Âlemlerin Rabbi Allah tarafından sevilen Rabb ve İlâh olarak yalnızca Allah’a iman edip Allah’ı seven muvahhid mü’minler, bu imanlarının gereği olan salih amelleri işleyerek, Rabbleri Allah katında sevgilerini kuvvetlendirir, derecelerini yükseltir, kıymetlerine kıymet katarlar… Salih amel, Allah’a itaat ederek ve Rasulullah (s.a.s.)’in sünneti üzerine yaşamaktır. Bu şekilde yaşayanlar, Allah’ın muhabbetini kazanırlar… Mü’min müslüman kul, üzerine düşen kulluk görevini sünnet ölçüsünce yerine getirince, Allah’ın rızasını elde eder… Allah Teâlâ, razı olduğu kulunu sever, salih kullarıyla beraber cennetine koyar…1
Kadın olsun, erkek olsun muvahhid mü’min kul, Rabbi Allah’a asla şirk koşmadan yaptığı sünnet üzere ibadetlerinde, elbette imkânları nisbetinde gayret etmelidir. Allah Teâlâ, kendisine ne imkân vermiş ise o oranda amel etmelidir… Çünkü Allah, kulunun gücünü aşan hiçbir şeyi teklif etmez… Kullarını, imkânları ölçüsünce mükellef kılmış, onlara kolaylık dilemiş, zorluk dilememiştir…
Yegâne Rabbimiz Allah'ın, hangi kullunu ve hangi amelleri sever olduğunu, önderimiz ve hayat örneğimiz Rasulullah (s.a.s.)’in beyanlarıyla gündeme getirelim!..
1. Nasûh tevbe ile tevbe edenler
Allah Teâlâ, gerçek bir tevbenin şartlarına riâyet ederek, tevbe eden kullarını sever. Allah’ın haram kıldığı, yasakladığı ve razı olmadığı şeyleri yapanlar elbette Allah’a karşı isyankâr olmuş, böylece günahkârlardan birileri hâline gelmişlerdir… Günah kirleriyle kirlenenler, nasûh tevbe suyu ile yıkanmalı ve günahlardan tertemiz olmalıdır…
Şa’bî (rh.a.):
— Günahtan tevbe eden, günahsız gibidir, dedi ve şu ayeti okudu:
“Şüphesiz Allah, tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever.” (Bakara 2/222)
Tevbe; günahlardan, hatâlardan, kusurlardan ve yanlışlıklardan temizlenmek, Allah’a tam itaat etmeye dönmektir… Bu dönüş, Allah’ın sevdiği bir hâldir… Günahlardan tevbe edip geri dönmek ve bir daha günahlara dönmemeye kesin karar vermek, Allah’ın rızasını ve muhabbetini kazandıran salih bir ameldir…
Enes b. Malik (r.a.)’ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Allah, genç tevbekârı sever.”3
2. Kendisini ibadete veren müttakî kullar
Âmr b. Sa’d (rh.a.) anlatıyor:
Sa’d b. Ebi Vakkâs, develerinin arasında idi. O, bu hâlde iken oğlu Ömer geldi.
Sa’d, O’nu görünce;
—Şu binekle gelenin şerriden Allah’a sığınırım, dedi.
Ömer, bineğinden indi ve babasına:
—Sen, develerinin ve koyunlarının arasına indin de halkı, mülk (iktidar) hususunda aralarında çekişmeye terk mi ettin? dedi
Bunun üzerine Sa’d, O’nun göğsüne vurarak:
— Sus! Ben, Rasulullah (s.a.s.)’i:
“Şüphesiz ki Allah, müttakî, zengin ve kendini ibadete veren kulu sever” buyururken işittim, dedi.4
Hadisin şerhinde şunlar beyan edilmiştir:
“Bu hadisteki zenginlikten murad, gönül zenginliğidir. Makbul olan zenginlik de budur.
“Lâkin zenginlik gönül zenginliğidir”5 buyrulmuştur.
Kadî Iyâz, buradaki zenginlikten mal kasdedildiğine işaret etmiştir.6
Allah, indirdiği hükümlerle hükmeden emrini yerine getiren, yasakladıklarından kaçınan, katıksız imanı ile salih ameller işleyen müttakî kulunu sever… Böyle bir kul, dünya malınca da zengin olsa ve bu zenginliği Allah yolunda harcasa ne iyi olur… Çünkü o kul, müttakî olduğu için malı, helâl yollardan kazanır ve Allah’ın razı olduğu helâl yollara harcar… Ayrıca bu muttakî kul, kendi işinde-gücünde olup diğer insanlara asla zararı dokunmadan Allah’ın emrettiği ve Rasulullah (s.a.s.)’in gösterdiği gibi ibadetiyle meşgul olması, Allah’ın muhabbetini kazanmasına vesile olur…
Mal helâl, kul salîh!.. Ne de birbirine yakışır!..
3. Güzel olan ve güzeli seven kullar
Abdullah ibn Mes’ud (r.a.) anlatıyor:
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Kalbinde zerre kadar kibir olan kimse cennete giremez.”
Sahabînin biri:
— İnsan elbise ve ayakkabısının güzel olmasını arzu eder, dedi.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Allah güzeldir, güzeli sever. Kibir ise hakkı kabul etmemek ve insanları küçümsemektir.”7
Eşi ve benzeri olmayan en güzel isim ve en güzel sıfatlar sahibi Allah Teâlâ, iman ehli kulunun hem içi, hem de dışının güzel olmasını sever… Mü’min şahsiyet, hem içi, hem de dışı güzel ve temiz olan kişidir… Olduğu gibi görünür ve göründüğü gibi olur… Mü’min müslüman kul, içini iman, tevhid, ihlâs nûruyla tertemiz edip güzelleştirdiği gibi, dışını da Allah’ın kendisine bağışlamış olduğu, nimetlerle süsler, temiz edip güzelleştirir… İsraf etmeden, kibir ve gurura kapılmadan, müslümana yakışan bir vakar ile giyinir… Allah’ın kendisine verdiği iman ve hidayet nimeti onun içini süslediği gibi maddi nimetler de dışını süsler ve o kul, Allah’a aid olduğunu her hâliyle beyan eder…
Amr b. Şuayb babasından, o da dedesinden rivayet ettiğine göre Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Şüphesiz ki Allah verdiği nimetinin eserini kulunun üzerinde görmeyi sever.”8
Ebu’l Ahvas’ın babası Mâlik b. Nadle anlatıyor:
Eski bir elbise ile Rasulullah (s.a.s.)’in yanına varmıştım.
Bana;
“Senin malın-mülkün var mı?” diye sordu.
— Evet, cevabını verdim.
“Hangi (cins) maldır?” diye sordu.
— Allah, bana deve, koyun, at ve köle verdi, diye cevab verdim.
“Allah, sana bir mal verdiği zaman, Allah’ın nimetinin ve ikramının iz(ler)i senin üzerinde görülsün” buyurdu.9
İnsanın sahib olduğu nimetlerin gerçek sahibi Allah’dır… Allah, insan kullarına faydanlanmaları ve hayatlarını devam ettirmeleri için nimetlerinden bağışlar. Durumlarına, hâllerine göre kendilerine nimetler verir… Kullar, Rabblerinin kendilerine bağışlamış olduğu bu nimetlere şükretmeleri gerekir ve nimetlerin inkâr edilmemesi, gerek üzerlerinde, gerek evlerinde, gerekse sofralarında görünmesi lazımdır… Elbette israf etmeden zenginin zengin görünmesi, fakirin fakir görünmesi tabiî bir hâldır… Allah, kendilerine imkân vermiş ise ona göre davranmalıdırlar…
Allah’ın sevdiği güzellikte olan mü’min kullar, güzel olmayı sever ve güzelliklerle ziynetlenirler… Allah güzeldir, güzel olanı sever, dolayısıyla içi ve dışı güzel olan mü’min kulları sevmiş olur… Allah’ın sevdiği bir kul olabilmek için bu temizliğe ve güzelliğe dikkat edilmelidir!..
4. Kolaylık gösteren güler yüzlüler
Ebu Hüreyre (r.a.) rivayet eder.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Şüphesiz Allah, kolaylık gösteren ve güler yüzlü kimseyi sever.”10
Mü’min müslüman kardeşine karşı güler yüzlü olan ve insanlarla muamelede bulunurken, her hâlinde kolaylık gösteren, işi yokuşa sürmeyen, olunur olanı gündeme getiren Tevhid ehli bir kul… Güler yüzlü oluşu, onun için bir sadaka, kolaylık göstermesi bir hayırdır… Bu sadaka ve bu hayır onu, Allah’ın sevdiği hayırlı kullardan eder… Bu hayırlı kul, Allah tarafından sevildiği ve kıymet kazandığı gibi, insanlar tarafından da sevilir ve toplum nazarında kıymet kazanır…
Ebu Hüreyre (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Allah, bir kulu sevdiği zaman Cibril’e:
—Allah, falanı seviyor, onu sende sev! diye nidâ eder.
Cibril de o kulu sever. Akabinde Cibril, gök ahâlisine:
—Allah, falan kulu seviyor, onu sizde sevin! diye nidâ eder.
Gök ahâlisi de o kimseyi sever. Sonra yerde (ki insanların gönlüne) o kimse lehine kabul ve sevgi konur (da onu tanıyan müslümanlar tarafından sevilir).”11
Rabbimiz Allah şöyle buyurur:
“İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise Rahmân (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır.”12
Bu mü’min salih kullar, yegâne Rabbleri Allah tarafından koruma altına alınır ve hayırlı işlerde çalışması kolaylaştırılır… Böylece dünyada izzet sahibi olurken, ahirette cennetin varislerinden olur…
Katâde b. En-Nûmân (r.a.)’dan,
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Allah, bir kulu sevdiği zaman onu, dünyadan korur. Tıpkı sizden birinizin, hastasını sudan korumaya devam etmesi gibi.”13
Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor:
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Allah, bir kula hayır murad ederse, onu çalıştırır.”
Bunun üzerine:
—Ya Rasulallah, O (kulu)nu nasıl çalıştırır? diye sordu.
Rasulullah:
“Ölümünden önce onu salih amel işlemeye muvaffak kılar” buyurdu.14
5. Hayâ sahibi edebli mü’minler
Ya’lâ (r.a.) anlatıyor:
Rasulullah (s.a.s.), açıkta yıkanan bir adam gördü. Minbere çıktı. Allah’a hamd ve senâ ederk şöyle buyurdu:
“Allah Azze ve Celle Hâlîm’dir, hayâ sahibidir, ayıpları ve kusurları örter. O, hayâyı ve örtünmeyi sever. Sizden birisi yıkanmak istediği zaman kapalı yerde yıkansın (örtünsün).”15
Allah, katıksız iman sahibi, hayâlı ve edebli mü’min müslüman kullarını sever... Mü’minler, hayânın imandan olduğunu bilip inanırlar… Hayat nizamı İslâm’ın temel ahlâkı hayâdır… Hayâ, yani utanma duygusu!...
Ebu Hüreyre (r.a.)’dan,
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“İman, altmıştan fazla şu’bedir. Hayâ da imandan bir şu’bedir.”16
Abdullah İbn. Ömer (r.anhuma) anlatıyor:
Rasulullah (s.a.s.), bir gün Ensar’dan bir kimsenin yanından geçiyordu. Ensarî, kardeşinin hayâdan men’ediyordu.
Rasulullah (s.a.s.):
“Ona ilişme! Çünkü hayâ imandandır” buyurdu.17
Enes (r.a.)’dan,
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Şüphesiz her dinin (mensublarına özgü) bir huyu-karekteri vardır. İslâm (mensublarına özgü) huyu-karakteri de hayâdır.”18
Hayâ sahibi mü’minler, Allah Teâla’nın sevdiği kullardır… Onlar cahiliyye toplumlarında yaşamaya mecbur edilecek olurlarsa, cahiliyyeye aid bütün değersizlikleri ayakları altına alır, onlara asla uymaz, hayâsını korur, hayâsızlıkla mücadele eder, hayâsızlaştırılan toplumun hayâ sahibi olması için gayrette bulunarak çalışırlar…
6. Yumuşak huylu olanlar
Rasulullah (s.a.s.)’in zevcesi Âişe (r.anha) rivayet eder:
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Ya Âişe şüphesiz ki Allah, Refik’dir. Rıfkı (yumuşak huyluluğu) sever. Rıfk karşılığında, şiddet ve başkası için vermediğini verir.”19
Mü’minlerin annesi Âişe (r.anha) anlatıyor:
Yahudîler, Rasulullah (s.a.s.)’e selâm verirlerdi de “es-Sâmu aleyküm/ölüm üzerinize” derlerdi. (Ben) Âişe, onların bu sözlerini fark edip, anladı da:
Aleykumu’s-Sâmu ve’l-lânetu/ölüm ve lanet sizin üzerinize olsun! dedim.
Bunun üzerine Rasulullah:
“Yavaş ol ya Âişe muhakkak ki Allah, her şeyde yumuşak muâmele etmeyi sever” buyurdu.
Âişe:
— Ya Rasulullah, onların söylemekte oldukları sözü işitmedin mi? dedi.
Rasulullah:
“Sen de benim bu sözü onlara reddettiğimi işitmedin mi? Ben, onlara: Ve aleyküm/sizin üzerinize de, şeklinde söylüyorum” buyurdu.20
Şerhde şunlar beyan edilmiştir:
“Bu hadisler, yumuşak davranmanın faziletine ve şiddet göstermenin kötülüğüne delildirler. Yumuşak davranmak her hayrın sebebidir. Bu sayede Allah Teâlâ, kuluna başka bir şeyden dolayı vermediği sevabı verir.
Kadî Iyâz’a göre hadisin mânâsı:
“Yumuşak ve mülayım davranmakla insan, başka suretle eremediği muradına kolaylıkla erer demektir.”21
Ubeydullah b. Muâz babasından rivayetinden.
Babam dedi ki:
— Rasulullah (s.a.s.), Eşecc’e Abdul Kays’ın Eşecc’ine:
“Hakikaten sende Allah’ın sevdiği iki özellik vardır: Hilm (yumşak huyluluk) ve ihtiyatkârlık.”22
Bu hadisin izahında şarihler şöyle diyorlar:
“Hadis-i şerifte, Allah Teâlâ’nın sevdiği belirtilen özelliklerden yumuşak huyluluk diye tercüme ettiğimiz hilm, gazab sıfatının zıddı bir huydur. Hilm, akıl mânâsına da gelmektedir. Hilmin zıddı olan sertlik ve katılık, insanları inciten, korkup nefret etmelerine ve dağılıp gitmelerine yol açan kötü bir huydur. Halîm, yani yumuşak başlı bir insan olan Rasulullah (s.a.s.)’in bu huyunu takdir eden Allah Teâlâ:
“Allah’dan bir rahmet dolayısıyla onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın, onlar çevrenden dağılır giderlerdi.” (Âl-i Îmrân, 3/159) buyurmuştur.
Şüphesiz hilmin de bir ölçüsü vardır. Halîm olacağım diye zulme boyun eğmek doğru değildir. Halk arasında hilm-i himarî (eşek yumuşaklığı) denilen böylesi yumuşaklık kötü kimselerin kötülük yapma arzusunu ve cesaretini kamçılayacağı için son derece yanlıştır. Yeri gelince haksızlığa baş kaldırmak bir fazilettir.
Sertlik göstermek, gereken yerde sert, yumuşak huylu olmak, gereken yerde mülâyim davranmalı, bu huyların her birini yerli yerinde kullanmalıdır.”23
7. Toplumsal muâmelelerde cömert ve hoşgörülü olanlar
İnsanlar, birlikte yaşamak, birbirlerine yardım etmek ve birbirlerinin işlerini görüp, birbirlerini tamamlamakla mükelleftirler… İnsan, toplumsal bir varlıktır… Bunun için Allah’ın, birbirleriyle muâmelede bulunurken, cömert ve hoşgörülü davranan, âdil ve haklara riâyet eden kullarını sevdiğini beyan eder önderimiz Rasulullah (s.a.s.)!... Böyle davranıldığı taktirde toplumda huzur ve barış gündeme gelir… İnsanlar, birbirine güvenir, aralarında saygı ve sevgi oluşur…
Ebu Hüreyre (r.a.)’ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Allah, satışında cömert ve hoşgörülü alışında cömert ve hoşgörülü, ödemesinde cömert ve hoşgörülü kimseleri sever.”24
Cabir b. Abdillah (r.anhuma)’dan Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Satarken, satın alırken, alacağını taleb ve borcunu öderken, cömertlik ve kolaylık gösteren kimseye Allah rahmet eylesin.”25
Emiru’l-mü’minin İman Osman b. Affan (r.a.)’dan,
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Alırken ve satarken, borcunu öderken ve alacağını isterken kolaylık gösterip iyi davranan kimseyi, Allah cennete koyar.”26
Cabir (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Allah, geçmiş ümmetler içerisinde bir adamı bağışlamıştı. Bu adam, satarken cömert ve hoşgörülü, alırkende yine cömert ve hoşgörülü, hakkını isterken yine cömert ve hoşgörülü idi.”27
8. Farz ve nâfile ibadetlere devam edenler:
Ebu Hüreyre (r.a.) rivayet eder.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Allah şöyle buyurdu:
— Her kim Beni tanıyan ve ihlâs ile Bana ibadet eden bir kuluma düşmanlık ederse, Ben de ona savaş açarım.
“Kulum Bana, kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili olan bir şeyle yaklaşamaz. Kulum Bana, nâfile ibadetlerle de yaklaşmaya devam eder. Nihayet Ben, onu severim. Ben kulumu sevince de artık onun işitir kulağı, görür gözü, tutar eli, yürür ayağı olurum. Diliyle de her ne isterse muhakkak onları da kendisine ihsân ederim. Bana sığınmak isteyince de muhakkak kulumu sığındırır, korurum.”28
Ve Rabbimiz Allah, hayat kitabımız Kur’ân-ı Kerim’de buyurur:
“Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, artık salih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın.”29
İnsan, yaratılış gayesi olan şirk koşmadan Allah’a ibadet etmeyi gerçekleştirecek olursa, Allah’ın muhabbetini elde eder… Kendisine farz kılınan ibadetleri hakkıyla yaptığı taktirde, Allah’ın sevgisini kazanır… Farzlarla beraber nâfile ibadetleri işlemekle Allah’a nâmen yaklaşır ve Allah, onu sever… Allah’ın sevgisini ve yakınlığını kazanmış olan mü’min insan, en büyük yardımcı ve desteği bulmuştur… Bundan dolayı dilekleri yerine gelir ve korunmuş olur…
Rabbimiz Allah buyurur:
“İman edenlere yardım etmek ise, Bizim üzerimizde bir haktır.”30
Dipnot
1- Rabbimiz Allah şöyle buyurur:
“Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis,
Rabbine, razı edici ve razı edilmiş olarak dön.
Artık kullarımın arasına gir.
Cennetime gir.” Fecr, 89/27-30.
2- İbn Ebi’d-Dünya Külliyatı içinde-Hadislerde Tövbe, çev. Eyüp Sönmez, İst. 2013, C. 2, Sh. 610, Hbr. 183.
3- İbn Ebi’d-Dünya Külliyatı, C. 2, Sh. 610, Hbr. 184.
4- Sahih-i Müslim, Kitabü’z-Zühd, Hds. 11 (2965).
Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 1, Sh. 168.
5- Sahih-i Buhârî Kitabu’r-Rikâk, B. 15, Hds. 33. Ebu Hüreyre’den.
Sahih-i Müslim, Kitabü’z-Zekat, B. 40, Hds. 120.
6- Ahmed Davudoğlu, Sahih-i Müslim tercüme ve şerhi, İst. 1980, C.11, Sh. 434.
7- Sahih-i Müslim, Kitabü’l- İman, B. 39, Hds.147.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-Birri ve’s-Sılâ, B. 60, Hds. 2067.
Kuzâî, Şihâbü’l-Ahbâr Tercümesi çev. Prof. Dr. Ali Yardım, İst. 1999, Sh. 202, Hds. 676.
8- Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-İsti’zann ve’l Adab, B. 87, Hds. 2972.
9- Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Libas, B. 14, Hds. 4063.
Sünen-i Nesâî, Kitabu’z-Zine, B. 55, Hds. 5188-5189.
10- Kuzâî, A.g.e. Sh. 204, Hds. 685.
Ayrıca bkz. Beyhakî, Şu’abu’l- İman, C. 6, Sh. 254, Hds. 8055-8056.
11- Sahih-i Buhârî Kitabu’l-Bed’i’l-Halk, B. 6, Hds. 19.
Kitabu’t-Tevhid, B. 34, Hds. 111.
Kitabu’l-Edeb, B. 41, Hds. 69.
Sahih-i Müslim, Kitabü’l-Birri ve’s-Sılâ, B. 48, Hds.157.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu Tefsiru’l-Kur’ân, B. 20, Hds. 3370.
İmam Mâlik, Muvatta’, Kitabu’ş-Şa’rr, Hds. 15.
Beyhakî, Kitabü’z-Zühd, çev. Enbiya Yıldırım, İst. 2000, Sh. 225, Hds. 784-785.
12- Meryem, 19/96.
13- Sünen-i Tirmizî, Kitabu’t-Tıbb, B. 1, Hds. 2107.
İmam Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, çev. Rıfat Oral, Konya, 2003, C. 1, Sh. 162, Hds. 83/125.
İmam Hafız el-Munzirî, Hadislerle İslâm-Terğib ve Terhib, çev. A. Muhtar Büyükçınar, Vdğ. İst. T.y. C. 6, Sh. 174, Hds. 6. Taberânî, İbn Hibban ve Hakim’den.
14- Sünen-Tirmizî, Kitabu’l-Kader, B. 8, Hds. 2229.
Beyhakî, Kitabü’z-Zühd, Sh. 231, Hds. 814.
15- Sünen-i Nesâî, Kitabu’l- Gusl, B. 7, Hds. 405-406.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Hammam, B.30, Hds. 4012.
İmam Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, C. 3, Sh. 121-122, Hds. 441/749. 442/750.
16- Sahih-i Buhârî Kitabu’l-İman, B. 2, Hds. 2,
Sahih-i Müslim, Kitabü’l-İman, B. 12, Hds. 57.
Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B. 9, Hds. 57.
17- Sahih-i Buhârî Kitabu’l-İman, B. 15, Hds. 17.
Sahih-i Müslim, Kitabü’l-İman, B. 12, Hds. 59.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Edeb, B. 6, Hds. 4795.
18- Sünen-i İbn Mace, Kitabü’z-Zühd, B. 17, Hds. 4181.
İmam Mâlik, Muvatta’, Kitabu Hüsnü’l-Halk, Hds. 9.
Kuzâî, A.g.e. Sh. 197, Hds. 656.
19- Sahih-i Müslim, Kitabü’l-Birri ve’s-Sılâ, B. 23, Hds. 77.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Edeb, B. 11, Hds. 4807.
20- Sahih-i Buhârî Kitabu’d-Daavat, B. 58, Hds. 88.
Kitabu’l-Edeb, B. 35, Hds. 54.
Sahih-i Müslim, Kitabu’s-Selâm, B. 4, Hds. 1011.
Sünen-i İbn Mace, Kitabu’l-Edeb, B. 9, Hds. 3689.
21- Ahmed Davudoğlu, A.g.e. C. 10, Sh. 547.
22- Sahih-i Müslim, Kitabü’l-İman, B. 6, Hds. 25-26.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-Birri ve’s-Sılâ, B. 65, Hds. 2080.
Sünen-i İbn Mace, Kitabü’z-Zühd, B. 18, Hds. 4187-4188.
23- İmam Nevevî, Riyâzü’s-Sâlihîn, tercüme ve şerh: Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir, Vdğ. İst. 2011, C. 3, Sh. 571-572.
24- Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-Buyû, B. 74, Hds. 1335.
25- Sahih-i Buhârî Kitabu’l-Buyû, B. 16, Hds. 28.
26- Sünen-i Nesâî, Kitabu’l-Buyû, B. 104, Hds. 4671.
27- Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-Buyû, B. 74, Hds. 1336.
28- Sahih-i Buhârî Kitabu’r-Rikak, B. 38. Hds. 89.
Beyhakî, Kitabü’z-Zühd, Sh. 228, Hds. 798.
İbn Ebi’d-Dünya, Hadislerde Evliyâ-el- Evliyâ, çev. Abdulkadir Kabakçı, İst. 2006, Sh. 39, Hds. 45.
Ebu Nuaym el-İsfahânî, Sahabe’den Günümüze Allah Dostları-Hilyetü’l-Evliyâ, çev. Said Aykut, Vdğ. İst. 1995, C.1, Sh. 56.
29- Kehf, 18/110 30.
30- Rum, 30/47.