Her insan çocuðuna, kendi çocuðu olmasý hasebiyle deðer verir, vermelidir. Hadisteki deðer vermeden murat, daha çok çocuklarýn duygularýna, düþüncelerine, sözlerine, þahsiyetlerine deðer vermek ve bunu kendilerine hissettirmek, onlarý güzel hasletlerle donatarak her selim fýtratlý insanýn takdir edeceði bir þahsiyet haline getirmektir. Terbiyelerine dikkat etmek, onlarý Ýslâm edeb ve terbiyesiyle yetiþtirmek, onlarý hem kendilerine, hem âilelerine, hem ülkelerine, hem de inandýklarý dâvâya faydalý olacak, takdire deðer hizmetler sunacak þekilde yetiþtirmektir.
Bu onlara hem Rabbimiz katýnda hem de insanlarýn gözünde deðer kazandýracaktýr. Bir anne ve babanýn çocuðuna yapacaðý en büyük iyiliklerden biri de þüphesiz bu olsa gerektir.
Allah Rasûlü(sav) Ebu’d-Derdâ’dan gelen bir hadiste de þöyle buyurur: “Kýyamet gününde mü’min kulun mizanýnda güzel ahlâktan daha aðýr bir þey yoktur. Allah, rezil, çirkef, çirkin ve kaba tavýrlý insanlarý sevmez.” (2)
Âiþe Vâlidemizden rivayet edilen bir hadis-i þerifte de; "Bir mü min güzel ahlâkýyla, namaz ve oruca tutkun olup devamlý ibadet eden insanlarýn derecesine ulaþýr," (3) buyurur.
Bunun sebebi ahlâkýn bütün hayatýmýzý kuþatýþý, hayatýmýzýn her anýnda var oluþudur. Ýbadetler ise belli bir zaman dilimi ile çerçevelidir. Güzel ahlâk hayatýn her adýmýnda onu taþýyan kiþinin vasfý olarak bulunur ve o kiþiye ecir kazandýrmaya devam eder.
Çocuðumuza gerçek mânâda deðer veriyor, hem insanlar hem de Allah katýnda deðerli olmasýný istiyorsak ona güzel ahlâk kazandýrmalý, bunun için titizlik göstermeli, emek sarf etmeliyiz. Kendi ahlâkýmýz güzel olmadan onlarýn ahlâkýnýn güzel olabileceðini düþünme hatasýna düþmemeliyiz. Ýstisnalar yok demek deðildir, ancak asýlýn ne olduðunu bilmeliyiz.
Her gün, -belki bir kaç kere- aynaya bakýp dýþ görünüþümüze çeki düzen veriyoruz. Hiç davranýþlarýmýza, edep ve terbiyemize, konuþma üslubumuza, duygu ve düþüncelerimizi dýþ dünyaya aksettiriþ tarzlarýmýza; bizi gören, bizimle komþuluk, arkadaþlýk, iþ arkadaþlýðý yapan, yolculuk eden, bizimle alýþ-veriþte bulunan, sohbet eden insanlarýn gözüyle kendimize bakýyor, gördüðümüz hatalarý düzeltiyor, kendimize çeki düzen veriyor muyuz?
Ahlâkî görünümümüzün, iç dünyamýzýn dýþ dünyaya aksediþinin güzelliði, kýlýk kýyafetimizin güzelliði, uyumluluðu kadar deðer taþýmýyor, bizi ilgilendirmiyor mu!?
Güzel görünmek için pahalý, markalý elbiseler alan, ceketin, pantolonun, gömleðin, ayakkabýlarla, çoraplarýn, elbiselerle kravatýn birbiriyle renk ve þekil uyumuna kadar dikkat eden insanlarý görüyoruz.
Hanýmlarda elbiselerin, renk ve model uyumu yetmiyor, ziynetler de ekleniyor, özene bezene giyiniliyor, takýnýlýyor…
Saçlar taranýyor, elbisenin kývrýk yerleri, inik kalkýk yanlarý düzeltiliyor. Yandan, önden bakýþlarla ayna karþýsýnda dakikalar harcanýyor… Kýsaca güzel görünülmeye çalýþýlýyor, çirkin görünüþler engelleniliyor. Ancak kaba, edep dýþý veya çið bir sözün, bencil, yersiz veya hafif bir davranýþýn ne kadar çirkin olduðu ayný dikkatle takip ediliyor mu?.. Ýsterseniz soruyu þöyle soralým: Kaba veya edep dýþý bir söz ve davranýþýn, yersiz veya hafif bir hareketin verdiði çirkin görüntü, ceketin yakasýnýn kalkýk, saçlardan bir bölümünün daðýnýk olmasýndan, çorabýn renginin elbiseye uymamasýndan daha mý azdýr?!. Elbisesi güzel olanýn çirkin davranýþýna dikkat edilmez mi? Güzel görünen ve markalý bir kravat, kabalýðý, bencilliði, sinsiliði, hilekârlýðý, düzenbazlýðý, kibir ve gururu örter mi? Yüksek topuklu bir ayakkabý, boyunuzu yüksek gösterdiði gibi, edep ve terbiyenizi, insanî deðerlerinizi de yüksek gösterir mi?.. Siz karþýnýzdaki insanda hangisini görmek istersiniz?..
Bizi en güzel þekilde yaratan ve bize sayýsýz nimet bahþeden Rabbimiz bizi nasýl görmek istiyor!?
Tekrar düþününüz. Edep, terbiye, ahlâk dünyevî hiçbir malla kýyaslanmayacak kadar güzel ve deðerlidirler. Aklý ve insafý olan herkes tarafýndan kabul edilen bu gerçek, zihinlerden asla uzak tutulmamalý ve kadri bilinmelidir.
Kalplerde yer eden imanýn güzelliðine, nûruna inanýyorsak onun dýþ dünyaya güzel aksetmesinin lüzumuna da inanmalýyýz. Güzel bir þeyin dýþa çirkin aksetmesi abestir. Ya duygularýmýzda, ya da davranýþlarýmýzda bir gariplik var demektir. Ancak sebebi ne olursa olsun dýþa çirkin aksediþin, içteki imaný da yaralayacaðý, hem sahibine, hem de içinde yaþadýðý cemiyete, hem de temsil ettiði inanca, fikre, davaya zarar vereceði kesindir.
Elbette ki ayný þeyler çocuklarýmýz için de geçerlidir. Onlarý güzel ahlâkla yetiþtiriniz, onlara izzet, þeref ve deðer kazandýrýnýz.
*
Þýmarýklýk güzel ahlâktan deðildir. Bu hemen hemen her insanýn bildiði bir gerçektir. Ancak birçok anne ve baba tarafýndan basite alýndýðý, çocukluðun gereði kabul edildiði, "benim çocuðum, biraz þýmarma hakkýna sahiptir" anlayýþýna sahip olunduðu veya çocuk karþýsýnda çaresiz kalýp boþ verildiði sýkça görülen hallerdendir.
Bu anlayýþ, davranýþ ve ihmaller çocuðunuzun geleceðine tesir edecektir. Belki sizinkine de. Sonradan acýlar ve piþmanlýklar yaþamak istemiyorsak baþtan tedbir almak zorundayýz.
Çocuklarýn doðrularý bilme kadar, hatalarý bilme hakký da vardýr. Doðru ve yanlýþ terazinin iki zýt kefesidir. Doðrularýn aðýr basmasýný, çocuklarýnýzýn, âilenizin deðerinin yükselmesini istiyorsanýz, diðer kefedeki yanlýþlarý boþaltmalýsýnýz.