Böyle buyuruyor, cinleri ve insanlarý yalnýzca kendisine ibadet, yani itaat etsinler diye yaratan eþi, benzeri ve ortaðý olmayan, gökte de Ýlâh, yerde de Ýlâh olan Allah Teâlâ!.. Vazifeli kýlýndýðý günden kýyamete kadar insanlýk âleminin uyarýcýsý, Allah'a davet edici Rasulü ve Allah'ýn hükümlerin tebliðcisi olan son Nebî ve son Rasul Rasulullah Muhammed (s.a.s.) kuluna böyle buyuruyor yegâne Rabbimiz Allah Azze ve Celle!..
Kulu ve Rasulü Muhammed (s.a.s.)'e buyuran Âlemlerin Rabbi Allah, O'nun sýfatýnda ümmetine de buyurmaktadýr… Rasulünün izinden gidenler, Rasulün vârisleridir…
Bu ayetlerin tefsirinde þöyle diyorlar ünlü müfessirler:
Önce, Þeyhu'l-Ýslâm Ebu's-Suûd Efendi (rh.a.) dinleyelim:
"Yani, 'dilemiþ olsaydýk, halkýný uyarmak için kasabaya bir uyarýcý Peygamber gönderir, senin Peygamberlik yükünü hafifletirdik. Fakat biz bunu dilemedik de yapmadýk, ancak son Peygamberliði munhasýran sana verdik.'
Nitekim bir ayette de þöyle denilmektedir:
"Bütün âlemlere uyarýcý olmasý için..." (Furkan, 25/1.)
Ey Rasulüm, kâfirlere boyun eðme. Yani, artýk hakka davet ve hakký izhârda sebât ve gayret göster ve kâfirlere karþý çetin dur.
Sanki bu emir, Rasulullah'ýn kâfirlere müdara etmemesi ve davette, hatýr gönül gözetmesi emridir. Zira Peygamberimiz (s.a.s.), onlarýn Ýslâm Dini'ne girmelerini çok arzu ettiðinden, onlarýn gönlünü almak için aþýrý derecede gayret gösteriyordu.
'Ve onlara (Kur'ân'la) büyük bir cihad ver.' Yani, Kur'ân'ýn içindeki uyarý, tehdid, öðüt ve hakký yalanlayan ümmetlerin âkibetlerini hatýrlatmayý ihtiva eden ayetleri okumak sûretiyle onlara karþý olanca gücünle büyük bir mücadele ver. Zira bütün âlemlerin mezkûr þekilde daveti, kemiyet ve keyfiyet bakýmýndan anlatýlmayacak kadar büyük bir mücadeledir.
Nitekim diðer bir ayette de þöyle denilmektedir:
"Ey Peygamber, kâfirlere ve münafýklara karþý cihad et, onlara karþý sert davran." (Tevbe, 9/73)2 Ýmam Fahruddin er-Râzî (rh.a.) de bu konuda þunlarý beyan eder:
"Allah Teâlâ'nýn: 'Eðer dilemiþ olsaydýk, her kasabaya bir uyarýcý gönderirdik.' ifadesine gelince, en kuvvetli görüþe göre, þu sebeblerden ötürü bununla, Peygamber (s.a.s.)'in büyüklüðünün gösterilmesi kasdedilmiþtir:
1- Allah Teâlâ sanki Peygamber (s.a.s.)'e þunu beyan etmek istemiþtir:
'Her beldeye bir Peygamber göndermeye kadirim. Fakat Peygamberlik vazifesini sadece sana veriyor ve seni herkese üstün kýlýyorum.'
Ýþte bundan ötürü bunun peþi sýra: 'Öyleyse kafirlere itaat etme' yani 'onlara muvafakat etme' buyurmuþtur.
2- Bununla: 'Eðer isteseydik, senden bütün âleme gönderilen bir Peygamber olma yükünü hafifletir ve her beldeye ayrý bir Peygamber gönderirdik. Fakat bu iþi (ve þerefi) sadece sana verdik, seni yücelttik ve seni diðer Peygamberlerden üstün kýldýk. Binaenaleyh bu yüceltmemize, sen de dinî konularda taviz vermemek sûretiyle karþýlýk ver' mânâsý kasdedilmiþtir.
3- Bu ayet, Ýlâhî lütfun, Ýlâhî þiddet ve karýþýk (yan yana) olduðunu göstermektedir. Çünkü bu, Cenâb-ý Hakk'ýn, Muhammed (s.a.s.) gibi her beldeye ve þehre bir nezir (uyarýcý) gönderebileceðine delâlet etmektedir. Yine bu ayet, Cenab-ý Hakk'ýn katýnda Muhammed (s.a.s.)'e mutlaka ihtiyaç olmadýðýna delâlet etmektedir. Ayetteki 'eðer' ifâdesi, Hakk Teâlâ'nýn bunu yapmayacaðýna delâlet eder. Binâenaleyh birinci mânâya nazarla bir terbiye, ikincisine nazarla bir yüceltme söz konusudur.
Ayetteki, 'öyleyse kâfirlere itaat etme' ifadesi ile, Cenâb-ý Hakk'ýn, Peygamberini, Kâfirlere itaatten nehyettiði mânâsý kasdedilmiþtir. Bu ayet, bir þeyden nehyetmenin, nehyedilen kimsenin, o þeyi yapmakta olduðu mânâsýna gelmez.
Cenab-Hakk'ýn: 'Bununla (Kur'ân'la) onlara karþý büyük bir cihad ver' ifadesine gelince, bazýlarý þöyle demiþlerdir:
-Bununla, Peygamber (s.a.s.)'in, vazifesini ifâ ve duâ hususunda alabildiðince cehd ve gayret sarf etmesi mânâsý kasdedilmiþtir.
Bazýlarý da:
-Bu ifâde ile, Peygamber (s.a.s.)'in cihad etmesi, savaþmasý kasdedilmiþtir, demiþlerdir.
Diðer bazýlarý da:
- Bu iki mânâ da kasdedilmiþtir, demiþler.
Doðruya en yakýn olan birinci mânâdýr. Çünkü bu Sûre, Mekkî'dir. Cihad emri ise, hicretten epey sonra gelmiþtir. Cenab-ý Hakk, 'büyük bir cihad yap' buyurmuþtur. Çünkü Allah, her beldeye bir nezir (Peygamber) göndermesi hâlinde, bunlarýn her birinin kendi beldesindekilerle uðraþmasý, cihad etmesi gerekirdi. Bütün bu cihadlar, Peygamber (s.a.s.)'in uhdesinde toplanmýþtýr. Dolayýsýyla bu cihad büyük olacaktýr. Bu sebeble de O'na: 'Bütün beldelere birden nezir olman sebebi ile, onlarla her türlü cihadý kendinde toplayan büyük bir cihadla cihad et' denilmiþtir."3
Ýmam Kurtubî (rh.a.), bu ayetleri tefsir ederken þunlarý söyler:
"Eðer dilemiþ olsaydýk, her kasabaya bir uyarýcý" yani, senin üzerinde Peygamberliðin yükleri hafiflesin diye yaðmuru paylaþtýðýmýz gibi, onlarý uyarýp korkutarak bir Rasul "gönderirdik." Ancak bizler böyle yapmadýk, bilâkis seni, herkes için bir uyarýcý kýldýk. Böylelikle senin derecen yükselsin istedik. O hâlde Allah'ýn senin üzerindeki nimetine þükretmelisin.
"Öyleyse kâfirlere" seni davet ettikleri ilâhlarýna tabi olmak hususunda "itaat etme ve onlara karþý onunla büyük bir cihad yap."
Ýbn Abbas (r.anhuma):
-Kur'ân ile,
Ýbn Zeyd de:
-Ýslâm ile, diye açýklamýþlardýr.
Kýlýç ile cihad et, anlamýnda olduðu da söylenmiþtir. Ancak bu, uzak bir ihtimaldir. Zir Sûre, Mekkî bir sûredir ve savaþ emrinden önce nâzil olmuþtur. "Büyük bir cihad"dan kasýd, aralýksýz ve durgunluk devresi olmayan bir þekilde cihad etmektir."4
Elmalýlý M. Hamdi Yazýr (rh.a.) ise, þunlarý kaydeder:
"Her kasabaya bir Peygamber gönderildiði takdirde, o Peygamberlerin hepsinin yapacaðý cihada denk bir cihad, elbette büyük bir cihaddýr. Bu sûre Mekkî olduðu için, daha öldürme emri verilmeden önce olan bu büyük cihad emri, her cihadýn baþý olan bir cihaddýr. Düþünmeli ki bu, ne büyük bir emirdir. Bununla emrolunan Peygamber (s.a.s.)'in elinde "Kur'ân"'dan baþka bir silah yok iken, o Allah Kelâmý (Kur'ân) mucizesi, o büyük cihadý yapmaya yeterli geliyor ve Mekke'den baþlayan bir cihad bütün cihana yayýlýyor."5
"Âlemlere rahmet"6 ve kýyamete kadar bütün insanlýða gönderilen Rasulullah Muhammed (s.a.s.), en son Nebî ve en son Rasul'dur… Kendisi, Nebîlerin ve Rasullerin sonuncusu, ümmeti de ümmetlerin sonuncusudur…
Rabbimiz Allah Teâlâ, Rasulullah Muhammed (s.a.s.)'e þöyle buyurur:
"De ki: 'Ey insanlar, ben, Allah'ýn sizin hepinize gönderdiði bir Rasulüyüm. Ki göklerin ve yerin mülkü yalnýz O'nundur O'ndan baþka ilâh yoktur. O, diriltir ve öldürür. Öyleyse Allah'a ve ümmî Peygamber olan Rasulüne iman edin. O da, Allah'a ve O'nun sözlerine inanmaktadýr. O'na iman edin ki, hidayete ermiþ olursunuz."7
"De ki: 'Allah, benimle sizin aranýza þahiddir. Sizi -ve kime ulaþýrsa- kendisiyle uyarmam için bana þu Kur'ân vahyedildi."8
"Ýþte bu (Kur'ân), önündekileri doðrulayýcý ve þehirler anasý (Mekke) ile çevresindekileri uyarman için indirdiðimiz kutlu bir Kitab'dýr. Ahirete iman edenler, buna inanýrlar. Onlar, namazlarýný (özenle) koruyanlardýr."9
"Ýþte onlar, buna (Kur'ân'a) inanýrlar. (Bütün uluslara ve dinlere mensub) gruplardan (herhangi) biri onu inkâr ederse, ateþ ona va'dedilen yerdir."10
Ebu Zerr(r.a.)'ýn rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
"Ben, kýrmýzý ve siyah herkese Peygamber olarak gönderildim."11
Cabir b. Abdillah (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurdu:
"Benden önceki Peygamberlerden hiçbir kimseye verilmeyen beþ þey bana verilmiþtir:
Bir aylýk mesafeye kadar korku (salmak) ile nusret olundum.
Yer (yüzü) bana mescid ve temizlik sebebi kýlýndý. Onun için ümmetimden kendisine namaz vakti eriþen herkes namazýný kýlýversin.
Ganimetler bana helâl kýlýndý.
Peygamber(ler) hâsseten kendi kavmine gönderilirken, ben bütün insanlýða gönderildim.
Ve bana þefaat verildi."12
Ebu Hüreyre (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurdu:
"Ben, diðer Peygamberler üzerine altý þeyle tafdil olundum:
Bana 'cevâmiu'l-Kelîm verildi.
(Düþmanlarýmýn kalblerine) korku salmakla yardým edildim.
Bana ganimetler helâl kýlýndý.
Yeryüzü bana temiz ve mescid kýlýndý.
Bütün yaratýklara Peygamber olarak gönderildim.
Peygamberlik benimle sona erdirildi."13
Ve Rabbimiz Allah buyurdu:
"Muhammed, sizin erkeklerinizden hiç birinin babasý deðildir. Ancak O, Allah'ýn Rasulü ve Peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her þeyi bilendir."14
Âlemlerin Rabbi Allah'ýn insan kullarýnýn irþâdý ve dosdoðru yolda rehberlikleri için seçip vazifeli kýldýðý Rasullerin ve Nebîlerin en sonuncusu Rasulullah Muhammed (s.a.s.), onüç yýl süren Mekke devrindeki cihadýnda elindeki ve dilindeki yegâne silahý, Allah'ýn kelâmý hayat kitabý Kur'ân-ý Kerîm idi!..
Rasulullah (s.a.s.)'e, Rabbi Allah tarafýndan Mekke devrinde iki þey emredilmiþtir:
1-"Kâfirlere itaat etme!"
2-"Onlara (Kur'ân'la) büyük bir cihad ver!"
Ýslâm'ýn Mekke döneminde büyük bir cihad vardý… Kâfirlere asla itaat edilmeden, onlarýn getirdiði taviz koparmaya çalýþtýklarý hiçbir teklifleri kabul edilmeden, en büyük silah olan Kur'ân ile onlara karþý büyük bir cihad veriliyordu…
Rabbimiz Allah:
"Ýþte sizin ümmetiniz bir tek ümmettir ve Ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse benden korkup sakýnýn."15
"Gerçekten sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Bende sizin Rabbinizim, Öyleyse Bana ibadet edin."16 buyuruyor, ümmet olmuþ, yalnýz Allah'dan korkan muvahhid mü'minler Allah'a ibadet, yani itaat ediyorlardý…
Yalnýzca Allah'a ibadet, yani itaat eden mü'min müslümanlar, elbette kâfir ve müþrikten tamamen iliþkilerini koparmýþ, ayrý bir millet olmuþ ve asla onlara itaat etmemeye bütün imkânlarýyla gayret ediyorlardý…
Rasulullah (s.a.s.) ve O'na iman eden Ashab-ý Kirâm, Mekke þirk devletinin laik-demokrat yöneticilerine ve onlarýn küfür yasalarýna itaat etmemekle, onlara karþý cihad ediyorlardý… Bu mukaddes ve büyük cihadda tek silahlarý, Kur'ân idi… Kur'ân ve onun uygulanýþý olan Rasulullah (s.a.s.)'in Sünneti ile amel ediyor, o günün taðutî düzenini kurum ve kuruluþlarýyla reddediyorlardý… Kâfirlere karþý verdikleri bu büyük cihadda silah olarak Kur'ân-ý Kerim kâfî idi!..
"Kendilerine okunmakta olan kitabý sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Þübhesiz bunda, iman eden bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öðüt (zikir) vardýr."17 diye buyuran yegâne hüküm koyucu hak Ýlâh Allah Teâlâ:
"Andolsun, Biz bu Kur'ân'da belki öðüt alýp düþünürler diye, insanlar için her bir örnekten verdik."18
"Biz, Kitab'da hiçbir þeyi noksan býrakmadýk. Sonra onlar, Rabblerine toplanacaklardýr."19 buyurmaktadýr.
Laik-demokratik Mekke þirk devletinde esaret ve zulüm altýnda yaþayan Rasulullah (s.a.s.) ve Ashabý'nýn dilinde ve elindeki tek silahlarý olan Kur'ân-ý Kerim ile kâfirlere karþý büyük cihada devam ettiler, hiç yýlmadýlar, Mekke þirk devletinin yöneticilerine boyun bükmediler, itaat etmediler…
Tevhid ve iman cephesinin mücahidleri olan muvahhid mü'minler, þirk ve küfür cephesinde yer alan düþmanlarla cihad ederken, Kur'ân silahýný kullanýyorlardý… Rasulullah (s.a.s.) ve ashabý'nýn, müþriklere ve kâfirlere karþý büyük bir cihad verirken tek silahlarý olan Kur'ân'ýn bazý özellikleri þunlardýr:
1- Kur'ân, diriler için inzâl olunmuþtur.
Rabbimiz Allah þöyle buyurur:
"(Kur'ân,) diri olanlarý uyarýp korkutmak ve kâfirlerin üzerine sözün hak olmasý için (indirilmiþtir.."20
"Hâ, Mîm.
(Bu Kur'ân,) Rahmân ve Rahîm'den indirilmiþtir.
Bilen bir kavim için, ayetleri (çeþitli biçimlerde, birer birer) fasýlalar hâlinde açýklanmýþ Arabça Kur'ân (veya okunan) Kitab'dýr.
Bir müjde verici ve bir uyarýcý olarak."21
"Yoksa onlar: 'Bunu uydurdu" mu diyorlar? Hayýr, O, Rabbinden olan bir haktýr. Senden önce kendilerine bir uyarýcý gelmemiþ bir kavmi uyarman için (onu, sana indirdik). Umulur ki, hidayet bulurlar."22
2-Kur'ân, karanlýktan aydýnlýða çýkarýr.
Þöyle buyurur Allah Teâlâ:
"Allah, rýzasýna uyanlarý bununla kurtuluþ yollarýna ulaþtýrýr ve onlarý kendi izniyle karanlýklardan nûra çýkarýr. Onlarý, dosdoðru yola yöneltip iletir."23
"Elif, Lâm, Râ. Bu, bir Kitab'dýr ki, Rabbinin izniyle insanlarý karanlýklardan nûra, O güçlü ve övgüye lâyýk olanýn yoluna çýkarman için sana indirdik."24
"Sizi, karanlýklardan nûra çýkarmasý için kuluna apaçýk ayetler indiren O'dur. Þübhesiz Allah, size karþý elbette þefkatli olandýr, esirgeyendir."25
3- Kur'ân, hidayet kaynaðýdýr.
Rabbimiz Allah Azze ve Celle þöyle buyurur:
"Ey insanlar, Rabbinizden size bir öðüt, sinelerde olana bir þifâ ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet geldi."26
"Þübhesiz bu Kur'ân, en doðru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü'minlere, onlar için gerçekten büyük bir ecir olduðunu müjde verir."27
"Biz Kitab'ý ancak, hakkýnda ihtilafa düþtükleri þeyi onlara açýklaman ve inanan bir kavme rahmet ve hidâyet olmasý dýþýnda (baþka bir amaçla) indirmedik."28
"Biz Kitab'ý sana, her þeyin açýklayýcýsý, müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik."29
Küfür ve þirk yasalarýyla hükmeden zalim egemen taðutlara ve onlarýn taraftarlarýna karþý büyük cihad yapan mücahid muvahhid mü'minlerin en büyük silahý olan Kur'ân-ý Kerim'e, iman edenlerin hep beraber sýmsýký sarýlmalarýný, daðýlmamalarýný, parçalanmamalarýný emreden Rabbimiz Allah þöyle buyurur:
"Ey iman edenler, Allah'dan nasýl korkup sakýnmak gerekiyorsa, öylece korkup sakýnýn ve siz, ancak müslüman olmaktan baþka (bir din ve tutum üzerinde) olmayýn.
Allah'ýn ipine hepiniz sýmsýký sarýlýn. Daðýlýp ayrýlmayýn."30
Ýslâm Milleti'nin önderi ve en güzel örneði Rasulullah (s.a.s.)'in vârisleri olan muvahhid mü'minler, O'nun Sünneti'ni iþleyerek, iþgal edilmiþ topraklarýndaki esaret hayatlarýnda Kur'ân ile, egemen taðutlara karþý büyük bir cihad yapmalýdýrlar… Kur'ân ile, Sünnet ile hem amel etmeli, hem de diðer insanlarý uyarýp davet etmelidirler… Dünkü laik-demokratik Mekke þirk devletinde, nasýl ki, Kur'ân ile büyük bir cihad verilmiþse, bugünkü iþgal altýndaki Ýslâm topraklarýndaki laik-demokratik yönetimlere karþý, yöneten ve yönetilenlere karþý Kur'ân ile cihad etmeli, teblið, davet, irþâd, iyiliði emir ve kötülükten nehyetme vazifesini, hikmetle ve güzel öðüt ile gerçekleþmelidir…
Egemen zalim taðutî yönetimlere itaat edilmemeli, aldatýlýp uyutulan kitlelerin uyandýrýlma, cehâletten kurtulmasý saðlanmalýdýr… Bunun gerçekleþmesi için de, Allah Teâlâ'nýn kendilerine hidayet verdiði muvahhid mü'minlerin, birlik ve beraberlik içinde Allah'ýn ipi olan Kur'ân-ý Kerim'e sýmsýký sarýlmalarý, beraber hareket etmeleri ânýn vâcibidir… Katýksýz iman edip salih amel iþlemeye gayret edenler, hakký ve sabrý tavsiye konusunda ciddî gayretler sarf ederek, yüz yýllýk derin bir uyutulmuþluktan kurtulup kýyam etmeye önayak almalýdýrlar…
"Haktan sonra sapýklýktan baþka bir þeyin olmadýðýný"31 insanlara anlatarak, "hakkýn geliþiyle bâtýlýn yok olacaðý"32 hakikatini kafalar çatlatýrcasýna izah etmeleri gerekir!.. Müþriklere aldýrýþ etmeden ve kâfirlere asla itaat gündeme gelmeden...33
"Öyleyse insanlardan korkmayýn, Benden korkun!"34 diye buyuran Rabbimiz Allah Teâlâ:
"Hiç þübhe yok, galib gelecek olanlar, Allah'ýn taraftarlarýdýr."35 müjdesini veriyor…
Dipnot
1) Furkan, 25/51-52.
2) Þeyhu'l-Ýslâm Ebu's-Suûd Efendi, Ebussuûd Tefsiri-Ýrþâdu'l-Akli's-Selim, çev. Ali Akýn, Ýst. 2007, C. 10, Sh. 4408-4409.
3) Fahruddin er-Râzî, Tefsir-i Kebîr - Mefâtihu'l-Gayb, çev. Prof. Dr. Suat Yýldýrým, Vdð. Ank. 1994, C. 17, Sh 262-263.
4) Ýmam Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi'l-Kur'ân, çev. M. Beþir Eryarsoy, Ýst. 2001, C. 12, Sh. 585.
Ayrýca bkz. Ýmam Hafýz Ýbn Kesîr, Ýbn Kesîr Tefsiri, çev. M. Beþir Eryarsoy, Ýst. 2011, C. 8, Sh. 50-51.
Celâleddin es-Suyutî, ed-Dürrü'l-Mensûr, çev. Hasan Yýldýz, Ýst. 2012, C. 11, Sh. 184-185.
5) Elmalýlý M. Hamdi Yazýr, Hak Dini Kur'ân Dili,, Ýst. T.Y. C. 6, Sh. 104. (Yenda Yayýnlarý)
Sadeleþmiþ nüsha: C. 6, Sh. 79. (Azim Yayýnlarý)
6) Enbiya, 21/107.
7) A'râf, 7/158.
Ayný konuda diðer bir ayette þöyle buyrulur:
"Biz seni, ancak bütün insanlara bir müjde verici ve uyarýcý olarak gönderdik. Ancak insanlarýn çoðu bilmiyorlar." Sebe' 34/28.
8) En'âm, 6/19.
9) En'âm, 6/92.
10) Hud, 11/17.
11) Ýmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, çev. Hüseyin Yýldýz, Vdð. Ýst. 2014. C. 18, Sh. 280-284, Hds. 25906-25916.
Hâkim en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek Ale's-Sahîhayn, çev. M. Beþir Eryarsoy, Ýst. 2013, C. 5, Sh. 410-411, Hds. 3640.
Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Mesâcid, Hds. 3.
12) Sahih-i Buhârî, Kitabu's-Salât, B. 56, Hds. 84.
Kitabu't-Teyemmüm, Hds. 2.
Sahih-i Müslim, Kitabu's-Mesâcid, Hds. 3.
Sünen-i Nesâî, Kitabu'l-Gusl, B. 26, Hds. 431.
Ýmam Ahmed b. Hanbel, A.g.e. C. 18, Sh. 281, Hds. 25907.
13) Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Mesacid, Hds. 5.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu's-Siyer, B. 5, Hds. 1594.
14) Ahzab, 33/40.
15) Mü'minun, 23/52.
16) Enbiya, 21/92.
17) Ankebut, 29/51.
18) Zümer, 39/27. Kehf, 18/54. Ýsra, 17/89.
19) En'âm, 6/38.
20) Yasin, 36/70.
21) Fussilet, 41/1-4.
22) Secde, 32/3.
23) Mâide, 5/16.
24) Ýbrahim, 14/1.
25) Hadid, 57/9. Ayrýca bkz. Talak, 65/11.
26) Yunus, 10/57.
27) Ýsra, 17/9.
28) Nahl, 16/64.
29) Nahl, 16/89. Ayrýca bkz. Þura, 42/52-53.
30) Âl-i Ýmrân, 3/102-103.
31) Bkz. Yunus, 10/32.
32) Bkz. Ýsra, 17/81.
33) Hicr, 15/94.
34) Mâide, 5/44.
35) Mâide, 5/56.