Rasulullah (s.a.s.) bu sözleri, kucaðýna konulan, kýzý Zeyneb (r. anha)'nýn oðlu olan ve can çekiþen torununa bakarken aðlayarak söylemiþti…
Enes b. Mâlik (r.a.) anlatýyor:
Rasulullah (s.a.s.) ile demirci bir san'atkâr olan Ebu Seyf'in yanýna girdik. Ebu Seyf, (Rasulullah'ýn çocuðu) Ýbrahim'in süt babasý idi. Rasulullah, Ýbrahim’i aldý, O'nu öptü ve kokladý. Bundan sonra bir kere daha Ebu Seyf'in evine gittik. Bu defa Ýbrahim, can veriyordu. Rasulullah'ýn iki gözü yaþ dökmeye baþladý.
Bunun üzerine Abdurrahman b. Avf:
- Ya Rasulallah, halk, musîbet zamanýnda sabretmeyebilir, fakat sen de mi? diye taaccüb ifâde etti.
Rasulullah:
"Ey Avf oðlu, bu hâlet, bir rahmet ve þefkattir." buyurdu.
Sonra bu gözyaþýný diðer bir gözyaþý takib etti. Bu defa da Rasulullah (s.a.s.):
" Þübhesiz göz aðlar, kalb de mahzûn olur. Biz ise, Rabbimizin razý olacaðý sözden baþka söz söylemeyiz.
Ya Ýbrahim, bizler, senin ayrýlýðýnla pek mahzûn ve kederliyiz." buyurdu. 2
Ebu Hüreyre (r.a.) anlatýyor:
Rasulullah (s.a.s.)'in ailesinden biri vefat etti. Kadýnlar bir araya toplanýp aðlamaya baþladýlar. Ömer, onlarý aðlamaktan nehyedip azarlamaya kalkýþtý.
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s.):
"Ya Ömer, býrak aðlasýnlar! Çünkü (bugün) gözün yaþ dökeceði, kalbin yaralandýðý ve acý hadisenin (ölümün) henüz vuku' bulduðu zamandýr." buyurdu. 3
Âlemlere rahmet olarak gönderilen yegâne önderimiz Rasulullah (s.a.s.), muvahhid mü'minlerin aðlamalarýnýn sebebini böyle açýklýyor:
"Kalb mahzûn olur, yaralanýr ve acý hisseder. Bundan dolayý bir rahmet olan gözyaþlarý gözden akmaya baþlar."
Gözyaþlarý, merhametli ve yumuþamýþ kalblerin varlýðýna iþarettir… Kalbleri katýlaþmýþ, taþ kesilmiþ, merhametten yoksun kiþilerin göz pýnarlarý kurumuþ, duygularý sönmüþtür...
Gözyaþlarý, hissedip idrak eden kalblerin sýzlamasý sonucu gündeme gelir… Olayýn gerçek yüzünü gören ve idrak eden kalb, duygulanýr ve bu duygu gözyaþlarýna dönüþür…
Rabbimiz ve Ýlâhýmýz Allah Teâlâ þöyle buyurur:
" Biz, onu (Kur'ân'ý) hak olarak indirdik ve o, hak ile indi. Seni de yalnýzca bir müjde verici ve uyarýp korkutucu olarak gönderdik.
Onu bir Kur'ân olarak, insanlara dura dura okuman için (bölüm bölüm) ayýrdýk ve onu safha safha bir indirme ile indirdik.
De ki: ' Ýster ona inanýn, ister inanmayýn: O, daha önce kendilerine ilim verilenlere okunduðu zaman çenelerinin üstüne kapanarak secde ederler.'
Ve derler ki: ' Rabbimiz yücedir, Rabbimizin va'di gerçekten gerçekleþmiþ bulunuyor.'
Çeneleri üstüne kapanýp aðlýyorlar ve (Kur'ân) onlarýn huþû (saygý dolu korku)larýný arttýrýyor." 4
Kendilerine ilim verilenler, konunun önemini kavramýþ, kalbleri duygusal bir tavýrla kaynamýþ, göz pýnarlarý coþmuþ olduðu hâlde secdeye kapanýp, Rabbleri Allah Teâlâ'yý tesbih etmektedirler…
Ýmam Hafýz Ýbn Kesîr (rh. a.)'ýn beyanýyla:
"Yani, yüce Allah'ýn iman ederek, O'nun Kitabý'ný ve Rasulünü tasdik ederek, O'nun önünde boyun bükerek secdeye kapanýrlar." 5
Diðer bir ayette þöyle buyrulur:
"Rasul'e indirileni dinlediklerinde, hakký tanýdýklarýndan dolayý gözlerinin yaþlarla dolup taþtýðýný görürsün. Derler ki: ' Rabbimiz, inandýk. Öyleyse bizi þahidlerle birlikte yaz.
Hem Rabbimizin bizi salihler topluluðuna katmasýný umarken ne diye Allah'a ve bize haktan gelene inanmayalým?" 6
Abdula'lâ et-Teymî (rh. a.) þöyle demiþtir:
- Kendisine verilen ilim bir kiþiyi aðlatmýyorsa, muhakkak ki o, kendisine faydalý bir ilim verilmemeye layýktýr. Çünkü Allah Teâlâ, âlimlerin vasýflarýný belirtip þöyle buyurmuþtur:
"Daha önce kendilerine ilim verilenlere (Kur'ân) okunduðu zaman çenelerinin üstüne kapanarak secde ederler.'
Ve derler ki: 'Rabbimiz yücedir, Rabbimiz va'di gerçekten gerçekleþmiþ bulunuyor.'
Çeneleri üstüne kapanýp aðlarlar…..." (Ýsra, 17/107-109) 7
Muvahhid mü'minin Allah için döktüðü gözyaþýnýn kýymetini, Cebrail (a.s.) beyan etmiþtir…
Ebu'l-Cerrâh, arkadaþlarýndan Hâzim isimli bir zâttan þöyle nakletmiþtir:
Rasulullah (s.a.s.)'in yanýnda bir kiþi aðlarken, Cebrail çýkagelmiþ ve:
- Bu kim? diye sormuþ.
Rasulullah (s.a.s.) de:
" Falancadýr." buyurmuþtur.
Cebrail (a.s.):
- Biz, Âdemoðullarýnýn bütün yapýp ettiklerini ölçeriz. Ancak aðlamak bundan müstesnâdýr. Zira Allah Teâlâ, cehennem ateþini gözyaþlarý ile teskin eder, söndürür, demiþ. 8
Ýmam Hasan el-Basrî (rh.a.)'den.
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
"Bir göz yaþarýrsa, mutlaka Allah, o gözü taþýyan bedenin tümünü ateþe haram kýlar. Yüzüne bir damla gözyaþý akan kimse, asla fakirlik ve zillet tozuna bulaþmaz. Gözyaþý dýþýnda her amelin mutlaka bir tartýsý ve sevabý vardýr. Çünkü bir damla gözyaþý, ateþten denizleri söndürür. Eðer ümmetlerden bir ümmet arasýnda Allah korkusuyla aðlayan biri varsa, o kimsenin aðlamasýyla o ümmetin tümünün baðýþlanmasýný temmenî ederdim." 9
Kullarýna karþý çok merhametli olan Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ, kullarýný uyararak þöyle buyuruyor:
" Þimdi siz, bu sözden mi þaþkýnlýða düþüyorsunuz?"
(Alayla) gülüyorsunuz ve aðlamýyorsunuz." 10
Salih Ebu'l-Halîl der ki:
- " Bu söze mi þaþýrýyorsunuz? Gülüyorsunuz, aðlamýyorsunuz." (Necm, 53/59-60) ayeti nâzil olduktan sonra Rasulullah (s.a.s.)'in güldüðü veya tebessüm ettiði görülmedi. 11
Ebu Hüreyre (r.a.) anlatýr:
" Bu söze mi þaþýrýyorsunuz? Gülüyorsunuz da aðlamýyorsunuz." (Necm, 53/59-60) ayetleri indiði zaman "Suffe ahalisi" aðladý ve gözyaþlarý yanaklarýndan aktý. Rasulullah (s.a.s.), onlarýn aðladýðýný iþitince kendisi de aðladý. Biz de Rasulullah (s.a.s.) ile beraber aðladýk.
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s.):
"Allah korkusuyla aðlayan kiþi, cehenneme girmeyecektir. Masiyette ýsrar eden kiþi de cennete girmeyecektir. Eðer sizler günah iþlemeseydiniz, Allah, sizin yerinize günah iþleyecek bir kavmin yaratýrdý ve onlarý baðýþlardý." buyurdu. 12
Katýksýz iman etmiþ muvahhid mü'minler, yanýk baðýrlý, yumuþak kalbli ve çok duygusal þahsiyetlerdir... Bazan Allah korkusu ve sevgisinden aðlar, bazan günahlarýný, kusurlarýný ve hatâlarýný düþünür ondan dolayý aðlar, bazan üzüntüden, bazan da sevinçten aðlar!.. Kendi hâline aðladýðý gibi, Ümmetin içine düþtüðü duruma ve çâresizliðe aðlar!..
Rabbimiz ve Mevlâmýz Allah Teâlâ, günahlardan dolayý piþman olup, az gülerek ve çok aðlayarak, af dilenmesini emir buyurmaktadýr:
"Allah'ýn Rasulüne muhalif olarak (savaþtan) geri kalanlar, oturup kalmalarýna sevindiler ve Allah yolunda mallarýyla ve canlarýyla cihad etmeyi çirkin görerek: 'Bu sýcakta (savaþa) çýkmayýn' dediler. De ki: 'Cehennem ateþinin sýcaklýðý daha þiddetlidir.' Bir kavrayýp anlasalar.
Öyleyse kazandýklarýn cezasý olarak az gülsünler, çok aðlasýnlar." 13
Allah'ýn Rasulü (s.a.s.)'e muhalif olanlar, emir dinlemeyenler ve mü'minlerin yolundan ayrýlýp onlardan uzaklaþanlar, bomboþ iddialarla çeþitli bahaneler uydurmaya devam etmektedirler… O gün yazýn sýcaklýðýný bahane etmiþlerdi, bugün baþka bir þeyi bahane etmektedirler… Bunlar, cehennem ateþinin sýcaklýðýný idrak etmeyenlerdir… Ýman konusunda ya çok zayýftýrlar ya da iman etmemiþ kiþilerdir veya müslüman görünmekte olduklarý için iman, henüz onlarýn kalblerine yerleþmiþ deðildir… Bundan dolayý sonucunu düþünmeden gülüp eðleniyorlar… Bu fânî dünyadaki gülüp eðlenmeleri çok az bir zamanda olup biten, fakat cezasý ya ebeden ya da çok uzun bir zamaný kapsayan bir cezadýr… Sýcaklýðý, þiddet üstüne þiddet olan cehennem ile cezalandýrýlmak, az gülmeyi hattâ hiç gülmemeyi ve çok aðlamayý gerektirir…
Ýbn Abbas (r. anhuma):
"Az gülsünler, çok aðlasýnlar." (Tevbe, 9/82) buyruðunu açýklarken þöyle demiþtir:
- Dünya hayatý az bir zamana tekabül eder. Bunun için dünyadayken istedikleri kadar gülsünler. Ancak dünya hayatlarý bitip de Allah'ýn huzuruna çýktýklarý zaman ardý arkasý gelmeyecek bir aðlamanýn içine gireceklerdir! 14
Enes (r.a.)'ýn rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
"Ey insanlar, aðlayýn! Aðlamasanýz bile aðlar gibi yapýnýz. Çünkü cehennem ehli, cehennemde aðlarlar. Öyle ki yaþlarý, yanaklarý üzerinde akar. Yüzleri oluk oluk olmuþtur. Yaþlar kesilinceye kadar aðlarlar, sonra kan aðlamaya baþlarlar. Öyle ki gözleri, cerahât baðlar." 15
Abdullah b. Kays (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
"Þübhesiz cehennemlikler, öyle bir aðlayacaklardýr ki, eðer gemiler onlarýn göz yaþlarýnda yürütülecek olursa yürürlerdi. Onlar aðladýklarýnda hiç þübhesiz -gözyaþý yerine- kan aðlarlar." 16
Hiç þübhesiz hakikat bu olduktan sonra, bu hakikat katýksýz iman edip idrak eden bir muvahhid mü'min nasýl olur ki, aðlamaz da gülmeyi çoðaltabilir?.. Hele hele bir zindan olan bu dünya hayatýnda, iþgal edilmiþ Ýslâm topraklarýnda esaret altýnda yaþamaya çalýþan, yani zindan içinde zindan hayatýný devam ettiren, gerek ferdler, gerekse kitleler olsun gaflet içinde gülüp eðlenebilirler mi? Olayýn korkunçluðunun farkýna varanlar aðlamalýdýrlar!.. Kendi hâlllerine ve ümmetin hâline aðlayýp gözyaþý dökmeli, tevbe ve istiðfarda bulunmalý, Allah'dan af dilemeli, namaz ve sabýrla yardým istemelidirler!.. Bu zilletten kurtulmak için bütün imkânlarýyla gayret etmelidirler!..
Mü'minlerin annesi Âiþe (r. anha) rivayet eder.
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
"Ey Muhammed ümmeti, Allah'a yemin ederim ki, benim bilmekte olduðumu sizler bilseniz, muhakkak az güler, çok aðlardýnýz!" 17
Ebu Hüreyre (r.a.) anlatýyor.
Ebu'l-Kasým (s.a.s.):
"Muhammed'in nefsi elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, eðer sizler benim bilmekte olduðum þeyleri bilir olsaydýnýz, muhakkak çok aðlar ve elbette az gülerdiniz!" buyurdu. 18
Enes (r.a.) anlatýyor.
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurdu:
"Eðer benim bilmekte olduðum þeyleri sizler biliyor olsaydýnýz, muhakkak az gülerdiniz ve þübhesiz çok aðlardýnýz."
Bu hitâbe üzerine Rasulullah'ýn Sahabîleri, yüzlerini elbiseleriyle örttüler. Onlar, içten gelen bir inleme ile aðlýyorlardý. 19
Enes b. Mâlik (r.a.) anlatýyor.
Bir gün Rasulullah (s.a.s.), bize namaz kýldýrdý. Namazýný bitirince yüzünü bize çevirerek:
"Ey cemaat, ben sizin imamýnýzým. Öyle ise rükû', sücûd, kýyam ve namazdan çýkma hususunda beni geçmeyin! Çünkü ben sizi, önümden de, arkamdan da görüyorum." buyurdular.
Sonra þunlarý ilave etti:
"Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a yemin ederim ki, siz benim gördüðümü görmüþ olsanýz, hakikaten az güler, çok aðlardýnýz!"
Cemaat:
- Ne gördün, Ya Rasulallah? diye sordular.
Rasulullah (s.a.s.):
" Cennetle cehennemi gördüm." buyurdular. 20
" Rahmet ve savaþ Peygamberi " Rasulullah (s.a.s.) böyle buyurdu!
En hayýrlý ve öncü nesil olan Ashab-ý Kiram, yegâne önderimiz Rasulullah (s.a.s.)'in bildiklerini bilen, gördüklerini gören deðildir… Ancak onlar, katýksýz iman etmiþ, dosdoðru olan ve dosdoðru söyleyen Rasulullah (s.a.s.)'i tasdik ettikleri için, O'nun söylediklerini idrak ediyor, bundan dolayý göz pýnarlarý coþuyor ve aðlýyorlardý…
Vasat, þahid ve en hayýrlý Ümmetin neslileri, o ilk hayýrlý nesli kendilerine örnek edinmiþ ve onlar gibi davranmaya çalýþmýþlardýr… Bugünkü mü'min müslümanlar da, öncü nesil gibi davranmalý, önderleri Rasulullah (s.a.s.)'in beyan buyurduðu hakikatleri idrak etmeli ve "az gülüp çok aðlamalý..."
Ebu Zerr (r.a.) rivayet eder.
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur:
"Þübhesiz ben, sizin görmediðiniz görürüm ve iþitmediðinizi iþitirim.
Gök (âdeta) gýcýrdadý ve gýcýrdamasý da hakkýdýr. (Çünkü) gökte dört parmak yeri yoktur ki, bir melek Allah'a secde etmek üzere (o yere) alnýný koymasýn.
Allah'a yemin ederim ki, benim bildiðim (gerçekler)i siz bilseydiniz, az gülerdiniz ve çok aðlardýnýz. Yataklar üstünde kadýnlardan da zevk duymazdýnýz ve (evlerinizden) yollara çýkýp Allah'a yük ses sesle yakarýþta bulunurdunuz!"
(Ebu Zerr, sözüne devamla):
- Vallahi ben kesilen bir aðaç olmamý cidden temennî ettim, dedi. 21
Rasulullah (s.a.s.)'in haber verdiði hakikatý idrak eden Ebu Zerr (r.a.), sorumluluðun aðýr yükünden dolayý, kesilen bir aðaç olmayý temennî etmiþti… Kesilen bir aðaç olmak, yani mükellef olan birisi olmamak!.. Böyle bir istek, elbette ki sorumluluðun aðýrlýðýndan gündeme gelmektedir… Selef-i Salih'in bu anlayýþtaydý… O hayýrlý nesli takib eden halefleri de ayný þeyleri idrak etmeli ve kulluðun gereðini yerine getirmelidir. Mükellefiyetinin þuurunda olan mü'min müslüman þahsiyetler, asýl vazifeleri olan yalnýzca Allah'a kul olmak, O'na itaat ile ibadet etmek hakikatýný her zamanda ve her mekânda hatýrlayýcý ve hatýrlatýcý olmalýdýrlar…
"Sen öðüt verip hatýrlat, çünkü gerçekten öðütle hatýrlatma, mü'minlere yarar saðlar."22 buyuran Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ, öðüt verip hatýrlatmanýn iman eden muvahhidlere çok faydalý olduðunu beyan eder…
Ýnsan, unutan bir mahluktur… Gaflete düþer ve unutur… Bundan dolayý mü'minler, devamlý olarak birbirlerine hatýrlatýcý olmalýdýrlar…
(Ebu Medine ed-) Dârimî der ki:
- Rasulullah (s.a.s.)'in Ashabý'ndan iki kiþi karþýlaþtýktan sonra ayrýlmak istedikleri zaman biri diðerine Asr Sûresi'ni okur sonra da birbirine selâm verip öyle ayrýlýrlardý. 23
Salih selefimiz, birbirlerine hatýrlatýyorlardý ve bu güzel âdetleriyle ümmete öncülük yapýp örnek oluyorlardý…
Hatýrlatýyorlardý:
"Asra andolsun.
Gerçekten insan, ziyandadýr.
Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakký tavsiye edenler ve birbirlerine sabrý tavsiye edenler."24
Hatýrlamalýyýz!..
Ebu Hüreyre (r.a.) anlatýyor:
Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurdu:
" Benim bildiðimi bilseydiniz, çokça aðlardýnýz, pek az gülerdiniz.
(Ýleride) münafýklýk baþ gösterecek, emanet kaldýrýlacak, merhamet çekilip alýnacak, güvenilir kimse itham edilecek, güvenilir olmayan kimseye güvenilecek, seref (saldýrganlýk) ve hûb (günahkarlýk) bulunduðunuz yere çökecek!"
Ashab:
- Ya Rasulallah, seref ve hûb nedir ki? diye sordular.
Rasulullah (s.a.s.):
" Karanlýk geceler gibi fitnelerdir." buyurdu. 25
Aðlanacak hâller, baþa gelen musibetler, belâlar, çileler… Çokça aðlayýp, merhamet sahibi Allah'dan yardým dilenecek fitne zamanlarý!..
Allah'ýn kendisine bildirdiði gayb haberlerini beyan buyuran Rasulullah (s.a.s.), bu günümüzü bize apaçýk anlatýyor… Onun açýkladýðý bu vasýflar, günümüzde yaþanmakta ve her biri ümmet için bir musibet olmaktadýr!..
" Ýnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn"
Ve kurtuluþ yolunu gösteriyor yegane önderimiz Rasulullah (s.a.s.)!
Ukbe b. Âmir (r.a.) anlatýyor:
- Ya Rasulallah, kurtuluþ nedir? diye sordum.
" Diline hakim ol, evin sana dar gelmesin ve hatâlarýn için aðla!" buyurdu. 26
Kurtuluþa erenlerin sözü:
" Ýþittik ve itaat ettik! " 27
Dipnot
1) Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-Cenâiz, B. 32, Hds. 45.
Kitabu'l-Merdâ, B. 9, Hds. 16.
Kitabu'l-Eymen, B. 9, Hds. 33.
Kitabu't-Tevhid, B. 2, Hds. 6.
Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Cenâiz, B. 6, Hds. 11.
Sünen-i Nesâî, Kitabu'l-Cenâiz, B. 22, Hds. 1868.
Sünen-i Ýbn Mace, Kitabu'l-Cenâiz, B. 53, Hds. 1588.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l-Cenâiz, B. 23-24, Hds. 3125.
Ýmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, çev. Hüseyin Yýldýz, Vdð. Ýst. 2014, C. 6. Sh. 369, Hds. 8389.
Abdurrezâk es-San'ânî, Musannef, çev. Hasan Yýldýz, Ýst. 2012, C. 3, Sh. 686, Hds. 6670.
Ýbn Ebî Þeybe, Musannef, çev. Yaþar Güngör, Ýst. 2010, C. 5, Sh. 304, Hds. 12250.
2) Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-Cenâiz, B. 43, Hds. 62.
Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Fedâil, B. 15, Hds. 62.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l-Cenâiz, B. 23-24, Hds. 3126.
Sünen-i Ýbn Mace, Kitabu'l-Cenâiz, B. 53, Hds. 1589.
Ýmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 6, Sh. 360, Hds. 8378.
Abdurrezzâk es-San'ânî, Musannef, C. 3, Sh. 687, Hds. 6671.
Ýbn Ebî Þeybe, Musannef, C. 5, Sh. 304-305, Hds. 12251-12253.
3) Sünen-i Nesâî, Kitabu'l-Cenâiz, B. 16, Hds. 1859.
Sünen-i Ýbn Mace, Kitabu'l-Cenâiz, B. 53, Hds. 1587.
Ýmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 6, Sh. 363-366, Hds. 8382-8386.
Abdurrezâk es-San'ânî, Musannef, C. 3, Sh. 688, Hds. 6674.
Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek Ale's-Sahihayn, çev. M. Beþir Eryarsoy, Ýst. 2013, C. 2, Sh. 685, Hds. 1446.
4) Ýsra, 17/105-109.
5) Ýmam Hafýz Ýbn Kesîr, Ýbn Kesîr Tefsiri, çev. Dr. Savaþ Kocabaþ, - M. Beþir Eryarsoy, Ýst. 2011, C. 6, Sh. 491.
6) Mâide, 5/83-84.
7) Abdullah b. Mübarek, Kitabü'z-Zühd ve'r-Rekâik, çev. Abdullah Samed Afaracý, Ýst. 2015, Sh. 48, Hbr. 125.
Ýbn Ebî Þeybe, Musannef, C. 15, Sh. 65, Hbr. 36508.
Sünen-i Dârimî, Mukaddime, B. 29, Hbr. 297.
8) Ahmed b. Hanbel, Kitabü'z-Zühd, çev. Mehmed Emin Ýhsanoðlu, Ýst. 1993, C. 1, Sh. 50, Hds. 144.
9) Beyhakî, Þuabul'l-Ýman, çev. Hüseyin Yýldýz, Vdð. Ýst. 2015, C. 2, Sh. 52, Hds. 791. Hds. 790 da ayný mânâdadýr.
Celâleddin es-Suyutî, ed-Dürrü'l-Mensûr Fi't-Tefsîr Bi'l-Me'sûr, çev. Hasan Yýldýz, Ýst. 2012, C. 9, Sh. 405. Hâkim et-Tirmizî, Nadr b. Sa'd'dan.
10) Necm, 53/59-60.
11) Ýbn Ebî Þeybe, Musannef, C. 14, Sh. 477, Hbr. 35497.
Vekî' b. el-Cerrâh, Hayatý Allah'a Adamak - Kitabü'z-Zühd, çev. Dr. Ali Pekcan, Ýst. 2010, Sh. 17, Hbr. 36.
Celâleddin es-Suyutî, ed-Dürrü'l-Mensûr, C. 14, Sh. 66, Ýbn Merdûye'den.
12) Beyhakî, Þuabu'l-Ýman C. 2, Sh. 44, Hds. 777.
13) Tevbe, 9/81-82.
14) Celâleddin es-Suyutî, A.g.e. C. 7, Sh. 441. Ýbnu'l-Munzir, Ýbn Ebî Hâtim ve Ebu'þ-Þeyh'den.
Ýmam Hafýz Ýbn Kesîr, A.g.e. C. 5, Sh. 241.
15) el-Hafýz Ýbn Hacer el-Askalânî, Metâlibu'l-Âliye, çev. Hüseyin Kaya, Ýst. 2006, C. 5, Sh. 435, Hds. 4673. Ebu Ya'lâ el-Mevsilî'nin Müsned'inden.
Ýbn Ebî Þeybe, Musannef, C. 14, Sh. 394, Hds. 35267.
Ýbn Mace, Kitabü'z-Zühd, B. 38, Hds. 4324.
16) Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek, C. 11, Sh. 413, Hds. 8827.
Ýbn Ebî Þeybe, A.g.e. C. 14, Sh. 394, Hbr. 35268.
17) Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-Küsûf, B. 2, Hds. 5.
Kitabu'n-Nikâh, B. 108, Hds. 150.
Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Küsûf, B. 1, Hds. 1.
Sünen-i Nesâî, Kitabu'l-Küsûf, B. 11, Hds. 1474. B. 23, Hds. 1500.
18) Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-Eyman ve'n-Nüzûr, B. 3, Hds. 15.
Kitabu'r-Rikâk, B. 27, Hds. 72.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu'z-Zühd, B. 7, Hds. 2415.
Ýmam Buhârî, Edebü'l-Müfred, B. 126, Hds. 254.
19) Sahih-i Buhârî, Kitabu't-Tefsir, B. 111, Hds. 143.
Kitabu'r-Rikâk, B. 27, Hds. 73.
Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Fedâil, B. 37, Hds. 134.
Sünen-i Ýbn Mace, Kitabü'z-Zühd, B. 19, Hds. 4191.
Ahmed b. Hanbel, Kitabü'z-Zühd, C. 1, Sh. 50, Hds. 147.
Ýmam Nesâî, es-Sünenü'l-Kübrâ, çev. Zekeriya Yýldýz, Ýst. 2011, C. 10, Sh. 162, Hds. 11089.
20) Sahih-i Müslim, Kitabu's-Salât, B. 25, Hds. 112.
Sünen-i Nesâî, Kitabu's-Sehv, B. 102, Hds. 1363.
21) Sünen-i Ýbn Mace, Kitabü'z-Zühd, B. 19, Hds. 4190.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu'z-Zühd, B. 7, Hds. 2414.
Ýmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 17, Sh. 46, Hds. 24522. C. 1, Sh. 92, Hds. 45.
Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek, C. 5, Sh. 653, Hds. 3938. C. 11, Sh. 243, Hds. 8677. C. 11, Sh. 343, Hds. 8766.
22) Zariyat, 51/55.
23) Beyhakî, Þuabu'l-Ýman, C. 8, Sh. 459, Hbr. 8639.
Nûreddin el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, çev. Zekeriya Yýldýz, Ýst. 2011, C. 17, Sh. 532, Hbr. 11723. Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'tan.
24) Asr, 103/1-3.
25) Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek, C. 11, Sh. 342, Hds. 8765.
Nûreddin el-Heysemî, Sahih-i Ýbn Hibbân Zevâidi, çev. Hasan Yýldýz, Ýst. 2012, C. 2, Sh. 293, Hds. 1871.
Sünen-i Ýbn Mace, Kitabü'z-Zühd, B. 24, Hds. 4036.
26) Sünen-i Tirmizî, Kitabü'z-Zühd, B. 47, Hds. 2517.
Ahmed b. Hanbel, Kitabü'z-Zühd, C. 1, Sh. 32, Hds. 82.
Abdullah b. Mübarek, Kitabü'z-Zühd, Sh. 50, Hds. 134.
Beyhakî, Þuabu'l-Ýman, C. 2, Sh. 49, Hds. 784.
27) Nur, 24/51.