Bizi en güzel þekilde yaratan ve sayýsýz nimetlerle donatan Rabbimiz, kendisine þükür ile anne ve babamýza þükran duygularý taþýmamýzý Zikr-i Hakîm de yan yana zikrediyor ve þöyle buyuruyor.
“Biz insana anne-babasýný vasiyet etmiþizdir. Çünkü anasý onu nice sýkýntýlara katlanarak taþýmýþtýr. Ýki yýl içinde de sütten ayrýlmýþtýr. Bunun içindir ki; bana ve ana-babana þükret diye tavsiyede bulunmuþuzdur. Þüphesiz dönüþ banadýr.” (Lokman Sûresi – 31/ 14)
Anne ve babanýzýn sizin büyümeniz, yetiþmeniz ve hayata saðlam adýmlarla basmanýz için dünyaya ilk geldiðiniz günlerden itibaren neler yaptýðýný, nelere katlandýðýný, sizin için ne ümitler besleyip ne hayaller kurduðunu yeniden gözden geçiriniz. Geçip giden anlarý yeniden yaþayýnýz. Onlarýn üzerinizdeki haklarýný düþününüz. Sizin çocuklarýnýz için yaptýklarýnýzý ve onlardan beklediklerinizi de düþününüz. Bütün bunlardan sonra anne ve babanýza nasýl davranacaðýnýza karar veriniz.
Bu kararý verirken günün birinde kendi çocuklarýnýzýn da size nasýl davranmasýný istediðinize de karar verdiðinizi unutmayýnýz.
Sonra Zikr-i Hakîm e kulak veriniz: "Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi, ana ve babanýza da iyi davranmanýzý emretti, böyle hükmetti. Onlardan biri yada her ikisi senin yanýnda yaþlanýrlarsa, sakýn onlara “öf!” bile deme! Onlarý azarlama, onlara karþý daima güzel sözler kullan.
Onlarýn üzerine rahmet ve þefkatle koruyu kanatlarýný indir ve “Rabbim! Küçüklüðümde onlar beni nasýl yetiþtirip büyütmüþlerse, sen de onlara öylece rahmet et!” diye dua et.” (Ýsrâ Sûresi 17 / 23-24)
Mü minler yaþça büyük olan insanlara hürmet göstermelidirler. Bu Allah Rasûlü nün irþadýdýr, buyruðudur. Büyükler, anne veya baba olduðunda elbette hürmet ve yakýnlýk görmeye çok daha hak sahibidirler.
Anne ve babanýza gösterdiðiniz hürmette de çocuklarýnýza örnek olunuz. Onlar sizde görsün hürmet duygularýnýn ifadesini, yakýnlýðýn davranýþlara aksediþini. Bu duygularla filizlensin gönülleri.
Hz. Ömer in oðlu Abdullah ýn(ra) þu davranýþýna dikkat ediniz. Abdullah Ýbn Dînar anlatýyor: "Ýbn Ömer Mekke için yola çýkmýþtý. Deveye uzun süre binmenin getirdiði býkkýnlýðý atlatmak, biraz rahatlamak için devesinden inerek bindiði bir merkebi vardý. Baþýna baðladýðý bir de sarýðý.
Bir gün bu merkebin sýrtýnda ilerliyordu. Sahralarda göçebe yaþayan bir adam yanlarýndan geçiyordu. Ona; –Sen Fülanýn oðlu Fülan deðil misin? diye sordu. Adam; – Evet, oyum, diye cevap verdi. Abdullah(ra) cevabý duyunca merkebini ona verdi. -Buna bin! dedi.
Sarýðýný da ona uzattý. -Bunu da baþýna sar.
Adam uzaklaþýp gidince yanýnda bulunanlar dayanamadý: -Allah seni affetsin! Merkebini bir bedevîye verdin. Üzerine binip biraz rahatlýyordun. Baþýna sardýðýn sarýðý da verdin.
Bir baþka rivayette þu ek yer alýr: Bunlar göçebe yaþayan insanlar. Az bir þey bile onlarý sevindirmeye yeterdi.
Abdullah Ýbn Ömer in onlarýn bu sözlerine verdiði cevap ince bir duyguyu ve edeb anlayýþýný bizlere aktarýyordu:
Ben Allah Rasûlü nü(sav) þöyle buyururken duydum: "Ýyiliklerin en güzellerinden biri de bir insanýn babasýnýn arkasýndandan onun dostuna yaptýðý iyilik, gösterdiði yakýnlýk, sýcaklýktýr, baba dostuyla baðlarýný korumasýdýr."
Bu insanýn babasý, babam Ömer in dostuydu. [2]
Baba dostuna sevgi ve hürmet, þüphesiz ondan önce babaya duyulan sevgi ve hürmettir. Bu davranýþ ne kadar ince ve duygu yüklü bir davranýþtýr. Hz. Ömer hayatta olsaydý, dostu olan bir insanýn çocuðuna, kendisine dost olduðu için böyle davranýldýðýný öðrenseydi neler hissederdi, dersiniz. Oðlu Abdullah için gönlünde nasýl bir duygu canlanýr, dudaklarýndan nasýl duâlar dökülürdü.
Bazý davranýþlar daha da ince bir mânâ taþýrlar. Anlatacaklarýný kendi üsluplarýyla anlatýrlar. Çok söze ihtiyaç býrakmazlar.
__________________________________________________________________________________
[1] Sahih-i Buhârî, Mevâkîtü s-Salât (4/ 154-155), Sahih-i Müslim, Ýman (1/ 89)
[2] Sahih-i Müslim, Biir ve Sýla (4/ 1979).