" 'Ýþ de o günleri, Biz onlarý arasýnda devredip dururuz. Bu, Allah'ýn iman edenleri belirtip ayýrmasý ve sizden þahitler (ve þehidler) edinmesi içindir. Allah, zulmedenleri sevmez. (yine bu) Allah'ýn iman edenleri arýndýrmasý ve inkâr edenleri yok etmesi içindir'" (1) Âlemlerin rabbi Allah'ýn asla deðiþmeyen sünnetidir bu !..(2) Yeryüzünde kendisine ibadet etsinler diye yaratýp (3) imtihan ettiði (4) insan kullarý için koyduðu deðiþmeyen sünnet !.. Günleri, insanlar arasýnda devirip durmak, bazan lehlerine, bazan de aleyhlerine çevirmek, bir imtihan gereðidir… Ýmam Kurtubî (rh.a.), bu ayetin tefsirinde þunlarý kaydetmektedir: " 'O günleri Biz insanlar arasýnda döndürüp dururuz'… Bunun savaþ hakkýnda olduðu söylenmiþtir." Savaþ yüce Allah'ýn dinini muzaffer kýlmasý için, kimi zaman mü'min lerin lehine zaferle sonuçlanýr, mü' minler isyan edecek olurlarsa, onlarý belâlarla denemek ve günahlardan da temizlemek maksadýyla da kimi zaman da kâfirler lehine sonuçlanmýþtýr. Þayet isyanlarý söz konusu olmazsa, þüphesiz Allah'ýn hizbi (Allah'ýn taraftarlarý) galib gelenler olurlar. " 'Ýnsanlar arasýnda döndürüp dururuz.' Buyruðunun, sevinç, keder, saðlýk, hastalýk, zenginlik, fakirlik, gibi þeyleri döndürüp dururuz anlamýna geldiði de söylenmiþtir." (5) Ýmam Taberî (rh.a.), tefsirinde þunlarý beyan eder: "Ayet-i Kerimede, 'Biz, bu günleri insanlar arasýnda evirip çeviririz' buyrulmaktadýr. Bu ifadeden maksad, savaþta galib gelmenin, taraflar arasýnda el deðiþtirmesidir. Bedir savaþ'nda galibiyet mü'minlerin olmuþ, Uhud savaþý'nda da müþrikler galibiyeti elde etmiþlerdi. Bunun hikmeti ise Allah Teâlâ'nýn, maðlubiyet ile imtihan ettiði mü' minlerin, gerçekten mü'min olanlarýný münafýklardan ayýrmasý ve bir kýsým mü'minlere de þehadet þerbetini tattýrmasýdýr." (6) Ýmam Fahruddin er-Râzî (rh.a.) ise, bu ayeti tefsir ederken þu incelikleri dile getiriyor: " Buna göre ayetin manasý þudur: Dünyanýn günleri insanlar arasýnda dönüp dolaþýr. Onun ne sevinci, ne de tasasý devamlý deðildir. Bir gün, kiþinin kendisi için sevinç, düþmaný için keder meydana gelirken, baþka bir gün ise bunun aksi olur. Dünyanýn hiçbir durumu daima ayný kalmaz, hiçbir eseri de daima ayný olmaz. Bil ki bu elden ele dolaþýmdan maksad, Allah Teâlâ'nýn bazan mü' minlere, bazan de kafirlere yardým etmesi deðildir. Bu böyledir! Çünkü Allah'ýn yardýmý, þerefli bir makam ve büyük bir izzettir. Binaenaleyh bu kafire layýk deðildir. Bilâkis bu elden ele dolaþtýrmaktan maksad, Cenâb-ý Hakk'ýn sýkýntý ve meþakkatleri bazan kafirlere, bazan de mü'minlere çok vermesidir. Bunun faydasý þunlardýr: a) Cenâb-ý Hakk, þayet her zaman kafirlerin sýkýntýsýný artýrýp, mü'minlerin de sýkýntýsýný gidermiþ olsaydý, Ýman etmenin hak, etmemenin ise batýl olduðuna dair zaruri bir ilim meydana gelmiþ olurdu. Eðer bu, böyle olsaydý, o zaman da teklifin, mükâfat ve cezanýn anlamý kalmazdý. Ýþte bu sebepten dolayý þübheler bulunmaya devam etsin ve mükellef de Ýslam dini'nin gerçek delâlet eden delilleri inceleyerek bu þübheleri gidersin. Böylece de Allah Katýndaki mükâfaatý büyüsün ve çoðalsýn diye, mihnet ve sýkýntýyý bazan iman edenlere, bazan da kâfirlere musallat eder. b) Mü'min bazen isyan etmeye yeltenir. Böylece de, Allah'ýn o kimseye dünya da þiddetli bir meþakkat ve mihnet vermiþ olmasý, Onun için Allah Teâlâ katýnda bir terbiye etme olmuþ olur. Amma kâfirin sýkýntýsýný arttýrmasý, Allah Teâlâ'nýn ona olan gazabýndandýr. c) Dünyanýn lezzet ve elemleri devamlý deðil, onun muhtelif hâlleri sonlu ve sona ericidir. Devamlý olan saadetler, ancak ahiret yurdunda tahakkuk eder. Ýþte bundan dolayý Cenâb-ý Hakk, dirilttikten sonra canlýlarý öldürür, sýhhat verdikten sonra da hasta eder. Cenâb-ý Hakk’ýn bu fiilleri güzel ve uygun olunca, O'nun sevinci sýkýntýya, Kudreti âcizliðe dönüþtürmesi niçin güzel olmasýn?" Üç meþhur müfessirin beyanlarýndan da anlaþýldýðý gibi, Allah Teâlâ'nýn Sünneti gereði günler yani zaman bazan Aziz Ýslam Milleti'nin lehine bazan da aleyhine döner… Bu, deðiþmez Sünnet ve imtihanýn þartýdýr… Ýslam Milleti, tarih boyunca zaman oldu üç kýtaya hükmetti, zaman oldu düþmanlarýnýn yenmesiyle devleti parçalandý ve büyük daðýlýmlar geçirdi… Bir Haçlý Seferleri faciasý, bir Moðol istilasý vahþetî, batýdan doðudan Ýslâm Milleti'ni Kuþattý… Öldürmek, yok etmek ve tarihten silmek istiyorlardý… Müstevli Kâfir ve zalim düþmanlarýnýn bütün zulmüne, yaptýklarý katliâmlara raðmen ümmet, ölmedi ve yok olmadý… her gün daha bir canlandý, her an daha bir þahlandý !.. Milâdî 1920'lerde ciddi bir yara alan "vasat ümmet" altý yüz küsür yýllýk egemenlikten, birlik ve beraberlikten sonra büyük bir daðýlma yaþadý… Düþmanlarýn lehine geliþten olaylar sonucu parçalandý ve topraklarý iþgal edilerek, kendisi esaret hayatýna mahkûm edildi… O günden bu güne iþgal edilmiþ topraklarýnda esaret hayatý yaþayan "Ýnsanlar için çýkarýlmýþ en hayýrlý ümmet (8)" olan Ýslam Milleti, Kendinden görülen yerli mürtedlerin ihanetine uðramýþ, bundan dolayý küfür milletinin esaretine uðramýþ, bundan dolayý küfür Milletinin esareti altýna girmiþtir… Bu ihanet ve esaret devam etmektedir… Aziz Ýslam millaetinin aleyhine olan günler, elbette bir gün lehine dönecektir… Sünnetullah gereði ''Günler, Ýnsanlar arasýnda devredip döner'' aleyhte olan günler, yakýn bir zaman da lehine dönecektir, inþallah !.. Bu esaret döneminden ve iþgalci zalim taðutlarýn teknolojik üstünlüðü gibi görünen egemenliklerinden dolayý umutsuzluða düþen, esaret devrinin bitmeyeceðini zanneden bazý tipler, yenilgiye kabul edip sindirdikleri için felâket tellâllýðý yapmaktadýrlar… Her olayý, olumsuz olarak deðerlendirmekte ve bu olaylarý helaklarý için bir sebeb görmektedirler… Bu durumlarý, onlarýn felâket ve helâketlerini arttýrmakta, kendilerini umutsuz kýlmaktadýr… Ebu Hüreyre (rh.a.)'ýn rivayetiyle Rasulullah (s.a.v) þöyle buyurur: "Bir kimse, insanlar helâk oldu derse, kendisi onlarýn en fazla helâk olanýdýr! " (9) Muvahhid mü'minlerin umutlarýný kýrmayý hedefleyen ve morallerini bozmaya gayret eden bu felaket tellâllarý, Müstevlî taðutlara teslimiyetlerine, Ýslam topraklarýný iþgal eden emperyalist güçlere karþý konulamaz safsata tezlerine hadislerden kendilerine deliller bulmaya çalýþmýþlardýr… Ümmetin kendi arasýnda meydana gelen fitneler anýnda, fitnelere bulaþmamayý, kenarda durmayý emreden Rasulullah (s.a.s)'in hadislerini yanlýþ yorumlayarak, Küfür cephesine karþý direnmemeyi gündeme getiren bu tipler, þu hadisleri delil olarak öne sürerler: Ebu Said (r.a)'ýn rivayetiyle Rasulullah (s.a.s) þöyle buyurur: "Yakýnda (Öyle fenâlýklar meydana gelecektir ki,) bir Müslüman'ýn, kendi dinini fitnelerden selâmete kaçýrmak için, dað baþýnda gezdirip, yaðmur sularýnýn düþtüðü yerlerde (yani vâdî ve sahralarda) güdeceði davarlarý, en hayýrlý malý olacaktýr." (10) Bu hadisin þerhinde þunlar beyan edilmiþtir: "Hadis-i þerif, fitneden korunmak, dinini muhafaza etmek, günaha dalmamak maksadýyla ýssýz yerlere çekilmenin efdâl olduðuna delâlet etmektedir. Ancak bu, baþka çâre kalmadýðý takdirdedir. Esas olan tenhalarda Ýslam'ý yaþamak deðil, toplumun içerisinde yaþamak ve yaþatmaktýr. Amma toplum içinde Ýslam'ý yaþamak mümkün olmaz ise, dinden taviz vererek yaþamaktansa, malý-mülkü bir tarafa býrakýp dað baþlarýna çekilip çobanlýk yapmak daha iyidir." (11) Þarihin de beyan ettiði gibi hadis, Ýslam topraklarýný iþgal eden zalim taðutlara karþý mücadele ve mücahede etmeden eli-kolu baðlý olarak teslim olmayý gündeme getirmiyor… hele hele yenilgiyi asla kabul etmiyor… Felâket tellâllarý, þu hadisi de kendi umutsuzluk tavýrlarýna ve egemen taðutlara teslimiyetlerine delil getirir, böylece insanlarýn umutlarýný yok etmeye çalýþýrlar… Zubeyr ibn Adiyy anlatýyor: Biz, Haccac'dan karþýlaþtýðýmýz zulümden dolayý Enes ibn Malik'e gidip þikâyet ettik. Enes b. Malik (r.a): "Sabrediniz! Çünkü bundan sonra üzerinize gelecek zaman, muhakkak bundan daha þerli olacaktýr. Ve bu fenâlýk, (siz ölüp de) Rabbinize kavuþuncaya kadar böyle sürüp gidecektir. Ben bu sözü, peygamberimiz (s.a.s)'den iþittim, dedi." (12) Dikkat edilecek olunursa, Ümmetin kendi içinde bir fitne meydana gelmiþ, devlet, Ýslâm devleti, gündemde Ýslâm var, egemen olan Ýslâm ve geçerli hukuk Ýslâm þeriatý!.. Sadece yönetici zümrenin zulmü, fýský ve fücûru söz konusu… ''Darul-Ýslâm'' sýnýrlarýyla korunmakta ve Ýslâm ordularý ülkeler fethetmekte… Ýslâm hakim, küfür ve þirk mahkum!... Mü'min Müslümanlar imtihan üzere olduklarýnýn þuuruyla hareket etmektedirler… yegâne rableri Allah Teâlâ, onlarý imtihan ettiðini beyan buyurmaktadýr: " Elif, Lâm, Mîm Ýnsanlar, (sadece) Ýman ettik diyerek, imtihan edilmeden býrakýlacaklarýný mý sandýlar? Andolsun, onlardan öncekilerini imtihan ettik. Allah, gerçekten doðrularý da bilmekte ve gerçekten yalancýlarý da bilmektedir." (13) Ýmtihaný ve Allah'ýn Sünneti'ni unutan ya da hesaba katmayan felâket dellâllarý ve onlara tabi olanlar, müstevlî taðutlarýn gücüne teslim olmuþ, onlarýn hükümlerine itaat ederek düzenlerini benimsemiþ, böylece iþgal güçleriyle mücadeleden el çekmiþlerdir… Ýslâm topraklarýný iþgal eden küfür ve þirk düzenlerine teslim olanlar, bu düzenlerin egemenliðinde nasýl rahat yaþayabileceklerinin hesabýný yapar olmuþlardýr… Bu anlayýþ, onlarý dünyevîleþtirmiþ, cüzdaný, imana tercihlerini gündeme getirmiþtir… Bu egemen taðutlara itaat ve onlarýn hükümleriyle hayatý düzenleme anlayýþý, kendilerini Müslüman kabul eden kitleleri etkisi altýna almýþ, onlarýn taðuta teslimiyeti kendilerini Ýslâm'ýn izzetinden mahrum etmiþtir… Onlara göre bu düzen böyle gider… Düzenin deðiþmesi söz konusu deðildir… Ýslâm'ýn yeniden hayata hâkim olmasý çok uzak bit ihtimaldir, bu kiþilerin nazarýnda… Bundan dolayý egemen taðutlarla barýþýk yaþamalý ve düzenlerine ortak olunmalýdýr… Zilleti, izzete tercih eden, yenilmiþliði kabullenen ve maðlubiyetin kaderleri olduðu hükmüne varanlar, bunun sebebini araþtýrmak bile istemiyorlar… Çünkü onlar, rahatlarýný bozmak istemiyorlar… Çünkü onlar rahatlarýný bozmak istemiyor ve taðutî düzende küfür ve þirk ile hükmetme makamýný elde etme fýrsatýný kaçýrmayý asla arzu etmiyorlar… Yegâne önderimiz Rasulullah (s.a.s), Rabbi Allah'ýn kendisine bildirmesiyle, bu zilletin sebebini ve nasýl kurtulacaðýnýn yollarýný beyan buyurmuþtur… Abdullah ibn Ömer (r.anhuma)'dan Rasulullah (s.a.s) þöyle buyurur: "iyne yoluyla alýþ-veriþ yaptýðýnýz öküzlerin kuyruðuna yapýþtýrdýðýnýz, tarýmý seçtiðiniz ve cihadý terk ettiðiniz zaman, Allah size öyle bir zillet musallat eder ki, dininize dönünceye kadar onu üzerinizden atamazsýnýz." (14) Ýçine düþülen bu zillet, dünyevileþmenin ve cüzdaný, imana tercih etmenin sonucudur… Allah yolunda cehd ve gayreti bir tarafa býrakýp zilleti, izzete tercih edenler, üzerlerine ölü topraðý serpilmiþe döner, düþmanlarý galib gelir, kendileri de esarete mahkûm olurlar… Bu durumda sayýsal çoðunluklarý bir iþe yaramaz… Sel sularýný üstündeki çer çöpe dönerler… Düþmanlarý, onlardan korkmaz ve aç insanlarýn sofraya saldýrdýðý gibi onlara hücûm ederler… Onlarýn kalplerine, dünyayý sevmek ve ölümü sevmemek demek olan 'Vehn' atýlýr… (15) Hep beraber Allah'ýn ipine sýmsýký sarýlmadýkça ve yegâne hayat nizamý Ýslâm'a ihlâs ile dönmedikçe bu zilletten kurtulamazlar… Bu, deðiþmez sünnetullah'dýr!.. "Gerçek þu ki, bir toplum kendi özünde olaný deðiþtirmedikçe, Allah da hâllerini deðiþtirip bozmaz." (16) hakikatini beyan eden Rabbimiz Allah þöyle buyurur: "Bunun sebebi þudur: Bir kavim nefislerinde olaný deðiþtirmedikçe Allah, onlara ihsân ettiði nimeti deðiþtirici deðildir. Ve þübhesiz Allah, her þeyi iþitendir, bilendir" (17) Ýþ de balçýkla sývanmayan güneþ gibi apaçýk olan hakikat!.. Allah'ýn deðiþmeyen sünneti!.. Herhangi bir kavim, yani insan topluluðu, kendilerini uyarýcý, korkutucu ve müjdeleyici bir Rasul ya da Nebî, Allah tarafýndan getirdiði kesin bilgi olan vahy ile haberdar ettikten sonra deðiþmedikçe, Allah onlarý deðiþtirmez!.. eðer þirk ve küfür, fýsk ve fücûr, dalâled ve gaflet, zulüm ve kötülük içinde iseler, bu hâllerini, Allah'dan hidayet dileyerek Tevhid ve Ýman, Ýyilik ve hayýr, Salih amel ve güzel ahlâk ile deðiþtirmedikçe, Allah onlarýn hâllerini deðiþtirmez!.. bunun aksi olan hâller de ayný ilkeye tabidir…Tevhid ve iman, iyilik ve hayýr, Salih amel ve güzel ahlâk üzere olan bir Ýslâm Toplumu, Rableri Allah'ýn kendilerine verdiði bu en güzel nimeti zýddlarýyla deðiþtirmedikçe, Allah, onlara verdiði nimeti deðiþtirmez!.. Ümmet, her bölgede toptan bir imtihandan geçmektedir… Bu imtihan, baþarýlý ve hayýr üzere ne zaman sonuçlanacaðýný ancak Rabbimiz Allah bilir… Ümmetin, Muvahhid, Mücahid, Mü'min, Müslüman ferdlerine düþen, yegâne önderleri Rasulullah (s.a.s)'i her yönüyle örnek edinerek üzerlerine düþen kulluk vazifelerini emrolunduklarý gibi yapmaktýr… Ýmtihan sýrasýnda sýzlanmamak ve sabredip direnmek gerek… Abdullah b. Mes'ud (r.a) anlatýyor: Þimdi ben, Rasulullah'ýn yüzüne bakar gibiyim: O, Peygamberlerden bir peygamberi hikâye ediyordu ki kavmi, onu dövmüþ de kan içinde býrakmýþlar. Fakat O, yüzünden hem kaný siliyor hem de: "Allah'ým, Kavmimi maðfiret eyle! Çünkü onlar bilmiyorlar! Diyordu." (18) Sa'd b. Ebi Vakkas (r.a) þöyle demiþtir: - Ya Rasulallah, hangi insanlarýn baþýna gelen belâ daha þiddetli olur? dedim O (s.a.s) " Peygamberler, sonra sýrayla (Allah katýnda) rütbece en üstün olanlar. Kul, dindarlýlýðýnýn (kuvvetliliði ve zayýflýðý) durumuna göre belâya uðrar. Eðer dininde kuvvetliyse, belâsý þiddetli olur ve þayet dindarlýðýnda gevþeklik-zayýflýk olursa, dindarlýðý derecesine göre belâya uðrar. Belâ, Kuldan ayrýlmaz (peþini býrakmaz). Nihayet Kul, (uðradýðý belâlarla günahlarýndan arýnýp) üzerinde hiç günah kalmayarak yeryüzünde dolaþýnca, belâ onun peþini býrakýr" buyurdu. (19) Aziz Ýslâm Milleti, topraklarýný iþgal edip kendisini esarete mahkûm eden egemen zalim taðutlara karþý her bölgede mücadele ve mücahede ye devam etmektedir… Duruma göre bazý bölgelerde sýcak savaþ devam etmektedir… Her Mücahid mü'min Müslüman, bu mücadele ve mücahede hareketlerine iþtirak etmekte felâket dellâllarý haline gelip egemen taðutî düzenlerde uzlaþanlardan ayrýlmaktadýr… Bu tevhidî tavýrlarýyla bütün dünyaya, Ýslâm'ýn dipdiri ve Muvahhid mü'minlerin ayakta olduklarýný ilân etmektedirler… Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ'ya katýksýz iman etmiþ, O'na kesin tevekkül eylemiþ, O'nu veli edinmiþ, O'ndan baþka hiçbir Rab, Melik ve Ýlâh edinmemiþ olan Mü'min Müslümanlar, Allah'ýn izni ve yardýmýyla hareket ederek, O'ndan umitvar olarak gevþememiþ, üzülmemiþ, iman ettikleri için en üstün olduklarýna þübhesiz inanmýþlardýr… Rabbimiz Allah þöyle buyurur: "Allah, Ýman edenlerin velîsi (dostu ve destekleyicisi)dir. Onlarý, Karanlýklardan Nûra çýkarýr." (20) " Bu (Kur'ân), insanlar için bir beyan muttakiler içinde bir hidayet ve öðüttür. Gevþemeyin, üzülmeyin, eðer (gerçekten) iman etmiþseniz, en üstün olan sizlersiniz." (21) "Allah'ýn rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü Kâfirler topluluðundan baþkasý, Allah'ýn rahmetinden umut kesmez." (22) "Bizim uðrumuzda cihad edenlere, þübhesiz yollarýmýzý gösteririz. Gerçekten Allah, Ýhsân edenlerle beraberdir." (23) "Mü'minlere yardým etmek ise, Bizim üzerimizde bir haktýr." (24) Rabbimiz Allah Teâlâ, böyle buyuruyor ve mü'min Müslüman kullarýna böyle va'dda bulunuyor… Hiç þüphe yok Rabbimiz Allah, va' dýnda mutlak sadýktýr ve va'dýný yerine getirir… Kul, üzerine düþen Kulluk görevlerini yerine getirince, Allah, va'd ettiðini ona bahþeder!.. Abdullah ibn Mes'ud (r.a.)'ýn rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) þöyle buyurur: "Kim ki sabahleyin kalkarken, düþüncesi Allah dan baþka bir þey olursa onun, Allah'ýn hoþnudluk ve yakýnlýðýndan nasibi yoktur. Kim ki sabahleyin kalkarken, Müslümanlarýn sýkýntýlarýný kalbinde hissetmezse, Onlardan deðildir." (25) Ümmetin her mü'min Müslüman ferdi, bu inançla, bu duyguyla, bu þuur ve bu tavýrla hareket ettiði takdirde, taðutlarýn zulüm ve sömürüsünden kurtulurlar… Gayesi Allah, Önderi Rasulullah (s.a.s.), düstûru Kur' ân, Hayat nizamý Ýslâm, yolu cihad ve en büyük arzusu Allah yolunda þehid olmak olan her Muvahhid mü'min ferd, kendinsin muttakilere imam olarak yetiþtirmeli ve Allah yolunda cihada kuþanmalýdýr… Rabbi Allah'ýn öðrettiði ve Önderi Rasulullah (s.a.s.)'den öðrendiði þekilde kalbî duâyý yaparken, kendisini fiilî olarak hazýrlamalýdýr… Rabbimiz Allah þöyle buyurur: "Onlar: 'Rabbimiz, bize eþlerimizden ve soyumuzdan, gözün aydýnlýðý olacak (çocuklar) armaðan et ve bizi takva sahiblerine (muttakîlere) Önder (imam) kýl' diyenlerdir." (26) Enes b.Malik (r.a.) anlatýr: Rasulullah (s.a.s.), þöyle duâ ederdi: "Allah'ým, ben tasadan, mahzunluktan, acizlikten, tenbellikden, cimrilikten, korkaklýktan, borç baskýsýndan ve aðýrlýðýndan, kudret sahibi (zalim) insanlarýn tasallut ve galebesin (egemenliðin)den sana sýðýnýrým!" (27) Kadýn olsun, Erkek olsun her Muvahhid mü'min çok iyi bilmeli ve katýksýz inanmalýdýr ki, ancak Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ'nýn yardýmý ile baþarýya ulaþýr, zafer elde eder ve imtihaný hayýr bir þekilde bitirebilir… Allah'ýn yardýmý olmaz ise, asla herhangi zafer veya kurtuluþ gündeme gelici deðildir… Bundan dolayý mü'min Müslümanlar yalnýz ve yalnýz Allah'a tevekkül etmeli ve her türlü ihtiyacýný Rabbi Allah'a arz edip yardýmý yalnýzca O'ndan dilemelidir… Þöyle buyurur Rabbimiz Allah: "Eðer Allah size yardým ederse, artýk sizi yenilgiye uðratacak yoktur ve eðer sizi yapayalnýz ve yardýmsýz býrakacak olursa, Ondan sonra size yardým edecek kimdir? Öyleyse mü'minler, yalnýzca Allah'a tevekkül etsinler" (28) Müstevlî zalim ve sömürücü egemen taðutlardan iþgal ettikleri topraklarýný geri almak için, Ýslâm'ýn yeniden hayata hâkim olmasýný saðlamak gayesiyle mücadele ve mücahede eden aziz Ýslâm milleti, imtihanýn zorluklarýný, sabýr ve namaz ile Rableri Allah' dan yardým dileyerek, O'na tevekkül ederek aþacak, yeniden egemenliði elde ederek, Allah'ýn indirdikleriyle hükmedecektir… Allah'ýn hükümleriyle hükmedenler, Ýyiliði emreder, kölükten alýkorlar… Böylece zulmün, sömürünün, þirkin, küfrün, fýskýn ve fücûrun her türlüsünü yok edecek ve yeryüzüne iman, Salih amel, güzel ahlâk ve adâlet hâkim olacaktýr… Abdullah ibn Abbas (r.s.)'ýn rivayetiyle Rasulullah (s.a.s) þöyle buyurur: " Þunu unutma, sýkýntýlara sabretmede büyük hayýrlar vardýr. Zafer, sabýrla (kazanýlýr). Kurtuluþ, (bazan) sýkýntý ile elde edilir. Her zorlukla birlikte bir Kolaylýk vardýr!" (29) Âziz Ýslâm Milleti'nin oluþturduðu ''merhamet olunmuþ ümmet'' yeniden diriliþin eþiðinde ve aþýrýlýk uyutulmuþluðundan uyanmaktadýr… öyle bir uyanýþ ki, ondan sonra uyku yoktur!... Öyle bir diriliþ ki, kýyamý zafer ve Allah'ýn hükmüyle hükmetme egemenliðidir… Allah'ýn izni ve yardýmýyla imtihaný baþarýyla bitirecek olan ümmet bu diriliþiyle taðutlarýn ve taðutî düzenlerin zulüm, iþkence, sömürü ve her türlü kötülükten oluþan egemenliðine son verecek, insanlýk âlemi, Ýslâm'ýn adâletiyle huzur ve barýþa erecektir!... Kaynaklar 1) Âl-i Ýmran, 3/140 - 141. 2) Bkz. Fetih, 48/23. Fatýr, 35/43. Ýsra, 17/77. Ahzab, 33/62. 3) Bkz. Zariyat, 51/56. 4) Bkz. Bakara, 2/155 - 157. 5) Ýmam Kurtubî el-Câmiu’li- Ahkâmi'l-Kur'ân, Çev. M. Beþir Eryarsoy, Ýst. 1997, C. 4 Sh. 394. 6) Ebu Cafer Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Taberî Tefsiri, Çev. Hasan Karakaya-Kerim Aytekin, Ýst. C. 2 Sh. 372. 7) Fahruddin er-Râzî, Tefsîr-i Kebîr - Mefatihu'l Gayb, Çev. Prof. Dr. Suat Yýldýrým, Vdð. Ank. 1990, C. 7 Sh. 83-84. 8) Bkz. Âl-i Ýmrân, 3/110. 9) Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Birri ve's-sýlâ, B. 41, Hds. 139. Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l Edeb, B. 77, Hds. 4983. Ýmam Malik, Muvatta, Kitabu'l-Kelâm, Hds.2. Ýmam Buhâri, Edebü'l-Müfred, B. 324, Hds. 759 Ayrýca Bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 2, Sh. 272, 465, 517. 10) Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-Ýman, B. 11, Hds.12. Kitabu Bed'il-Halk, B.15, Hds.106 Kitabu'l-Menakýb, B.25, Hds.105 Kitabu'l-Rikak, B. 34, Hds. 82. Kitabu'l-Fiten, B. 14, Hds. 38. Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l-Fiten, B. 4, Hds. 4267. Sünen-i Neseî, Kitabu'l-Ýman, B. 30, Hds. 5003. Sünen-i Ýbn Mace, Kitabu'l-Fiten, B. 13, Hds. 3980 Ýmam Malik, Muvattâ, Kîtabu'l-Ýsti'zân, Hds.16. Ayrýca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 3, Sh. 6, 30, 43. 11) Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Ter. Necati Yeniel-Hüsyin Kayapýnar, Ýst. 2000, C. 14, Sh, 379. 12) Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-Fiten, B. 6, Hds. 7 Sünen-i Tirmizî, Kitabu'l-Fiten, B. 30, Hds. 2302. 13) Ankebut, 29/1-3. 14) Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l-Ýcare, B. 54, Hds. 3462. Ayrýca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 2, Sh. 42, 84. 15) Bkz. Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l-Melâhim, B. 5, Hds. 4297 Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 2, Sh. 259. C. 5, Sh. 278 16) Ra'd, 13/11. 17) Enfal, 8/53. 18) Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-Enbiya, B. 56, Hds. 144 Kitabu Ýstitabeti'l-Mürtedin, B. 4, Hds. 11. Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Cihad ve's-Siyer, B. 37, Hds. 105. Sünen-i Ýbn Mace, Kitabu'l-Fiten, B. 23, Hds. 4025. Ýmam Buhârî, Edebü'l-Müfred, B. 322, Hds. 757. Ayrýca Bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 1, Sh. 380, 432, 441. 19) Sünen-i Ýbn Mace, Kitbu'l-Fiten, B. 23, Hds. 4023 Sünen-i Tîrmîzî, Kitabu'l-Fiten, B. 43, Hds. 2509 Ýmam Tîrmîzî (r.h.a.) Þöyle der: -Bu Hadis, Hasen-Sahih'dir 20) Bakara, 2/257 21) Âl-i Ýmrân, 3/138-139 22) Yusuf, 12/87. 23) Ankebut, 29/69. 24) Rum, 30/47. 25) Ýmam Suyutî, Câmiu's-Saðir Muhtasarý Tercüme ve Þehri, Çev. Ýsmail Mutlu, Vdð. Ýst. 1996, C. 3, Sh. 331, Hds. 3570 (8453). Hâkim'in Müstedrek'inden. Ayrýca Bkz. Sünen-i Ýbn Mace, Mukaddime, B. 23, Hds. 287. Taberânî, Mu'cemu's-Saðir Tercüme ve Þerhi, Çev. Ýsmail Mutlu, Ýst. 1997, C. 2, Sh. 323, Hds. 625 26) Furkan, 25/74 27) Sahih-i Buhârî, Kitabu'd-Daavat, B. 35, Hds. 58. Sünen-i Neseî, Kitabu'l-Ýstiâze, B. 7, Hds. 5415, 5418. 28) ''Ey Ýman edenler, sabýrla ve namazla yardým dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir.'' Bakara, 2/153. 29) Ýmam Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, Çev. Rýfat Oral, Konya, 2003, C. 1, Sh. 200-201, Hds. 12/163. Kuzâî, Þihâbü'l-Ahbâr Tercümesi, Çev. Prof. Dr. Ali Yardým, Ýst. 1999, Sh. 152, Hds. 492. Ebu Nuaym el-Isfahânî, Sahabe'den Günümüze Allah Dostlarý Hilyetü'l-Evliya, Çev. Said Aykut, Vdð. Ýst. 1995, C. 1, Sh. 447.
|