Selâm, Ýslâm’ýn þiârýdýr, nîþânesidir. Müslümanlarýn güzel duygularýný özetleyen en güzel kelimelerden biridir. Bir yere girerken selâm verilir, bir yerden çýkarken selâm verilir, bir kiþiyle, bir toplulukla karþýlaþýnca selâm verilir.O, sevginin, ve kaynaþmanýn artmasýna vesîledir.
Allah Rasûlü(sav); “Nefsim elinde olan Allah a yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe gerçek mânâda iman etmiþ olmazsýnýz. Yaptýðýnýzda aranýzdaki sevgiyi artýracak bir þeyi size iþaret edeyim mi? Selâmý aranýzda yayýn,” [2] buyuruyor.
Mü’minlerin selâmlaþmasý, âyetle de sâbit bir emr-i ilâhîdir. Zikr-i Hakîm de þöyle buyurur:
“Size selâm verildiðinde, selâma size verilenden daha güzel bir þekilde mukabele edin veya ayný þekilde karþýlýk verin. Allah, her þeyi bütün incelikleri ile hesap edendir.” (Nisâ Sûresi 4/ 86)
Emr-i Ýlâhî’de birinci derecede istenen, þüphesiz selâma daha iyi bir þekilde karþýlýk verilmesidir. En azýndan ayný derecede güzellikle selâm verilmelidir. Melekler de Âdemin selâmýna “rahmet” ekleyerek karþýlýk vermiþlerdir. Onlarýn mukabelesi selâmý güzel almanýn bir örneðidir.
Müttefekun aleyh olan bir hadiste Allah Rasûlü(sav) Âdem(as) ile meleklerin selamlaþmasý ile ilgili olarak þöyle buyurur:
“Allah, Âdem’i yarattýðýnda ona; oturmakta olan bir grup meleðin yanýna varmasýný ve onlara selâm vermesini emretti. Onlarýn seni nasýl selâmladýklarýný iyi dinle; bu senin ve zürriyetinin selâmýdýr, buyurdu.
Âdem meleklere; Esselâmü Aleyküm! diyerek selâm verdi. Melekler; Esselâmü Aleyke ve Rahmetullah! diyerek ve onun selâmýna Rahmetullah ý ekleyerek karþýlýk verdiler.” [3]
O, hem Âdem’in, hem de zürriyetinin selâmýdýr. Selâm, Âdem den günümüze kadar vardýr.
Ancak daha iyi bir karþýlýk olarak istenen, sadece kelime fazlalýðýyla daha güzel cevap verme olmasa gerektir. Çünkü bazen selâm veren insan size ekleyecek kelime býrakmadan söyleneceklerin hepsini sýralayabilir. Siz de en azýndan onun söyledikleriyle onun selâmýný alýr, ayný duâ ve niyazlarla karþýlýk vermiþ olursunuz. Yine de bilinmelidir ki, selâma daima fazlasýyla karþýlýk verme imkaný vardýr. Bu nasýl olur? diye sorulursa cevap açýktýr. Daha içten,daha gönülden selâm alýþ ile. Ýçtenliðin, samimiyetin dile, ses tonuna aksediþiyle… Güler yüzle… Böyle yaparsanýz selâmlaþmanýn en büyük hedeflerinden biri olan sevgi artýþýna, kaynaþmaya vesile olursunuz. Bu gerçeði unutmayýnýz.
Bir dostunuzun evine vardýðýnýzda veya herhangi bir eve girmek istediðinizde, ev halkýna geliþinizi belli etmek, kendinizi tanýtmak ve giriþ için izin istemek ve görünce onlara selâm vermek de bir emr-i ilâhîdir:
“Ey iman edenler! Kendi evlerinizden baþka evlere, orada oturanlara geldiðinizi ve kim olduðunuzu belli etmeden, ev halkýna selâm vermeden girmeyin. Bu sizin için daha hayýrlýdýr; herhalde bunu düþünür, deðerlendirir ve anlarsýnýz.” (Nûr Sûresi, 24/ 27)
Selâm hem dost kapýsýný, hem de gönül kapýsýný açan bir anahtardýr.
Kendi evinize girerken de selâm veriniz. Hatta içerde insan olmasa bile. Rabbimiz, Zikr-i Hakim’de þöyle buyurmaktadýr:
“Evlere girdiðinizde, Allah katýndan mübarek ve güzel bir selâmlama ile birbirinize selâm verin.” (Nûr Sûresi, 24/ 61).
Âyet-i kerîmedeki ifade tam kelime karþýlýklarý ile meallendirilirse “birbirinize selâm verin” yerine “kendilerinize selâm verin” denmesi gerekir. Murat, “birbirinize selâm verin” olduðu için böyle meallendirme daha uygundur. Ancak âyet-i kerîmenin “kendilerinize selâm verin” ifadesinde dikkat edilecek bir incelik vardýr: Rabbimiz, sanki bu vurguyla selâm verdiðimiz yakýnlarýmýzý, mü’min kardeþlerimizi kendimizden bir parça saymamýzý ve onlarý bu þuurla selâmlamamýzý emrediyor. Bu üzerinde düþünülmesi gereken bir inceliktir.
Ayrýca kardeþimize vereceðimiz selâmýn daha güzel bir þekilde bize geri döneceði, böylece kendimizin selâmlanmasýna vesile olacaðý da göz ardý edilmemelidir.
Her güzel davranýþ, her hayýr, onu iþleyen sahibine bir þekilde geri döner. Kötülük de öyledir.
Siz kardeþleriniz için güzel þeyler düþününüz, güzel þeyler yapýnýz. Bun kendiniz için de yapmýþ olacaksýnýz. Hep güzel þeyler düþünür, güzel þeyler yaparsanýz, düþündükleriniz ve yaptýklarýnýz simanýza aksedecek, gönlünüzü ve ufkunuzu açacak, göz nurunuz olup yolunuzu aydýnlatacak, ebedî dünyanýzý güzelleþtirecektir.
[1] Sünen-i Tirmizî, Ýsti’zan (5/ 59, Hadis No: 2698).
[2] Sahih-i Müslim, Ýman (1/ 74), Sünen-i Ebu Davud, Edeb (5/ 378), Sünen-i Tirmizî, Ýsti zân (5/ 52).
[3] Sahih-i Buhârî, Ýsti zân(18/ 283), Sahih-i Müslim, Cennet (4/ 2183-2184).