"Gün gelecek sizden öncekilerin yolunu karýþ karýþ, adým adým takip edeceksiniz. Öyle ki onlar keler deliðine girmeye kalkýþsalar siz de tereddütsüz peþlerinden girmeye kalkýþacaksýnýz."
Allah Rasûlü nden bu sözleri duyan sahabeler diyorlar ki; "Ya Rasûlallah! Onlar Yahudiler ve Hýristiyanlar mý?" diye sorduk; Rasûlullah(sav); "Ya kim olacaklardý?" buyurdu. [1]
Burada "keler" diye tercüme etmek zorunda kaldýðýmýz hayvan dýþ görünüþü itibariyle kelere, yani kertenkeleye benzeyen fakat ondan kat kat büyük olan ve "dabb" diye anýlan bir hayvandýr. Ancak mühim olan hayvanýn büyüklüðü veya küçüklüðü deðil taklidin ne derece olduðudur.
Hadiste yer alan "keler deliðine girmeye kalkýþsalar, siz de tereddütsüz peþlerinden girmeye kalkýþacaksýnýz" ifadesinde mübâlaða olduðunu biliyoruz. Bununla birlikte içine düþülen taklitçiliðin ne derece körü körüne olduðunu vurguladýðýný da hissediyoruz. Ne yazýk ki günümüzde örneklerini de fazlasýyla görüyoruz.
Rasûlullah(sav) Efendimiz, baþka zihniyetleri, baþka inançlarý ifade eden kýyafetleri, davranýþlarý, bayramlarý, merasimleri, saç þekillerini, adetleri hoþ görmemiþ, uzak durmuþ ve uzak durulmasýný istemiþtir. Onlara özenti duyulmasýna razý olmamýþtýr.
Rasûlulah ýn gayr-i müslimlere benzemekten sakýnýlmasýný istediði hadislerin en kýsa, öz ve geniþ manalý olan herhalde þu hadis olsa gerektir:
"Kim kendisini bir kavme benzetirse o kiþi onlardandýr." [2]
Allah Rasûlü nün bu ikazlarý ve irþadý ile bu gün içinde bulunduðumuz durum ve sergilediðimiz tavýrlar üzerinde uzun uzun durup düþünmek zorundayýz. Yolumuz, yönümüz ne tarafa doðru? Bunun muhasebesini yapmalýyýz.
Hak yolun yolcusu, Ýslâm þuurunun azimli taþýyýcýlarý olan kardeþlerimiz de çocuklarýnýn kýyafetlerinde, saç týraþlarýnda, söz ve davranýþlarýnda, düþünüþ, deðerlendiriþ üsluplarýnda, ölçü kabul ettikleri temel deðerlerde bu inceliðe dikkat etmek, bu konuda titizlik göstermek zorundadýrlar. Hepimiz kör bir özenme ve taklid anlayýþýndan uzak durmak, deðerlerimizi korumak, çocuklarýmýzý da uzak tutmak ve deðerlerimizle yetiþtirmek mecburiyetindeyiz.
Allah Rasûlü nün terbiyesi altýnda yetiþen aziz bir sahabenin davranýþýna ve sözlerine dikkat edioruz: Haccac Ýbn Hassan, ablasý Muðayra’dan kendisiyle ilgili olarak duyduðu þu hadiseyi bizlere naklediyor. Muðayra anlatýyor:
"Enes Ýbn Mâlik’in yanýna girdik. Sen o günlerde çocuktun. Saðlý sollu sarkan iki perçemin vardý. Senin baþýný okþadý ve sana bereket için duâ etti. “Bu perçemleri kesin,” dedi. “Bunlar Yahudîlerin býraktýklarý perçemdir.” [3]
Buradaki "perçem" kelimesi belki de "zülüf" olarak tercüme dilmeliydi. Çünkü perçem daha ziyade alýn üzerinden sarkan saçlarýn adýdýr. Zülüf ise kulak yanlarýnda aþaðý sarkan ve perçeme göre daha uzun olan saçlardýr. Küçük Haccac ýn sarkan saçlarýnýn da böyle olduðunu anlýyoruz. Yahudîlerin inançlarý gereði zülüf sarkýtýþlarý da bu þekildedir. Enes in(ra) ikazý da bu yüzden, yani yandan sarkan saçlarýnýn Yahudi zülüflerine benzeyiþindendir.
Ancak zülüf bizim dilimizde ve edebî anlayýþýmýzda daha çok kýzlarýn, kadýnlarýn alýndan ve kulak yanlarýndan sarkan saçlarý için kullanýlýr ve medih ifadelerinde yer alýr. Dolayýsýyla erkeklerin sarkan saçlarý, esasen zülüfe benzese de perçem diye tercüme edilmesinde bir mahzur olmasa gerektir. Ancak ne þekilde sarktýðý izah edilmelidir. Çünkü dünyada estirilen nice moda rüzgârlarýnýn Yahudîler tarafýndan estirildiði, kendi deðerlerini kaybetmiþ, heva ve hevesinin, meþrû veya gayr-i meþrû dünya zevklerinin peþine düþmüþ, kendi inancýný, asýl deðerlerini Hýristiyan Dünyayý da istediði istikamete rahatça sürüklediði gözler önündedir. Ne yazýk ki ayný çýlgýn akýþtan Ýslâm Dünyasýnýn da kendisini kurtaramadýðý bir gerçektir.
Çok acý bir hüküm olduðuna inanmakla birlikte diyarýmýzda yaþadýðýmýz bir gerçek daha vardýr: Ýman baðý, ülkemiz insanýnýn iman baðýndan çok daha zayýf insanlarýn yaþadýðý nice ülkeler vardýr. Ancak içinde kendi imanýna düþman olan ve bunu her fýrsatta dýþa aksettiren insanlarýn yaþadýðý nadir ülke vardýr… Bu, ayrýca üzerinde durulmasý ve incelenmesi gereken bir konudur.
Siyonistlerin tesiriyle esen moda rüzgârlarýnýn içinde onlara ait bir çok izlerin olduðu da dikkatli bakan gözler tarafýndan görülecektir. Kendi zihniyetlerinin, deðerlerinin yayýlmasý, beyinlerde yer etmesi, þuur altýna yerleþmesi için çok ustaca tanýtma ve özendirme çalýþmalarý yaptýklarý da kaydedilmesi gereken bir baþka gerçektir.
Bu açýdan bakarak yýlbaþý ve nevruz kutlamalarýný, anne, baba, sevgili günlerini iyi deðerlendiriniz. Nasýl bir inancýn veya zihniyetin izlerini taþýdýklarýna da dikkat ediniz.
Bir milletin kendi deðerlerine sahip çýkmasý, akýntýlara kapýlarak sürüklenmemesi, esen rüzgârlarla saða sola savrulmamasý o milletin temel yapýsýnýn ve kendilerine güveninin saðlamlýðýný ve fertlerinin þahsiyetlerinin güçlülüðünü ve olgunluðunu gösterir.
Biz hayatýn mânâsýna inanan, hedefi ve gayesi olan bir milletiz. Çocuklarýmýzý ve gençlerimizi son hedefine ulaþacak þuurda, dirayette, azim ve cesarette, güç ve kuvvette, sabýr ve metanette yetiþtirmek zorundayýz.
Onlarý þuurlu ve sýhhatli yetiþtirmek istiyorsak kendimiz onlardan önce hakka doðru yol alan bir mü minin þuur ve azmini taþýmalýyýz. Anne ve baba olarak çocuklarýn temel yapýsýnýn âile yuvasýnda oluþtuðunu asla unutmamalýyýz.
_______________________________
[1] Sahih-i Buharî, Ý tisam ve Enbiya (20/ 234), Sahih-i Müslim, Ýlim (4/ 2054).
[2] Sünen-i Ebu Davud, Libas (4/ 314)
[3] Sünen-i Ebu Davud, Tereccül (4/ 412)