Yani altýný vardýr, gümüþü, platini vardýr. Elmasý, yakutu, bakýrý, demiri vardýr. Cývasý, petrolü vardýr. Kömürü, kükürdü vardýr. Paslananý vardýr, pas tutmayaný vardýr. Deðerini kaybedeni vardýr, asla kaybetmeyeni vardýr. Kirleneni vardýr, kir tutmayaný vardýr. Bozulaný vardýr, bozulmayaný vardýr.
“Câhiliye günlerinde en hayýrlý, þahsiyeti güçlü, karakteri saðlam olanýnýz, anlayarak, ilim ve irfanla yaþadýðý sürece Ýslâm da da en hayýrlýnýzdýr.”([1)
Öyle de olmuþtur. Dürüst olanlar, yaptýklarýný doðru yaptýðýna inanarak yapanlar, vefakâr, cömert, fedakâr olanlar, inandýðý þeyler uðruna zorluklarý göðüsleyebilenler; basit, geçici hayat zevklerinin esir alamadýðý, karakterini sarsamadýðý insanlar Ýslâm nuruyla þereflenince Ýslâma büyük hizmetler sunmuþlardýr. Zira oðru ve saðlam hasletleri hakikat nuruyla yan yana gelmiþ, Ýlâhî emir ve nehiylerle bütünlük oluþturmuþ, güçlenmiþ, teþvik görmüþ, ateþlenmiþ ve canlanmýþtýr...
Bir cemiyette geliþmesi, yerleþmesi gereken güzel hasletler vardýr:
Ýlim-irfan sevgisi, öðrenme meraký, öðrenilenleri amele dökme samimiyeti,
Arayýp doðruyu bulma arzusu, hatayý kabul edip doðruya yönelme irâde ve dürüstlüðü,
Cesâret, inanýlan deðerler uðruna sýkýntýlarý göðüsleme metâneti,
Alçak gönüllülük, güler yüzlülük, tatlý sözlülük,
Dürüstlük, doðru sözlülük, sadâkat, vefâ.
Bütün bu hasletler, üzerinde titrenilmesi gereken hasletlerden sadece bir kaçýdýr.
Birçok güzel hasletin kaybedildiðini, yýpratýldýðýný görmek, beden yorgunluðundan daha aðýr, daha ezici ve daha esef vericidir. Basit dünyalýk kayýplarýn peþine düþenlerin, bu hasletlerin peþine düþmeyiþi, kaybýna aldýrmayýþý da ayrý bir esef kaynaðýdýr.
Onlarý, geliþtirmek, canlandýrmak, yaygýnlaþtýrmak ve güzel hasletlerle donanmýþ saðlam bir nesil yetiþtirmek, imkânlarý bu yönde seferber etmek varken, dehþet ve ürperti ile çirkef ve rezalet pazarlayan zihniyetlerin paralanýrcasýna gayretini görüyoruz. Yada boþluktan, hedefsiz, gayesiz hayatýn içine salýverilmiþlikten ümit bekleyenlerin boþ sözlerini duyuyoruz.
Bu tür zihniyetlerin yuvalarýmýza sirayetini, yavrularýmýzý elimizden almasýný engellemek bizim vazifemizdir. Bunun için de el ele, gönül gönüle vermemiz, akýntýlarýn önünde setler oluþturmamýz, onlarý kendi bataklýklarýna dönmeye zorlayacak azmi ve dirayeti göstermemiz gerekir.
Biz gayret ettikçe Rabbimiz gayretlerimize bereket verecektir.
"Abdullah Ýbn Mes ûd(ra) Allah Rasûlü nün þöyle buyurduðunu rivâyet eder: "Sýdk (dürüstlük ve doðru sözlülük) insaný birre (iyilik ve ihsana) götürür. Ýyilik ve ihsan da insaný cennete götürür.
Bir insan doðru söyleyip dürüst davrandýkça gün gelir Allah katýnda özü, sözü doru insan olarak yazýlýr.
Yalan ise ise insaný kötülüklere, çirkinliklere sürükler. Kötülük ve çirkinlikler de cehennem ateþine götürür.
Ýnsan yalan söyleye söyleye gün gelir Allah katýnda yalancý olarak yazýlýr." (2)
Özü sözü doðru olmak ne güzel bir haslettir ve özü sözü doðru olanlara ihtiyacýmýz ne kadar büyüktür.
Hz. Hasan(ra); Allah Rasûlü nden þu sözleri ezberlediðini söyler: "Ýçine þüphe düþüren þeyleri býrak, seni þüpheye sürüklemeyen þeyleri yap. Dürüstlükte kalp huzur ve sükûnu, yalanda tedirginlik ve huzursuzluk vardýr." (3)
Dürüstlük, özü-sözü doðru olmak, Müslümanlarýn ayrýlmaz vasýflarýndan biri idi. BirMüslüman böyle bilinir, böyle tanýnýrdý. Bu vasýflarýn yýpranmasý, güven duygularýnýn sarsýlmasý bir çok deðerlerimizi de aldý götürdü.
Çocuklarýmýzýn özü-sözü doðru insanlar olarak yetiþmesi, hiçbir maddî deðerle ölçülemeyecek kadar kýymetlidir.
Ýslâm tarihi yerli yerinde gösterilmiþ, cesaret örnekleri ile doludur. Bunlarýn bir çoðu herkesi hayran býrakacak güzellikte ve derecededir. Tarihe nakþedilmiþ, asla unutulmayanlarý vardýr. Hamza, Ali, Talha, Cafer, Zübeyr, Berâ Ýbn Mâlik, Halid Ýbn Velîd, Bilal, Sa d Ýbn Ebî Vakkas, Ebu Ubeyde –radiyallahu anhüm- ve daha nicelerinin saadet asrýnda yazdýðý destanlar ümmetin ortak mirasý olmuþ, zihinlere ve kalplere nakþedilmiþtir. Asýrlar boyu onlarýn yolunu takip eden nice yiðitler olmuþ, Ýsm-i Celâl ve tekbir sesleri onlarýn azm, gayret ve cesaretleri ile ufuklar ötesine taþýnmýþtýr. Anneler, babalar çocuklarýný onlarýn hatýralarý ile beslemiþ büyütmüþtür.
Cesâret yerli yerinde gösterildiði, lüzumsuz cür ete ve saldýrganlýða dönüþmediði sürece çok güzel bir haslettir. Âhiret inancýna sýmsýký baðlarla baðlý, sadakat, fedakârlýk ve vefâ duygularýyla iç içedir. Her devirde, her asýrda kýymeti takdir edilmiþtir. Baþka güzel hasletlerle bütünleþince kýymeti ve güzelliði daha da artmýþtýr.
Açýk sözlülük de böyledir. Söylenilen bir söz güzel, açýk ve berrak olursa, duygularý ve düþünceleri açýk ve net ifade ederse gönle daha hoþ gelecek ve deðeri artacaktýr.
Bu iki haslet birbirine yakýn, birbirini tamamlayan, birbirine güzelliðini artýran iki haslettir. Bu hasletler çocuk safiyeti ile bir araya gelince daha da güzel ve sevimlidir.
Sâd Ýbn Ebi Vakkâs(ra) çocuklarý cesâretle yetiþmesi ile ilgili olarak þöyle der: "Allah Rasûlü nün(sav) gazvelerini çocuklarýmýza, týpký Kur an dan bir sûre öðretir gibi öðretir, ezberletirdik." (4)
O bu sözleriyle, çocuklarýn Ýslâm nûrunun korunup kollanmasý, yaþatýlmasý ve yayýlmasý uðrunda neler yaþandýðýný, ne mücadeleler verildiðini bilmelerini ister ve onlarýn bu ruh, bu þuur ve cesaretle yetiþmesinin lüzumuna iþaret eder.
Halîfe Ömer(ra), Rasûlullah’ýn (sav) sünnetine baðlýlýðýn bir gereði olarak vâlilere yazdýðý bir yazý da þöyle emrediyordu: "Çocuklarýnýza atýcýlýðý ve yüzmeyi öðretin. Onlara, bir sýçrayýþta atlara binecek hale gelmelerini emredin!" (5)
O, canlý, güçlü, atik, kabiliyetli, kendisine güvenli, cesur, cihad ruhlu bir nesil istiyordu.
Nitekim Rasûlullah(sav); "Güçlü bir mü min, zayýf bir mü minden daha hayýrlý, Allah huzurunda daha sevimlidir. Elbette ki her mü’minde hayr vardýr," (6) buyurmaktaydý.
Þüphesiz Rasûlullah(sav) yalnýzca bedenî açýdan güçlülüðü kastetmiyordu.
Küçük yaþlarda Bedir ve Uhud Gazvesine katýlmak için çýrpýnan, boyunu uzun göstermek için ayak parmaklarýnýn üzerinde yükselen veya Allah Rasûlü(sav) kendilerini görürse saflardan çýkarýr korkusuyla saflar arasýnda saklanýp göze batmamaya çalýþan çocuklarýn bu manzarasýný gözlerinizde canlandýrýnýz. Allah Rasûlü(sav) onlarý birer birer bularak, sevgi dolu bakýþlarla baþlarýný okþayarak saflardan çýkartsa bile bu küçük yiðitlerin azm ve cesaretinin diðer sahâbeleri nasýl ateþlediðini düþününüz. Bunu anlamak için fazla söze hacet olmasa gerektir.
Ýlim ve irfan sevgisi üzerinde ayrýca durulacaktýr. Esasen her bir güzel haslet, üzerinde uzun uzun konuþmaya deðerdir. Biz birkaç satýrla da olsa ehemmiyetini hatýrlatmak, vurgulamak istedik.
"Hatýrlat, öðüt ver. Þüphesiz doðrularý, hakký haturlatýþ, Allah için öðüt, mü’min gönüllere fayda verir.” (Zâriyât, 51/ 55)
____________________________________________________
[1] Sahîh-i Buharî, Menâkýb (13/ 125, 126), Sahîh-i Müslim, Fezâil (4/ 1846-1847).
[2] Sahih-i Buhârî, Edeb (18/ 197), Sahih-i Müslim, Birr (4/ 2012-2013).
[3] Sünen-i Tirmizî, Sýfatü l-Kýyâme (4/ 668). Hadisin isnadý sahihtir.
[4] Terbiyetü’l- Evlâd, Abdullah Nâsýh (1/ 310).
[5] Terbiyetü’l- Evlâd, Abdullah Nâsýh (1/ 310).
[6] Sahih-i Müslim, Kader (4/ 2052).