Varlýkla imtihan yokluðun imtihaný kadar zordur. Görülen gerçek; varlýk imtihanýnda baþarýlý olanlarýn yokluk imtihanýný baþarýyla verenlerden daha az olduðudur.
Ebu Sa’îd el-Hudrî (ra) anlatýyor:
“Rasûlullah (sav) minbere oturmuþtu. Biz de çevresine oturduk. Efendimiz, þöyle buyurdu: “Benden sonra önünüzde dünya çiçeklerinin açacaðýndan, dünya süslerinin önünüze serileceðinden korkuyorum”[1]
Ensârdan Amr Ýbn Avf (ra) bizlere, dünya malýnýn câzibesini ve Allah Rasûlü’nün bu konudaki irþad ve ikazýný ibret verici bir haberle naklediyor:
“Rasûlullah (sav) Ebu Ubeyde Ýbn Cerrâh’ý (ra) cizyeleri getirmek üzere Bahreyn’e gönderdi. Ebu Ubeyde (ra) Bahreyn’den yüklü bir malla döndü. Medineliler, Ebu Ubeyde’nin geldiðini duymuþlardý. Bir çoðu gelerek sabah namazýný Allah Rasûlü’yle birlikte kýldý. Rasûlullah (sav), namazý kýldýrýnca ayrýlmak için ilerledi. Gelenler hem kendilerini gösterir, hem de bekleyiþ içinde olduklarýný belli eder þekilde duruyorlardý. Efendimiz (sav) onlarýn bu halini görünce gülümsedi;
“Zannediyorum Ebu Ubeyde’nin Bahreyn’den birþeyler getirdiðini duydunuz? diye sordu.
“Evet Ya Rasûlallah!” dediler. Bunun üzerine þöyle buyurdu:
“Müjdeler olsun! Hoþunuza gidecek bir ümit içinde olun! Ben sonraki yýllarda fakirliðe düþmenizden korkmuyorum. Benim korkum, dünyalýklarýn sizden öncekilerin önüne serildiði gibi sizlerin önüne de serilmesi, dünya metâýnýn geniþlemesi. Onlarýn dünyalýk toplama yarýþýna girdiði gibi, sizin de yarýþa girmeniz. Onlarýn helâkýna sebep olduðu gibi, sizi de helâk etmesidir.”[2]
Allah Rasûlü’nün bu irþâdý, asla gözden gönülden ýrak tutulmamalýdýr.
Dünya ve nimetleri, insan oðlunun hizmetine sunulmuþtur. Ýnsan zekâ ve kabiliyetleriyle ona hakim olacak, onu evirip çevirecek ve kendi hizmetinde kullanacak güç ve dirâyettedir. Ancak dünya hayatý câzibelerle doludur. Ýradesini yitiren insaný çekip alacak, peþinde sürükleyecek, cilveleriyle oyalayacak, lezzetleriyle kandýracak, ninnileriyle uyutacak, verdikleriyle uyuþturacak, yalancý emziðiyle susturacak, gelip geçici zevkleriyle ebedî saadeti unutturacak bir yapýdadýr.
Bakýnýz Allah Rasûlü (sav) ne buyuruyor: “Yazýklar olsun altýna, gümüþe, kadifeye, ipekli kumaþlara kul olanlara! Onlarý elde edince hoþlanýp, elde edemeyince razý olmayanlara!”[3]
Ve yazýklar olsun dünya malý, makam, mevki için kula kul olanlara, Ýblise hizmete koþanlara, hesap gününü unutanlara...
Zikr-i Hakîm’de dünya hayatý þöyle özetleniyor:
“Yeryüzünü size boyun eðdiren, onu sizin emrinize âmâde kýlan O,dur. Daðlarýnda, ovalarýnda, vadilerinde, sýrtlarýnda gezin, dolaþýn. Allah’ýn bahþeylediði rýzýklardan yiyin ve bilin ki dönüþ O’nadýr.” (Mülk, 67/ 15)
Bârî -azze ve celle- bu âyet-i kerimede bizlere; yeryüzünü bütün nimetleriyle size verdim. Onu hizmetinize, istifadenize hazýr kýldým. Daðlarýnda, ovalarýnda, baðlarýnda, bahçelerinde, çarþýlarýnda, pazarlarýnda, köyünde, kentinde gezin, dolaþýn. Ekin, biçin, alýn, satýn, çalýþýn, gayret edin, kazanýn, yiyin, yedirin, rýzýklarýndan istifâde edin.
Bütün bunlarý yaparken, dönüþün Allah’a âit olduðunu sakýn unutmayýn! Dünya hayatýnda bütün yapýlanlarýn muhasebeden geçeceðini sakýn akýldan çýkarmayýn. Dünya hayatýný, hesâbýný verecek þekilde yaþayýn. Ona göre kazanýn, ona göre harcayýn, hayatýnýzýn bütününe ona göre yön verin. Kendinize ona göre bir çerçeve çizin.
Abdurrahman’ýn (ra) hayatýna, yaptýklarýna baktýðýmýzda bunun en güzel örneklerinden birini görüyoruz ve Rabb’ýmýzýn þu buyruklarýna kulak veriyoruz:
“Kim elindeki nimetten verir, Rabbýna takvâ içinde olursa, hakký, doðruyu en güzeli tasdik ederse, Biz de ona kolaylýklar hazýrlarýz. (Leyl, 92/ 5-7)
Allah Rasûlü buyuruyor: “ Ýki insan gerçekten gýbta etmeye deðerdir:
· Allah’ýn kendine dünya malý nasib eyleyip bu malý hak yolda harcama dirâyet ve þuuru verdiði kimse
· Ve Allah’ýn kendisine ilim, hikmet verdiði, bu ilim ve hikmetle hükmeden ve onlarý baþkasýna da öðreten kimse.”[4]
Bu þuur ve dirâyette olan insanlara ne kadar ihtiyacýmýz var.
Her alanda kýran kýrana mücadelenin yaþandýðý günlerdeyiz. Ýktisadî alanda da bütün yönleriyle bu mücâdeleyi yaþýyoruz. Üstelik kirli bir çevrede temiz, helâl kazanç elde etmenin zorluðu çok açýk. Ancak mücâdele, imtihan ne kadar zorlu olursa sevâbý, Mevlânýn rahmet ve bereketini celbediþi de o kadar çoktur.
Kazanmak için dýþ dünya ile mücâdele, hak yolda harcamak için iç dünya ile (nefisle) mücâdele elbette zordur. Baþaranlar, gerçek yiðitlerdir. Gönlün sevdiði, nefsin istediði bir þeyden vaz geçmek dile kolay, tatbikatta ne kadar zordur. Ama örnekleri vardýr. Var olmaya devam etmesi için de, niyaz ediyoruz.
Sevdiðiniz mallardan infak etmedikçe, gerçek birr ve takvâya ulaþamazsýnýz.” (Âl-i Ýmrân – 3/ 92) âyet-i nazil olunca en sevdiði bahçeyi Allah yolunda vakfeden Ebu Talha’yý unutamýyoruz.
Asr-ý Saadette bunun nice güzel örneklerine þâhid oluyoruz. Ebu Talha’nýnkine benzer bir baþka güzelliði ve onu gerçekleþtiren aziz sahâbîyi birlikte yâdedelim:
Ne zaman ki; “Kim Allah’a ödünç verir, malýný Allah yolunda infak ederse Allah onun karþýlýðýný kat kat verir. Ayrýca çok deðerli mükâfata nâil olacaktýr. (Hadîd, 57/ 11. Ayrýca bak: Bakara, 2/ 245) âyeti nâzil olunca Ensârdan Ebu’d-Dehdâh gelerek: “Ya Rasûlallah! Allah bizden ödünç istiyor, öyle mi?” diye sordu.
Efendimiz; “Evet Ebu’d-Dehdah,” buyurunca, Ebu’d-Dehdah (ra); “Ey Allah Rasûlü! Bana elini ver,” diyerek Efendimizin elini tuttu ve ekledi: “Rabb’ýma bahçemi ödünç veriyorum”
Bahçesinde 600 hurma aðacý vardý. Hanýmý Ümmü’d-Dehdâh ve çocuklarý bahçede aðaçlarýn altýnda gölgeleniyor ve oynuyorlardý.
Ebu’d-Dehdâh bahçenin dýþýna gelerek hanýmýna seslendi: “Ey Ümmü’d-Dehdâh!
“Buyur!”
“Bahçeden çýk! Ben onu Rabb’ime verdim ”[5]
Bir baþka rivayette, hanýmýnýn Ebu’d-Dehdah’a: “Ey Ebu’d- Dehdah! kârlý bir alýþ-veriþ yapmýþsýn” dediði ve içeride bulunan eþya ile çocuklarýný dýþarý çýkardýðý; Allah Rasûlü’nün de: “Ebu’d-Dehdah için Cennet’te ne büyük salkýmlar var,” buyurduðu nakledilir.[6]
Kurtubî (rh.a.) Bakara Sûresinin 245. âyeti olan; “Kim Allah’a ödünç verir, malýný Allah yolunda infak ederse Allah onun karþýlýðýný kat kat verir. Dünya malýný darlaþtýran, geniþleten, bütün imkanlarý veren Allah’týr. Dönüþünüz O’nadýr. (Bakara, 2/ 245) âyetinintefsirinde Ebu’d-Dehdâh’ýn bu baðýþý ile ilgili daha geniþ bir rivayet nakletmektedir.
Bu rivayette, Ebu’d-Dehdâh’ýn âyet-i kerimeyi duyunca; “Anam, babam sana fedâ olsun ya Rasûlallah! Rabbýmýz bizden karz-ý hasen istiyor. Onun borca ihtiyacý yok ki?” dediði, Peygamber Efendimizin de; “Evet, O böylece sizi Cennet’e koymak istiyor” buyurduðu zikredilir.
Daha sonra iki bahçesinin ikisini de vermek istediðini, Peygamberimizin; “Birini Allah için ver, diðerini âilen ve çocuklarýnýn geçimi için býrak” buyurduðunu, Ebu’d-Dehdah’ýn da içlerinden en güzeli olan 600 hurmalýk bahçeyi verdiðini, Efendimizin; “Allah, bunun karþýlýðýný sana Cennet’te bahþetsin” diye ona duâ ettiðini ve Ebu’d-Dehdâh’ýn bahçeye gelerek aðaçlarý altýnda çocuklarýyla birlikte dolaþan hanýmýyla aralarýnda geçen güzel konuþmalarýný ve karþýlýklý söylenen mýsralarýný kaydeder.”[7]
Hakkýnda çok az bilgi bulabildiðimiz bu aziz sahabîyi [8] ve onun niyetine, hayrýna gönülden ortak olan hanýmýný, hayýrla yâdediyor; kýyâmete kadar devam eden ecir niyâz ediyoruz.
Bu konuyla ilgili satýrlarýmýza Allah Rasûlü, Kâinâtýn Efendisi, yeðane önderimiz Peygamber (sav) Efendimizin þu mühim irþâd ve müjdeleri ile son verelim:
· “Kim, bir mü’minin, dünya hayatýnda sýkýntýlarýndan bir sýkýntýsýný giderirse, Allah da onun kýyâmet gününün sýkýntýla-rýndan bir sýkýntýsýný giderir.
· Kim, maddi zorluk içinde olan bir mü’minin elinden tutar maddi zorluðunu giderir, iþini kolaylaþtýrýrsa, Allah da onun dünya ve âhirette iþini kolaylaþtýrýr.
· Kim, bir müslümanýn kusurunu örter, ayýbýný, sýrrýný saklarsa, Allah da dünya ve âhirette onun kusurunu örter, ayýbýný saklar.
· Kul, mü’min kardeþinin yardýmýnda olduðu sürece, Allah da onun yardýmcýsýdýr.
· Kim ilim elde edeceði bir yolda ilerlemeye çalýþýrsa Allah da ona Cennet’e giden yolu kolaylaþtýrýr.
· Eðer bir topluluk, Allah evlerinden birinde toplanýr, Allah’ýn Kitâbý’ný okur, onu anlamaya çalýþýr, aralarýnda müzakere eder ilim ve irfanlarýný geniþletirlerse, üzerlerine huzur, sükûnet ve vakar iner, onlarý rahmet kaplar, melekler kuþatýr ve Allah onlarý katýndaki melekler arasýnda anar.
· Amellerinin yavaþlattýðý bir kimseyi, nesebi hýzlandýramaz. Amelleri yol aldýramýyorsa, soyu yol aldýramaz.” [9]
Ýþte sözün özü. Ýþte düstur...
***
[1] Sahih-i Buharî, Zekât ( 7/ 292. Ayrýca Cihad ve Rikâk’da baþka râvîlerden de nakledilmiþtir.) Sahih-i Müslim, Zekât (2/ 729).
[2] Hadis müttefakun aleyh bir hadistir. Bak: Sahih-i Buhârî, Cizye (Umde, 12/ 223-224) Sahih-i Müslim, Zühd (4/ 2274)
[3] Sahih-i Buhârî, Cihad (11/ 419-420)
[4] Abdullah Ýbn Mesud’dan rivâyet edilen bu hadis, müttefekun aleyh bir hadistir.Bk. Sahih-i Buharî, Zekat (Umde 7/ 196), Sahih-i Müslim, Salât (1/ 559)
[5] Muhtasar Tefsir Ýbn Kesir (1/ 222, 3/ 448), Hayâtü’s-Sahâbe 2/ 149- 150), el- Ýsâbe 4/ 59, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, Kurtubî (3/ 238-239)
[6] Muhtasar Ýbn Kesîr (3/ 448)
[7] El-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, Kurtubî (3/ 238-239)
[8] Ebu’d- Dehdâh, bu sahabînin künyesidir. Adý tam olarak bilinmiyor. Kurtubî’nin rivayetinde kýzlarýnýn adýnýn “Dehdâhe” olduðu, kendisinin ve hanýmýnýn künyesinin de buradan geldiði anlaþýlýyor.
Ebu’d- Dehdah hakkýnda bilgi için bak: El- Ýstîâb (4/ 61), El- Ýsâbe (4/ 59), El-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, Kurtubî (3/ 238-239), Muhtasar Tefsir Ýbn Kesîr (1/ 222), ( 2/ 149- 150), Hayât’us-Sahâbe (2/ 149-150)
[9] Sahih-i Müslim, Zikir (4/ 2074). Ebu Hüreyre’nin rivayet ettiði Hadis, Sünen-i Ebî Dâvud ve Tirmizî’de de nakledilir.