulü (s.a.s.)'in ayet ve hadislerde vasýflarýný beyan buyurduklarý ve övdükleri âlimlerden tevazzü ehli bir âlim: Molla Sadreddin… Sadreddin Yüksel Hocaefendi!.. Allah, ondan razý olsun ve rahmet eylesin…
 
Allah'ýn velîleri olan muvahhid mü'minlerden bir muvahhid mü'min… Allah'a dost, Allah'a dost olanlara dost ve Rasulullah (s.a.s.)'in vârislerinden bir vâris… Rasulullah (s.a.s.)'in býraktýðý Kitab'a yani Kur'ân'a ve Sünnet'e sýmsýký baðlanan, sahip çýkýp hakkýyla korumaya gayret eden bir vâris…
 
"Âlemlere rahmet olarak gönderilen" Rasulullah (s.a.s.), sadýk vârislerine þöyle buyurur:
 
"Size iki þey býrakýyorum. Bunlara sýmsýký baðlandýðýnýz sürece, asla doðru yoldan sapmayacaksýnýz. Bunlar: Allah’ýn Kitab'ý ve Nebî'sinin Sünneti'dir…"4
 
Ýlmi ve diliyle cihad eden mücahid bir âlim… Yegâne önderi Rasulullah (s.a.s.)'in izinde O'nun Sünneti üzere yaþayan, tavizsiz bir mücahid þahsiyet…
 
Rabbimiz ve Ýlâhýmýz Allah þöyle buyurdu:
 
"Öyleyse kâfirlere itaat etme ve onlara ( Kur'ân'la ) büyük bir cihad ver."5
 
Enes b. Mâlik (r.a.)'ýn rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
 
"Müþriklere karþý mallarýnýzla, canlarýnýzlar ve dillerinizle cihad edin!"6
 
Allah, hangi çaðda, hangi durumda ve hangi ülkede olursa olsun kâfirlere, yani Allah'ýn hükmüyle hükmetmeyen, Allah'ýn hükümlerini egemen olduklarý beldelerde devre dýþý býrakýp yasaklayan ve Allah'ýn indirdiði hükümleri yerine ilâhlaþtýrdýklarý hevâlarýnýn hükümleriyle hükmedenlere asla itaat edilmemesi,onlarla büyük bir cihad verilmesi emrini buyuruyor!..
 
Ýmam Kurtubî (rh.a.), meþhur tefsirinde bu cihadý, "Ýbn Abbas, 'Kur'ân ile,' Ýbn Zeyd'de, 'Ýslâm ile' diye açýklamýþlardýr" diyor ve þöyle devam ediyor :
 
"Kýlýç ile de cihad et, anlamýnda olduðu da söylenmiþtir. Ancak bu uzak bir ihtimaldir. Zira Sûre, Mekkî bir Sûre'dir ve savaþ emrinden önce nâzil olmuþtur. 'Büyük bir cihad' dan kasýd aralýksýz ve durgunluk devresi olmayan bir þekilde cihad etmektir."7
 
Kur'an ile, Ýslâm ile, mü'min müslümanlara dosdoðru yolu gösteren, onlarý ilmiyle irþâd eden, her sorularýný cevaplamaya, her problemlerini çözmeye çalýþan, hastalýklarýný tedavi edip yaralarýný sarmaya gayret eden Sadreddin Hocaefendi (rh.a.), Kur'ân düþmanlarýna, Ýslâm düþmanlarýna, Ýslâm milletinin düþmanlarýna karþý dili ile, ilmi ile büyük bir cihad vermiþ ve bu konuda asla taviz vermeyerek cihadýný ömrünün sonuna kadar devam ettirmiþti…
 
Rasullullah (s.a.s.)'in hadilerinde beyan buyurduðu "dil ile cihad" konusunu, hadisi þerh eden Prof.Dr. Nureddin Itr, þu þekilde açýklamaktadýr:
 
"Dille yapýlan cihad:
 
Bu tür cihad, gazete, radyo, televizyon, camide verilen hutbeler, internet üzerinden yayýnlanan programlar, inatçý kâfirlere delîl gösteren ve onlarýn þübhelerini ortadan kaldýrmaya çalýþan veya müslümanlarýn zihinlerinden bâtýl düþünceleri ve hasta anlayýþlarý yok etmeyi amaçlayan risâleler ve kitablar yazmak, düþünce alanýndaki savaþa aid veya insanlarýn kalblerindeki iman gücünü arttýrýp müslümanlarýn dinleri hakkýnda bilinçlenmelerini saðlamakla ilgili her çeþit çalýþma gibi, medya ve fikirle ilgili faaliyet çeþitlerini kapsar. Bütün bunlar, sayýsý oldukça kabarýk ve çok deðerli görevlerdir ki, onlar sayesinde dinî ilimleri öðrenmeye çalýþanlar ve müslümanlarýn iþleri konusunda fikir yürütüp düþüncelerini açýklayan ýslah edici düþünürler, sorumluluklarýný daha iyi yerine getirirler."8
 
Rabbimiz Allah, kendisini rahmetiyle kuþatýp, cennetlik kullarýndan eylesin Sadreddin Yüksel Hocamýz, bir yanda binlerce ilim talebesi yetiþtirirken, onlara Ýslâmî ilimler öðretirken, diðer yanda gerek yüzyüze, gerekse telefon vasýtasýyla kendisine sorulan sorulara cevaplar vermekte, bir yanda da Ýslâm düþmanlarýyla ilmi ve dili ile cihad etmekte idi… Evi ve telefonu, müslümanlarýn her ân baþvurduðu, dertlerine çare bulduðu, mes'elelerinin fetvasýný aldýðý bir hâle gelmiþti… Ýslâm Fýkhýna hakim ve " ehl-i tercih" olan Hocaefendi, býkmadan-usanmadan Ümmetin dertleriyle uðraþýyor, onlara çâreler bulmaya, problemlerini çözmeye gayret ediyordu…
 
Siyasetten hukuka, ekonomiden eðitime, ailevî ve sosyal mes'elelerinin tümü Hocaefendinin ilgi sahasýnýn içindeydi… Ümmetin bütün mes'eleleriyle ilgilenir ve problemlerine çözümler üretir… Her mü'min müslümanýn derdini dert edinir ve ona çâre olmaya çalýþýrdý… Ümmetin dertleriyle dertlenen ve ilmiyle dertlere çâre bulmaya çalýþan Hocaefendi, mevcud lâik, demokratik gayr-i Ýslâmî düzenin yöneticileri tarafýndan zulme uðrayarak, defalarca gözaltýna alýndý, hakkýnda mahkemelerde dâvâlar açýldý, soruþturmalar oldu… Fakat bütün bu eziyetler, çileler ve cefalar, onu asla yýldýrmadý, býktýrmadý, aksine daha çok gayretli olmasýna vesile oldu… Bereketli ilerlemiþ yaþýna raðmen, olaylarý yakýndan takib ediyor, çaðýn taðutlarý tarafýndan iþgal edilen Ýslâm topraklarýnda geliþen hadiselerden haberdar oluyor, o konuyla ilgili Ýslâm'ýn hükmünü gündeme getirip, gerek çevresine sözlü olarak, gerekse basýn yoluyla yazýlý olarak ümmete duyuruyordu…
 
Örnek olarak O'nun, " Ýslâm Açýsýndan Lâiklik" adlý makalesini ele alalým!.. Sadreddin Yüksel Hocaefendi bu makalesinde, iþgal altýndaki Ýslâm topraklarýnda esaret altýnda bulunan müslümanlara dayatýlan demokrasi ve lâiklik kavramlarýný gündeme getirerek, Ýslâm açýsýndan bir elemeye tabî tutmuþ ve Ýslâm ölçüsüyle ölçerek hükmünü vermiþtir…
 
Laîkliðin, Ýslâm'la hiçbir iliþkisinin olmadýðý, Ýslâm dýþý bir anlayýþ olduðunu, batýda geliþmesinin kendi þartlarýnda olumlu bir durum arzettiðini, kilisenin olumsuz tavýrlarýna bir tepki olarak ortaya çýktýðýný fakat Ýslâm'da böyle bir þeyin olmayacaðýný delilleriyle ispat etmektedir…
 
Þöyle diyor Sadreddin Hocaefendi (rh.a.):
 
"Laîkliðin batý dünyasýnda revaç bulup yerleþmesi, hiç de yadýrganacak bir þey deðildi, normaldi. Zaten batýnýn o günkü þartlarý onu gerektirmekte idi. Çünkü kilise, geri kalmýþ halka karþý zalimlerle iþbirliði yapmýþtý. Hatta her fikri geliþmeye ve her yeni ilmî buluþa karþý çýkýyor ve engelliyordu. Akýllara ambargo koyduðu gibi, kalblere de koymuþtu. Kimisine para mukabilinde cennet tapusunu satýyor, kimisine de cennet kapýsýný kapatýyordu. Velhasýl kilise, gýrtlaðýna kadar haram kazanca batmýþtý. Bir yanda da Avrupa kilise kurbanlarýnýn kanlarýnda boðuluyordu. Çünkü yüzlerce, binlerce masum insan Engizisyon mahkemelerinin kararlarý ile idam sehpalarý altýnda can veriyordu. Zindanlarýn karanlýklarýnda kayýp olup gidenler de hariç…
 
Kâinat da Ýlâhî bir kanun var: Her fiilin ayný güçte fakat zýt istikamette tepkisi olur. Ýþte bu kanuna binaendir ki,  ilim ile kilise arasýnda çetin bir mücadele, þiddetli bir savaþ baþladý. Nihayet bu savaþ, lâikliðin Avrupa'da ilân edilmesiyle sonuçlandý. Kilise hâkimiyeti de, kilisenin duvarlarý arasýna çekilmek zorunda kaldý.
 
Avrupa'nýn tarihî þartlarý, dinin devlet hayatýnda çýkarýlmasýnýn yaygýnlaþmasýný gerektirdiði gibi, çok kere yahudîlerin eliyle büyük tahrifata uðramýþ hristiyanlýðýn þartlarý da laikliðie son derece müsaiddi.
 
Artýk bundan sonra, Amerikalý yazar Wiliam Farkar'ýn 'Santraç Tahtasýndaki Taþlar' adlý eserinde söylediði gibi, yahudîler, aslýnda eserleri olan laiklik prensibinin koruyucusu kesildiler. Gaye, evvelce tahrif ettikleri dini, kilisede hapsetmek sûretiyle tamamen ortadan kaldýrmaktý. Bütün bunlardan sonra kiliseye hapsedilen dinde feci ve doðal bir deðiþme meydana geldi. Deðiþme þöyledir: Kilisede yapýlan ibadet, artýk müzik nâmeleri arasýnda yapýlýr. Onu, loþ ýþýklar altýnda tahrik edici þarkýlar refakatinde yapýlan dans toplantýlarý takip eder. Hem de ruhânîlerin gözleri önünde, hattâ yönetimleri altýnda… Kiliselerdeki ibadet þekilleri budur."9
 
Laikliðin tarihî geliþimini çok çarpýcý ifadelerle beyan eden bu özetten sonra, laiklik anlayýþýnýn Ýslâm Dünyasýna nasýl sokulduðunu þöyle beyan ediyor Sadreddin Hocaefendi (rh.a.):
 
"Laik Avrupa ferde, teknolojide hayli mesafe almýþtý. Ýþte bu maddî tekniðin cazibesine kapýlan kimseler, laikliði olduðu gibi Ýslâm Dünyasý'na aktarmak istedikleri zaman, bilerek veya bilmeyerek hiç Ýslâm Dünyasý'nýn þartlarýna bakmadýlar eðilmediler. Hâlbuki Ýslâm Dünya'sýnýn tarihinde dinin, devlet hayatýndan çýkarýlmasýný gerektiren tek bir neden mevcud deðildir. Çünkü Ýslâm âlimleri tarafýndan ilme ve ilim adamlarýna bir baský, bir zulüm yapýlmamýþtýr. Ve yine Ýslâm tarihinin hiç bir döneminde Engizisyon Mahkemeleri kurulmamýþ, cennet tapularý satýlmamýþ ve kiþinin ebedî saadetinden mahrum edildiðine dair kararlar çýkarýlmamýþtýr.
 
Aslýnda Ýslâm, dinin devlet hayatýndan çýkarýlmasýna asla müsade etmez. Zira Ýslâm hukukunda devlet, dinin bir parçasýdýr, zýddý deðil…
 
O hâlde Ýslâm nazarýnda devletsiz bir din olamaz. Týpký dinsiz bir devletin olmadýðý gibi. Þübhe yok ki, hayatýn her yönüne el atan yüce Ýslâm nizamý, laiklik prensibiyle asla baðdaþmaz. Yani, kendisinin sadece inanç ve ahlâk sahasýnda geçerliliðine, diðer sahalarda ise laik rejimin hükümran olmasýna kesinlikle rýza gösteremez. Çünkü Ýslâm, hem inançtýr, hem ahlâktýr ve hem idaredir, parçalanmayý kabul etmez. 
 
Ýslâmî anlayýþa göre, ahlâkda da, ibadette de ve idarî meselelerde de sadece ve sadece Cenâb-ý Hakk'a itaat edilir. Aksi takdirde Allah'a þirk koþulmuþ olur.
 
Batý, Ýslâm Dünyasý'na ayak bastýðý günden beri laikliði çeþitli vesilelerle yaymak için son gayretiyle çalýþmaktadýr. Hatta yerli temsilcilerini iktidar koltuðuna oturttuktan sonra, laikliðin yayýlýþýna saðlayacak tüm vesilelere daha fazla önem vermektedir.
 
Batý, tüm ilmî ve teknolojik bilgilerini laikliði korumak uðrunda seferber etmiþtir."10
 
Laiklik anlayýþýnýn Ýslâm nizamý ile asla baðdaþmadýðýný vurgulayan Sadreddin Hocaefendi, "Ýslâm hem dindir, hem devlettir" diyor ve þöyle devam ediyor:
 
"Devlet, hukuk ýstýlahýnda devamlý olarak belirli bir ülkeye yerleþip, gerek dâhiliði ve gerekse haricî bütün iþleri bir yönetici kadrosu tarafýndan tanzim edilen bir topluluktur. Demek devlet üç þeyle gerçekleþir: Millet, ülke ve yönetici kadro. Bunlar, devletin elementleridir. Bu elementler bir araya gelince, devlet teþekkül eder ve ondan sonradýr ki devlet, kendisine uygun bir düzen, bir rejim seçer. Demek evvelâ devlet oluþur, sonra uygun bir düzen düþünülür. Umumiyetle devlet budur.
 
Ýslâm devleti ise, O, ancak evvelce mevcûd olan Ýslâm nizamýna göre teþekkül eder. Demek oluyor ki Ýslâm nizamý devletten önce vardýr. Devlet, ona göre kurulur. Ýslâm, hem dindir, hem devlettir dedik. Çünkü birçok ayet ve hadis, hem yönetenin ve hem yönetilenin karþýlýklý vazife ve hukuklarýna iþaret etmektedir. Nasslarýn bir kýsmýnda ferdlerin ferdlerle, hakim zümrenin ve hatta devletlerin münasebetlerinden bahseder. Ýþte bu gibi nasslar, Ýslâm'ýn bir devlet nizamý olduðunu gösterir. Kýsacasý Ýslâm, en ufak teferruatýna varýncaya kadar hayatýn bütün mes'elelerine dair ahkâm getiren, cevab veren Ýlâhî bir nizamdýr.
 
Ýslâm'da devlet kurma fikri, Hicret'ten sonra doðmuþ bir fikir deðildir. Ondan evvel vardý. Zira devlet fikri, Ýslâm nizamýnýn bir gereði, icâbý, hatta korunmasý için bir zarurettir. Aksi takdirde Ýslâm nizamýndan baþka herhangi bir rejim müslümanlara uygulanýrsa, onlarýn inanç ve dinleriyle ters düþer ve nihayet sayýsýz huzursuzluklara da yol açar.
 
"Aralarýnda Allah'ýn indirdiðiyle hükmet. Onlarýn keyflerine uyma. Sakýn onlar, Allah'ýn sana indirdiði ahkâmýn bir kýsmýndan seni vazgeçirmesinler. Eðer onlar, indirilen hükümleri kabulden yüz çevirirlerse, bil ki yüce Allah, günahlarýnýn bir kýsmýyla  -yüz çevirme suçuyla- onlarý cezalandýrmak istiyor. Ýnsanlarýn çoklarý muhakkak ki, Allah'ýn emrinden dýþarý çýkanlardýr.
 
Onlar, hâlâ cahiliyet devrinden kalma olan hükümleri mi arýyorlar? Ýnananlar nezdinde hükmü, Allah'ýn hükmünden daha güzel kim var?"11
 
Sadece Avrupa kültürünü alan bazý kimseler: " Ýslâm dindir. Din ise kul ile Allah arasýndaki bir münasebetten ibarettir. Ýdare ile, devletle alâkasý yoktur" diye iddia emektedirler. Biz, bu iddialarýna karþý diyoruz ki, eðer Ýslâm nizamýnda din, devletten ayrý bir þey olarak gösterilmiþse o vakit bu iddialarý doðrudur, yerindedir. Yok eðer Ýslâm Nizamý, din ile dünyayý bir arada cem etmiþse, camî ile devleti ayný ânda kucaklamýþsa o zaman iddialarý çürüktür, daha doðrusu iftiradýr.
 
Þu kültürlü(!) güruhun malumu olsun ki Kur'ân-ý Kerim, Allah ve Rasulüne karþý savaþanýn, hýrsýzýn, zinâ edenin, masum insanlara iftira atanlarýn, dünyevî cezalarýný beyan buyurmuþtur. Ýsterseniz bu husustaki ayetleri sýralayalým:
 
"Ey iman edenler, maktuller hakkýnda size kýsas farz kýlýndý."12
 
"Bir mü'minin, diðer bir mü'mini (yanlýþlýk eseri olmadan) öldürmesi yakýþmaz. Kim bir mü'mini yanlýþlýkla öldürürse, mü'min bir köleyi âzâd etmesi ve maktulün ailesine (mirasçýlarýna) teslim edilecek bir kan bedeli vermesi lazýmdýr."13
 
"Allah ve Rasulüne karþý savaþ açanlarýn ve yeryüzünde fesâd çýkaranlarýn cezasý, ancak öldürülmeleri, ya asýlmalarý yahut elleriyle ayaklarý çapraz olarak kesilmesi yahut da bulunduklarý yerden baþka bir yere sürülmeleridir."14
 
"Erkek hýrsýzla kadýn hýrsýzýn ellerini kesin."15
 
"Zinâ eden kadýnla zinâ eden erkekten her birine yüzer deðnek vurun."16
 
"Ýffetli ve hür kadýnlara (zinâ isnadýyla) iftira eden, sonra dört þahit getirmeyen kimselere seksen deðnek vurun."17
 
"Daha geride ukubât ve cezalarý ifade eden çok nasslar vardýr. O nasslarda beyan edilen cezalardan kimisinin miktarý belli ve muayyendir. Meselâ, mürtedliðin cezasý gibi. Kimisinin de miktarý tayin edilmemiþ, ancak Ýslâm Devlet Reis'inin takdirine býrakýlmýþtýr. Ýslâm'da bu gibi cezalara tazir adý verilir. Meselâ baþkasýna küfür etmenin ve emanette hýyanetin cezasý gibi.
 
Ýþte Kur'ân-ý Kerim, bu çeþit ayetleriyle suçlarýn iþlenmesine karþý ceza maddelerini vaz'etmiþtir. Suçlara karþý dünyevî cezalar vaz'etmekse doðrudan doðruya devletle idareyle alâkalýdýr. Eðer Ýslâm, din ile devletten ibaret olmasaydý, bu hükümleri, bu cezalarý getirmezdi. Demek Ýslâm, bu nasslarý bu ahkâmlarý uygulayacak bir devletin kurulmasýný istemektedir."18
 
Sadreddin Yüksel Hocamýz (rh.a.), uzun makalesinde, yegâne hayat düstûrumuz Kur'ân-ý Kerim'den bir çok ahkâm ayetlerini delil getirerek, yüce Ýslâm Nizam'ýnýn hem din, hem de devlet olduðunu ispat etmekte ve Ýslâm'da laik anlayýþýnýn asla yeri olmadýðýný ortaya koymaktadýr.
 
"Ýslâm'da Laikliðin Yeri Yoktur" ara baþlýðýndan sonra þu gerçekleri gören gözlerin önüne sermekte ve idrak edebilenlere sunmaktadýr: 
 
"Ýslâm'da laikliðin yeri hiç yoktur. Zira Ýslâm Kitabý olan Kur'ân-ý Kerim, laikliði þiddetle reddetmektedir."
 
"Hüküm ve hâkimiyet Allah'a mahsustur."19
 
Kur'ân böyle diyor. Laik düzen ise, Allah'ýn hükmüne yer vermemek suretiyle O'nun (Allah'ýn) hâkimiyetini reddetmiþ oluyor.
 
"Biz, sana hak Kitabý indirdik ki, Allah'ýn sana öðrettiði hükümlerle hüküm edesin (yani, tâ ki insanlarýn Kur'ân'ýn ihtiva ettiði hükümlerle idare edesin)."20
 
Bu ayet-i kerimede ki hitab, evvelâ Peygamber Efendimize, sonra onu temsil eden Ýslâm Devlet Reislerinedir. Böyle biline…
 
"(Siz ey mü'minler Rabbiniz tarafýndan size indirilen ahkâmlara tabi olunuz, sadece ona uyunuz.)"21
 
Allah'ýn indirdiði Kitab'la-Kur'ân'la hüküm etmeyenler, (sözgelimi, herhangi bir beþeri sistemi ona tercih edenler gibi) kesinlikle kâfirdirler. (Çünkü Allah'ýn vaz'ettiði kanunu reddetmek, O'nun Ulûhiyetini reddetmek demek olur.)22
 
"Allah ve Rasulü bir hüküm verdikleri zaman hiçbir mü'min, ne kadýn, ne erkek, hükümleri karþýsýnda muhayyer deðildir. (Yani, ona uymak zorundadýr). Kim Allah'a ve Rasulüne muhalefet ederse, hükümlerine göre hareket etmezse o, apaçýk bir delâlet içindedir."23
 
Laik rejim, Ýslâm'da ki ahkâmlarý parçalar. Yani, yüzde doksan dokuzunu reddeder. Ancak yüzde birisine (ibadete) karýþmaz. Kur'ân-ý Kerim'de bu duruma karþý þöyle buyuruluyor:
 
"Siz, Kitabýn bir kýsmýna inanýp da, bir kýsmýný red mi ediyorsunuz? Þu hâlde içinizden böyle yapanlarýn cezasý, dünya hayatýnda rüsvaylýktan baþkasý deðildir. Kýyamet gününde de en þiddetli bir azaba uðratýlacaktýr."24
 
Ýslâm dini, dünya idaresine de yeterlidir. Onun içindir ki dini, dünyadan ayýrmak merdudtur. Kur'ân-ý Kerim böyle sakat bir tasarrufa fitne, cahiliyyet ve küfür adýný takmýþtýr."25
 
Sadreddin Hocamýz, ayný makalesinin bir yerinde, "Ýslâmî Açýdan Demokrasi" ara baþlýðýndan sonra þunlarý beyan eder:
 
"Demokrasi, aslýnda ferdin diktatörlüðüne, sýnýf ya da belli bir ailenin hâkimiyetine de sed çeken bir yönetim biçimidir. Milleti veyahut da milletin büyük bir çoðunluðunu, idarede, yönetimde ortak kýlmaktýr. Daha doðrusu idareyi, milletin bir grup temsilcisine teslim etmektedir. Bu suretle demokrasi, dikta idaresini tasfiye eden bir yönetimdir.
 
Buraya kadar güzel. Fakat demokrasi, Avrupa Menþe'li bir rejim olduðuna göre, Ýslâm'ýn kabul etmediði bir felsefeden doðmuþtur. Ve o felsefe, onun temel taþýdýr. Evet, demokrasi rejimine göre, devlette ferd esastýr. Devlet, ferdin maslahatý için vardýr. Ferd,bütün tasarruflarýnda -ister iktisadî olsun ister ahlâkî ister fikrî- mutlak bir hürriyete sahiptir. Devletin yegâne vazifesi de, ferdlerin hürriyetleri çatýþmasýn diye hürriyetleri düzenlemektir. Bu felsefe, Ýslâmî görüþ ve anlayýþtan çok uzaktýr. Zira demokrasiye temel teþkil eden felsefe, fikrî sahada iman ile küfrü, ahlâkî sahada hiçbir hudud tanýmamak ile faziletlere baðlý kalmayý ve iktisadî sahada aþýrý sermayecilik ile cemiyetin maslahatý için hududlandýrýlmýþ sermayeciliði bir görür. Her iki zýdda da ayný müsamahayý gösterir.
 
 Ýslâm ise, dinsizliðe, rezâlete ve zulme müncer olan mutlak hürriyete kat'i surette müsaade etmez. Ve bunca zýt temayülleri ayný muameleye tabi tutmaz.
 
Meselâ Ýslâm, iktisadî mes'elelerde en adâletli  bir görüþe sahiptir.  Zira, Ýslâm, ne kapitalist düzen gibi, toplumun hakkýný ferde yedirir ve ne de sosyalist rejim gibi, ferdin hakkýný topluma peþkeþ eder. Her ikisinin de hakkýný muhafaza eder. Bu, bir...
 
Ýkincisi, demokrasi denilen, rejim temelde, ana fikirde Ýslâm'la çatýþýr. Ýslâm'a zýt düþer. Çünkü demokrasi diyor ki: "Kanunlarý vaz'eden de beþerdir, tatbik eden de." Yani beþer, evvelâ kanunlarýn çýkarýr, sonra çýkardýðýný uygular. Demek demokrasi, rejim (kanun çýkartma) yetkisini insanlara verir. Bu hakký Allah'a deðil, insanoðluna tanýr. Ýslâm ne diyor?
 
Ýslâm'ýn dediði de þudur: Kanunun vazýý, Cenâb-ý Hakk'týr. Beþer, ancak o mevcûd  Ýlâhî Nizam'ýn tatbikçisidir. Demek Ýslâm'a göre kanun çýkartma yetkisi, Allah'a mahsustur...
 
Görülüyor ki demokrasi, Allah'ýn hâkimiyetini reddeder. Evet, kanunlarýnýn kaynaðý olan Allah'ýn Kitabý hakem ve merci olarak kabul edilmezse, Allah'ýn hâkimiyeti reddedilmiþ olur. Hâkimiyet diye bir þey kalmaz. Hulasa, demokrasi rejimi kökte, temelde ve sonuçlarda Ýslâm'la çatýþýr ve Ýslâm'a son derece ters düþer. Müslüman, Ýslâm ile demokrasiden hangisini alýrsa, öbürünü red etmiþ olur. Kiþi, müslüman olarak ikisinin arasýný da cem edemez. Ýkisini mecz edemez. Çünkü zýt þeylerdir… ARTIK HERÞEY BUNA GÖRE.
 
 Yukarýda temas ettiðimiz gerçek, dost ve düþmancada ma'lûmdur. Meselâ, D. Fetra Cral diyor ki :
 
- Ýslâm, sadece ibadet deðil, ayný zamanda idarî bir nizamdýr da.
 
Dr. Þaht :
 
- Ýslâm ibadetten ziyade, bir takým hukukî ve idarî nazariyeleri temsil etmektedir diye konuþur.
 
Hulasa-ý Kelâm Ýslâm, son derece ilmî ve mükemmel bir nizamdýr, dini de devleti de kucaklamýþtýr."26
 
Yegâne Rabbimiz Allah Teâlâ, kendisine rahmet edip ebedî yerini cennet eylesin Sadreddin Yüksel Hocamýz, bu çok kýymetli ilmî makalesinden yaptýðýmýz alýntýlardan da apaçýk anlaþýldýðý gibi, ele aldýðý konuyu ilmî ölçülerde incelemekte ve bir Ýslâm âlimine yakýþýr þekilde detaylarýyla anlatmaktadýr… Hem Ýslâm'ýn ilmî usulünü, hem de günümüzün akademik metodunu kullanarak problemlere çözüm sunuyor ve insanlarý uyarýp irþâd ediyor…
 
O, muvahhid, mücahid ve öncü bir Ýslâm âlimi idi!..
 
 
 
Dipnot
 
1- Fatýr, 35/28-30.
 
2- Nisa, 4/69.
 
3- Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l-Ýlm, B. 1, Hds. 3641.
 
Sünen-i Tirmizî, Kitabu'l-Ýlm, B. 19, Hds. 2822.
 
Sünen-i Ýbn Mace, Mukaddime, B. 17, Hds. 223.
 
Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-Ýlm , B. 11, (Bab baþlýðýnda)
 
Sünen-i Dârimî, Mukaddime, B. 32, Hds. 349.
 
Ýmam Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, çev. Rýfat Oral, Konya, 2003, C. 1, Sh. 260, Hds. 12/209.
 
4- Ýmam Mâlik, Muvatta', Kitabu'l-Kader, Hds. 3.
 
Ýmam Hafýz el-Munzirî, Hadislerle Ýslâm-Terðib ve Terhib, çev. A. Muhtar Büyük Çýnar, Vdð.  Ýst. T.Y. C. 1, Sh. 99, Hds. 6. Hakim, Ýbn Abbas (r. anhuma)'dan rivayet edip, "isnadý sahihdir" demiþtir.
 
el- Hafýz Þihabuddin  Ahmed b. Ali Ýbn Hacer el-Askalânî, Terðib ve Terhib, çev. Abdulvehhab Öztürk, Ýst. 1982, Sh.27, Hds.16.
 
Ýmam Suyutî, Câmiu's-Saðir Muhtasarý Tercüme ve Þerhi, çev. Ýsmail Mutlu, Vdð. Ýst. 1996, C.2, Sh.340, Hds.2058 (3923). Ebu Bekir eþ-Þahiî'den.
 
Ýbn Hiþam, Ýslâm Tarihi - Sîret-i Ýbn Hiþam Tercemesi, çev. Hasan Ege, Ýst. 1985, C. 4, Sh. 346.
 
5- Furkan, 25/52.
 
6- Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l-Cihad, B. 17, Hds. 2504.
 
Sünen-i Nesâî, Kitabul-Cihad, B. 1, Hds. 3082.
 
 Sünen-i Dârimî, Kitabul-Cihad, B. 38, Hds. 2436.
 
Ayrýca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 3, Sh. 124, 153, 251.
 
Hakîm, Müstedrek, C. 2, Sh. 85.
 
7-Ýmam Kurtubî, el-Câmiu Li Ahkâmi'l-Kur'ân, çev. M. Beþir Eryarsoy, Ýst. 2001, C. 12, Sh. 585.
 
Ayrýca bkz. Ýmam Hafýz Ýbn Kesîr, Ýbn Kesîr Tefsiri, çev. M. Beþir Eryarsoy, Ýst. 2011, C. 8,  Sh.51.
 
8- Prof. Dr. Nureddin Itr, Bulûðu'l-Merâm Þerhi, çev. Dr. Ahmed Efe, Vdð. Ýst. 2013, C. 4, Sh. 181.
 
9- Ýslâm Açýsýndan Laiklik, Sh. 2-3.
 
10- Ýslâm Açýsýndan Laiklik, Sh. 3-4.
 
11- Mâide, 5/49-50.
 
12- Bakara, 2/178.
 
13- Nisa, 4/92.
 
14- Mâide, 5/33.
 
15- Mâide, 5/38.
 
16- Nûr, 24/2.
 
17- Nûr, 24/4.
 
18- Ýslâm Açýsýndan Laiklik, Sh. 5-8.
 
19- Yusuf, 12/40.
 
20- Nýsa, 4/105.
 
21- A'râf, 7/3.
 
22- Mâide, 5/44.
 
23- Ahzab, 33/36.
 
24- Bakara, 2/85.
 
25- Ýslâm açýsýndan Laiklik, Sh. 27-28.
 
26- Ýslâm açýsýndan Laiklik, Sh. 25-27.    

Bu Makale 5086 defa okunmuþtur

 

Yazdýr

YAZARIN DÝÐER YAZILARI

©

12/02/2024 - 11:04 HESABA ÇEKÝLMEK

©

03/07/2017 - 15:52 EN GÜZEL SÖZLÜ OLMAK

©

01/02/2017 - 11:24 KENDÝLERÝNE MÜHLET VERÝLEN ZALÝMLER

©

07/11/2016 - 11:47 ALLAH'IN VELÎLERÝ KÝMLERDÝR?

©

18/10/2016 - 14:06 KUDÜS VE MESCÝD-Ý AKSÂ HAKKINDA BÖYLE BUYRULDU

©

27/09/2016 - 11:22 AZ GÜLÜP ÇOK AÐLAMAK!

©

10/08/2016 - 13:03 KALBLERÝ ÝÞGALDEN KURTARMAK

©

28/06/2016 - 12:04 CAHÝLLERÝ, CEHÂLETEN KURTARMAK

©

02/05/2016 - 12:18 MÜ'MÝNLERÝN MÝSALÝ

©

09/03/2016 - 14:01 EN HAYIRLI NESÝL BÖYLE ÝDÝ!

©

01/02/2016 - 10:59 DOSDOÐRU YOLDAN SAPMAMAK ÝÇÝN

©

04/01/2016 - 11:38 BÜYÜK CÝHAD

©

01/12/2015 - 13:49 EN HAYIRLI NESÝL BÖYLE ÝDÝ!

©

31/07/2015 - 14:48 Dosdoðru Yolun Eþkiyasý

©

06/05/2015 - 14:28 KALBE DAÝR

©

16/12/2014 - 12:16 AHDE VEFÂ, KATIKSIZ ÝMANIN GEREÐÝDÝR

©

23/10/2014 - 15:41 “BÝZ, ÜMMÎ BÝR ÜMMETÝZ!”

©

01/09/2014 - 15:35 ÜMMETÝN HELÂK SEBEBÝ

©

04/07/2014 - 15:08 KÝM KAZANDI?..

©

09/06/2014 - 11:09 ALLAH’IN KULU VE RASULÜ MESÝH ÝSA (A.S.)’IN HÝKMETLÝ BEYANLARINDAN

©

05/05/2014 - 12:39 MÜSLÜMANLARDAN ÝLKÝ OLMAK

©

09/04/2014 - 13:03 ZULÜMLE ABÂD OLANLAR

©

01/02/2014 - 14:16 MUVAHHÝD, MÜCAHÝD VE ÖNCÜ BÝR ÝSLÂM ÂLÝMÝ

©

04/12/2013 - 13:50 RASULULLAH (S.A.S.) E ÝTAAT

©

04/10/2013 - 14:26 ALLAH’IN SEVGÝSÝNÝ KAZANMA YOLLARI

©

12/08/2013 - 16:04 BU VASÝYET HEPÝMÝZE!

©

16/07/2013 - 13:09 Þirk: En Korkunç Münker

©

19/06/2013 - 16:40 ÞÝRK CEPHESÝNÝN TUZAK TEKLÝFLERÝ

©

20/05/2013 - 15:24 MÜ’MÝNÝN DEÐERÝNÝ BÝL!

©

18/04/2013 - 11:30 SEVGÝNÝN BEDELÝ

©

19/03/2013 - 14:46 CENNETLÝK KULUN AMELÝ

©

19/02/2013 - 11:36 CEMAAT VE AYRILIK

©

28/01/2013 - 13:39 KUR'AN'DA ÝMAN ÝLKELERÝ

©

24/12/2012 - 15:50 EZELÎ VE EBEDÎ BÝR UFUKTAN BAKMAK

©

24/12/2012 - 15:36 KUR'AN'DA ÝMAN ÝLKELERÝ

©

21/11/2012 - 14:04 TOPLUMSAL DEÐÝÞÝMÝN ÝLKESÝ

©

25/09/2012 - 12:31 ALLAH YALNIZ ANILINCA

©

23/07/2012 - 12:38 EY FIKIH OKUYANLAR, FIKHEDÝN!

©

04/06/2012 - 12:36 RASULULLAH (S.A.S.)’E MUHALEFET ETMEMEK

©

25/04/2012 - 15:42 DEÐERLENDÝRMEDE ÖLÇÜ

©

26/03/2012 - 12:43 "ÝSLÂM EN YÜCEDÝR!"

©

30/01/2012 - 11:45 TEVHÝD VE AHLÂK

©

02/01/2012 - 14:34 EHL-Ý SÜNNET’E GÖRE ULU’L-EMRE ÝTAAT

©

28/11/2011 - 14:02 AZ DA OLSA, DAÝMÎ ÝBADET

©

03/10/2011 - 12:32 ÂLÝMLER: TOPLUMUN ÖNDERLERÝ

©

05/09/2011 - 15:00 AMELLERÝ BOÞA GÝDENLER

©

01/08/2011 - 12:10 Zulmedenlere Meyletmeyin !

©

04/07/2011 - 14:25 YALNIZ ALLAH ÝÇÝN OLMAK

©

03/06/2011 - 15:01 Zilletlerini Düþünmeden Dinlerini Tartýþanlar

©

09/05/2011 - 12:25 Ümmet’in Diriliþi

©

11/04/2011 - 15:19 “Benim Rabbim Kim? Sorusuna Cevab Aramak

©

07/03/2011 - 14:31 Mü’minlerin Yolu

©

14/02/2011 - 13:30 ÜMMETÝN ZAYIF MÜ’MÝNLERÝ

©

06/01/2011 - 11:04 Felâketi Önlemek

©

02/12/2010 - 12:18 Allah’dan yardým dilemenin þartlarý: NAMAZ (2)

©

14/10/2010 - 18:18 Rasulullah (s.a.s.) Sevgisi

©

22/06/2010 - 12:49 Allah ve Rasulünden (s.a.s.) Müjde!

©

18/05/2010 - 11:42 Âl-i Cengiz Oyununa Gelmemek

©

16/04/2010 - 11:55 Allah’tan Baþkasýna Kulluk Yapanlar

©

22/03/2010 - 16:53 Þirk: En Korkunç Münker

©

21/01/2010 - 11:03 Mesuliyeti Ýdrak Etmek

©

23/11/2009 - 16:00 Batýla Tabi Olanlar

©

23/10/2009 - 09:56 Evla Olan Def-i Mefasiddir

©

24/09/2009 - 11:05 "Lâ Ýlâhe Ýllallah Deyin

©

24/07/2009 - 12:13 Mü’minlerin Yolu

©

25/06/2009 - 11:04 Tevhid Kalesine Sýðýnmak

©

01/06/2009 - 16:18 Ümmetin Hakemi : Kur’an Ve Sünnet

©

28/04/2009 - 16:47 Her Çaðda Deðiþmeyen Tavýr

©

07/04/2009 - 15:48 Deðerlendirmede Ölçü

©

09/03/2009 - 16:19 Allah ve Rasulü (s.a.s.)´in Lânetini Hak Edenler

©

17/11/2008 - 23:52 Tevhid ve Dünyevîleþmek

©

05/09/2008 - 13:36 Allah ve Rasulü(s.a.s.)’in Lânetlediði Toplum

©

30/05/2008 - 22:58 Allah’ýn Razý Olduðu Üç Þey

©

02/03/2008 - 16:19 Kur’ânî Sorumluluk
 
 

Site Ýçi Arama

19 Cemâziye'l-Evvel 1446 |  21.11.2024

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

"Ýman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarýyla ve canlarýyla cihad edenlerin Allah katýnda büyük dereceleri vardýr.

Ýþte 'kurtuluþa ve mutluluða' erenler bunlardýr. ."


( Tevbe sûresi - 20)

Bir Hadis

Ukbe Ýbnu Âmir (radýyallâhu anh) anlatýyor:

Hz. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kim bir ayýp görür ve onu örterse,
diri diri gömülmüþ bir kýzý ihya etmiþ gibi olur."

Ebû Dâvud, Edeb 45

Bir Dua

Hz. Peygamber (s.a.v.) þöyle buyurmuþtur:

“Allah’ým! Günahlarýmýzý, yaptýðýmýz haksýzlýklarý, saçmalýklarýmýzý, bilerek ve ciddi olarak yaptýklarýmýzý baðýþla, bunlarýn hepsi bizde mevcuttur.”

(Hâkim, Deavât, No:1916)

Hikmetli Söz

Mevlana’ya göre
dünya, mal, mülk,
servet su gibidir.
Geminin denizde
seyredebilmesi, yol
alabilmesi için evet su
muhakkak lazýmdýr.
Ama geminin dýþýnda
olmasý lazým. Su
geminin içine girdi mi,
battý gitti demektir.


Canlý yayýn

Ýslam Ansiklopedisi

  Tasarým : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com