Nafile; fazlalýk, asla ziyade, ganimet, hibe, atiyye, torun, farz ve vacib hükmünde olmadan yapýlan ibadet, bir iþi üzerine vazife olmadan gönülden gelerek yapma manalarýna gelir.1
Ganimete nafile denmiþtir, çünkü dünya malý edinme gayesi olmadan yapýlan cihada ve elde edilen zafere ek olarak mücahidlere helal kýlýnmýþtýr. Üstelik geçmiþ ümmetler için ganimet helal deðildi. Ganimet, Ümmet-i Muhammed’e onlara göre bir fazlalýk olarak helal kýlýnmýþtýr.
Hibe ve aýiyyede de ayný mana baðýnýn olduðu açýktýr.
Toruna nafile denmesi ise, bir insanýn kendi çocuðunun asýl, onun çocuðunun ise o asýlýn meyvesi olduðu içindir. Ülkemizde de halka arasýnda latife yollu; “Bir insanýn kendi çocuðu sermayeden sayýldýðý, torunu kâr olduðu için daha çok sevilir” denilir. Zikr-i Hakîm’de bu manayý ifade eden bir âyet vardýr:
“Ýbrahim’e, Ýshâk’ý ve nafile olarak (fazladan bir baðýþ olmak üzere) Ya’kub’u lütfettik. Her birinin salih insanlardan kýldýk.” (Enbiyâ,21/ 72).
Bilindiði gibi Ya’kub (as) Hz. Ýshak’ýn oðlu, Hz. Ýbrahim’in torunudur.
Ancak bizim burada üzerinde duracaðýmýz mana esasen farz ve vacib hükmünde olmadan yapýlan ibadetlere nafile denmesidir. Bunun da diðerleri ile baðý açýktýr.
Ýnsanýn üzerine farz veya vacib olarak namaz kýlmasý, gönülden gelerek huzur-u ilahîye durmasý ve Rabbi için secde etmesi ayrý bir güzellik taþýr.
Nitekim Buhârî’nin naklettiði uzunca bir kudsî hadis içinde Allah -azze ve celle-; “Kulum bana nafilelerle yaklaþýr,” buyurur.
Bir insanýn yapmasý üzerine farz olan bir þeyi yapmamasý ciddî bir kusurdur, kulu vebale sürükler, manevî olarak borçlandýrýr, kasten terki isyan manasý taþýr. Yapýldýðý zaman insana ecir kazandýrýr, üzerindeki mesuliyeti düþürür.
Nafile ise sadece ecir kazandýrýr, kulun hayýr hanesini çoðaltýr.
Nafilenin tarifinden de anlaþýldýðý gibi farz ve vacip olmayan ve Allah rýzasý için eda edilen bütün namazlar nafiledirler. Müekked sünnetler de bu isim adý altýnda yer aldýðý gibi, gayr-ý müekked sünnetler, müstehap ve mendup namazlar, hatta sünnet çerçevesinde yer almayýp da bir insanýn “þu anýmý Allah’a ibadetle deðerlendireyim” diyerek uygun bir vakit diliminde ayaða kalkýp Allah rýzasý için kýldýðý namazlar da nafile namazlar içinde yer alýr.
· O, hadis-i þerifte buyrulduðu gibi kulu Allah’a yaklaþtýrýr. Çünkü mecbur olunmadan huzura duruþtur. Gönülden gelerek yöneliþtir. Allah’ýn huzurunda daha fazla bulunma, ona daha fazla secde manasý taþýr. O, var olan güzelliðe güzellik katar.
· O, Rasûlullah’ýn(sav) þefaatine nâiliyete vesiledir. Çünkü Allah Rasûlü(sav) nafile kýlmýþ ve nice buyruklarýyla teþvik etmiþtir. Onun sevdiði, amel ettiði ve teþvik ettiði yolda yürümek, onun teþvik ettiði yolda Rabbin huzuruna onun öðrettiði gibi durmaktýr. Onun yolunu yol edinmektir.
· O, farz namazlarýn tamamlayýcýsýdýr. Çünkü Rasulullah(sav) Efendimiz, namazýn Allah katýndaki kýymetini vurguladýðý bir hadislerinde þöyle buyurur:
“Kýyamet gününde kul, amellerinden hesaba çekilirken ilk hesaba çekileceði þey namazýdýr. Eðer namazýnýn hesabý güzel çýkarsa kurtuluþa ulaþýr, felaha erer. Eðer namaz hesabý kötü ise, kaybý büyük olur, hüsrana uðrar.
Farz namazlarýnda noksanlýklar varsa Rabb –azze ve celle-; Bakýn kulumun üzerine farz olmadan eda ettiði (nafile) namazlar var mý? buyurur. Varsa, farz namazlarýnýn noksanlarý onlardan tamamlanýlýr. Daha sonra diðer amallerinin muhasebesi bu minval üzere yapýlýr.”1
Bu hadis-i þerif dikkatle deðerlendirilmesi gereken bir hadistir. Ýfade ettiði mananýn içinde kaza borcu olan kiþinin de sünnet kýlabileceði manasý taþýr. Zihin bulanýklýðýna sebep olanlar sebebiyle bu da ayrýca üzerinde durulmasý gereken bir meseledir.
Bir davayý temelden baþlayarak bütünüyle yeniden kurmak ve þekillendirmek için verilen mücadele hiç de basit bir mücadele deðildir. Bu dev daðlarý yerinden oynatmaktan daha zordur. Hele de bu batýlý yýkmak, yerine hak davayý kurmak mücadelesi ise… Allah Rasûlü(sav) batýla akan bir insanlýk selini durdurmayý ve onlarý hakka döndürmeyi baþarmýþ, geride binlerce sahabi, hak dava eri mü’min gönüller býrakarak gitmiþtir. Bunun her safhasýnýn üzerinde ayrý ayrý durmak, her dilimini ibret süzgecinden geçirmek, müzakere etmek ve örnek olarak almak gerekir.
Ancak bu noktada vurgulamak istediðimiz bir baþka ibret levhasý daha vardýr. Allah Rasûlü’nün bu mücadelenin içinde, seferler birbirini takip ederken, düþman saldýrýlarýna göðüs gerilirken, teblið çalýþmalarý yepyeni boyutlara taþýnýrken, birçok sahabi ile fert fert uðraþýlýrken, mü’minler ilim ve irfanla yüklenir, titiz bir eðitim süzgecinden geçirilirken nafile ibadetler için zaman bulmasý, gelmiþ, geçmiþ bütün günahlardan affedilmiþ bir kul, habibullah, halilullah, iki cihan serveri olmasýna raðmen Rabbinin huzuruna durmasý, bunun hikmeti sorulunca da; “Rabbime þükreden bir kul olmamayým mý?” buyurmasýdýr.
Biz onun ümmetiyiz. Yarýn onun safýnda haþr edilmek, onun sancaðý altýnda buluþmak, ebedî hayatý onunla yaþamak istiyoruz. Eðer bunu gönülden istiyorsak onun sünnetini sünnet edinmeli, onun yolunu vazgeçilmez yol bilmeli, onun yaþayýþ ve amel ediþ tarzýný kendimize gerçek manada üsve-i hasene kabul etmeli ve irþadýna kulak vermeliyiz.
Nafile namazlarýn bir bölümü revatip sünnetler olarak yâd edilir. Bunlar günlük farz namazlara baðlý olanlardýr. Sabah namazýnýn sünneti, öðle namazýnýn ilk ve son sünnetleri, ikindi namazýnýn sünneti, akþam namazýnýn sünneti, yatsý namazýnýn ilk ve son sünnetleridir.
Belki Cuma namazýnýn ilk ve son sünnetlerini de bu çerçevede deðerlendirmek gerekir.
Bunlarýn sahih hadislerle sabit olanlarý vardýr, isnadý sahih derecesinde olmayan, fakat fýkhen amel edecek derecede güçlü hadislerle sabit olanlarý vardýr. Allah Rasûlü’nün eda ediþte gösterdiði titizlik derecesi de elbette ki bu namazlarýn hükümlerini tayinde tesirli olmuþtur. Bu yüzden de revatip sünnetlerin bir kýsmý “müekked sünnetler”, bir kýsmý da “gayr-ý müekked sünnetler” olarak zikredilir.
Müekked sünnetler, Rasûlullah’ýn devamlýlýðýnda titizlik gösterdiði sünnetlerdir. Dolayýsýyla hakkýnda gelen rivayetlerin sýhhat derecesi de yüksektir.
“Gayr-ý müekked sünnetler” geniþ zaman, imkân ve fýrsat bulduðu zaman kýldýðý, zaman zaman terk ettiði, eda edildiði zaman kazanýlan ecre dikkat çektiði sünnetlerdir.
Nafile namazlara teþvik taþýyan hadis-i þeriflerden bir demet paylaþmak muradý daha iyi anlatacaktýr:
Mü’minlerin Annesi Ümmü Habîbe(r.a.)3 rivayet ediyor: Rasûlullah (s.a.s.) Efendimizin þöyle dediðini duydum: “Müslüman bir kul, üzerine farz olmadan her gün gönülden gelerek 12 rekat namaz kýlarsa Allah ona Cennette bir ev bina eder.”4
Yine Sahih-i Müslim’de yer alan bir baþka rivayette hadis “Kendisine Cennette bir ev bina edilir,” þekliyle nakledilir.
Sünen-i Tirmizî’de gelen bir rivayet bu on iki rekâtýn hangileri olduðunu beyan eder: “Dört rekât öðle namazýndan önce, iki rekât öðle namazýndan sonra, iki rekât akþam namazýndan sonra, iki rekât yatsý namazýndan sonra, iki rekât sabah namazýndan önce.”5
Yine Âiþe Vâlidemizden gelen ve Müslim, Ebu Davud ve Tirmizî’nin rivayet ettiði bir hadiste Efendimiz’in öðle namazýna giderken odasýnda dört rekât sünnet namaz kýlarak gittiði ve insanlara öðle namazýný kýldýrdýðý bilgisi yer alýr.6
Bu hadis-i þeriflerde yer aldýðý gibi revatib sünnetlerin her biri hadislerde yer alýr ve asýrlardýr ümmetin amelleri içindeki yerini alýr.
Revatip olmayan, yani belli bir farz namazýn vaktine baðlý olmayanla da vardýr. Bunlara da haliyle “revatipten olmayan sünnetler” denir. Ancak bu namazlar daha çok kendilerine has olan adlarla anýlýrlar. Bunlarý þöyle sýralamak mümkündür:
1 – Teheccüd Namazý: Asýl vakti gecenin son üçte biridir. Yani seher vaktidir. Bu vakitte Allah rýzasý için yataðý terk etmek, nefse galebe çalarak ayaða kalkmak, abdest almak ve gecenin en saki n vakitlerinden olan bu dilimde Allah’ýn huzuruna durup namaz kýlmak ayrý bir mana güzelliði taþýr. Gönle ayrý bir huzur, insana ayrý bir olgunluk ve manevi haz verir.
Bu namaz Allah Rasûlü’nün hiç terk etmediði bir namazdýr. Bu namaz Efendimiz’in üzerine farzdýr. Bu onun hususiyetinden sayýlan hükümlerdendir. Zikr-i Hakim’de þöyle buyrulur:
“Rasûlüm, gecenin bir kýsmýnda uyanarak, sana mahsus bir fazlalýk olmak üzere namaz kýl. Böylece Rabbinin seni Makam-ý Mahmu’da göndereceðini, bu yüce makama ereceðini ümid edebilirsin.” (Ýsrâ, 17/ 79)
Bu namaz, her ne kadar bir rahmet ve þefkat tezahürü olarak ümmet üzerine farz olmasa da, kýymeti ve insaný yücelttiði manevî olgunluk asla küçümsenmemelidir. Müekked bir sünnet olduðu da unutulmamalýdýr. Bunun içindir ki Allah Rasûlü (s.a.s) tarafýndan teþvik edilmiþtir. Ýmam Tirmizî’nin naklettiði bir hadis-i þerif bunun örneklerindendir:
“Gece namazýna dikkat ediniz. Çünkü bu sizden önceki salihlerin âdetidir. Gece namazý kiþiyi Allah’a yaklaþtýrýr, günahlardan alý kor. Kötülüklere kefarettir. Bedenden hastalýklarý giderir.”
Ebu Davud’un naklettiði bir baþka hadis farklý bir güzelliði vurgular:
“Bir insan seher vaktinde hanýmýný da kaldýrýr, birlikte iki rekât namaz kýlarlarsa, zikreden erkekler, zikreden kadýnlar zümresinden sayýlýrlar.”
Bu namaz, iki rekâttan baþlayarak ikiþer rekâtlar halinde 8 rekâta kadar kýlýnabilir. Amel daha çok bu þekildedir. Kerahet vakti olmayan bir zaman diliminde Allah rýzasý için kýlýnacak bir namazýn elbette ki üst sýnýrý yoktur.
2 - Duhâ (kuþluk) Namazý: Güneþ doðup, bir-iki mýzrak boyu yükseliþinden, diðer bir deyiþle kerahet vaktinin çýkýþýndan istiva vaktine kadar olan zaman diliminde kýlýnan namazdýr. Daha çok 4 ve 8 rekat olarak eda edilir. Sübutu sahih hadisler iledir.
Kardeþlerimiz, Ýmam-ý Nevevî’nin (rh.a.) sahih ve hasen derecesindeki hadislerden derlediði, kaynaklarýna iþaret ettiði Riyazü’s-Salihîn isimli eserin fazîletlerle ilgili bölümüne müracaat ettiklerinde bu hadislerden bir çoðunu orada toplu olarak bulabileceklerdir.
Ayrýca hadis kitaplarýnýn nafile namazlarla ilgili bölümleri bizlere bu yönde bilgiler sunmaktadýr.
3- Evvabîn Namazý: Akþam namazýnýn sünnetinden sonra eda edilen namazdýr.
Evvâb, tevbe eden, hemen hatasýndan dönüp Allah’a sýðýnan, ona yönelen demektir.
Evvâbîn namazýnýn kemali 6 rekâttýr.
4- Tahiyyetü’l-Mescid Namazý: Bir mescide, camiye girince oturmadan önce Allah için orada namaza durmak o mabedin hakkýdýr. Varýnca henüz oturmadan sünnet veya farz bir namaz kýlýnýyorsa bu hak yerine getirilmiþ olur. Eðer vakit girmemiþ, dolayýsý ile farz veya sünnet bir namaz kýlýnmayacaksa ve vakit kerahet vakti deðilse o mescidin hakký verilmeden oturmamalýdýr. Bu güçlü bir sünnettir.
Ülkemizde ne yazýk ki bilgi eksikliði sebebiyle ihmale uðrayan namazlardandýr.
Bir baþka yanlýþ davranýþ ve kanaat de, bu namazýn ilk defa varýlan bir cami de kýlýnacaðý, bir kere varýlýp kýlýnýnca daha sonraki varýþlarda kýlýnmaya hacetin olmadýðý yönündedir. Bu namaz, her mescide varýþ için sünnet olan bir namazdýr.
5- Yolculuk (Sefer) Namazý: Sefere çýkacak bir insanýn, yola çýkmadan önce evinde iki rekât namaz kýlmasý, yolculuðun hayýrlý geçmesi, salimen dönüþün olmasý, yolculuk sýrasýnda geride býraktýklarýnýn hayr ve sýhhat, selâmet içinde olmasý için duâ etmesi sünnete uygun olandýr. Dönüþte de önce köyünün veya mahallesinin mescidine uðrayarak iki rekât namaz kýlýp hamd ü sena etmesi, þükrünü dile getirmesi dostlarýný selamlamasý, kendisine “Hoþ geldin!” diyenlere karþýlýk vermesi Allah Rasûlü’nün (sav) sünnetlerindendir.
6- Ýhram Namazý: Ýhrama girmeden önce kýlýnan iki rekâtlý namazýn adýdýr. Allah Rasûlü’nün(sav) ameli böyledir.
Elbette ki nafile namazlar bunlarla sýnýrlý deðildir. Bunlarýn dýþýnda abdest veya gusül aldýktan sonra Allah için eda edilecek namaz, hacet namazý, istihare namazý, tesbih namazý olduðu gibi, kulun gönlünden gelerek rabbine yönelmek ve vakti deðerlendirmek için kýlacaðý namazlar da vardýr.
Bahçesinde çalýþan bir insanýn bir aðacýn gölgesine çekildiðinde tabiatla iç içe yaþarken ayaða kalktýðýný, abdest alýp suyun azalarýndaki serinliðini duyarken rabbine yönelip iki rekât namaz kýldýðýný düþününüz. Bunun ecrini, gönlüne vereceði hazzý ve duyguyu da…
Evet, sünnet namazlar farz ve vacip namazlar gibi baðlayýcý deðildir. Yorgunluk veya meþakkat sebebiyle terkinde kýnama yoktur. Onlarý eda daima kazanç getirir. Ancak bütünüyle terki sünnet-i seniyye’ye karþý tavýrdýr, vebaldir, kuruluktur, cefadýr. Kýnanmayý da hak eden bir tavýrdýr.
Daha çok da alný secdeye gitmeyenlerin; “Bu namazlarý kim bu kadar çoðaltmýþ,” þeklindeki saçmalýklarý da küstahlýk, cür’etkârlýk, ilmî edebsizlik ve seviyesizliktir.
Olmayan namazlar icad etmek, onlarý farz ve vacip makamýna koymak, “muhakkak kýlýnmasý gerekiyormuþ”, “ömürde bir kere de olsa kýlýnmasý lazýmmýþ”, gibi sözler, “neden kýlmýyorsun?” þeklinde hesaba çekiþler, sünnette olmadýk, hadislerde zikredilmedik aþýrý, bol sevap üretmeler, baþkalarý “bak neler biliyor” desin diye kaynak kitaplarýmýzda yer almadýk bilgiler üretmek de çirkindir ve vebal getiricidir.
Mü’min, hak yolda, Allah ve Rasûlü’nün emrettiði ve öðrettiði yürüyen, ifrad ve tefridden uzak, dosdoðru yürüyen ve iki cihan saadeti ümid eden kuldur.
Emredildiði dosdoðru olmak ve dosdoðru yürümek, bunun için gayret göstermek, adýmlarý bilerek ve þuurla atmak ne güzeldir…
1- Nafile kelimesinin lügat manalarý için bak: Lisanü’l-Arab (11/ 670-673), Sýhah (5/ 1833).
2- Hadisi Tirmizî Ebu Hureyre’den(ra) rivayet eder ve hadisin hasen olduðunu söyler.
3- Ümmü Habîbe künyedir. Asýl adýnýn Remle olduðu kaynaklarýmýzda yer alýr. Ebu Süfyan Ýbn Harb’in(ra) kýzýdýr. (Es-Siratü’n-Nebeviyye, Ýbn Hiþam 2/ 645).
4- Sahih-i Müslim, Salatü’l-Müsafirin (1/ 503). Hadis baþka kaynaklarda ad yer alýr.
5- Sünen-i Tirmizî, Salat.
6- Sahih-i Müslim, Salatü’l-Müsafirin (1/ 504), Câmiu’l-Usul 6/ 7).