Her tarafta fýrtýna, her yandan boran... Kimsenin kimseyi tanýyamayacaðý ve güvenemeyeceði korkunç bir karanlýk... Kurtarýcý gîbi gelen seslere doðru gidenler, yeni bir felaketle karþý karþýya kalýyor, ayaklarý kayýyor, yüz üstü düþüyor, yada kendisini bir derin çukurun dibinde buluyor...
Kîtaplý veya kîtapsýz Ýslâm düþmanlarý, Ýslâm topraklarýný iþgal ettikten sonra, yerli iþbirlikçilerle yaptýklarý anlaþmalar sonucu, Ýslâm Milleti'nin esareti ve taðutî hüküm lerle idareleri þartý ile ülkelerine çekildiler... Emperyalist güçler adýna yönetimi devralan yerli iþbirlikçiler, Ýslâm'ý bütün Kurum ve Kuruluþlarýyla devre dýþý býrakýp, Ýslâm'a aid olup her þeyi hayattan silip süpürdüler ve hayat nizamý Ýslâm'ýn yerine ilâhlaþtýrdýklarý hevalarýndan kaynaklanan hükümleri egemen kýldýlar... Böylece egemen zalim taðutlar, Ýslâm topraklarýnda Allah'dan baþka rabler ve ilâhlar oldular... Ýslâm topraklarýný kendi aralarýnda pay eden emperyalist Ýslâm düþmanlarý, kendi paylarýna düþen parçasýný, kendilerine kul olan yerli iþbirlikçileri vasýtasýyla sömürmeye baþlamalarýn üzerinden yüzyýl geçti... Mü'min müslümanlara her türlü zulmü ve iþkenceyi revâ gören taðutlarýn hakim, mü'min müslümanlarýn mahkum olduklarý ve "Daru'l- Ýslâm"ýn Ýslâm düþmanlarý tarafýndan iþgal edilerek þirkin egemen kýlýndýðý durumda ne yapýlmalýdýr? sorusuna, "Ýnsanýn mutmain olduðu, Kabul edebileceði görüþ de bu olsa gerektir. Bu görüþ istikametinde amel edilmelidir" diyen Ýslâm âlimleri þöyle cevap vermiþlerdir:
"Gerekli olan, müslümanlarýn kendi aralarýnda birine bu görevi (emirliði) vermeleridir. Orda ittifak etmeleri vacibdir. Onu, kendilerine îdareci olarak seçerler O da, kadý tayin eder. Böylece kendi aralarýnda vuku bulan hadiselerin yargý organlarýna aktarýlmasý saðlanmýþ olur. Yine buralarda kendilerine Cuma namazý kýldýracak bir imam da nasb ederler."(1)
Kendilerini Ýslâm'a nispet eden yüz milyonlarca kitleler, taðuti eðitim ve kültür ile eðitildikleri için köleleþtirilmiþ bir ruha sahip olmalarýndan dolayý, üzerine düþen Ýslâmî vazifelerini yerine getireceklerine, egemen taðutlarýn rehberliðine teslim oldular...
Emperyalist güçler adýna yönetimde bulunan yerli iþbirlikçi taðutlar, egemen olduðu iþgal altýndaki Ýslam topraklarýnýn her parçasýndaki müslüman olduklarýný beyan eden kitleleri parçaladýlar, fýrka fýrka edip, her fýrkasýný siyasî bir anlayýþa yönlendirdiler... Bu siyasî anlayýþlarý, kendileri oluþturmuþ ve her anlayýþ, bir tek egemen anlayýþýn hizmetine verilmiþtir... hepsi taðut ailesinin çocuklarý olup aile reisi olan babalarýna tamamen sapýk olan ve sapýk kalacaklarýna dair yemin edip, verdikleri sözde duran kiþilerdir... her nekadar görüntüleri, sloganlarý, proðramlarý, anlayýþ ve hareketleri ayrý görünüyorsa da, hepsi taðut ailesinin birer ferdidir... Deðiþmez hakikat; "Küfür, tek Millettir!"
Egemen zalim taðutlarýn egemenliðinde ve onun eðitiminden geçen, onun kültürünün bulaþtýðý müslümanlar, taðutî ve þeytanî tuzaklara düþerek, parça parça oldular... Bu parçalanma, onlarý birbirinden uzaklaþtýrdý, hatta taðutun oyununa gelenler birbirine düþman olurlar... eðemen zalim taðutlara itaat edenler, kendilerini Kur'ân'a nisbet ettikleri ve Rabbimiz Allah'dýr dedikleri hâlde bu itaatlerini sürdürmektedirler...
"Bizim Kitabýmýzdýr" dedikleri, fakat hükümlerinden gafil olduklarý hayat Kitabýmýz Kur'ân-ý Kerim'de Rabbimiz Allah Teâlâ þöyle buyuruyor:
"Kim taðutu inkâr edip iman ederse, o,muhakkak kopmasý mümkün olmayan sapasaðlam kulpa (Kur' ân'a Ýslâm'a) yapýþmýþ olur." (2)
Allah Teâlâ,kendisi ne katýksýz iman etmeyi, taðutu bütün kurum ve kuruluþlarýyla reddetmeye baðlamýþtýr...
Allah'a iman ve itaat, taðutu inkâr ve asla itaat etmemekle gerçekleþir... Allah'a iman ettiklerini beyan edenler, taðutu, yani Allah'tan baþka hüküm koyuculara ve hükümlerini yaptýrýcýlara inkâr etmez de kabul edecek ve taðuta itaat edecek olurlarsa hâlleri nasýl olur? Böyle bir çarpýklýðýn, böyle bir sapýklýðýn sonucu ortada!.. Allah'a inandýklarýný söyleyenler taðuta itaat etmektedirler...
Halbuki Allah'a iman ve itaat ettiklerini söyleyenlerin, taðutu reddedip itaat etmemeleri gerekir...
Bu kulluk vazifelerini hakkýyla ye rine getirmedikleri için, kalpleri birbirinden soðudu, fikirleri ayrýldý, anlayýþlarý uzaklaþtý ve kardeþlik duygularý körelip ayrýlýða düþtüler...
Zaten egemen zalim taðutlarýn arzularý bu idi...
Rabbimiz Allah Teâlâ þöyle buyuruyor:
"Allah'ýn ipine hepiniz sýmsýký sarýlýn.Daðýlýp ayrýlmayýn."(3)
Ve Allah'ýn ipine sýmsýký sarýlmanýn gereðini beyan buyuruyor Allah:
"Allah ve Rasulüne itaat edin ve çekiþip birbirinize düþmeyin, çözülüp yýlgýnlaþýrsýnýz, gücünüz gider. Sabredin, þüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir."(4)
"iyilik ve takva konusunda yardýmlaþýn, günah ve haddi aþmada yardýmlaþmayýn ve Allah'tan korkup sakýnýn."(5)
"Küfür, tek millettir" ve kafirler, menfaatleri etrafýnda birleþerek, islâm karþýsýnda tek cephe meydana getirip savaþýný devam ederek yardýmlaþmaya çalýþýrken, islâm milleti paramparça olmuþ ve birbirlerinden el çekmiþlerdir...
Rabbimiz Allah bu gerçeði hatýrlatarak, mü'min müslüman kullarýnýn daðýlmýþlýktan kurtulup iman ve islâm ve vahdetini meydana getirmelerini emrediyor... Eðer bu Tevhîdî vahdet oluþmazsa, yeryüzünde korkunç bozulmalar olur...
"Kafir olanlar da birbirlerinin velileri (yardýmcýlarý, desleyicileri)dir. Eðer siz bunu yapmazsanýz (biribirinize yardým etmez ve dost olmazsanýz), yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesad) olur." (6)
Abdullah ibn Abbas (r. anhuma)’nýn rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyur:
"Kardeþinle münakaþa etme,onunla (kýrýcý þekilde) þaka yapma ve ona yerine getiremeyeceðin va'dde bulunma!" (7)
"Mü'minler, ancak kardeþtirler. Öyleyse kardeþlerinizin arasýný bulup düzeltin ve Allah'tan korkup sakýnýn, umulur ki esirgenirsiniz." (8) diye buyuran ve bütün mü'minlerin iman kardeþleri olduðunu ilan eden Allah Teâlâ'nýn mü'min müslüman kullarýnýn birlik-beraberlik ve vahdetinin emretmesine raðmen, egemen taðutlarýn þeytanî oyunlara gelenler, parçalanýp gruplaþmýþlardýr. Vahdet ve Tevhid dini olan islâm'a mensup olduklarýný söyleyenler böyle daðýlmýþlýðýn içine düþmemeliydiler!..
Yegâne Rabbimiz Allah'ýn ve önderimiz Rasullulah (s.a.s.)nin emirlerine, uyarýlarýna raðmen inandýklarýný beyan eden kitleler, dinlerinde, dinlerine anlamalarýnda, ana kaynaklarýnda ayrýlýða düþtüler... Egemen zalim taðutlarýn esaretindeki bu zillete raðmen, dinlerini tartýþma ortamýna getirdiler... Nasýl bir araya gelir, birleþir, sömürücü egemen zalimin taðutlarýn mahkumu olmaktan nasýl kurtuluruz diye, araþtýrýp soruþturup bu vahdeti saðlayacaklarý yerde ayrýlýðý körükleyen konular ortaya atýp dinlerini tartýþmaya hýz vermektedirler...
Rabbimiz Allah Teâlâ:
"Elif, Lam, Mim
Bu, kendisinde hiç bir þüphe olmayan muttakîler için yol gösterici bir kitabdýr." (9) diye buyurduðu Kur'ân-ý Kerim'i tartýþmaya açýyor, üzerinde münakaþa yapýyor ve þüpheler oluþturuyorlar... Hükümleriyle hükmetmek gereken Kitabýn, hükümlerini tartýþýyorlar... Okuyup,inanýp amel etmeleri gere Allah Teâlâ, kullarýnýn arasýnda ihtilaf edilen meseleleri çözmek için hak kitap indirdi:
"Allah, müjdeciler ve uyarýcýlar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde insanlarýn anlaþmazlýða düþtükleri þeyler konusunda aralarýnda hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi."(14)
"Biz Kitabý ancak, hakkýnda ihtilafa düþtükleri þeyi onlara açýklaman ve inanan bir kavme rahmet ve hidayet olmasý dýþýnda (baþka bir amaçla) indirmedik."(15)
Ýnsanlarýn ihtilaflarýný en güzel þekilde çözmek üzere Allah tarafýndan gönderilen hak kitap, insanlar tarafýndan ihtilaf konusu edildi... Kendilerini bu konuda yetkili görenler, "Kitab"ý tartýþtýklarý gibi bu konuda hiçbir yetkisi bulunmayanlar, Kur'ân hakkýnda ciddi bir bilgileri olmayan ve Kur'ân usulünden haberdar bulunmayanlar da, Kitab'ý tarþýlanlardan cesaret alarak, kendi aralarýnda Kur'ân-ý Kerim'i tartýþýyor, ayetleri birbiriyle çarpýþtýrýyorlar...
"Ýnsanlardan kimi hiçbir bilgisi, yol göstericisi ve aydýnlatýcý kitabý olmaksýzýn Allah hakkýnda tartýþýp durur.
Allah'ýn yolundan saptýrmak amacýyla gururla salýnýp kasýlarak (bunu yapar). Dünyada onun için aþaðýlanma vardýr, kýyamet günü de yakýcý azabý ona tattýracaðýz." (16) buyuran Rabbimiz Allah, bu konunun ne kadar tehlikeli bir þey olduðunu beyan buyurarak, insan kullarýný uyarýyor...
"O, 'Dini dosdoðru ayakta tutun ve onda ayrýlýða düþmeyin' diye dinden Nuh (a.s)'a vasiyet ettiðini ve Sana vahyettiðimizi, Ýbrahim (a.s)'a, Musa (a.s)'a ve Ýsa (a.s)'a vasiyet ettiðimizi sizin içinde teþri etti (bir þeriat kýldý)."(17)
Din, yani yegane hayat nizamý Ýslâm, ihtilaf edip ayrýlýða düþmek için deðil, dosdoðru tutup yaþamaya gelmiþtir... Ýslâm, tartýþýlmaz, ancak O'nun emir ve nehiyleri öðrenilip katýksýz iman edilerek hayat haline getirilir... Ýslâm, hayat olmalý, hayatsa Ýslâmlaþmalýdýr...
Ne yazýk ki, Müslüman kitleler, içine düþtükleri taðutlarýn esareti zilletinden nasýl kurtulacaklarýný düþünüp, bunun için bir araya gelerek plan ve programlar yapacaklarýna, Kur'ân-ý ve Allah'ýn ayetlerini tartýþýp bilgi yarýþtýrmak için toplantýlar düzenliyorlar!..
Düþtükleri zillete bak, gündemde tuttuklarý konuya bak!..
Hayat kitabý Kur'ân-ý Kerim'i tartýþma konusu eden zihniyetin bu olumsuz ve kabul görmez tavrýndan, yegane önderimiz Rasulullah (s.a.s)'in "Sahih sünneti ve sahih hadisleri" de payýný almaktadýr... Ýçine düþtükleri zilletden kurtuluþ yollarýný araþtýrmalarý asýl vazifeleri iken, bunu býrakýp önderleri ve hayat örnekleri Rasulullah (s.a.s)'in sünnetini ve hadislerini tartýþma ortamýna getirmiþ, kendilerince kabul ve red ederek tartýþýp durmaktadýrlar...
Bindörtyüz yýldan beridir Rasulullah (s.a.s)'in hadisleri üzerinde yapýlan binlerce çalýþmaya, gerçekten ehil olan alimlerin, mütevatirini, meþhurunu, sahihini, hasenini, garibini, zaifini, mürselini, merfuunu, mevkufunu ve mevzuunu tamamen birbirinden ayýrmasýna, ayrý ayrý deðerlendirmesine raðmen, bu ilimden gafil olanlar veya bile bile gaflet edenler, hadisleri tartýþma gündemine getirip, üzerlerine vazifeymiþ gibi tartýþmaya devam etmektedirler...
Asýrlardan beri kendilerine yapýlan hücumlara raðmen asla sarsýlmayan sünnet ve hadis kalesini sarsmaya çalýþanlar, mâmut filini ýsýrmaya çalýþan karýncalara benzerler!.. Karýncanýn ýsýrmasý, mâmut filine ne zarar verebilir ki?!
Bu, ne yaptýklarýndan gaflette bulunanlar, sanki Ýslam Âleminde hiç kimse "Mevzu hadiseler" hakkýnda hiçbir çalýþma yapýlmamýþ gibi, "birçok uydurma hadis var" düþüncesiyle, güya sahih hadisleri, mevzu olanlarýndan ayýrmak iyi niyetiyle hadise, dolayýsýyla "Sünnet"e þüphe sokmaktadýrlar…
Baþta "Sahih-i Buhari" ve "Sahih-i Müslim" olmak üzere sarsýlmaz dev yapýlý hadis kitaplarýný dillerine dolayýp, bunlarda uydurma hadisler var diye iddia etmekte, kendi "bence, benim kanaatime göre" kriterlerini gündeme getirerek, Ýslam Dini'nin ikinci kaynaðý olan hadislere, dolayýsýyla sünnete güveni sarsmak istemektedirler…
Bu tartýþmalar, gerek akademisyenler, gerek entellektüel seviyede olanlar arasýnda açýk oturumlar, paneller ve sempozyumlar þeklinde devam ederken, onlarý taklide kalkýþan diðerleri arasýnda da gündem oluþturmaktadýr… Kendisine rahmet olarak gönderilen (18) Rasulullah (s.a.s)'i dinlemek ve itaat etmek (19) vazifeleri iken, O'ndan gelen emir ve nehiyleri tartýþma konusu yapmaktadýrlar…
Asla hevasýndan konuþmayan ve konuþtuklarý, kendisine vahy olunan bir vahy olan (20) Rasulullah (s.a.s)'in verdiklerini almalý ve sakýndýrdýklarýndan uzaklaþmalý(21). Vazifesine talip olmayanlar, O'ndan sahih senet ile gelen hadislere itimat etmiyor ve doðruluðu ispatlanmýþý, tekrar "doðrumu-yanlýþ mý?" diye kendince araþtýrmaya koyuluyorlar… Gözü saðlam, aklý yerinde, idrakýnda herhangi bir sakatlýk olmayanlar için "görünen köy kýlavuz istemez!.."
Yegâne önderimiz ve hayat örneðimiz Rasulullah (s.a.s), vasat ümmetini bu konuda uyarmakta ve böyle tiplere karþý uyanýk olmaya, hassa davranmaya davet etmektedir.
Ebu Râfi (r.a)'dan Rasulullah (s.a.s)'den:
"Sakýn, sizden birinize emrettiðim veya menettiðim hususlardan biri kendisine gelince, koltuðuna yaslanmýþ olduðu halde:
-'Bilmiyorum?. Allah'ýn kitabýnda ne bulursak ona uyarýz'! derken bulmayayým." (22)
El-Mikdan ibn. Ma'dikerib (r.a)'dan Rasulullah (s.a.s) þöyle buyurur:
"Þunu iyi biliniz ki bana, Kur'an-ý Kerim ile birlikte (O'nun bir) benzeri de verilmiþtir.
Dikkatli olun! Koltuðuna kurulan tok bir adamýn size:
-(Sadece) þu Kur'an lazýmdýr. O'nda bulduðunuz helâli helâl, Haramý da haram kabul ediniz (yeter) diyeceði (günler) yakýndýr." (23)
Emperyalist müþrik müstekbir güçler adýna egemen olan taðutlarýn hüküm sürdüðü Ýslam topraklarýnda, taðutlar tarafýndan beslenen ve Ýslami ilimleri kendisine meslek edinmiþ tipler, önderimiz Rasulullah (s.a.s)'in beyan buyurduðu tiplerdir!.. Yaþadýðýmýz zillet hayatýnýn günleri ise yine hadiste beyan edilen söz sahibi olduðu günlerdir…
Bu tipler, Kur'ân ayetleri ile Rasulullah (s.a.s)'in hadislerini karþý karþýya getiriyor, kendilerince çarpýþtýrýyor ve sahih hadisleri ayetlere ters görmeye çalýþtýklarý için reddediyorlar… Bunlarýn ölçüsü, Ýslam Âlimleri'nin kitap ve sünnetten hareketle ilkelerini belirlediði hadis ölçüsü deðil, kendi kanaatleri ve kendi hevalarýdýr… Bundan dolayý sahih hadisi, ayete muhalif görür ve hadisleri kendi içinde çeliþkili zannýný hakikat olarak benimserler… Kendi hevâlarýna ve delilsiz kanatlarýna ters düþen sahih hadisleri reddederek:
-'Benim Peygamberim böyle bir þey söylemez!' diye kendi zevkine, hevâsýna ve kanaatine göre bir peygamber arayýþý içine girerler…
Bu zihniyet yeni deðil… Kaynak eserlerde yer alan haberler, bu zihniyetin, ta tabiin dönemine kadar uzandýðýný bize bildirmektedir…
Ya'la b. Hâkim anlatýyor:
Said b. Cübeyr (r.ha) bir gün Rasulullah (s.a.s)'den bir hadis rivayet etmiþti.
Bir adam:
-Allah'ýn kitabýnda buna muhalif olan þeyler var! demiþti.
(Bunun üzerine Said) þöyle karþýlýk vermiþti:
-Allah, Allah! Ben sana Rasulullah (s.a.s)'den hadis rivayet ediyorum. Sense, Allah'ýn kitabý ile O'na tarizde bulunuyorsun! Rasulullah (s.a.s), Allah'ýn kitabýný senden daha iyi bilirdi. (24)
Sahih sünnete ve sahih hadislere þüphe ile yaklaþýp, ümmet içinde bu sarsýlmaz kaynaða güveni sarsmaya gayret edenlere sormak lazým:
-Acaba Ýslam Milleti, Sahih-i Buhâri ve Sahih-i Müslim baþta olmak üzere diðer sýhhatli hadis kaynaklarýnda yer alan hangi hadislerle amel ettiler de, bu zillet durumuna düþtüler? Hangi hadis ile amel etmeleri, kendilerini mahkûm ve zalim taðutlarý hâkim yaptý? Hangi hadis zulme, sömürüye, küfre, þirke ve bid'ate rýza gösterin, egemen taðutlara boyun büküp köle olun diyor? Hangi hadis 'aman ha çalýþmayýn, yeni buluþlar peþinde olmayýn, yeraltý ve yerüstü servetlerini iþletmeyin, yerinizde sayýn, gayri müslimler ilerlesin, sizler geri kalýn' diye emrediyor ki?
Böyle bir hadis veya hadisler mi var?
Yoksa vasat ümmet, üzerine düþen kulluk görevini yapmadýðýndan, yani kitap ve sünnete tabi olmadýðýndan mý bu zillet durumuna düþtü? Ayet ve sahih hadislerle amel etmediðinden mi bu mustaz'af duruma müstehak oldu?
Bu sorulara onlar cevap verirken, her vicdan ve akýl sahibi de cevap arayýp bulmaya çalýþmalýdýr!.. Arayan bulur, isteyen ulaþýr ve düþünen kavrar!..
Muvahhit mü'minler dinlerini asla tartýþma ortamýna getirmemeli, kitap ve sünnet üzere münakaþa etmemeli ve bütün arzu ve isteklerini Rasulullah (s.a.s)'in getirdiðine teslim etmelidir…
Abdullah b. Emr (r.a)'dan Rasulullah (s.a.s) þöyle buyuruyor:
"Hiç biriniz, gönlü (arzusu) benim teblið ettim þeylere tabi olmadýkça mü'min olmuþ olmazsýnýz." (25)
1) Ýbn Abidin, Reddül Muhtar Aled Dürri-l Muhtar, çev. Mehmet Savaþ, Ýst. 1985, c.12, sh.145. 2) Bakara, 2/256. 3) Al-i Ýmran, 3/103. 4) Enfal, 8/46. 5) Mâide, 5/2. 6) Enfal, 8/73. 7) Sünen-i Tirmizi, Kitabu-l Birrî ve's-Sýla, B. 57, hds. 2063. 8) Hucurat, 49/10. 9) Bakara, 1/2. 10) Sahih-i Buhari, Kitab’ul-Ý'tisam, B. 26, hds. 91-92 (Ýbn-i Cebeli'den) Kitabu Fedai’l-ul Kur'an, B.37, hds. 83-84.
Sahih-i Müslim, Kitab-u’l-Ýlm, B.1, hds 3-4.
Sünen-i Dârimi, Kitab’u-Fedai-lil Kur'an, B.7, hds 3362-3364. Ayrýca bkz. Ahmet B. Hanbel, Müsned, ç. 4, sh 313. 11) Sünen-i Ebu Davud, Kitab’us-Sünne, B. 5,hds 4603, Ýmam Hafýz El-Muuzirî, Hadislerle Ýslam-Terðib ve Terhib, çev. A. Muhtar Büyükçýnar, vdð, Ýst. t. y. ç. 1, sh 195, hds 8. Ýbn-i Hibban ve Tâberâni'den.
El-Hafýz Þîhabuddin, Ahmet B. Ali Ýbn-i Hacer El-Askâlani, Teðib ve Terhib, çev. Adbulvahhab Öztürk, Ýst. 1982, sh 44, hds 47. Ahmet B. Hanbel'den. 12) Sahih-i Buhari, Kitab’ul-Enbiya, b. 56, hds 143, Kitab’ul-Husumet, B.1, hds 1. 13) Sünen-i Tîrmizi, Kitab’u- Tefsir’ul Kur'an, B.1, hds 3121-3122. 14) Bakara, 2/213. 15) Nahl, 16/64. 16) Hacc, 22/8-9. 17) Þurâ, 42/13. 18) Bkz. Enbiya, 21/107. 19) Bkz. Nur, 24/51. 20) Bkz. Necm, 53/3-4. 21) Bkz. Haþr, 59/7. 22) Sünen-i Tirmizi, Kitab’ul-Ýlm, B.10, hds 2800, Sünen-i ibn-i Mace, Mukaddime, B. 2, hds 13. Sünen-i Ýbn-i Davut, Kitab’us-Sünne, B. 5,hds 4605, Ýmam Ahmed B. Hanbel'den El- Müsned, çev. Rýfat Oral, Konya, 2003, ç. 2, sh 20, hds 12/290. 23) Sünen-i Ebu Davut, Kitab’us- Sünne, B. 5, hds 4604, Kitab’ul Harac, B. 31-33, hds 3050, Sünen-i ibn-i Mace, Mukaddime, B. 2 hds 12, Sünen-i Dârimi, Mukaddime, B. 45, hds 592. 24) Sünen-i Dârimi, Mukaddime, B. 49,hds 596.
25) Ýmam Nevevi, 40 Hadis, çev. Ahmed Naim, Beyrut/ Lübnan, 1980, sh 51, hds 41. Ýmam Nevevi (rh.a) bu hadisi þerif "Kitab-ul Hucce" de sahih isnat ile bize rivayet olunan bir sahih hadistir. "Ayný sahifenin hadis ile ilgili 1 nolu dipnotunda mütercim Ahmed Naim, þu bilgiyi vermektedir:
"Kitab’ul-Hucce fi't-Tibâil Mehecceti fi Âkideti Ehl-i Sünne, Hafýz Ebu’l-Kasým Ýsfehâni’nin, bir kavle göre de Ebu-l Feth El-Makdisi'nin kitabýdýr. Bunu sihah'dan olmak üzere Musa Bih Sahibi Beðavî, Hafýz Ebu Nuaym naklettikleri gibi Tâberâni ile Hafýz Ebu Bekr Ýsfehanî'de rivayet etmiþleridir."
Hatib-i Tebrizi, Miþkat-ul Mesabih, Kitab’ul-Ýman, hds 167. Hatib-i Tebrizi (rh.a) notu: "Hadisi Ýmam Beðavi, Þerh’us-Sünne adlý eserinde rivayet etmiþtir."
Ayrýca bkz.El-Hindi, Kenz’ul-Ummal, c.1, sh. 217, hds 1084.