O misallerden bazýlarý þunlardýr:
1- Kökü Üzerinde Dimdik Duran Bir Filiz:
Rabbimiz Allah þöyle buyurur:
" Muhammed, Allah'ýn Rasulüdür. Ve O'nunla birlik de olanlar da kâfirlere karþý zorlu, kendi aralarýnda ise merhametlidirler. Onlarý, rükû edenler, secde edenler olarak görürsün. Onlar, Allah'dan bir fazl ( lutuf ve ihsân) ve hoþnutluk arayýp, isterler belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. Ýþte onlarýn Tevrat’taki vasýflarý budur. Ýncil'deki vasýflarý ise: Sanki bir ekin, filizini çýkarmýþ, derken onu kuvvetlendirmiþ, derken kalýnlaþmýþ, sonra saplarý üzerinde doðrulup boy atmýþ ( ki bu,) ekincilerin hoþuna gider. ( Bu örnek,) onunla kâfirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir maðfiret ve büyük bir ecir va'detmiþtir."1
Ebu'l- Leys Semerkandî ( rh.a.), bu ayetin tefsirinde þunlarý kaydeder:
"Ey insanlar, Muhammed (s.a.s.) Allah'ýn Rasulüdür. Kelime-i Tevhid'i yaymak için Allah tarafýndan hak Peygamber olarak gönderilmiþtir. O'na iman edenler hidayete, kurtuluþa, saadet ermiþ iman etmeyenler de helâk olmuþtur. Mü’minler, kâfirlere karþý çetin, azametli, vakar, cesur, kendi aralarýnda ise merhametli, þefkatlidirler. Birbirlerini severler, Allah yolundan asla ayrýlmazlar, ibadetlerini tam olarak yaparlar ve Allah'ýn rýzasýný kazanmak için çalýþýrlar. Bütün arzularý, Allah'ýn rýzasýný kazanmaktýr.
Mü'minler, yüzlerindeki secde izinden tanýnýrlar. Zira secde edenlerin secde izleri yüzlerinden belli olur, secde eden yüzlerde Allah'ýn nûru parlar. Ýþte onlarýn Tevrat'taki vasýflarý budur. Ýncil'de de þöyle vasýflandýrýlmýþlardýr: Onlar, filizini çýkarmýþ, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalýnlaþmýþ, gövdesi üzerine dikilmiþ bir ekine benzerler.
Bir tane gibi biten Hz. Muhammed (s.a.s.)' dir. O, yalnýz baþýna Ýslâm bayraðýný açmýþ, insanlarý Allah'a imana davet etmiþtir. Ýþte bu davete ilk olarak uyma þerefine nâil olan Ebu Bekr (r.a.) olmuþ O'nu takiben týpký bir fidan misali, her geçen gün Ýslâm'ýn mensubu çoðalýp, kuvvetlenmiþ, her bölgeye kök salmýþtýr. Allah Rasulü de, Ümmetinin çoðalmasýndan sevinç duymuþtur. Müslümanlarýn çoðalýp Ýslâm'ýn kuvvet bulmasý, kâfirlerin üzüntüsüne sebeb olmuþtur. Gece kuþunun, güneþin ziyasýndan korktuðu gibi, onlar da Ýslâm'ýn nûrundan korkmuþlardýr. Hâlbuki Allah Teâlâ, iman edenlerin geçmiþ bütün günahlarýný baðýþlayacaðýný va'dediyor. Ýþte onlar, bu rahmetten korkuyorlar."2
2- Kalblerine Ýman Yazýlmýþ:
Yegâne Ýlâhýmýz Allah Azze ve Celle þöyle buyurur:
"Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim ( topluluk ) bulamazsýn ki, Allah'a ve Rasulüne baþkaldýran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) baðý kurmuþ olsunlar. Bunlar, ister babalarý, ister çocuklarý, ister kardeþleri, ister kendi aþiretleri ( soylarý) olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine iman yazmýþ ve onlarý kendinden bir ruh ile desteklemiþtir. Onlarý altlarýndan ýrmaklar akan cennetlere sokacaktýr. Orda, süresiz olarak kalacaklardýr. Allah onlardan razý olmuþ, onlar da razý olmuþlardý. Ýþte onlar, Allah'ýn fýrkasýdýr. Dikkat edin! Þübhesiz Allah'ýn fýrkasý olanlar, felâh (umutlarýný gerçekleþtirip kurtuluþ) bulanlarýn tâ kendileridir."3
Allah'a ve ahiret gününe katýksýz ve yakîn iman eden muvahhid mü'minler, ayette beyan edildiði özellikleri taþýrlar… Yegâne yaratan, yaratmak ve emir yalnýzca kendisine mahsus olan Allah Teâlâ, yarattýðý mü'min müslüman kullarýnýn böyle olduðu beyan buyuruyor…
Allah'a ve ahiret gününe þeksiz ve þübhesiz kâmil bir iman ile iman eden hiçbir muvahhid mü'min ferd ya da topluluk, Allah'a baþkaldýran, dolayýsýyla Allah ile hudud yarýþýna giren, yani, Allah'ýn hükümlerini geçersiz kýlýp, kendi yasalarýný topluma hakim kýlan yönetim makamýnda bulunan taðutlara karþý sevgi besleyemez!.. Allah'ýn insan kullarý için gönderdiði hayat kitabý Kur'ân'ýn hayata egemen olmasýný engelleyip yasaklayan egemen taðutlar, Kur'ân'ýn yerine kendi anayasalarýný yönettikleri toplumda geçerli kýlmak, Allah'ýn Kitabý'na karþý kendi kitaplarýný çýkarmaktalar… Allah'ýn hükümlerine karþý hevâlarýndan hükümler koymakta, böylece Allah ile hudud yarýþýna girmektedirler… Hiçbir muvahhid mü'min bu tuðyan edenlere karþý, onlar kim olurlarsa olsunlar sevgi besleyemez, saygý duyamaz!.. Mü'minin bu tavrý, katýksýz imanýn bir gereði ve yegâne Rabbi Allah'ýn bir emridir:
"Ey iman edenler, eðer imana karþý inkârý sevip tercih ediyorlarsa, babalarýnýzý ve kardeþlerinizi velîler edinmeyin. Sizden kim onlarý velî edinirse, iþte bunlar zulmeden kimselerdir.
De ki: ' Eðer babalarýnýz, çocuklarýnýz, kardeþleriniz, eþleriniz, aþiretiniz, kazandýðýnýz mallar, az kâr getireceðinden korktuðunuz ticaret ve hoþunuza giden evler, sizlere Allah'dan, O'nun Rasulünden ve O'nun yolundan cihad etmekten daha sevimli ise, artýk Allah'ýn emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasýklar topluluðuna hidayet vermez ." 4 buyuran Rabbimiz Allah Teâlâ:
"Mü'minler, mü'minleri býrakýp da kâfirleri velîler edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah'dan hiçbir þey (yardým) yoktur. Ancak onlardan korunma gayesiyle sakýnma(nýz) baþka. Allah, sizi kendisinden sakýndýrýr. Varýþ Allah'adýr." 5
Allah'ýn dostlarýna dost, düþmanlarýna düþman olan mü'min müslüman þahsiyetlerin kalblerine imaný yazýp, kendilerini bir ruh ile destekleyen Allah Teâlâ, imanlarýnýn gereði olan salih ameli, önderleri ve örnekleri Rasulullah (s.a.s.)'in gösterdiði gibi iþledikleri için, onlara ödül olarak, altlarýndan ýrmaklar akan cennetler va'detmiþtir… Hiç þübhesiz Allah, ne va'detmiþ ise mutlaka gerçekleþecektir… Allah, onlardan razý olmuþ, onlar da Allah'dan…6 Bu deðerli þahsiyetler, Allah'ýn fýrkasý, yani hizbidirler!.. Her hâllerinde Allah için olmaya gayret eder ve Allah'ýn rýzasýný öncelerler…
Abdullah b. Abbas (r.anhuma):
- Allah için sev, Allah için buðzet. Allah için dost ol ve yine Allah için düþman ol. Çünkü bunlarla Allah'ýn dostluðuna eriþirsin, demiþ ve sonra:
"Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsýn ki………" (Mücadele, 58/22.) ayetini okumuþtur. 7
3- Ensârallah Olanlar:
Allah Azze ve Celle þöyle buyurur:
" Ey iman edenler, Allah'ýn yardýmcýlarý olun. Meryem oðlu Ýsa'nýn havarilere: 'Allah'a (yönelirken) benim yardýmcýlarým kimlerdir?' demesi gibi. Havarilerde demiþlerdi ki: 'Allah'ýn yardýmcýlarý bizleriz.' Böylece israiloðullarýndan bir topluluk iman etmiþ, bir toplulukta inkâr etmiþti. Sonunda Biz, iman edenleri düþmanlarýna karþý destekledik, onlarda üstün geldiler." 8
Ensârallah, Allah'ýn yardýmcýlarý!.. Allah'ýn dinine, iman edip salih amel iþleyerek yardým edenler… Allah'a iman edip ona kul olmaya çalýþan mü'min müslümanlara yardýmcý olanlar, Allah'ýn yardýmcýlarýdýrlar…
Rabbimiz Allah Teâlâ þöyle buyurur:
"Ey iman edenler, eðer siz Allah'a ( Allah adýna Ýslâm'a veya müslümanlara) yardým ederseniz, O da size yardým eder ve sizin ayaklarýnýzý saðlamlaþtýrýr." 9
"Allah, kendi(dini)ne yardým edenlere kesin olarak yardým eder. Þübhesiz Allah, güçlü olandýr, aziz olandýr."10
Âlemlerin Rabbi Allah, iman eden kullarýna, Allah'ýn yardýmcýlarý olun diye emir buyururken, Ýsa (a.s.) ve havarileri gibi olmalarýný beyan etmektedir… Bu hâl, ensâr olmayý gerektirir… Ensâr, yani yardýmcýlar, yardým edenler…
Cabir b. Abdillah (r. anhuma) anlatýyor:
Rasulullah (s.a.s.), bir yerde kendini halka arzediyor ve:
"Beni kavmine götürecek olan yok mu? Kureyþliler, Rabbimin sözünü teblið etmeme engel oldular." buyuruyordu.
Bu sýrada Hemdân'dan bir adam gelince, Rasulullah (s.a.s.):
"Sen kimlerdensin? " diye sordu.
Adam:
- Hemdân (kabilesin) den, cevabýný verdi.
Rasulullah (s.a.s.):
"Kavminin beni koruyacak gücü var mý?" diye sordu.
Adam:
- Evet, dedi.
Sonra kavminin, verdiði ahdi tanýmamasýndan korkup Rasulullah (s.a.s.) 'e bir daha geldi ve:
- Kavmime gidip söyleyeyim, gelecek yýl sana gelirim, dedi.
Rasulullah (s.a.s.):
" Onlar." buyurdu.
Adam gitti. Recep ayýnda da Ensâr'dan bir grup geldi. 11
Ensâr, yani Allah'ýn dininin ve Rasulü (s.a.s.)'in yardýmcýlarý geldi!.. Medine'den geldiler ve Rasulullah (s.a.s.) ile buluþup iman ettiler... Mekke'den kendilerine hicret edip gelen Rasulullah (s.a.s.) ve Muhacir mü'min kardeþlerine yardýmcý oldular... Bu örnek davranýþ, kýyamete kadar mü'min müslümanlar için geçerli olduðu malumdur...
4- "Bunyânun Mersûs" Olanlar:
Kendisinden baþka hak ilâh olmayan Allah Teâlâ þöyle buyurur:
"Þübhesiz Allah, kendi yolunda, sanki birbirine kenetlenmiþ bir bina gibi saf baðlayarak çarpýþanlarý sever." 12
Ýbnu'l- Cevzî (rh.a.), bu ayetin tefsirinde þunlarý kaydeder:
" Yani, parçalarý birbirine bitiþmiþ bina gibi, demektir. O (Allah), cihadda sebat edip perçinli bina gibi yerinden ayrýlmayaný sevdiðini bilirdi. Düþmanla savaþmalarýnda sebatlarýnýn eþit olup sözlerinin de kurþunla bina gibi bir olmasýný kasdetmiþ olmasý da câizdir.' Kenetlenmiþ' kavlinden murad edilen þey hususunda da müfessirlerin iki görüþü vardýr:
Birincisi: O, parçalarý birbirine yapýþmýþ binadýr, saðlam olduðu için arada boþluk görülmez.
Bunu, çoðunluk demiþtir.
Ýkincisi: O, perçinli binadýr.
Ferra da ayný görüþtedir.
Ebu Bahriye þöyle derdi:
- Onlar at üzerinde savaþmaktan hoþlanmazlardý. Bu ayetten dolayý yerde savaþmayý tercih ederlerdi."13
Bunyânun Mersûs, birbirine kenetlenmiþ bina... Bunyânun Mersûs gibi olup Allah yolunda ve yalnýzca "Ýlâyý kelimetullah" için Allah'ýn düþmanlarýyla savaþanlarý, Allah sever...
Ebu Said el-Hudrî (r.a.)' ýn rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
" Üç kiþi vardýr ki Allah, (razý olmasýndan dolayý ) onlara güler:
Geceleyin namaz kýlmak için kalkan kiþiye.
Namaz için saf tutan cemaate.
Savaþ için saf tutan topluluða." 14
Said b.Cubeyr (rh.a.), yüce Allah'ýn:
"Gerçek þu ki Allah, kendi yolunda birbirine kenetlenmiþ bina gibi saf baðlayarak çarpýþanlarý sever" buyruðu hakkýnda þöyle der:
- Rasulullah (s.a.s.) müslümanlarý, karþýlarýnda saflar hâlinde dizmeden düþman ile savaþmazdý. Bu buyruk da Allah'ýn mü'minlere öðrettiði bir tarzdýr.
Yüce Allah'ýn: "Birbirine Kenetlenmiþ bina gibi" buyruðu, savaþ için durulan safta biri, diðerine yapýþmýþ hâlde demektir.
Mukatil b. Hayyan ise þöyle der:
- Birbirine yapýþýk demektir.
Ýbn Abbas (r. anhuma) da:
-"Birbirine kenetlenmiþ bina gibi" buyruðu, birbiriyle tesbit edilmiþ, asla çözülmeyen, bir diðerine yapýþýk demektir. 15
Berâ b. Âziz (r.a.) anlatýyor:
Namaz için kamet getirildiði zaman Rasulullah (s.a.s.), omuzlarýmýza ve göðüslerimize dokunarak bizi düzeltir ve:
"Eðri durmayýn ki, kalplerinizde ihtilaf olmasýn. Þüphesiz ki, Allah ve Melekler, ilk saflara rahmet ve istiðfar ederler. Omuzlarýnýz ve ayaklarýnýz birbirine deðsin. Zira Allah, savaþta 'kenetlenmiþ bir duvar gibi' namazda da öyle durmanýzý sever." buyurdu. 16
Allah Teâlâ, O’nun rýzasý için ve O'nun yolunda "Bunyânun Mersûs" olup cihat eden kullarýnýn mükâfatýný þöyle beyan buyurur.
"Hiç þüphesiz Allah, mü'minlerden- karþýlýðýnda olara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarýný ve mallarýný satýn almýþtýr. Onlar, Allah yolunda savaþýrlar, öldürürler ve öldürülürler. (Bu) Tevrat'ta, Ýncil'de ve Kur'ân'da O'nun üzerine gerçek olan bir va'ddir. Allah' dan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Þu hâlde yaptýðýnýz bu alýþ-veriþten dolayý sevinip müjdeleþiniz. Ýþte büyük kurtuluþ ve mutluluk budur." 17
5- Mallarýný Ýnfâk Edenlerin Örneði:
Kendilerine verdiði rýzýktan O'nun yolunda infak eden kullarýný sevip öven18 Allah Teâlâ þöyle buyurur:
"Allah yolunda infâk edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayýnýz. Ýyilik edin. Þüphesiz Allah, iyilik edenleri sever." 19
" Yalnýzca Allah'ýn rýzasýný istemek ve kendilerinde olaný kökleþtirip güçlendirmek için mallarýný infâk edenlerin örneði, yüksek bir tepede bulunan, saðnak yaðmur altýnda ürünlerini iki kat veren bir bahçenin örneðine benzer ki, ona saðnak yaðmur isabet etmese de bir çisinti (vardýr). Allah, yaptýklarýnýzý görendir." 20
Allah'ý Rabb, Ýslâm'ý din, Muhammed (s.a.s.)'i Nebî kabul edip iman ederek razý olan muvahhid mü'minler, Allah'ýn verdiði caný ve malý, Allah yolunda fedâ ederken çok cömert davranýr ve canu gönülden severek yerine getirir...
Muttâki mü'minlerin vazifesidir bu!.. Yegâne hayat Kitabý Kur'ân'ý Kerim'de onlarýn vasýflarý böyle beyan olunmuþtur:
" Bu, kendisinde þübhe olmayan, muttakîler için yol gösterici bir kitaptýr.
Onlar, gaybe inanýrlar, namazý dosdoðru kýlarlar ve kendilerine rýzýk olarak verdiklerimizden infâk ederler." 21
Saðnak yaðmur olan ve bol ürün veren bir bahçeye benzeyen mü'min müslüman þahsiyet, bu güzeliðe. Allah'ýn verdiði helâl mallarýný O'nun uðrunda cömertçe infâk ediþiyle ulaþmýþtýr… O, idrak edip inanmýþtýr ki, mallarýndan Allah yolunda infâk ettikçe Rabbi Allah, ona kat kat fazlalaþtýrarak verecek ve alabildiðince bereketlendirecektir...
Ýþte hakikat:
"Mallarýný Allah yolunda infâk edenlerin örneði, yedi baþak bitiren, her bir baþakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneði gibidir. Allah, dilediðine kat kat artýrýr. Allah, (Ýhsâný) bol olandýr, bilendir.
Mallarýný Allah yolunda infâk edenler, sonra infâk ettikleri þeyin peþinden baþa kakmayan ve eziyet vermeyenlerin ecirleri Rabbleri katýndadýr. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardýr." 22
Dünyanýn neresinde olursa olsun ve hangi sosyal þartlarda bulunursa bulunsun muvahhid mü'minler, Allah Teâlâ'nýn verdiði ruhsat hâllerinin dýþýnda, kendilerine haram kýlýnan þeylere yaklaþmaz, haram yollardan kazanç elde etmeye asla meyletmezler… Helâl yollarla kazanmýþ olduklarý temiz mallarýný yine helâl yollara olmak kaydýyla saçýp savurmadan ve cimrilik yapmadan infâk etmeye, sadaka yapmaya imkânlarý ölçüsünce az da olsa devamlý olmaya gayret edenlerdir!..
"Onlar, harcadýklarý zaman, ne israf ederler, ne de kýsarlar. (Harcamalarý) ikisi arasý orta bir yoldur." 23 diye buyuran yegâne Rabbimiz Allah:
"Sana neyi infâk edeceklerini soruyorlar. De ki: 'Hayýr olarak infâk edeceðiniz þey, anne-babaya, yakýnlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmýþadýr. Hayýr olarak her ne yaparsanýz, Allah, onu þübhesiz bilir." 24
"(Sadakalar,) kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaþmaya güç yetiremezler. Ýffetlerinden dolayý bilmeyen onlarý zengin sanýr. (Amma) sen onlarý yüzlerinden tanýrsýn. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayýrdan her ne infâk ederseniz, þübhesiz Allah onu bilir." 25 buyurarak, infâk ve sadaka konusunda öncelik olanlarý beyan etmiþtir…
Rabbleri Allah'ý sevip razý olanlar ve Allah tarafýndan sevilip razý olunanlar, yani muvahhid mü'min ve muttakî müslüman þahsiyetleri, Âlemlerin Rabbi Allah, en yüce misaller ile en güzel bir þekilde vasýflandýrmýþ, benzetme yoluyla iman ehlinin deðerini apaçýk beyan buyurmuþtur…
Mü'min müslümanlar, önce kendi deðerini, sonra birbirlerinin deðerini gereði gibi takdir edip bilmeli ve bu deðere asla zarar vermemelidirler… Onlar, birbirlerinin deðerini bilmeli ve bu deðeri düþürmemeli, aksine her gün biraz daha yükseltmelidirler… Ýmanlarýný kuvvetlendirerek, salih amellerini çoðaltarak, güzel ahlâklarýný daha güzelleþtirerek ve iyilik üzere olup iyilik yapmaya devam ederek, deðerlerine deðer katmalýdýrlar… Her biri, bir Ýslâm ve Ümmet temsilcisi olan muvahhid mü'minler, yegâne hayat nizamý Ýslâm'ý ve þahid Ümmetin kadrini bilip temsil vazifelerini en güzel bir þekilde hakkýyla yerine getirmelidirler… Niyetleri, sözleri ve amelleriyle kulluk görevlerini, emrolunduklarý gibi dosdoðru davranarak, gerçekleþtirirler…
" Þübhesiz: ' Bizim Rabbimiz Allah'dýr ' deyip sonra doðru bir istikamet tutturanlar (yok mu), artýk onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardýr." 26
Dipnot
1) Fetih, 48/29.
2) Ebu'l-Leys Semerkandî, Tefsiru'l-Kur'ân, Sdl. Mehmet Karadeniz, Ýst. 1996, C. 6, Sh. 34.
3) Mücadele, 58/22.
4) Tevbe 9/23-24.
5) Âl-i Ýmrân, 3/28.
6) Bkz. Beyyine, 98/7-8.
7) Celâleddin es-Suyutî, ed-Dürrü'l-Mensûr Fi't-Tefsir Bi'l-Me'sûr, çev. Hasan Yýldýz, Ýst. 2012, C. 14, Sh. 308. Ýbn Ebî Þeybi, Nevâdiru'l-Usûl'da Hâkim et-Tirmizî ve Ýbn Ebi Hâtim'den.
8) Saff, 61/14.
9) Muhammed, 47/7.
10) Hacc, 22/40.
11) Ýmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, çev. Hüseyin Yýldýz, Vdð. Ýst. 2014, C. 17, Sh. 381, Hds. 25044.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l-Edeb, B. 19-20, Hds. 4734.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu Fedâili'l-Kur'ân, B. 22, Hds. 3092.
Sünen-i Ýbn Mace, Mukaddime, B. 14, Hds. 201.
Sünen-i Dârimî, Kitabu Fedâili'l-Kur'ân, B. 5, Hds. 3357.
12) Saff, 61/4.
13) Ýmam Ebu'l-Ferec Cemâlüddin Abdurrahman Ali Ýbn Muhammed Cevzî, Zadü'l-Mesir Fî Ýlmi't-Tefsir, çev. Doç. Dr. Abdulvehhab Öztürk, Ýst. 2009, C. 6, Sh. 190-191.
14) Ýmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 5, Sh. 31, Hds. 6023.
Sünen-i Ýbn Mace, Mukaddime, B. 13, Hds. 200.
Celâleddin es-Suyutî, ed-Dürrü'l-Mensûr, C. 14, Sh. 414. Abd b. Humeyd, Ebu Ya'lâ, Ýbn Cerîr ve "el-Esmâ ve's-Sýfat"ta Beyhakî rivayet eder.
15) Ýmam Hafýz Ýbn Kesîr, Ýbn Kesîr Tefsiri, çev. M. Beþir Eryarsoy, Ýst. 2012, C. 11, Sh. 180-181.
16) Celâleddin es-Suyutî, ed-Dürrü'l-Mensûr, C. 14, Sh. 413-414. Ýbn Merdûye'den.
17) Tevbe, 9/111.
18) Bkz. Âl-i Ýmrân, 3/133-136.
19) Bakara, 2/195.
20) Bakara, 2/265.
21) Bakara, 2/2-3.
22) Bakara, 2/261-262.
23) Furkan, 25/67.
24) Bakara, 2/215.
25) Bakara, 2/273.
26) Ahkâf, 46/13.