Anne ve babanız için hayırlı evlâd olunuz, çocuklarınıza da güzel örnek |
Abdullah İbn Mes ûd(ra) anlatıyor: Allah Rasûlü ne(sav); "Amellerin hangisi Allahu Teâlâ ya daha sevimlidir?" diye sordum. "Vaktinde kılınan namaz" diye cevap verdiler. "Sonra hangisi?" dedim. "Anne, babaya iyilik. Onlara hayırlı evlad olmak," dediler. "Daha sonra hangisi?" dedim. "Allah yolunda cihad," buyurdular.[1] |
25/04/2012 - 14:48 |
Bizi en güzel şekilde yaratan ve sayısız nimetlerle donatan Rabbimiz, kendisine şükür ile anne ve babamıza şükran duyguları taşımamızı Zikr-i Hakîm de yan yana zikrediyor ve şöyle buyuruyor.
“Biz insana anne-babasını vasiyet etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. İki yıl içinde de sütten ayrılmıştır. Bunun içindir ki; bana ve ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Şüphesiz dönüş banadır.” (Lokman Sûresi – 31/ 14)
Anne ve babanızın sizin büyümeniz, yetişmeniz ve hayata sağlam adımlarla basmanız için dünyaya ilk geldiğiniz günlerden itibaren neler yaptığını, nelere katlandığını, sizin için ne ümitler besleyip ne hayaller kurduğunu yeniden gözden geçiriniz. Geçip giden anları yeniden yaşayınız. Onların üzerinizdeki haklarını düşününüz. Sizin çocuklarınız için yaptıklarınızı ve onlardan beklediklerinizi de düşününüz. Bütün bunlardan sonra anne ve babanıza nasıl davranacağınıza karar veriniz.
Bu kararı verirken günün birinde kendi çocuklarınızın da size nasıl davranmasını istediğinize de karar verdiğinizi unutmayınız.
Sonra Zikr-i Hakîm e kulak veriniz: "Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi, ana ve babanıza da iyi davranmanızı emretti, böyle hükmetti. Onlardan biri yada her ikisi senin yanında yaşlanırlarsa, sakın onlara “öf!” bile deme! Onları azarlama, onlara karşı daima güzel sözler kullan.
Onların üzerine rahmet ve şefkatle koruyu kanatlarını indir ve “Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirip büyütmüşlerse, sen de onlara öylece rahmet et!” diye dua et.” (İsrâ Sûresi 17 / 23-24)
Mü minler yaşça büyük olan insanlara hürmet göstermelidirler. Bu Allah Rasûlü nün irşadıdır, buyruğudur. Büyükler, anne veya baba olduğunda elbette hürmet ve yakınlık görmeye çok daha hak sahibidirler.
Anne ve babanıza gösterdiğiniz hürmette de çocuklarınıza örnek olunuz. Onlar sizde görsün hürmet duygularının ifadesini, yakınlığın davranışlara aksedişini. Bu duygularla filizlensin gönülleri.
Hz. Ömer in oğlu Abdullah ın(ra) şu davranışına dikkat ediniz. Abdullah İbn Dînar anlatıyor: "İbn Ömer Mekke için yola çıkmıştı. Deveye uzun süre binmenin getirdiği bıkkınlığı atlatmak, biraz rahatlamak için devesinden inerek bindiği bir merkebi vardı. Başına bağladığı bir de sarığı.
Bir gün bu merkebin sırtında ilerliyordu. Sahralarda göçebe yaşayan bir adam yanlarından geçiyordu. Ona; –Sen Fülanın oğlu Fülan değil misin? diye sordu. Adam; – Evet, oyum, diye cevap verdi. Abdullah(ra) cevabı duyunca merkebini ona verdi. -Buna bin! dedi.
Sarığını da ona uzattı. -Bunu da başına sar.
Adam uzaklaşıp gidince yanında bulunanlar dayanamadı: -Allah seni affetsin! Merkebini bir bedevîye verdin. Üzerine binip biraz rahatlıyordun. Başına sardığın sarığı da verdin.
Bir başka rivayette şu ek yer alır: Bunlar göçebe yaşayan insanlar. Az bir şey bile onları sevindirmeye yeterdi.
Abdullah İbn Ömer in onların bu sözlerine verdiği cevap ince bir duyguyu ve edeb anlayışını bizlere aktarıyordu:
Ben Allah Rasûlü nü(sav) şöyle buyururken duydum: "İyiliklerin en güzellerinden biri de bir insanın babasının arkasındandan onun dostuna yaptığı iyilik, gösterdiği yakınlık, sıcaklıktır, baba dostuyla bağlarını korumasıdır."
Bu insanın babası, babam Ömer in dostuydu. [2]
Baba dostuna sevgi ve hürmet, şüphesiz ondan önce babaya duyulan sevgi ve hürmettir. Bu davranış ne kadar ince ve duygu yüklü bir davranıştır. Hz. Ömer hayatta olsaydı, dostu olan bir insanın çocuğuna, kendisine dost olduğu için böyle davranıldığını öğrenseydi neler hissederdi, dersiniz. Oğlu Abdullah için gönlünde nasıl bir duygu canlanır, dudaklarından nasıl duâlar dökülürdü.
Bazı davranışlar daha da ince bir mânâ taşırlar. Anlatacaklarını kendi üsluplarıyla anlatırlar. Çok söze ihtiyaç bırakmazlar.
__________________________________________________________________________________
[1] Sahih-i Buhârî, Mevâkîtü s-Salât (4/ 154-155), Sahih-i Müslim, İman (1/ 89)
[2] Sahih-i Müslim, Biir ve Sıla (4/ 1979). |