Ýnsan nesli tarihler boyu varlýðýný ve devamlýlýðýný iki cins ile, yani erkek ve kadýnla sürdürür. Bu iki cinsten dünyaya gelmeyen sadece Adem (as), Havva Vâlidemiz ve Ýsa (as) vardýr. Bunun dýþýndaki bütün insanlar bir anne ve babadan dünyaya gelmiþlerdir. Hepsinin soyu neticede Adem (as) ile Havva Valide mize dayanýr.
Zikr-i Hakîm de bu gerçek þöyle dile getirilir: “Ey Ýnsanlar! Biz sizi bir erkek ve bir kadýndan yarattýk. Birbirinizle tanýþmanýz, kaynaþmanýz, farklý vasýflarýnýz, özelliklerinizle bilinmeniz için sizleri kavimlere, kabilelere ayýrdýk.
Þüphesiz Allah katýnda en deðerli olanýnýz, en takvâlý olanýnýzdýr.
Elbette ki Allah her þeyi bütün yönleri ve incelikleriyle bilir ve her þeyden haberdardýr. (Hucurât 49/13)
Bu âyet-i kerîmede, hayatýn iki cinsle baþladýðý ve devam ettiði, Allah katýnda gerçek deðerin ve üstünlüðün takvâ ile olduðu vurgulandýðý gibi, ýrkçýlýk zihniyeti ve ona balý anlayýþlar da reddedilir.
Evet, hayat iki cinsle devam eder. Bu iki cinsin kendi özelliklerini en iki þekilde korumasý da hayatýn en saðlýklý devam yoludur. Selim fýtrat da buna uygundur.
Nice gariplikleri yaþadýðýmýz bu günlerde cins karmaþasý ve eðitim düþüncesizlikleri de yaþýyoruz. Biz bu karmaþanýn sadece eðitim ile ilgili kýsmýna dikkat çekiyor, anne ve babanýn bu konuda dikkatli olmasýný, bilgili ve þuurlu hareket etmesini arzu ediyoruz.
Þimdi “Ýnsan Denen Meçhul” isimli kitabýyla Nobel Týp Ödülü alan Dr. Alexis Carrel in sözlerine kulak veriyoruz:
“Erkekle kadýn arasýndaki farklar… organlarýnýn farklý þekillerinden, rahimin mevcudiyetinden, adet görmekten veya terbiye tarzýndan ileri gelmez. Bunlar çok derin bir sebepten ileri gelirler ki, bu da cinsî guddelerin imal ettiði kimyevî maddelerin bütün organizmaya dolmasý, organizmanýn bununla dolu dolu olmasýdýr.
Ýþte bu esaslarý bilmemek, feminizm öncülerini, her iki cinsin ayný terbiye, ayný iþler ayný yetki ve sorumluluklarý alabilecekleri inancýna sevk etmiþtir. Gerçekte kadýn, erkekten önemli derecede farklýdýr. Kadýnýn vücudundaki hücrelerin her biri kendi cinsinin izlerini taþýr. Organik ve bilhassa sinir sistemleri için de durum aynýdýr. Fizyolojik konular da yýldýzlar âleminin kanunlarý kadar sert ve merhametsizdir. Onlarýn yerine insanî arzularý koymak imkansýzdýr. Onlarý olduklarý gibi kabul etmek zorundayýz. Kadýnlar kabiliyetlerini kendi tabiatlarý (yaratýlýþlarý) istikametinde geliþtirmeli, erkekleri taklit etmeye kalkmamalýdýrlar.
Medeniyetin ilerlemesinde kadýnlarýn rolü, erkeklerinkinden daha yüksektir. Bu rolü terk etmemeleri gerekir.” (2)
Müellif, bir hayli týbbî bilgiler verdikten sonra sözlerini þöyle tamamlýyor:
“Genç kýzlara, erkeklere verilen fikri formasyonun, hayat tarzýnýn ve idealin ayný verilmemelidir. Terbiyeciler, erkek ve diþilerin organik ve dimaðî farklarýný, bunlarýn (yaratýlýþtaki) rolünü dikkate almalýdýrlar. Ýki cins arasýnda deðiþmez ayrýlýklar vardýr. Medenî dünyanýn kuruluþunda bunu hesaba katmak þarttýr.”(3)
Bir çok fikirlerini, temel bilgilerini Avrupa dan almakla övünen zihniyet, bir Fransýz bilim adamý olan Alexis Carrel’in bu sözlerini tutmuþa ve tutacaða benzemiyor. Sanki tam tersi yapýlýyor, kadýnlar erkekleþtirilmeye, erkekler kadýnsý yapýlmaya çalýþýlýyor. Birbirini bütünleyici özellikler ve baðlayýcý baðlar koparýlmaya, yok edilmeye uðraþýlýyor.
Kýz çocuklarýnýn sadece bedenlerine deðil davranýþlarýna bakýnýz, erkek çocuktan ne kadar farklýdýr. Duygu yönü ne kadar canlýdýr, kendisini sevdirmek, sevgi ve þefkat duygularýný üzerine çekmek konusunda ne kadar baþarýlýdýr. Oyuncaklarýný nasýl farklý çeker. Aðlayan küçük kardeþinin sesi nasýl önce onun dikkatini çeker. Çocuk kucaklamaya ne kadar meraklýdýr…
Ayný þekilde erkek çocuklarýnýn davranýþ ve kabiliyetleri, atýlganlýklarý ne kadar farklýdýr. Oyuncak tercihleri ne kadar dikkat çekicidir.
Doðru olan da bu yaratýlýþlarýný uygun olarak yetiþtirilmeleri, terbiye edilmeleri, eðitilmeleridir.
Bu alanda dýþ dünyada þahit olduðumuz dengesizlikler basite alýnmamalý, yuvalar ihmal ve düþüncesizliklerden uzak tutulmalý, çocuklarýmýz fýtratlarýna uygun yetiþtirilmelidir.
Fýtrata ters insanlarýn nasýl þahsiyetlerini kaybettiklerine, nasýl ulvî duygulardan sýyrýlýp basitlikler sergilemeye baþladýklarýna dikkat ediniz.
Erkek çocuðu olmayan âilelerin kýzlarýndan birini erkek gibi yetiþtirmeye meraklý olduklarýný, ayný þekilde kýz çocuðu olmayanlarýn erkek çocuklarýndan birini özellikle de küçüðünü evde dizlerinin dibinde kýz gibi yetiþtirmeye çalýþtýklarýný görüyoruz.
Ayrýlan ailelerde, anne yanýnda kalan erkek çocuklarýn hep anne ile veya annenin arkadaþlarý, yakýnlarý olan kadýnlarla bir arada buluna buluna onlarýn tavýrlarýný ve davranýþlarýný taklit etmeye baþladýklarý, onlarýn davranýþlarýný sergiledikleri görülüyor. Bu durumda olan çocuklarýn erkek arkadaþlarý yoksa, erkek çocuklarla yeterli derecede vakit geçirip oynama imkâný bulamýyorlarsa tehlike oraný daha da büyümektir.
Çocuklarýnýzý bu tür tehlikelere karþý da koruyunuz ve onlara kendi cinslerine uygun terbiye veriniz. Hatalý davranýþlarý basite alma, yanlýþ deðerlendirme ve ihmal tuzaklarýna düþmeyiniz.
__________________________________________________
(1) Sahih-i Buhârî, Libas ( 18/ 70)
(2) Ýnsan Denen Meçhul, (s. 114)
(3) Ýnsan Denen Meçhul, (s. 116)