Her Ramazan farklý bir güzellikle gelir, onu özleyenlerle yepyeni bir atmosferde buluþur. Geldiðinde; "Ne zaman, ne çabuk geldi?" der ve arkasýndan ilave ederiz: "Günler ne kadar çabuk gelip geçiyor?"
Ýlk günlerde erken yakalanmýþçasýna ne yapacaðýmýzý bilemeyiz. Sonra giderek manevî atmosferi, feyzi, bereketi bizi kuþatýr, gönüllerde rahmet ve maðfiret ümitleri pýrýldamaya baþlar. Sonra uykudan uyanýrcasýna rahmet, bereket ve maðfiret ayýnýn son günlerini yaþadýðýmýz anlarýz. Tam manevî bir tüle bürünmüþken ona veda ederiz. "Ne çabuk bitti?" deriz. Ömrümüzden bir Ramazan daha geçmiþtir, bilemem ne kadar idrak ederiz… Ramazan her geliþte gönlümüze farklý ümitler taþýyarak gelir, her gidiþte de zihnimizde ve gönlümüzde farklý hatýralar býrakarak gider… Bir dahaki Ramazan''a çýkýp-çýkamayacaðýmýzý ise fazla düþünmeyiz. Çünkü böyle bir düþünce hoþumuza gitmez… Günler gelip geçiyor, yýllar birbirini kovalýyor, giden günler, aylar, yýllar bir daha geri gelmiyor… Bunu düþünmekten de fazla hoþlanmayýz. Çünkü bu düþünce, ömrümüzden bir yýl daha geçtiðini hatýrlatýr. Küçük çocuklar büyümekten hoþlanýr, siz sorunca yaþýný büyük göstermeye çalýþýrlar. Büyükler ise eskimekten hoþlanmazlar…
* Ramazan gelince en uygun olan þüphesiz Ramazan''ýn feyz ve bereketiyle ilgili duygularýn paylaþýlmasý, oruç, sahur, iftar, teravih, sadaka-i fýtr, zekât hakkýnda bilgiler verilmesidir. Ancak Ramazan''ýn feyz ve bereketiyle ilgili birçok yazýyla karþýlaþacaðýnýza inanýyorum. Bu yüzden sizlerle farklý dertlerimizi paylaþmak istiyorum. Ýslâm''ýn gül bahçesinde nice güzel kelimeler var. Baþka dillerde, baþka zihniyetlerde olmayan kelimeler. Alýnmaya, çalýnmaya çalýþýlan kelimeler. Onlarý Ýslâm''dan çalmaya çalýþanlara yakýþmayan kelimeler: Þehidlik ve þehâdet gibi, cihad ve mücahid gibi, sebil ve zekât gibi, feyz ve bereket, rahmet ve maðfiret gibi, sahur ve iftar gibi… Ramazan''ýmýz vardý, Ramazan gibi… "Onbir Ayýn Sultaný" derdik ona. Sultanlar gibi karþýlar, sultanlar gibi uðurlardýk. Yollarýný beklerdik ümmet olarak. Günler geldi Ramazanlar deðiþti. Bayramlarýn deðiþtiði gibi… Ramazan Geceleri türedi, malum geceler gibi. Ýçinde feyz ve bereket olmayan. Hatta sevap yerine günah kazanýlan. Çalgýlar çalýnýp göbek atýlan. Karþýlýðýnda kamu kurumlarýndan ücret alýnan… Ýftar sofralarý kuruldu, baþýna daha çok oruçsuzlar oturan. Bir fýkra anlatýlýrdý halk arasýnda: Bektaþî''ye sormuþlar: "Sen oruç tutmuyorsun. Hiçbir iftar yemeðini de kaçýrmýyorsun, neden?" Cevap vermiþ: Oruç tutmayýp Allah''ý gücendiriyoruz. Bir de iftar sünnetini terk edip Peygamber''in þefaatinden mi olalým?" Ýþte tam bu türden… Garip iftarlar yaþamaya baþladýk. Dernek ve vakýflarýn iftarlarý. Belediyelerin iftarlarý, iftar çadýrlarý. Siyasî Partilerin iftarlarý. Konsolosluklarýn iftarlarý. Gayr-i Müslimlerin verdikleri iftarlar. Hiç umulmadýk kamu kuruluþlarýnýn iftarlarý… Bunlarýn içinde insana gönül sürûru ve huzuru veren, nice kaynaþmaya ve hayra vesile olan iftarlar olduðu gibi gönül karartanlar da var. Hiçbir muhtacýn, fakirin sofra baþýna oturmadýðý, yemeðe el uzatamadýðý, hatta içeri alýnmadýðý iftarlar gibi… Sofrada meþrubat yerine içkilerin bulunduðu ve sunulduðu iftarlar, kameralarýn masalar arasýnda zikzaklar çizdiði, durmadan salonu taradýðý, kah yaklaþýp, kah uzaklaþtýðý, garip röportajlarýn görüldüðü iftarlar gibi… Derdimiz de bunlar. Arkadaþlarýmýzýn arzu ve ýsrarýyla Büyük Þehir Belediyesinin Cemal Reþid Rey Salonunda bir iftarýna katýlmýþtýk. Basamak basamak bize ulaþan yemeklerimizi canlý müzik eþliðinde yerken dayanamayýp yanýmdaki arkadaþlara; "Ömrümde ilk defa bu kadar oruçsuz ile birlikte iftar ediyorum," demiþtim. Böyle bir tahmin zihinde oluþabilir fakat onu kelimelere dökerek dile getirmenin, baþkalarýna aktarmanýn çok doðru olmadýðýný biliyorum. Ancak çevrenize oturan insanlarda oruç tutan veya tutacak sima yoksa, henüz iftar vakti gelmeden masalara konmuþ olan meþrubatlarý yudumluyor, salatadan atýþtýrýyorlarsa, konuþtuklarý mevzular iftar sofralarýndan daha çok malum sofralara yakýþýyorsa dilimizden daha iyi niyetli kelimeler dökülmüyor. Ýftar aný, manevî güzelliðini kaybediyor, kalp rencide oluyor, dile acý kelimeler geliyor. Allah Rasûlü; "Oruç tutan insan için iki sevinç aný vardýr: Birinci sevinç aný iftar anýdýr. Ýkinci sevinç aný ise kiþinin Rabbine kavuþtuðu andýr," buyuruyor.(1) Ancak siz sýcak yuvanýzda veya hak davada samimi dostlarýnýzla iftar ederken duyduðunuz o sevinci duyamýyor, kendinizi garip ve yabancý duyduðunuz iftarlar yaþýyorsunuz… Ýzah ediliyor; "Bu iftarlarýn amacý deðiþik." Bizim dile getirmek istediklerimiz de bu deðiþik amaçlar, beklentiler, hedefler, niyetler… "Ameller niyetler göredir." Biz böyle öðretildik, böyle biliyoruz. Afiþler görüyorsunuz Mübarek Ramazan münasebetiyle. Sanatçýlarýn geldiðini müjdeleyen(!), Ramazan þenliklerini, eðlencelerini haber veren… Bu evlerin dýþýndaki dünyaya bir bakýþ, Ramazan ayýnda insanlarýn toplu bulunduðu yerlerde yaþananlarý bir hatýrlatýþ. Artýk teknik ilerledi. Dýþ dünya durduðu yerde durmuyor. Ekranlar yoluyla evlerimize kadar uzanma imkâný buluyor. Dolayýsýyla Ramazan Eðlenceleri, diðer adýyla Ramazan Þenlikleri(!) veya iftar programlarý ekranlar kanalýyla evlerde kurulan iftar sofralarýnýn baþ köþesindeki yerini rahatça alabiliyor. Bunlardan kaç tanesi hayýrlý, kaç tanesi evlere manevî atmosfer taþýyor diye sorsanýz buna cevap vermekte veya manevî hava taþýyaný bulmakta çok zorlanýrým. Sizler de zorlanýrsýnýz. Bu kanaat, Ýslâmî olduðunu iddia edenler için de geçerlidir… Oruç Allah rýzasý içindir. Ona itaatin ve kulluðun ifadesidir. Hak dava uðrunda iradeye hakimiyetin ifadesidir. Ümmet-i Muhammed''in imsak vaktinden güneþ batýncaya kadar birlikte yaptýklarý, bir ibadet bünyesinde bütünlüðü tattýklarý bir ibadettir. Sahur vakti evlerde yanan ýþýklar, iftar vakti yaklaþýrken aniden tenhalaþan sokaklar, pidecinin önündeki sýcak pide kuyruklarý birlikte yaþanan duygularýn farklý ifade þekilleridir… Oruçluluk, hayatýn akýþý içinde; terazi, tezgah, masa baþýndayken, inþaatlarda tuðla örerken, tarlalarda çalýþýrken, dairelerde muamele peþindeyken, hasta hanede hasta muayene ederken, sanayi sitesinde araba tamiriyle uðraþýrken, torna makinelerini çalýþtýrýrken, ahþap rendelerken, bürolarda masa üzerinde plan, proje çizerken, pazaryerlerinde meyve, sebze satarken ibadet þuurunu taþýmaktýr. Hayatýn bir ibadete göre þekilleniþinin tecellî ettiði bir atmosferi yaþayýþtýr. Muhtacýn halinden anlamaktýr. Onun yaþadýklarýný yaþamak, hissettiklerini duymaktýr. Onlarýn sevinçlerine vesile olmaktýr. Ramazan eðlencelerinde de muhtacýn, fakirin halinden anlamak var mýdýr? Allah rýzasý var mýdýr? Manevî atmosfer var mýdýr? Allah''a kulluk ifadesi, ibadet þuuru var mýdýr? Bu eðlenceleri tertip edenler, iftar sofralarýný eðlenceye dönüþtürenler ne niyet taþýyorlar? Bütünüyle bilemiyoruz… Allah rýzasý arzu ve ümidinde olduklarýný zannetmiyoruz. Halkýn gönlünü kazanma peþinde olduklarýný kanaatini de taþýmýyoruz. Öyleyse bunlar son yüzyýlýn en büyük musibetlerinden olan birilerine yaranma hastalýðýnýn tezahürleri midir? Dindar görünmeme, laik görüntü verme makyajlarý mýdýr? Þu gerçek unutulmamalýdýr: Her makyaj iðretidir… Onu kullanana ne dostu ne de düþmaný nezdinde deðer kazandýrýr. Bizim çok güzel kelimelerimiz var demiþtik. Her birini anýnca gönülde nice güzel duygularýn canlandýðý, zihinde nice hatýralarýn dolaþtýðý kelimeler. Ramazan ve iftar bu kelimelerdendir. Onlarý baþka þekle büründürmeye, kirletmeye çalýþanlar Allah katýnda da kul katýnda da zalimdir. Onlarý gerçek manalarýndan çýkarmaya çabalayanlar zulmünü gelecek nesillere de ulaþtýrmaya çabalayanlardýr. "Þehidlik" ve "þehâdet" Ýslâmî terimlerdi. Kaç þekle girdiði, kaç türlü þehid, kaç türlü þehidlik türediði gözler önündedir… Vakýf Ýslâmî mana taþýrdý, kaç türlü vakýf þeklinin ortaya çýktýðý ve bunlarýn ne yollarda kullanýldýðý bir baþka acý gerçektir… Hýrpalanmaya, yaralanmaya, kaybedilmeye çalýþýlan deðerlerimiz bizim deðerlerimizdir. Onlarý hýrpalamaya, yaralamaya, yok etmeye çalýþanlar ise sadece dýþýmýzdaki insanlar deðil. Eðer böyle olsaydý, onlarýn bu yöndeki gayretlerini çok yadýrgamazdýk. Bizi rahatsýz ve tedirgin eden, içimizi buran onlara ayak uydurarak yürümeye çalýþanlarýn varlýðý ve çokluðudur. Birçok alanda olduðu gibi herhalde bu alanda da bir yarýþ içindeyiz: Ýyilerin ve kötülerin yarýþý. Doðrularla eðrilerin yarýþý. Hak ile batýl mücadelesi. Bir de arada sürüklenenler. Ýyilerin yanýnda olunca onlarýn akýntýsýna kapýlanlar, kötülerle iç içe olunca onlarla yol alanlar… Her nefis bu yarýþta nerede olduðunu, nerede, hangi safta bulunmasý gerektiðini iyi tespit etmelidir. Ömrümüzden bir Ramazan daha geçecektir. Onu feyz, bereket, rahmet ve maðfiretle geçirmek bizim elimizdedir. Fakirin elinin uzanmadýðý davetlerde hayýr yoktur, bu gerçek unutulmamalýdýr. Feyz ve bereket ayýný ma''siyet ve isyan ayýna çevirmek, sevap yerine günah, maðfiret ve rahmet yerine azap kazanmak çýlgýnlýktýr. Kendini akýllý zannedenlerin ahmaklýklarý artýk býkkýnlýk verecek boyutlardadýr. Allah Rasûlü''nün; "Ramazan ayýna ulaþan, bu ayý geçirip de maðfirete eriþemeyen insana yazýklar olsun." (2) ikazý ve müjdesi, içinde taþýdýðý mana incelikleri unutulmamalýdýr. Ayrýca Ramazan Ayý''nýn Kur''ân Ayý olduðu unutulmamalýdýr. Kur''ân tilaveti zikirlerin efendisidir. Onun emirlerini hayata aktarmak her mü''minin görevidir. Ýmana iman katýþtýr. Kalplerde oluþan katýlýðýn yumuþatýlmasý, taþlaþmanýn eritiliþidir. Gözleri perdeleyen gaflet perdelerinin kaldýrýlýþý, hayatýn ne yöne doðru gittiðini tespit için yeni bir bakýþ ve deðerlendiriþ fýrsatýdýr… Son söz yine Efendimizden: "Cennet''te bir kapý vardýr. Ona "Reyyân" denilir. Kýyamet gününde bu kapýdan oruçlular girer." (3)
______________________
(1) Sahih-i Müslim, Savm (2/ 807), Sünen-i Tirmizî, Savm (3/ 138). (2) Hadisi Tirmizî nakleder ve sahih olduðunu söyler. (3) Sahih-i Müslim, Savm (2/ 808).
Onlarýn çoðunluðu zandan baþkasýna tâbi olmaz. Muhakkak ki zan ise, haktan hiçbir þeyin yerini tutmaz.
Þüphesiz Allah, onlarýn yapmakta olduklarýný (hakkýyla) bilendir.
( Yunus Suresi - 36)
Bir Hadis
Ebu Said el-Hudri (r.a.)’tan rivayetle
Resulullah (s.a.v.) þöyle buyurdu:
“Acýkmýþ mümin birisine bir mümin yemek yedirecek olursa kýyamet gününde Allah ona cennet meyvelerinden yedirecektir. Susamýþ bir mümine su veren bir mümine kýyamet gününde Allah aðzý mühürlü cennet þarabýndan içirecektir. Çýplak bir mümine bir elbise giydiren bir mümine yüce Allah da kýyamet gününde cennet elbiselerinden giydirecektir.”