Müslüman olmak demek; Kur'an-ý Kerim’in içerdiði ebedi amaçlarý, anlamlarý, bilgelikleri, deðerleri sonsuza kadar temsil etmek,- sonsuza kadar Kur'an ufkunun anlamlarýna içtenlikle baðlý kalmak demektir. Ýlahi iradeyi, ilahi emaneti, ilahi sorumluluklarý, ilahi modeli yeryüzünde temsil etmek ve gerçek kýlmak üzere, mücadele-uðraþ alanýna çýktýðýmýzda, Ýslami alana girmiþ oluruz. Ýslami alana girmekle, kendimizi, toplumumuzu, toplumlarýmýzý, çevremizi ve hayatýmýzý deðiþtirme sorumluluðunu yüklenmiþ oluruz. Hayatýmýz boyunca varoluþumuzun hiç deðiþmeyen merkezi boyutu, Allah’a (c.c.) ait olmakla þekillenir, Allah'a ibadetle / hizmetle anlam kazanýr.
Kendimizi, toplumumuzu Kur'an-ý Kerim ilkeleri ve ahlaký doðrultusunda deðiþtirmediðimiz, deðiþtirmeyi düþünmediðimiz takdirde Ýslami bir gelecekten söz edemeyiz.
Hayatýn / tarihin içerisinde Kur'an-ý Kerimi temsil etmek, zamana / mekâna müdahale edebilecek bir sorumluluk bilincine / iradesine sahip olmakla mümkün olabilir. Sözünü ettiðimiz sorumluluk bilinci ve iradesi, düþünsel yoðunluklar ve nitelikler yönünde gerçekleþtireceðimiz çabalarla saðlanabilir, sayýsal planda çoðalarak deðil.
Kur'an-ý Kerimin öngördüðü Ýslami sistem, insani etkinlik alanlarýnýn tümünü kuþatan tutarlý / bütünlüklü bir sistemdir. Bu sistem, yalnýzca manevi kurallardan ibaret deðil, ayný zamanda dünyevi / maddi / siyasal / ekonomik kurallar da içeriyor. Kur'an-ý Kerim’in ezeli-ebedi içeriðine, buyruklarýna, yasalarýna inanmak, bu doðrultuda eylemde bulunmayý, bu doðrultuda tercihler yapmayý, bu doðrultuda yaþamayý zorunlu kýlar. Eylemde bulunmayan, deðer tercihleri yapamayan iman'ýn mahiyeti tartýþma konusudur. Ýslami bir tercihte bulunmak, hayatýn bütün boyutlarýyla ilgili bir dünya görüþünü ve hayat tarzýný seçmek anlamýna gelir. Bu dünya görüþü ve hayat tarzý, hayata / tarihe / dünyaya / insanlýða Kur'an-ý Kerim’in ufkundan bakmayý ve bu ufuk yönünde deðiþimi emreder. Kur'an-ý Kerim; Ýslam’ýn özünü, temelini, esasýný anlatýr. Yöntem-metod konusunda aziz Peygamberimiz Efendimizin açýklamalarýna ve uygulamalarýna baþvururuz.
Kur’aný Kerim, hayatýn bütün boyutlarýný biçimlendirmek, yönetmek üzere hükümler getirmiþtir.
Ýzzet ve onur kaynaðý olan Kur'an-ý Kerimi edebi güzellik ve üstün belagat kaynaðý olan Kur'aný Kerim; tarihe girdiði andan itibaren emsalsiz ve mucizevî etkisiyle / içeriðiyle / mesajýyla önce cahiliye insanýný, cahiliye toplumunu, cahiliye kültür ve ahlakýný deðiþtirmiþ; yerel bir toplumdan, evrensel bir toplum, evrensel bir kültür ve medeniyet oluþturmuþtur. Ýslami mesaj / dil bir ýrka / sýnýfa / renge / zümreye deðil, bütün bir insanlýða hitabý esas almýþtýr. Evrensel toplumun ifadesi olan Ýslam, farklý dinlere / topluluklara, hukuki, adli ve kültürel özerklikler tanýmýþtýr. Müslüman yöneticilerin seçiminde hiç bir þekilde ýrk faktörünün bir yeri olmamýþtýr.
Geçmiþte hayatý / tarihi yüzyýllarca yönetmiþ olan bir medeniyet, Ýslami ilkeleri / ahlaký / amaçlarý hayatýn her alanýna yansýtmayý baþarabildiðimiz takdirde yeniden bir kez daha tarihi ve hayatý yönetebilir. Bunun için Müslümanlarýn öncelikle, insanýn ve toplumun Ýslami sorumluluklarýyla hiç ilgisi bulunmayan tartýþmalara, uðraþlara veda etmesi gerekir. Ýçerisinde yaþadýðýmýz þimdi'de her þeyden önce dönüþtürücü bir bilince uyanmamýz gerekir. Kapitalist hayat tarzýnýn, neoliberal düþünce tarzýnýn metalaþtýrdýðý, ruhsuzlaþtýrýlmýþ sürülere dönüþtürüldüðü toplumlarda, insan ve toplum davranýþlarýný Ýslama göre þekillendirmek her geçen gün daha da zorlaþýyor. Þimdi’yi þekillendirirken bugünün dünyasýna iliþkin tarihsel baðlamý dikkate almak zorunlu hale gelmiþtir.
Geçmiþi saðlýklý bir biçimde deðerlendirebilmek için eleþtirel bir tarih yaklaþýmýna ihtiyacýmýz vardýr. Tarihe bir arkeoloji nesnesi gibi bakamayýz. Ýslam’ýn, tarihi þekillendirdiði döneme iliþkin baþarýlarla, baþarý öyküleriyle büyülenerek, sürekli bu öyküleri tekrar ederek yaþamak, bizleri bugünün çok aðýr gerçekleriyle yüzleþmekten uzaklaþtýrýyor, olaylarýn, geliþmelerin pasif seyircileri haline getiriyor. Olaylarý bütün boyutlarýyla deðerlendiremiyoruz.
Hayatýn bütün boyutlarýný kuþatan, þekillendiren, þekillendirmesi gereken aziz Ýslam'ýn, þimdinin dünyasýnda yalnýzca batýni / manevi bir boyut halinde yaþandýðýný, yaþatýldýðýný, Ýslam'ýn bir geleneðe dönüþtürüldüðünü, ancak bir gelenek þeklinde temsil edilebildiðini unutuyoruz. Geçmiþte olduðu gibi, bugün de, Kur'an-ý Kerim’in teorik baðlamda, kuramsal baðlamda nasýl anlaþýlmasý gerektiði konusunda yoðun çalýþmalar yapýlýyor, ancak; Kur'an-ý Kerimin tarihsel / siyasal /ekonomik gerçekliklere nasýl yansýtýlabileceði, bu gerçeklikleri nasýl dönüþtürebileceði üzerinde durulmuyor. Yine geçmiþte kimi dönemlerde yapýldýðý üzere, bugün, Müslümanlarýn bireysel hayatlarýnda karþýlaþabilecekleri kimi sorunlarla ilgili ayrýntýlý çözümlemeler yapýlýyor, ancak, düþünsel / kültürel / bilimsel / toplumsal / siyasal sorunlarla ilgili çözümlemeler yapýlamýyor. Kamusal / toplumsal inþa, biçimlendirme / düzenleme yerine, bireylerin manevi hayatlarýyla, ihtiyaçlarýyla ilgilenen bir zihniyet gündemde tutuluyor. Cemaat hareketleri, cemaat çýkarlarýný esas aldýklarý için, kitlelerin algýlarýna hitap etmek gibi bir kolaycýlýðý seçiyor. Ýslami partiler, cemaatler sistemle, Batý dünyasýyla, emperyal güçlerle iliþkilerinde hiç bir þekilde ilkesel davranma cesareti gösteremiyor, faydacý iliþki biçimleri üzerinde yoðunlaþýyor.
Bizler, Müslümanlar olarak, bütün dünyada Ýslami varoluþumuzu, hassasiyetlerimizi dikkate alma ihtiyacý duymayan seküler bir irade tarafýndan aþaðýlanarak kontrol altýnda tutuluyoruz. Her yerde Ýslam, devlet ideolojileri tarafýndan tanýmlanýyor. Emperyal / küresel dünya, Müslümanlarý sorun olarak görüyor. Tanýnmýþ Ýtalyan Oryantalist Francesko Gabrýeli; Müslümanlarý, bir böcek bilimcinin, böcekleri incelediði gibi incelediðini söylüyordu. Bu Oryantalist bayaðýlýk bugün de sürüyor.
Bir yanda Ortadoðu ülkelerinde “devrimler” ve “baharlar” dan söz ediliyor, ancak bir diðer yandan Filistin ve Filistinliler tarihlerinin en yalnýz dönemini yaþýyor. Milyonlarca Afganistanlý, Irak’lý, Suriy’'li, Filistin’li mülteci dayanýlmaz koþullar içerisinde hayatta kalma mücadelesi verirken, bizler, biz Müslümanlar ülkelerimizi keyfi bir biçimde iþgal ve istila eden, kardeþlerimizi katliama ve iþkenceye tabi tutan, Ýslam’ýn aziz þehirlerini viraneye dönüþtüren emperyalistlere karþý tepkilerimizde dikkatli ve ölçülü olmamýz konusunda uyarýlýyoruz.
Hiç bir alanda kendimizi gereði gibi savunamýyoruz. Çünkü zihinsel sömürge durumundan özgürleþemiyoruz.
Yeni bir evrensel yürüyüþ ve inþa için, tevhidi bilinci, hilafet bilincini ve sorumluluk bilincini zihinsel bir baðýmsýzlýk ve üretkenlik içerisinde harekete geçirebilmeliyiz. Bu tür bir baðýmsýzlýk ve üretkenlik içerisinde olmadýðýmýz için, yeryüzünde, hayatýn ve tarihin içerisinde Allah'ýn (c.c.) vekili gibi hareket edemiyoruz. Kitleler, cemaatler aracýlýðýyla duygusal / romantik bir dil / söylemle yönlendiriliyor. Kur'an-ý Kerimi asli bütünlüðü içerisinde vakur / onurlu bir duruþla temsil ve ifadeye cesaret edemiyor. Öykünmeci yaklaþýmlarla malûl bulunduðumuz için hep deðiþime maruz kalýyor, kendimizi, toplumlarýmýzý deðiþtirme yeteneði kazanamýyoruz.
Yüzeysel, biçimsel, ruhsuz bilgiler ve tekrarlar sebebiyle, varoluþlarýmýz bunalým içerisinde. Zihin ve düþünce dünyamýzýn ufku kapalý. Bizleri, ibadetlerimizin biçimsel boyutlarýyla ilgili düzenlemeler yapan bir fýkýh geleneði baskýlýyor. Geleneksel kýsýtlamalarýn ve duygusallýklarýn baskýlarýndan baðýmsýzlaþamýyoruz.
Kur'an-ý Kerim’in biz Müslümanlara bahþettiði ezeli ve ebedi ufku maalesef kaybettik; ilkel, yerel, etnik, ýrkçý, mezhepçi ufuklara kapandýk. Kitlesel duygularý kýþkýrtan, kitlesel bir popülizm, kitlesel bir ufuksuzluk içerisindeyiz. Tevhidi kimliðimiz, Ümmet'e özgü kimliðimiz hep tehdit altýnda. Þu ya da bu mezhebe dayalý kimlik yaklaþýmlarý ne yazýk ki gündemimizde yer alabiliyor.
Aklýmýz bir özne aklý olmaktan çýktýðý için, propoda yoluyla yönetilebilir hale gelmiþtir. Eleþtirel imkânlara yaklaþýmlara sahip olmadýðýmýz için paranoyak yanýlsamalardan bir türlü kurtulamýyoruz. Toplumsal, siyasal dünyanýn dýþýnda kalan bir din anlayýþý ile içerisinde yaþadýðýmýz tarihin zorunlu kýldýðý sorumluluklarý yüklenemiyoruz.
Ezeli ve ebedi ilkeler, bilgelikler, bütünlükler sistemi olan aziz Ýslam, kendine özgülüðünü maalesef yitiriyor. Ýnanç dünyamýz, dünya görüþümüz, hayat tarzýmýz, maruz býrakýldýðýmýz zihinsel parçalanmalar nedeniyle bir bütünlüðü yansýtmýyor. Düþünce dünyamýz ve hayat tarzýmýz arasýndaki çeliþkiler, tutarsýzlýklar büyüyor. Kur'ani / Ýslami model geçmiþte etkin, baðýmsýz, üretken, belirleyici, dinamik bir yapýya, bütünlüðe sahipken; bugün ne yazýk ki, edilgen, baðýmlý, belirlenen, pasif, tüketen zayýf bir bünyeye dönüþmüþtür. Günümüzde öncelikle gerçekleþtirilmesi gereken en önemli çaba; Ýslami özgünlüðün / bütünlüðün / baðýmsýzlýðýn, temel kavramlar doðrultusunda oluþturulacak Ýslami dilin / söylemin, Ýslami baðlamda yakabilecek düþünsel bir dönüþümün yeniden hayata kazandýrýlma çabasýdýr. Kur’ ani temellere, ufka, bilince yabancýlaþan yorumlarla, Kur'an-ý Kerimin öngördüðü bütünden kopmuþ parçalarla, seküler dünya görüþünün vesayeti altýnda yaþayabilen bir Ýslam algýsý ile hiç bir alan da bir Özgürleþme yaþanamaz, hiç bir alanda bir alanda dönüþüm mücadelesi yürütülemez. Bu baðlamda en büyük sorumluluðun bilinçli entelektüellere, ulemaya, akademik kadrolara düþtüðünü hatýrlatmak gerekir. Seküler eðitim kurumlarý çok büyük bir yanýlsama ve sapmadan ibarettir.
Örnek insan ve örnek toplumu, nitelikli düþünceler ve nitelikli bireyler yetiþtirebilecek Ýslami eðitim kurumlarýný gündeme alabilmeliyiz. Halen karþý karþýya bulunduðumuz kimlik ve meþruiyet bunalýmýný aþabilmek için aktif / üretken / sorgulayýcý bir zihin dünyasýna sahip olabilmeliyiz. Yerleþik kategorilerle sýnýrlandýrýldýðýmýzda, kýsýtlandýðýmýzda yeniden düþünme, yeniden üretme ihtiyacý duymayýz.
Yeni bir Kur’ani duruþa, bu duruþa dayalý yeni bir bakýþ açýsýna ihtiyacýmýz var.
Hepimiz, bütün dünyada açýkça bir "þüpheli" muamele sine tabi tutuluyoruz.
Ahlaki bir þizofreni ile karþý karþýyayýz.
Kuþatýlmýþlýk durumunu direnerek aþabiliriz.
Kliþe suçlamalara itibar etmemeliyiz.