Kýldýðýmýz namazlarýn her rekâtýnda;
"Yâ Rab! Bizleri Sýrât-ý Müstakîm'e irþad et! Îmanýmýzda dâim kýl! Hayýrlý amellerde muvaffak kýl!" diye duâ ediyoruz.
Sonra Sýrât-ý Mustakîm'in nasýl bir yol olduðunu bizlere misallendirerek izah eden âyetleri okuyoruz.
"Kendilerine nimet bahþettiklerinin yoluna,"
Kendilerine gazap edilenlerin yoluna deðil! Dalâletin karanlýk dehlizlerinde kaybolup gidenlerin yoluna da deðil! " (Fâtiha Sûresi) Bu duâda hakka giden, sonu Allah rýzasýna, ebedî saadete varan yolda sebat arzu ve azmi, nankörlük ve dalâletten uzak durma kararlýlýðý, ümit ve niyâzý vardýr. Bu duâda ifrat ve tefritten (aþýrýlýklardan), eðilip bükülmelerden, zikzaklar çizme, gevþeyip pörsüme bayaðýlýklarýndan uzaklýk vardýr. Hakka giden yolda dosdoðru yürümek, aldatýcý sapaklarýn cazibesine kapýlmamak, ifrat ve tefritten uzak durmak… Bunlar söylerken rahat söylenen, ancak hayat seyri içinde tatbikinin hiç de kolay olmadýðýný gördüðümüz hasletler… Allah Rasûlü(sav); "Hûd Sûresi saçlarýmý aðarttý…" buyuruyor ve onunla birlikte Vâkýâ, Mürselât, Amme Yetesâelûn ve Ýzeþþemsü Küvvirat Sûrelerini de zikrediyor.(1) Hûd Sûresi içinde geçmiþ ümmetlerin kýssalarýný, isyan edenlerin karþýlaþtýklarý azaplarý zikrediliyor, gelecek nesillere ikazlar yer alýyor ve Allah Rasûlü'ne þöyle bir emir veriliyor: "Sana inanan, tevbe edip Allaha yönelenlerle birlikte emr olunduðun gibi dosdoðru ol ev aþýrý da gitmeyin! O, yaptýklarýnýzý daima ve her yönüyle görendir." (Hûd Sûresi 11/ 112) Emr edildiði gibi dosdoðru olmak!.. Hem de kendisine inanan mü'minlerle birlikte. Dile kolay fakat gerçekten aðýr bir mesûliyet… Doðru yolda yürümek… Hakka giden caddeden, bütün caydýrýcý, cazibeli güç ve imkânlara raðmen sapmamak… Bütün zorlamalara raðmen kopmamak, sarsýlmamak, yýlmamak… Zorluklara göðüs gerebilmek… Çakan þimþeklere, yaðan yaðmurlara, gözleri perdeleyen kar ve tipilere, çizgileri kaybetmek için uðraþan sis ve karanlýlara raðmen yürümek ve ilerlemek… Diðer taraftan da aþýrýlýklara kapýlmamak… Ýfrat ve tefritten uzak durmak… Sýrât-ý Müstakîm'de sebat ayný zamanda bu demek. Ne kadar güç olursa olsun, olmasý gereken de budur ve Ýslâm tarihi bu sebatýn, bu azmin ve iradenin þanlý misalleriyle doludur. Cesâret ve mertlik yerli yerinde gösterilen yürekliliðin adýdýr. Cür'et ise yersiz olanýn… Dolayýsýyla cesâret ve mertlik, cür'etten, tehevvürden farklýdýr. Elbette ki korkaklýk da deðildir. Cür'et, tehevvür, korkaklýk aþýrýlýktýr… Cesaret ve mertlik, orta yoldur ve övgüye deðer haslettir. Ciddiyet, hilm ve tevazu orta yoldur. Sertlik, kabalýk, çatýk kaþlýlýk aþýrýlýktýr. Cývýklýk, vakarsýzlýk, ciddiyetsizlik, kibir ve gurur, sünepelik, þahsiyetsizlik de öyle… Cömertlik, yardýmseverlik orta yoldur. Ýsraf aþýrýlýktýr. Cimrilik, pintilik de öyle… Bunun içindir ki Rabb'imiz Furkan Sûresinde Rahmân'ýn kullarýnýn vasýflarýný zikrederken; "Onlar," (Furkân Sûresi ) Orta yol. Tehlike noktalarýndan, aþýrýlýklardan uzak yol… Ýslâm'dan olaný Ýslâm'dan çýkarmayan, Ýslam'dan olmayaný Ýslam'a katmayan yol… Ýslam'ýn istediði hasletleri sinesinde barýndýran yol… Ýslam'dan olmayan bir þeyi Ýslâm'ýn bünyesine sokuþturmaya, Ýslâm'dan olan bir þeyi de Ýslâm'dan dýþlamaya çalýþmayan bir yol. Âiþe Vâlidemiz'in(ra) rivâyet ettiði bir hadiste þöyle buyrulur: "Kim dînimizde, onda yer almayan yeni bir þey ortaya çýkarýrsa bu, reddelilir." (2) Bir baþka rivâyette de; "Kim bizim yolumuza uymayan bir iþ iþlerse o, reddedilir." Doðru olan da budur. Bu yol, kendi kendine namazlar, oruçlar, farklý ibadetler icat etmeyen, türbe kapýlarýnda bidatler sergilemeyen, modern putlar ve zihniyetler önünde kilitlenip kalmayan, ümidini Allah'tan baþkalarýna baðlamayan, her þeye kadir olanýn, Allah olduðuna inananlarýn yürüdüðü yoldur. Hatta meþrû olan ibadetler de bile aþýrý gitmenin uygun bulunmadýðý, her hak sahibinin hakkýnýn gözetildiði yoldur. Abdullah Ýbn Amr Ýbn Âs'ýn(ra) rivâyet ettiði ve Allah Rasûlü'nün (sav) sahabelerden birisine tavsiyelerini nakleden hadisin bir bölümü þöyledir: "Bedeninin senin üzerinde hakký vardýr. Gözlerinin üzerinde hakký vardýr. Eþinin üzerinde hakký vardýr. Evini ziyaret eden misafirinin senin üzerinde hakký vardýr…" (3) Bu hadis-i þerifle ayný manayý vurgulayan ve asr-ý saadette yaþanan bir hatýrayý yâd ediyoruz: Rasûlullah(sav), Selmân ile Ebu'd-Derdâ'yý kardeþ ilan etmiþti. Bir gün Selmân(ra), Ebu'd-Derdâ'yý(ra) ziyaret etti. Hanýmý Ümmü'd-Derdâ'yý görmüþtü. Elbiseleri eskiydi. Dikkatini çeken bu durumun sebebini sordu. "Kardeþin Ebu'd-Derdâ'nýn dünya ile ilgisi kalmadý," dedi. Ebu'd-Derdâ(ra) geldi. Misafirini karþýladý. Ona yemek hazýrladý ve önüne koydu. "Buyur ye. Ben oruçluyum," dedi. Selmân(ra) o yemedikçe kendisinin de yemeyeceðini söyleyerek onu kendisiyle birlikte yemeðe zorladý. Gece ilerlemiþ, yatma zamaný gelmiþti. Selmân(ra) istirahate çekilmiþti. Ebu'd-Derdâ(ra) ise, ibadet edecekti. Selman kardeþine; "Þimdi uyu!" dedi. Kardeþini kýramayan Ebu'd-Derdâ(ra) uyudu. Gece yine ibadet için kalmak istedi. Ancak Selman tetikteydi. "Uyu!" dedi. Ebu'd-Derdâ(ra) uykuya devam etmek zorunda kaldý. Gecenin sabah namazýndan önceki son dilimi gelmiþti. Selmân(ra) Ebu'd-Derdâ'ya(ra); "Þimdi kalk!" dedi. Birlikte namaz kýldýlar. Gecenin sessizliðinde, seher vaktinin o huþû dolu dakikalarýnda Selmân caný gibi sevdiði ve herkesin hikmet dolu sözlerine hayran olduðu kardeþine þöyle nasihat ediyordu: "Rabbinin üzerinde hakký vardýr. Bedeninin üzerinde hakký vardýr. Âilenin üzerinde hakký vardýr. Her hak sahibinin hakkýný ver, üzerindeki hakký yerine getir!" Sabah Allah Rasûlü'nün huzuruna varýlýyor ve gece yaþananlar ona aktarýlýyordu. Allah Rasûl(sav); "Sel mân doðru söylüyor," buyurarak Selmân'ý takdik ediyordu.(5) Bir baþka yaþanan hatýra daha: Allah Rasûlü(sav) Mescidde iki sütun arasýna gerili bir halat gördü. Ne olduðunu sordu. Zeynep Vâlide'mizin gerdiðini söylediler. Gece namaz kýlarken takatsiz düþüp ayaða kalkamaz veya ayakta duramaz hale gelince ona tutunarak ayaða kalkýyor, ona tutunarak ayakta duruyordu. Allah Rasûlü(sav) halatý çözdürdü. "Takatiniz yettiðince ibadet edin! Yorulunca oturun!" buyurdu.(6) Ebu Hureyre(ra) rivâyet ediyor: Rasûlullah(sav) þöyle buyurdu: "Bu din kolaylýk dinidir. Din ile hiç kimse yarýþa çýkmasýn. Dinde üzerime düþenden daha fazlasýný yaparým yarýþýna çýkan bu yarýþý kesinlikle kaybeder. Doðru olaný, orta yolu bulun. Doðru yola yaklaþmak ve ondan kopmamak için gayret edin. Müjdeleyici olun! Allah'a tâat için sabahýn erken saatlerinden, günün son saatlerinden, gecenin kýsa bir diliminden istifade edin." (7) Hatta bu hadisin yine Ebu Hureyre'den gelen bir rivâyetinde; "Orta yolu tutun, orta yolu! Hedefe ulaþýrsýnýz," buyrulmuþtur.(8) * Yukarýda da ifade edildiði gibi orta yol, her hak sahibinin hakkýný yerine getiriþtir. Birinin hakkýný yerine getirirken diðerini ihmal deðildir. "Anlayýþ gösterilsin. Ben zevk ve safâ peþinde koþmuyorum." "Onlar da bana katkýda bulunmalý…" gibi ifadeler, yanlýþý savunma gayretleridir. Üzerine düþeni yapmamayý örtme çabalarý ve bahaneleridir… Sert davranýþlara, iðneli veya yaralayýcý sözlere, saldýrgan tavýrlara, kabalýða; "Biz dobrayýz. Lafý mertek gibi söyleriz." "Doðru söyleyeni dokuz köyden kovarlar." "Biz aðýz yapmayý bilmeyiz." "Biz böyle davranýrýz. Bizde boya cila yoktur. Ýþine gelirse!.." gibi sözlerle bahane bulmak, çirkinliðe ikinci bir çirkinlik katmaktýr. Mü'min, kaba, saldýrgan, kýrýcý, itici olamaz. Çirkin, çirkef, bayaðý kelimelerle konuþamaz, davranýþlarda bulunamaz. Bu gün, dünden biraz daha farklý zýtlýklar, bir baþka ifadeyle aþýrýlýklar içinde yaþýyoruz. Bir taraftan Allah'a isyan eden, alný secdeye gitmeyen, kalp temizliði iddi eden, Allah'ýn emirlerini küçümseyen, alay eden, dýþlayan, çaða uymadýðýný söyleyen veya uydurmak için inandýðý deðerleri kýlýktan kýlýða sokanlarý, resmî ve gayr-ý resmî nasýl bir imkân ele geçirirse, ele geçirdiði makam veya imkâný bunun için kullananlarý görüyoruz. Diðer taraftan olmadýk ibadetler, türbe merasimleri, takati zorlayan oruçlar, zikirler, namaz çeþitleri icad edenleri görüyor, ikisinin arasýnda çýrpýnýp duruyoruz. "-Oruç bozmuþ olmasan bile, ne olur ne olmaz diye ömürde bir kere de olsa kefaret tutmak gerekirmiþ," gibi iddialar; "-Þu þekilde bir namaz kýlarsan dört yüz yýllýk kaza borcunu ödersin," gibi hiçbir ciddî kitapta yer almayan, ilmî ölçülere uymayan, ancak halk tarafýndan itibar edildiði için revaç bulan sözler, birçok çeþnisiyle halen içimizde dönüp dolaþýyor… * Ýlim ve irfandan uzaklaþan, neyin peþinde olduðunu þaþýranlarýn sözleri, kulaktan kulaða aktarýlan bilgiler zihnimizde canlanýyor… Sonra ayný çevrelerin ümmetin acý ve dertlerine karþý hiç de hassas olmadýklarý göz önüne geliyor ve kalplerdeki burukluklar daha da artýyor… Biz elimizde delil olmadan kendi kendimize helal ve haram uydurma hakkýna sahip deðiliz. Allah'ýn haram kýldýðý bir þeyi hiç kimse helal etme, helal kýldýðý bir þeyi de hiç kimse haram kýlma, yasaklama hakkýna sahip deðildir. Þu Ýlâhî ikaza birlikte kulak verelim: "Dilinizin þuursuzca þekillendirdiði yalanlar gibi; Bu helaldir, þu haramdýr, demeyin. Allah'a karþý yalan söyleyip iftira atmayýn. Þüphesiz Allah'a karþý yalan uydurup iftira atanlar, kurtuluþa eremezler. Kazandýklarý çok az bir menfaattir. Hâlbuki onlar için elem verici bir azap vardýr." (Nahl - 16/ 116) Din, imanda aþýrýlýk deðildir. Ýbadetlerde de, davranýþlarda da sözlerde de aþýrýlýk deðildir. Orta yol, hakka giden yoldur ve Hakka gidenler, hak yoldan kopmayan, sapmayan, aþýrýlýklara dalýp gitmeyenlerdir… "Hak'tan ayrýldýktan sonra dalâlet ve sapýklýktan baþka ne vardýr?!." (Yunus, 10/ 32) 1- Sünen-i Tirmizî, Tefsîr (Câmiu'l-Usûl 2/ 193) 2-Hadis, müttefekun aleyh bir hadistir. Ayrýca Sünen-i Ebu Davud'da, Sünne bölümünde nakledilir. (Câmiu'l-Usûl 1/ 290) 3-Hadis, müttefekun aleyhtir. (Câmiu'l-Usûl 1/ 298) 4-Ebu'd-Derdâ ve Ümmü'd-Derdâ, her ikisi de künyedir. Kýzlarý olan Derdâ sebebiyle böyle künyelenmiþlerdir. Ebu'd-Derdâ'nýn adý Uveymir, hanýmýnýn adý Hayre'dir. 5-Selmân hadisi, Sahih-i Buhârî'de yer alan bir hadistir. (Riyazu's-Sâlihîn, Hadis no: 149) 6-Zeynep Vâlidemiz'in bu hatýrasýný Sahih-i Buhârî'de, Sünen-i Ebu Davud' da, Sünen-i Nesaî'de bulabilirsiniz. Hadiseyi anlatan Enes' tir(ra). 7-Sahih-i Buhârî. 8- Riyâzü's-Sâlihîn (Hadis no: 145)
Kim Ýslam'dan baþka bir din ararsa asla (o din) ondan kabul edilmeyecektir. O, ahirette de hüsrana uðrayanlardan olacaktýr.
( Al-i Ýmran Suresi - 85)
Bir Hadis
Ebu Sa'îd el-Hudrî (radýyallahu anh) anlatýyor:
Hz. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam) þöyle buyurdu:
"Emin ve doðruluktan ayrýlmayan ticaret ehli peygamberler, sýddikler, þehidler ve sâlihlerle beraberdir."
Tirmizî, Büyû 4; Ýbnu Mâce, Ticârât 1
Bir Dua
"Rabbim, beni yalnýz baþýma býrakma, sen mirasçýlarýn en hayýrlýsýsýn."