Ubâde Ýbn Sâmit in (ra) Allah Rasûlü ne nasýl biat ettiðine dikkat ediniz:
"Biz Allah Rasûlü ne(sav), hoþumuza giden-gitmeyen, acý-tatlý, iyi ve kötü günde itaat etmek, kendisine mesuliyet verilenlere karþý gelmemek, nerede ve ne durumda olursak olalým, Allah uðrunda hiç kimsenin kýnamasýndan, baskýsýndan korkmadan çekinmeden, hakký dile getirmek üzere biat ettik.”[1]
Bu kelimeler, Allah Rasûlü nün bir mü minin nasýl olmasý gerektiðinin, nasýl bir baðlýlýk istediðinin özetidir. Arzumuz, yavrularýmýzýn bunu gerçekleþtirecek bir anlayýþ ve yapýda yetiþtirilmesi, bu duygularla filizlenip geliþmeleridir.
Açýk sözlülük, edeb ölçüleri içinde olduðu sürece güzel ve asil bir haslettir. Duygular ve düþünceler iyi bir üslupla ve dürüstçe ifade edildiði zaman insanlarla paylaþýlýr ve tesiri gönülden gönüle sirayet eder. Kaynayarak dýþ dünyaya çýkan ve þýrýldayarak akan sular, nasýl daha güzel, nasýl daha temiz ve daha berrak ise, insan gönlünde safiyet ve tazelik duygusu uyandýrýyorsa, duygu ve düþünce kaynaðýndan çýkan kelimeler ve cümleler de öyledir.
Kaynayan ve akan sularýn, nasýl diðer sularla buluþma, kaynaþma ve güçlenme ihtimali daha yüksek ise, zihinlerde þekillenip güzel kelimelerle dýþ dünyaya akseden düþüncelerin de paylaþýlma, zenginleþme, güçlenme ve arzu edilen hedefe doðru yol alma ihtimali daha yüksektir.
Müslim in, Sehl Ýbn es-Sâ idî den naklettiði bir hatýrada yer alan bir açýk sözlülük örneðini paylaþýyoruz:
"Rasûlullah a(sav) bir içecek getirildi. Getirilen içecekten içti. Saðýnda bir çocuk duruyordu, solunda yaþlý insanlar vardý. Çocuða; “–Bana izin verir misin, içeceði onlara vereyim? buyurdu.
Çocuk; “Hayýr vallahi! Senden gelen nasibi baþkasýna kaptýrmam, baþkasýný bu konuda kendime tercih etmem,” dedi.Bu sözler üzerine Rasûlullah (sav), kabý onun eline verdi." (2)
Rasûlullah(sav) Efendimiz de, orada bulunan sahâbeler de küçük delikanlýnýn asýl hedefinin Allah Rasûlü nün arzusunu geri çevirmek, bencillik etmek veya küstahlýk sergilemek olmadýðýný biliyorlardý. O, Allah Rasûlü nün içtiði kaptan içmek istiyordu. Belki bir daha ele geçiremeyeceði bir fýrsatý kaçýrmak istemiyordu. Ýstediði, dünyalýk deðeri olan bir þey deðildi. O gönlünde doðan bir arzuyu açýk bir ifadeyle dile getiriyor, istediðini de elde ediyordu.
Uhud Gazvesi öncesi saflar arasýna karýþan 13-15 yaþlarý arasýndaki çocuklarý hatýrlayýnýz: Kimi Efendimizin gözüne takýlýr da cihada katýlmasýna izin verilmez korkusuyla saflar arasýnda kendini saklamaya çalýþýyor, kimi de boyunu büyük göstermek için ayak parmaklarýnýn üzerine yükseliyordu.
Onlarýn bu hali, yiðitçe ve pervasýz duruþlarý, cesaretleri, iþtiyaklarý Rasûlullah ý (sav) ne kadar duygulandýrmýþtý. Yine de yaþlarý küçük olduðu için onlarý saflardan ayýrmýþtý.
O günlerde 15 yaþlarýnda olan Râfi‘in(ra) babasý oðlunun cihad saflarýndan ayrýlmasýný istememiþ, Rasûlullah a(sav) gelerek; "Ya Rasûlallah! O, çok iyi ok kullanýyor, iyi bir atýcý!" demiþ ve oðlunun cihad saflarýnda kalmasýný saðlamýþtý. Bunu gözden kaçýrmayan ve iyi deðerlendiren bir baþka küçük delikanlý Semüra Ýbn Cündüb(ra) de Allah Rasûlü ne gelerek; "Ya Rasûlallah! Râfi ye izin verdiniz, beni savaþa kabul etmediniz. Ben onu güreþte yeniyorum!" diyor; yapýlan güreþte gerçekten yenerek cihad meydanýnda büyüklerinin arasýnda yer almayý baþarýyordu. (3)
Onun ve diðer küçük delikanlýlarýn bu davranýþlarýnýn daha sonra yaþanan sýcak çatýþmada payý ve tesiri olduðuna inanýyoruz. Gönüllerde býraktýðý izlerin de derin olduðuna. Taze gençlerin bu cesaret ve tavýrlarýnýn büyüklerini nasýl heyecanlandýrdýðýný, ateþlediðini düþününüz.
Önceki yýllarda çocuklarýmýz çekingen yetiþirdi. Duygu ve düþüncelerini söylemez, sorulan sorularý çok defa cevapsýz býrakýrlardý. Günümüzdeki çocuklar ise biraz daha þýmarýkça… Bir þey istediklerinde rahat istiyor, canlarýnýn istediðini daha rahat ve ýsrarla dile getiriyorlar. Eskisi kadar babadan korkmuyorlar. Elbette herkes için ayný þeyleri söylemenin mümkün olmadýðý da ayrý bir gerçek. Eski ile yeni arasýndaki ciddî farka raðmen günümüzün çocuklarý da duygu ve düþüncelerini açýk ve güzel kelimelerle dile getirmiyor, "açýk sözlülük" olarak ifade ettiðimiz o çocuk safiyeti ile bütünleþen güzelliði yakalayamýyor. Onlarýn tatlý buluþlarý, evleri þen gülücüklere boðmuyor.
Misaller anlatmaya yardýmcýdýr. Hepinizin hayatýnda açýk sözlülüðün, çocukça ve zekice buluþlarýn güzel misalleri vardýr. Onlarý göz önüne getirdiðinizde neyin murat edildiðini daha iyi anlayacaksýnýz. Onlarý hatýra daðarcýðýna kaydediniz Sonraki yýllarda da neþe kaynaðýnýz olacaktýr. Belki de torunlarýnýzla anne veya babalarýnýn çocukluk hatýralarýný paylaþacaksýnýz.
Böyle bir misali paylaþýyoruz: Biz evin bütün fertleri olarak dondurmayý severiz. Antalya da kaldýðýmýz yýllarda, sýcak bir yaz gününde arabayla caddede ilerliyorduk. Çocuklar aralarýnda anlaþarak arabanýn arka koltuðunda hep birden el çýrpýp;
"Babam bize dondurma alacak!" demeye baþlamýþlardý. Ayný þeyi Mekke de yaparlardý. Gece serinliðinde Arafat a dostlarla oturmaya giderdik. Dönüþte dondurmacýnýn yakýnlarýndan geçtiðimizde bu el çýrpýþlarý ve neþeli isteði duyardýk. Her zaman olmasa da zaman zaman alýrdýk. Burada da çok geçmeden dondurmacýnýn yerini öðrenmiþlerdi. Yakýnlarýndan geçerken ayný arzuyu dile getiriyorlardý. Mekke yi hatýrlattýðý için güldük. Sonra; "Tamam, size bir kilo dondurma alayým!" dedim.
"-Olmaz!" dediler. "Yarým kilo dondurma kime yeter. O bizi daha da iþtahlandýrýr. Hem kendimiz kanaat etsek bile gözümüz doymaz."
Yumþak anýmýzý bulduklarýna inanarak cesaretlenmiþlerdi. Altý kardeþtiler ve iyi dondurma yerlerdi. Her birinden ayrý bir fikir geliyordu. Asýl derdin gözlerin doymasý olduðunu ittifakla vurguluyorlardý.
"Mesele gözün doymasý mý?" diye sordum. Hep birden; "-Evet!" dediler.
Bana göre tuzaða düþmüþlerdi. "Tamam!" dedim. "Dondurmayý alýyorum. Evde oturduðunuz masanýn bir tarafýna ayna koyuyorum. Dondurmayý da aynanýn önüne koyuyorum. Dondurma iki katýna çýkýyor. Ayný þekilde üç katýna da çýkarabilirim. Böylece gözünüz doymuþ olur."
Kendime göre meseleyi çözmüþtüm. Þimdi ne diyeceklerdi?
Ancak henüz ilkokulun ilk basamaklarýnda olan kýzýmdan gelen itiraz bütün dengeyi bozuverdi:
"Hayýr, doymaz baba!" dedi. "O zaman sadece dondurma çoðalmýyor, dondurmanýn baþýna oturanlar da çoðalýyor."
Bunun nice deðiþik örneklerinin sizin âilenizde de yaþandýðýna inanýyorum. Onlarý koruyunuz ve çoðaltýnýz.
Ancak açýk sözlülük küstahlýða, cesaret cür ete, dik baþlýlýða dönmemelidir. Olgun, cesur, zeki, atýlgan, düþüncelerini yaþýnýn samimiyeti içinde ve güzel bir üslupla ifade eden, kendisine deðer verildiðinde þýmarmayan, kendine güvenen, dürüst, imanlý, Ýslâmî deðerleri bilen ve onlarla yoðrularak yetiþen yeni bir nesle olan ihtiyacýmýz gerçekten büyüktür.
Yarýnlarýmýz için bu nesli yetiþtirmek zorundayýz. Gayretlerimize Rabbimiz bereket verecek, ufkumuz açacaktýr.
_______
(1) Bu biat, ikinci Akabe Buluþmasý sýrasýnda yapýlmýþtýr. Sahih-i Buhârî, Ahkam (20/ 162)
(2) Sahih-i Müslim, Eþribe ( 3/ 1604 ).
(3) Sîretü Ýbn Hiþam (2/ 66), Es-Sîretü n-Nebeviyye (sh. 192), Hayatü’s-Sahabe (1/ 583)