Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araþtýrmalarý   |  Ýlmi YAZILAR   |  Aile Eðitim Yazýlarý   |  Çocuk Eðitimi Yazýlarý   |  Yazarlar  |  Ýletiþim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatý (s.a.v)

Ýnsaný Tanýmak (Radyo)

Tv Programlarý

Seminer ve Konferans

Kýsa Dersler

Özel Konular

Fýkhi Konular

Aile Eðitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Giriþi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eðitimcilere ÖZEL
Gazze Duasý
Gençlerle Ýletiþim (Günýþýðý- Reþitpaþa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 2642
Toplam 16464794
En Fazla 25928
Ortalama 2710
Üye Sayýsý 1194
Bugün Üye Olan 0
Online Ziyaretci
 

 
BORÇ ve KARZ-I HASEN
01/09/2014 - 14:50
 
Dr Þerafeddin Kalay
Allah Rasûlü (s.a.s.) Vedâ Hutbesi’nde mü’minlere ve ashabýnýn þahsýnda bütün insanlýða sesleniyordu:

“Ashâbým!

Kimin yanýnda bir emânet, ödünç aldýðý mal varsa onu sâhibine versin! Borç mutlaka ödenmelidir. Kefâlet üstlenen kiþi üstlendiði kefaletten sorumludur.”
Borç hem karþýlýklý rýza beyanýna dayalý bir akid, hem de muâmelât fýkhýnda en güçlü ahidlerdendir.  Bu gerçeði unutmayýnýz. Her mü’min borcuna sadakat göstermeli ve onu vakti gelince en uygun þekilde ödemelidir. Borçlanýrken içten gelerek ödeme niyeti taþýmalýdýr. Bu Allah’ýn bir hükmü, Rasûlü’nün sîretidir.
 
Allah Rasûlü (s.a.s.) Vedâ Hutbesi’nde mü’minlere ve ashabýnýn þahsýnda bütün insanlýða sesleniyordu:
 
“Ashâbým!
 
Kimin yanýnda bir emânet, ödünç aldýðý mal varsa onu sâhibine versin! Borç mutlaka ödenmelidir. Kefâlet üstlenen kiþi üstlendiði kefaletten sorumludur.”
 
Borç sorumluluðu, alacaklýya karþý vefa, borca sadakat ticâretin temel esaslarýndandýr.
 
Her insan dünyaya zimmet sahibi olarak gelir. Ticarî alanda ihtisasý olmayan, yeterli hukukî bilgisi olmayan için izahý zor bir kelime olan “zimmet”, hayat boyu insan ile birliktedir. Kýsaca “sorumluluk üstlenebilme”, “yükümlü olabilme”, “lehinde veya aleyhinde hak sübutuna ehil olabilme” kabiliyeti olarak izah edebileceðimiz bu kabiliyet, insan için son derece önemlidir. Çünkü biz buna dayanarak mal varlýðýmýzdan daha çok borçlanabiliyor, mes’ûliyetler üstlenebiliyoruz. Karþýmýzdaki insanlar tarafýndan bize güven duyulabiliyor, cemiyet içindeki yerimizi alabiliyor ve hareket alanýmýzý geniþletebiliyoruz.
 
O zaman bu vasfa sahip olma gereðini yerine getirmek, borçlarýmýza vefa ve sadakat göstermek zorundayýz. Aksi hem þahsiyetimizi yaralar, hem de ticarî hayatýmýza tamiri zor hasarlar verir. Nitekim günümüzde bu hasarlarýn ne kadar arttýðýna, maddî- manevî kayýplarýn ciddî derecelerde yaþandýðýna þahit oluyoruz.
 
Bu noktada bir bilgi paylaþmanýn lüzumuna inanýyoruz:
 
Dilimizde borç kelimesi birkaç manada birden kullanýlýyor. Garp dillerinde de böyle olduðu için, onu takip ve taklit eden hukuk sistemlerinde de böyle olduðunu görüyoruz.
 
Bu yüzden bütün çeþitleri ile satýn alma, satma, kiralama, bedel karþýlýðý insan çalýþtýrma, rehin, kefâlet ve ödünç alma gibi ticâretle baðlantýlý bütün hükümler “Borçlar Hukuku” çerçevesinde incelenir ve deðerlendirilir olmuþtur.
 
Ýslâm Hukuku ise benzer yönleri olsa da her bir alaný kendi içinde deðerlendirmeyi ve farklýlýklarýný dile getirmeyi tercih etmiþtir.
 
Ýslâm hukukçularý her bir alanla ilgili bilgiyi kendi baþlýðý altýnda vermenin daha doðru olduðu kanaati ile hareket etmiþlerdir. Çünkü her bir borçlanma diðerinin ayný deðildir, Ýslâm Hukuk dilinde her birinin ayrý adý vardýr.
 
Bakýnýz Roma Hukukuna dayalý Garp Hukuku kaynaklý sistemde “borç” ve “borçlanma” olarak adlandýrýlan kelime yerine Ýslâm hukukunda kaç kelime vardýr ve bunlar neler ifade eder?
 
“Borç” kelimesinin ihtiva ettiði manalar:
 
1 – Ýltizam, vecîbe manasý: Üstlenme, yerine getirme sorumluluðu demektir. Üstlenilen nakid olabileceði gibi iþ veya mal da olabilir.
 
2 – Taahhüd ve edâ manasý: Taraflardan birinin diðerine karþý yerine getirmek üzere anlaþtýðý ve hukuken yerine getirmeye mecbur olduðu þey demektir.
 
3 – Deyn manasý: Satýn alýnan bir malýn bedelini ödeme yükümlülüðünü ifade eder.
 
4 – Karz manasý: Ödünç alýnan paranýn yükümlülüðünü ifade eder.
 
Borç denilince halk arasýnda daha çok bu son iki mananýn her ikisi birden anlaþýlmaktadýr. Her ne kadar böyle olsa da Ýslâm hukukunda deyn ile karz arasýnda ciddî farklar vardýr. Borç esasen ödünç alýnan paranýn deðil, satýn alýnan bir malýn bedelini ödeme yükümlülüðünün, yani “deyn”kelimesinin karþýlýðýdýr. Bu iki ýstýlahýn ayný kelime ile adlandýrýlmasý dil ve hukuk açýsýndan bir eksikliktir.
 
Meselâ alýnan mal karþýlýðý üstlenilen borç, alacaklý talep etse de tespit edilen ödeme tarihinden önce ödenmek zorunda deðildir. Çünkü fiyat buna göre tespit edilmiþ, anlaþmalar bu tarih göz önünde tutularak yapýlmýþtýr. Vade de anlaþmanýn bir parçasýdýr. Hepsi birden ticâret çerçevesi içinde deðerlendirilir.
 
Karz ise bir insanýn diðer kardeþine elindeki parasýnýn kullanma hakkýný belli bir süre için devretmesidir. Onun ortaya çýkan nakit ihtiyacýný karþýlama, bir darlýðýný gidermedir. Bu da, ticâretten öte dostluk ve kardeþliðin gereði bir iyilik, bir ihsandýr. Bunun için de “karz-ý hasen” olarak adlandýrýlmýþ ve teþvik edilmiþtir.
 
Kâinatýn Efendisi’nin (s.a.s.) þu müjdesi bunun bir misalidir:
 
“Kim, maddi zorluk içinde olan bir mü’minin elinden tutar maddi zorluðunu giderir, iþini kolaylaþtýrýrsa, Allah da onun dünya ve âhirette iþini kolaylaþtýrýr.”[1]
 
Bir iyilik, bir ihsan olma sebebiyle karz, zaman açýsýndan baðlayýcý deðildir. Karz-ý hasende bulunan insanýn ödünç verdiði parayý üzerinde konuþulan vakitten önce istemesi, borçlu olan insaný dara, sýkýntýya sokabilir, zorlayabilir. Ýyilik yapan insan iyiliði ve hayrý kemale erdirmeyi de düþünmelidir. Ancak kendisi dara düþmüþse, ihtiyaç duymayacaðýný zannederken bir ihtiyacý ortaya çýkmýþsa kendisine herhangi bir borcu olmayan insanýn kapýsýný çalýp ondan ödünç para isteyeceðine, parasýný ödünç verdiði insanýn kapýsýný çalmasý daha uygundur ve o kimse bu hakka sahiptir.
 
Ödünç para alan insanlarýn önceden bu hukuku bilmeleri, birbirlerini gözetmeleri, günü gelince yine yardýmlaþmalarý, paranýn bir anda teminin çok kolay olmadýðýnýn farkýna vararak hareket etmeleri, iyiliði gönül kýrgýnlýðýna çevirmemeleri gerekir.
 
Ne yazýk ki bunun aksine sýk sýk þahid olduðumuz, kardeþlerimizin birbirlerini rencide ettiðini gördüðümüz için böyle bir ikaza ihtiyaç duyduk.
 
Tekrar vurgulayalým: Deyn zaman açýsýndan baðlayýcýdýr, borçlunun günü gelmeden vermeme hakký vardýr, karz baðlayýcý deðildir, alacaklý ihtiyaç duyduðu an uygun bir üslupla ve uygun bir þekilde parasýný isteme hakkýna sahiptir.
 
Þer’-i Þerifin bu hükmü bilinmelidir ki, dostlar birbirini kýrmasýn, incitmesin.
 
Acý hakikat bize iþlerin tersine döndüðünü gösteriyor. Vakti geldiði halde deyn ödenmiyor, ödeme için ayak sürünüyor, geçen günlere yeni günler, yeni aylar eklemek ve bunun için bahaneler bulmak marifet sayýlýyor, bu durum ticâretin vazgeçilmezleri veya kabullenilmiþleri olarak ticâretin içindeki yerini alýyor.
 
Karz-ý hasende bulunan insan da, býrakýn ihtiyacý olunca vaktinden önce alma hakkýný kullanmayý, “bir gün gelir belki ödenir” duygusu ile günleri aylarý sayýyor. Vaad edilen vakit gelmeden isteyen ise neredeyse hain ilan ediliyor.
 
Böyle olunca da kimse kimseye karz-ý hasende bulunmak, dolayýsýyla yardýmcý olmak istemiyor, bu durumu da; “iyi iken kötü olmayalým” diye izah ediyor.
 
Muhtaç ve sýkýntý içinde olan insanýn borcunu ödeyememesi, bu durumda ne yapmasý ve kendisine nasýl muamele edilmesi gerektiði ayrýca incelenmesi gereken bir husustur. Ancak ödeme imkâný varken borcu ödememek, karþýdaki insanýn içinde bulunduðu durumu, onun da borçlarý olabileceðini ve alacaklýlarýnýn yol gözlediðini düþünmeden vakit kazanmaya çalýþmak, iþi sürüncemede býrakmak doðru deðildir, yapan kiþiye vebal kazandýrýr; ticârete de zarar verir. Allah Rasûlü’nün (s.a.s.); “Mal varlýðý olan insanýn borcunu ödemeyip sündürmesi bir zulümdür,”[2] ikazýný unutmayýnýz.
 
Mü’minlerin Emiri Ömeru’l-Fâruk’tan (r.a.) bize ulaþan bir hatýra unutulmamasý, sohbet meclislerinde paylaþýlmasý, ibret için müzakere edilmesi gereken bir hatýradýr. Hatýra son günlerine aittir.
 
Ömer (r.a.) hançerle yaralanmýþtýr. Geri dönüþü olmayan bir yolculuða çýktýðýný anlayýnca kýzý Hafsa Vâlidemiz’i ve oðlu Abdullah’ý (r.a.) yanýna çaðýrtmýþtýr. Onlara; “-Bütün babalar çocuklarýna miras býrakýyor, ben ise sizlere býrakamýyorum. Üstelik borçlarým da var. Ben ölünce bu evimi satýn, parasýyla borçlarýmý ödeyin. Evin parasý borçlarý ödemeye yetmezse Adiyy Oðullarýndan yardým isteyin. Rabbimin huzuruna boynumda borç taþýyarak varmak istemiyorum!” demiþtir.
 
Adiyy Oðullarý Hz. Ömer’in sülalesidir. Evin parasýnýn borçlarýna yetmeyeceðini tahmin ettiði için onlardan yardým istenmesini istemiþtir. 
 
Hz. Ömer’in vefatýndan sonra bu evi satýlmýþ, parasý borçlarýna verilmiþtir.[3]O günden sonra da evin adý “Dâru Kadâi’d-Deyn” (Borç Ödeme Evi) olarak kalmýþtýr. Hatta bazý rivayetlerde “Dâru Kadâi Deyni Ömer” (Ömer’in Borcunu Ödeme Evi) olarak zikredilir.
 
Daha sonra hem bu isim uzun geldiði, hem de insanlar tarafýndan evin borç karþýlýðý satýlýþý maruf hale geldiði için kýsaltýlarak “Dâru’l-Kadâ” olarak dillerde ve kaynaklarda zikredilmeye baþlamýþ, tarihe de böyle geçmiþtir.
 
Nitekim hem Sahih-i Buhârî, hem de Müslim’de yer alan ve Efendimiz’den hutbede iken yaðmur yaðmasý için duâ talep edildiðini dile getirilen hadiste adý böyle geçer. Hadisi sonraki günlerde, yeni nesillere rivayet eden Enes Ýbn Mâlik bu talepte bulunan kiþinin “Dâru’l-Kadâ” tarafýna düþen kapýdan mescide girdiðini anlatýr.[4]
 
“Dâru’l-Kadâ”, kýble istikametine dönünce mescidin sað tarafýnda yani mescidin batý istikametinde, bu gün “Bâbu’r-Rahme” olarak anýlan kapýnýn önlerindedir.[5]
 
Ömeru’l-Faruk’un son anlarýndan bize ulaþan bu haber, her mü’minin yüreðini titretmelidir. Onda birçok ibret levhasý vardýr. Biz, en lüzumlu olduklarýna inandýklarýmýzdan üçünü dile getirelim. Onlar diðerlerine ýþýk tutacaktýr:
 
1 – Hz. Ömer, on yýlý geçkin halifelik yapmýþtýr. Onun devri zaferlerin ve fetihlerin birbirini takip ettiði yýllardýr. Medîne’ye o günlere kadar hayal bile edilemeyen ganimetler yaðmýþ, peþ peþe hazineler gelmiþtir. Bu ganimetlerin taksimi günlerce sürmüþtür.
 
Borç içinde ölen bu aziz insan, bu hazinelerin çoðu elinden gelip geçen, yani onlarý mü’minlere daðýtan halifedir. Sadece bunun bile insana çok þey anlatmaya yeteceðini zannediyorum.
 
Dünyalýða iltifat etmemiþ, her ölen insan gibi dünya metaýný yanýnda götürmemiþ, geride unutulmayan bir ad, adý dile geldikçe duâ eden gönüller ve kendisine imrenen insanlar býrakmýþtýr. 
 
2 - Borcun ihmale uðramamasý için tedbir, vakit kaybetmeden ödenmesi için vasiyet.
 
Böylece hayatta kalanlara güzel örneklik, hayata göz yumarken duyulmak istenen iç rahatlýðý, gönül huzuru.
 
3 - Borca sadakat. Borç sorumluluðu taþýyarak Rabbin huzuruna varmama, diðer bir ifadeyle de Rabbin huzuruna kul hakký taþýmadan varma þuuru.
 
Ýslâm’ýn emri budur. Bizim de bu çerçevede vurgulamak istediðimiz hakikat de budur…
 
Bir þeyi yaþayarak söylemek þüphesiz çok daha tesirlidir. Hz Ömer’in yaptýðý sözlerden çok daha tesirlidir.
 
Karz ise deynden daha güçlü bir borç çeþididir. Bu hakikati de unutmayalým…
 
 
 
Dipnot
 
 
(1)- Sahih-i Müslim, Zikir (4/ 2074).
 
(2)- Hadis, müttefekun aleyh bir hadistir. Bak: Sahih-i Buharî, Havale (10/ 105), Ýstikraz (10/ 246), Sahih-i Müslim, Müsâkât (3/ 1197 H. No: 1564).
 
(3)- Vefâü’l-Vefâ Bi Ahbâri Dâri’l-Mustafa, Semhûdî (2/ 221-223, Büyûtu’s-Sahabe Havle’l-Mescidi’n-Nebeviyyi’þ-Þerif (s. 136-137). 
 
(4)- Bak: Sahih-i Buhârî, Ýstiskâ (6/ 24), Sahih-i Müslim (2/ 614 H. No: 897).
 
(5)- “Dâru’l-Kadâ” bu tarihten yüzyýlý geçkin bir süre daha ayakta kalmýþtýr. Hicrî 138 tarihinde Medine’ye vali olan Ziyad Ýbn Ubeydillah tarafýndan yýkýlarak arsasý Mescid-i Nebî’nin avlusuna katýlmýþtýr. (Vefâü’l-Vefâ 2/ 222, 223).

Bu Makale 5101 defa okunmuþtur

 

Yazdýr

YAZARIN DÝÐER YAZILARI

©

12/06/2015 - 14:19 Oruçla Ýlgili Kýsa Bilgiler

©

10/03/2015 - 11:06 Kendinizi ve Ailenizi, Ateþten ve Hüsrandan Koruyunuz

©

23/10/2014 - 17:41 NAFÝLE NAMAZLAR

©

01/09/2014 - 14:50 BORÇ ve KARZ-I HASEN

©

04/08/2014 - 13:11 Uhud Gazvesi

©

30/06/2014 - 14:18 Ramazan Ayýný Karþýlarken

©

09/06/2014 - 10:44 Kur’ân-ý Kerîm’de Gençlik

©

05/05/2014 - 12:25 Genç Anne (Hâcer) ve Mekke Þehrinin Kuruluþu

©

07/04/2014 - 15:46 Putlar ve Putçuluk Zihniyetiyle Mücâdele Eden Genç

©

01/02/2014 - 13:26 Vahyin Geliþi

©

04/12/2013 - 13:20 Güçlü ve Güvenilir Genç

©

16/07/2013 - 12:45 Eþinizin ve çocuklarýnýzýn duygularýný anlayýnýz, zaman zaman kendinizi onlarýn yerine koyunuz ve olumlu yönde adýmlar atýnýz.

©

19/06/2013 - 16:14 Âile sýrlarýnýzý dýþarýya vermeyiniz

©

20/05/2013 - 11:57 Çocuklarýnýzý açýk sözlü yetiþtiriniz

©

18/04/2013 - 10:40 Çocuklarýnýzý kendi cinslerine uygun olarak yetiþtiriniz.

©

19/03/2013 - 13:48 Çocuklarýnýzýn yanlýþ alýþkanlýklar edinmesine fýrsat vermeyiniz.

©

19/02/2013 - 11:12 Çocuklarýnýzýn iyi arkadaþlar edinmelerine dikkat ediniz.

©

17/01/2013 - 12:09 Evinizin, kendinizin ve çocuklarýnýzýn maddî, manevî temizliðine dikkat edininiz.

©

24/12/2012 - 11:09 Kanaatkâr olunuz.

©

21/11/2012 - 13:38 Âile yuvanýzda israftan uzak durunuz

©

25/09/2012 - 10:36 Asýl gayenin ve hedefin ne olduðu âile yuvanýzda bulunan her fert tarafýndan bilinmelidir. Bu þuuru yuvanýzda filizlendiriniz.

©

27/08/2012 - 12:08 Büyüklerinize hürmet, küçüklerinize þefkat ve merhamet gösteriniz.

©

23/07/2012 - 11:24 Âilenize ve çocuklarýnýza zaman ayýrýnýz.

©

28/06/2012 - 12:29 Çocuklarýnýza þahsiyetli olmayý, baþka zihniyetleri taklit etmemeyi, olduðu gibi görünmeyi öðretiniz.

©

04/06/2012 - 11:28 Akrabalarýnýzla baðlarýnýzý koruyunuz.

©

25/04/2012 - 14:48 Anne ve babanýz için hayýrlý evlâd olunuz, çocuklarýnýza da güzel örnek

©

26/03/2012 - 11:16 Âile içindeki mesuliyetlerinizi biliniz ve çocuklarýnýza yaþ ve durumlarýna uygun mesuliyet veriniz.

©

27/02/2012 - 15:26 Ýlmi seviniz ve çocuklarýnýza ilim sevgisi aþýlayýnýz.

©

30/01/2012 - 11:23 Çocuklarýnýza ev içi adabý ile ilgili bilgiler veriniz, onlarý eðiterek güzel alýþkanlýklar kazandýrýnýz.

©

02/01/2012 - 11:49 Çocuklarýnýza güzel hasletler aþýlayýnýz.

©

28/11/2011 - 11:18 Çocuklarýnýza ibadet duygusu aþýlayýnýz. Onlara nasýl namaz kýlacaklarýný, nasýl oruç tutacaklarýný öðretiniz.

©

03/10/2011 - 11:46 Çocuklarýnýza Kur’ân öðretiniz.

©

05/09/2011 - 14:31 Çocuklarýnýza güzel sözler ve iman esaslarýný öðretiniz.

©

01/08/2011 - 11:54 Çocuklarla latifeleþiniz. Çocuklarýnýza güzel örnek olunuz

©

04/07/2011 - 12:24 Çocukluktan kaynaklanan hatalarýný hoþ görünüz.

©

03/06/2011 - 11:59 Çocuklarýnýza duâ ediniz, onlara bedduâ veya lânet etmeyiniz.

©

09/05/2011 - 11:58 Çocuklarýnýza adaletli davranýnýz.

©

11/04/2011 - 13:54 Yuvanýzýn içinde güzel dil kullanýnýz.

©

07/03/2011 - 12:34 Çocuklarýnýzý güzel ahlâkla yetiþtiriniz, onlarý þýmartmayýnýz.

©

14/02/2011 - 11:38 Çocuklarýnýzý seviniz ve onlara sevginizi belli ediniz.

©

06/01/2011 - 10:54 Yuvanýza Girerken Selâm Veriniz ve Çocuklarýnýza da Selâmý Alýþtýrýnýz.

©

02/12/2010 - 11:18 Asr-ý Saadet’ten Bir Genç Selâme Ýbn Ekva’-radýyallâhu anh-(Yorulmayan Ayaklar, Bitmeyen Azim)(I)

©

14/10/2010 - 17:45 Çocuklarla Þakalaþmak

©

27/07/2010 - 13:44 Varlýðýn Ýmtihaný

©

22/06/2010 - 12:34 Bilmek, yaþamak ve güzel üslupla aktarmak

©

17/05/2010 - 16:38 Yuvanýzý kaerþýlýklý sevgi, rahmet ve þefkat temelleri üzerne kurunuz. Yuvanýzdan sevgi ve rahmeti eksik etmeyiniz.

©

16/04/2010 - 11:22 Ýmanýnýzý hayýrlý, güzel amlellerle dýþ dünyaya aksettiriniz.

©

24/09/2009 - 10:59 SÜNNETÝ HAKKA GÝDEN YOL BÝLMEK

©

22/08/2009 - 09:43 Mukaddes Diyâr’a

©

24/07/2009 - 11:06 Yeni Bir Ramazan Yaþarken

©

25/06/2009 - 09:20 Çocuklarýmýz filizlenip büyürken

©

01/06/2009 - 14:54 Hissedilen Güç, Engin Basîret

©

28/04/2009 - 16:03 Vahy Safiyeti ve Bulandýrma Gayretleri

©

07/04/2009 - 13:17 Ýç Dünyamýzýn Dýþ Dünyaya Aksi Edep ve Ahlâk

©

09/03/2009 - 15:10 Anne ve Babalara Üç Nasihat

©

17/11/2008 - 23:48 Selim Fýtrat, Kötü Alýþkanlýk ve Çocuklar

©

30/05/2008 - 23:02 Âile Yuvasýnda Sevgi ve Rahmet

©

13/03/2008 - 23:57 Orta Yol Ýfrat ve Tefrite (Aþýrýlýklara Düþmemek)
 
 

Site Ýçi Arama

2 Cemâziye'l-Âhir 1446 |  03.12.2024

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

Allah'ýn yarattýðý þeyleri görmüyorlar mý? Onlarýn gölgeleri Allah'a secde ederek ve tevazu ile boyun eðerek saða ve sola dönmektedir.



( Nahl Suresi - 48)

Bir Hadis

Rifâ'a Ýbnu Râfi'den rivayetle

Hz. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam) þöyle buyurdu:
"Kýyamet günü tüccarlar fâcirler (günahkârlar) olarak diriltilecekler. Ancak Allah'tan korkanlar, iyilik yapanlar ve doðruluktan ayrýlmayanlar müstesna"

Tirmizî, Büyû 4 (1210); Ýbnu Mâce, Ticârât 3, (2146)

Bir Dua

“Allah’ým! Beni baðýþla, bana hidayet nasip eyle, bana rýzýk ver, beni afiyette daim eyle ve bana merhamet et.”

(Müslim, Zikir ve Dua, 35)

Hikmetli Söz

Bir milletin kendine yeterli olmadýðýný söylemek, onu mazisiyle, iktidarýyla, imanýyla beraber gömmek demektir.

Canlý yayýn

Ýslam Ansiklopedisi

  Tasarým : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com