Yolsuzluklar artýk þekil deðiþtirmiþ, terazi ve diðer elektronik tartý aletleri, yerlerini; masa baþý hýrsýzlýklara, kapalý kapýlar ardýnda yapýlan pazarlýklara, ihaleye fesat karýþtýrmalara, belirli makam ve mevkilere gelerek nüfuz kullanmaya terk etmiþ, insanlarýn gözüne baka baka onlarý aldatmanýn her çeþidi yaygýnlýk kazanmýþtýr. Üstelik bunu yapanlar, çok maharetli bir iþ yapýyormuþ gibi davranýp, ‘ahlakýn gücü’ yerine ‘gücün ahlâký’ný ikame etmiþler, sonra da hak-hukuk tanýmayýp, kendi insanýna dahi zulmün her çeþidini yapar hale gelmiþlerdir. Yolsuzluklarýn her türlüsüne bulaþanlarda, þefkat-merhamet kalmamýþ, acýmasýz bir insan tipine bürünmüþler, ‘hedefe ulaþmak için her yol mubah’ çizgisinde hareket ederek zalim olup çýkmýþlardýr. Dünya menfaatlerine gömülmeleri, lükse israfa düþkünlükleri, refahý tercih eden yaþayýþlarý, onlara Allah’ý unutturmuþ bilerek veya bilmeyerek baþkalarýnýn hakkýný gasp eden, yolsuzluk yaparken bile utanmayan ‘yüzsüzler güruhu’ oluþmuþ, irtikap ettikleri cürümler ‘vakýayý âdiye’den sayýlmýþ, hesaba çekilip cezalandýrýlacaklarýyerde, hâlâ itibar görmüþlerdir. Mazlumlara da bu yolsuzlarý, ‘mutlak âdalet’in tecelli edeceði o ‘hesap günü’ne havale etmekten baþka çareleri kalmamýþtýr. Bu‘ölçü ve tartý’ya hile karýþtýrýp yolsuzluk yapanlarýn fikri yapýlarý,‘dindarlýk sembolleri’ onlarý frenleyememiþ, hýrs ve ihtiraslarýnýn kurbanýolmuþlardýr. Suret-i haktan görünerek muhataplarýný aldatma sanatlarý geliþtirmiþlerdir.
Aldatanlar aslýnda aldananlardýr, ancak muhatap anlamasa da, kiþi neyi, niçin ve nasýl yaptýðýný çok iyi bildiði için yaptýðýnýn hesabýný verecek, yapýlan kötülük ve aldatma yapanýn yanýna kâr kalmayacaktýr. Nitekim Peygamber Efendimiz “Aldatanlar bizden deðildir" buyurmaktadýr. Kur’an-ý Kerim’de vurgulanan husus, insanlarýn aldatýlmasýnýn çirkinliðidir; artýk bunu kim ve nasýl yaparsa yapsýn, söz konusu eylem, sahibini azabýn ortasýna itecek sonuçlarý verecektir. Çünkü tartýdaki eksiklik, imandaki zayýflýðýn sonucudur. ‘Ahirete iman’eksikliði, baþka bir eksiklik doðurmuþ, iman zayýflýðý insanlarýn aldatýlmasýna dönüþtürülmüþtür.
Ellezîne izektâlû alennâsi yestevfûn “Onlar insanlardan alýrken ölçüp tarttýklarýnda tam ölçerler. Onlara vermek için ölçüp tarttýklarýnda ise eksiltirler.”
Alýrken de insanlar aleyhinde, onlarý maðdur ederek, kandýrarak veya onlar üzerinde baskýkurarak bu iþlemin gerçekleþtirildiði anlamýný vermektedir. Güncel anlamda söylersek, bu durum, haciz iþleminde bir kiþinin borcu kadar deðil de ele ne geçirirse zorla hepsini talan edercesine almayý ifade edebilir. Günümüzde yaþanan "üreticiden ürün alýrken yok pahasýna almak, üreticiyi buna mecbur býrakmak" gibi uygulamalar da bu türden aldatmanýn bir örneðidir. Bu ölçü, kiþinin alacaðýný tam almasý þeklinde masum bir alýþveriþ olarak deðerlendirilemez. Bu tür ölçüp tartanlar, aslýnda alýrken de yolsuzluk yapýyorlar. Ölçüdeki yolsuzluk, týpký (4 Nisâ 29) daki gibi bâtýl yolla mallarýyemeðe benzemektedir. Ayet mealen: "Ey iman edenler! Karþýlýklý rýzaya dayalý ticaret yoluyla da olsa, birbirinizin mallarýný haksýz yere yemeyin! Kendinize kýymayýn.” Bu âyette dikkat çekilen husus, ticaret adý altýnda da olsa, kiþi mecbur kalmýþsa onu zorla razý ettirerek malýný haksýz yere yememeyi emretmektedir. Üstelik Yüce Allah böyle bir eylemi, kiþinin kendini öldürmesi olarak tanýtmaktadýr. Mutaffif denilen kiþilerin asýl yaptýðý yolsuzluk, açýk bir þekilde, bu âyette dile getirilmekte, hem tartý da, hem de ölçüde eksiklik ve hilekârlýk yaptýklarý ifade edilmektedir. Bu iþe kelimenin tam anlamýyla yolsuzluk denir. Günümüzde yaþanan alýþveriþlere bakýldýðýnda, yanlýþ tartan tartýlarýn kullanýlmasý, sahte mallarýn pazarlanmasý, iyi malýn üste, defolu olanýn ise alta konup gizlenmesi meseleyi reklâmdan ibaret görüp göz boyayýcýbirtakým faaliyetlerin veya aldatmacalarýn yapýlmasý gibi davranýþlar, hep bu yolsuzluk kavramýnýn kapsamýnda deðerlendirilmelidir. Söz konusu kiþilerin ‘çifte standart uygulayarak yolsuzluk yaptýðýný’ söyleyebiliriz. Yani kendileri bir malý alýrken olabildiðince hassas davranýr, belki bu arada hile de yaparlar, ancak baþkalarýna mal satarken ayný hassasiyeti göstermedikleri gibi, bir de eksik vererek hýrsýzlýk yaparlar.
Alýrken tam alýr ve karþýdakine sahte bir güven telkin eder, ama satarken adamýn canýna okur. Bu da kýnanmayý gerektiren bir yolsuzluk ve bozukluktur.
Bir kiþi birinden ödünç mal alýrken kýlý kýrk yararcasýna dikkatli davranýr, tam ölçer biçer, öyle hesaplý alýr, ayný kiþi borcunu geri verirken tam deðil, eksik verir. Ayetlerin bize verdiði mesaj, en çok bu tercihi öne çýkarmaktadýr. Günümüzde, özellikle enflasyonlu ortamda alýnan borçlar geri ödenirken, deðeri deðil de miktarý öne çýkartan yaklaþým da benzer bir aldatmacadýr. Borç olarak para veya mal alýndýðýnda, geri öderken de gerçek deðeri ne ise o deðerden verilmelidir.(2 Bakara 279) da da ifade edildiði gibi ‘haksýzlýk etmek de yok, haksýzlýða uðramak da.’ Aksi takdirde bu davranýþkýnanmasý gereken deðiþik bir yolsuzluktur.
"Allah, göðü yükseltmiþtir. Teraziyi/ölçüyü koymuþtur. Sakýn terazide haksýzlýk etmeyin/ölçüyü bozmayýn. Ölçüyü adaletle tutun ve eksik tartmayýn” (55/7-9)
Yüce Allah, önemine binaen ölçüyle ilgili olarak, uzay cisimlerine koyduðu dengeyi de ‘el-mîzân’kelimesiyle ifade etmekte ve insanlardan bunun bozulmamasýný özellikle istemektedir. Aslýnda söylenmek istenen husus, makro âlemdeki düzenin sarsýlmamasýnýn insan iliþkilerindeki dengeye baðlý olduðu gerçeðidir. (30/41) de vurgulanan husus budur.
Ýnsanlar kendi aralarýnda hak-hukuk tecavüzü yaparlarsa, dar anlamda fertlerin, geniþ anlamda toplumun dengesi bozulur. Dengesiz toplumlar, insanlýðý zulümle periþan ederler ve sonunda Ýlahî müdahale gelir, herkesi kuþatan bir azapla helak edilirler. Böylece, varlýklar alemindeki dengenin önemi bir kez daha ortaya konulmuþolmaktadýr.
Mesele çok önemli olduðu için Kur’an-ý Kerim’de Yüce Allah geçmiþ milletlerden de bu konuda örnekler vermekte, bu tür yolsuzluk yapanlarýn akýbetleri hakkýnda ibretlik bilgiler sunmaktadýr. Bu konuda Hz. Þu ayb' ýn Medyenli kavmi çok ilginç bir örnektir:
"Medyen'e de kardeþleri Þuayb’ý gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin! Sizin için O’ndan baþka tanrý yoktur. Ölçüyü ve tartýyý eksik yapmayýn. Zira ben sizi hayýr içinde görüyorum ve ben sizin için kuþatýcý bir günün azabýndan korkuyorum. Ey kavmim! Ölçüyü ve tartýyý adaletle yapýn. Ýnsanlara eþyalarýnýeksik vermeyin. Yeryüzünde bozguncular olarak da dolaþmayýn.” (Hûd 11/84, 85) (A'raf 7/85)'te de dile getirildiði üzere, Hz. Þuayb onlara ekonomide ölçüyü, bu ölçünün getireceði adaleti, bu iki deðerin oluþturduðu ekonomik ahlâký teklif etmekte ve onlara nasihatta bulunmaktaydý!Çünkü ölçü ve tartýdaki haksýzlýklar, yani yapýlan yolsuzluklar, herkesi kuþatacak bir azabýn sebebi olarak sunulmaktadýr. Medyenliler de Peygamberlerinin öðüdüne kulak týkadýlar ve tarihten silinip gittiler. Yüce Allah Mütaffifîn sûresinin bu âyetlerini indirmiþ, Hz. Peygamber de Medine'lilere bu âyetleri okuyup þu yorumu yapmýþtýr:
“Beþ þey, beþ þeyle beraberdir. 'Ya Rasûlallah, o beþ þey nedir?' diye sorulunca, Peygamberimiz,þu cevabý vermiþtir:
‘Bir toplum verdiði sözde durmazsa; Allah onlara düþmanlarýný musallat eder. Allah'ýn indirdiðinden baþkasý ile hükmederse; aralarýnda yoksulluk artýp yayýlýr, içlerinde çirkinlik ve fuhuþ çýkarsa; ölümler çoðalýr. Tartýyý eksik yaparlarsa; bitkiden mahrum býrakýlýrlar ve kýtlýk ile cezalandýrýlýrlar. Zekatlarýný vermezlerse; onlardan yaðmur tutulup eksiltilir.’
Ýþte bu ölümsüz ve evrensel bakýþ açýsýyla Hz. Peygamber, toplum için hayati öneme hâiz olmak üzere sosyal iliþkilerde, hukukta, cinsel ahlakta, ekonomide ve yardýmlaþmada dengenin önemi üzerinde durmakta, bu alanlardaki ölçünün bozulmasýnýn toplumlarý çürüteceði uyarýsýný yapmaktadýr. Meseleye güncel olarak bakarsak, aslýnda konuyu sadece alýþveriþ gibi ticari bir iþin sýnýrlarý içine sýkýþtýramayýz. Çünkü ölçü dendiðinde hayatýn her alaný devreye girmektedir. Burada hayatýn maddî ve manevî alanýnda ölçüyü kaybetmenin vebaline dikkat çekilmektedir. Ülkesinin siyasetine, ahlâkýna, ekonomisine, dinî hayatýna irtifa kaybettirenler, (yolsuzluk yapanlar) kapsamýna girmektedir. Ülkenin menfaati açýsýndan bu alanlarda eksiklik yapanlar, Ülkenin mutluluðundan, potansiyelinden ve geleceðinden çalmýþlar, dolayýsýyla yolsuzluk yapmýþlardýr. Bunlarýn da ‘vay haline!’
Hemen her gün yaþadýðýmýz olaylarý âyetlerin ýþýðýnda deðerlendirdiðimizde, Rabbimizin yolsuzluk ve emanete hýyanet gibi konularýnda ne kadar hassas davranýlmasýný istediði âyetlerle açýkça ortaya konulmaktadýr. “Mutaffifîn”i (Eksik ölçüp noksan yapan hilekârlarý)sadece alýþveriþ gibi ticari bir iþin sýnýrlarý içine sýkýþtýramayýz. Çünkü ölçü dendiðinde hayatýn her alaný devreye girmektedir. O alanlarý kýsaca þöyle sýralayabiliriz:
* Ýnsan, varlýðýnýdevam ettirecek olan bütün gerekli nimetleri Allah'tan tam alýr, yani Allah ona bu nimetleri tam verir; ama insan, görevlerini tam olarak yerine getirmez, onlarda hile yapar. Ýþte bu da yolsuzluktur. * Siyasette de kendinden önceki yöneticilerden bütçeyi tam alýp, kendinden sonrakilere eksik býrakmak da yolsuzluktur. * Kendinden önceki neslin yöneticilerinden tam bir kültür mirasý alýp o mirasý azaltarak bir sonraki neslin yöneticilerine teslim etmek de yolsuzluktur. * Ülkesini dünya siyaset arenasýnda tam bir itibar ile devralýp o itibarý azaltmak, siyasi alanda milleti-devleti irtifa kaybýna uðratmak da yolsuzluktur.
* Bir önceki nesilden tam bir dini anlayýþ, ahlâkî deðerleri bilinç ve eðitimi alýp da sonraki nesle maneviyatlarýný, ahlâkî yapýlarýný bozup noksanlaþtýracak birþekilde teslim etmek de yolsuzluktur. Onlarýn da "Vay haline!”
* Vatan topraklarýný bir önceki nesilden tam alýp, onu eksilterek, baþkalarýna peþkeþçekerek bir sonraki nesle teslim etmek de yolsuzluktur. Onlara da "yazýklar olsun!"
Þu halde, hayatýn maddî-manevî alanýnda ölçüyü kaybetmenin vebaline dikkat çekilmektedir. Ülkesinin siyasetine, ahlâkýna, ekonomisine, dinî hayatýna irtifa kaybettirenler, bu kavramýn kapsamýna girmektedir. Ülkenin bu alanlarýnda eksiklik yapanlar, Ülkenin mutluluðundan, potansiyelinden ve geleceðinden çalmýþlar demektir.
Bütün bunlarýyapanlarýn "Vay haline!" yâni Veylünlil mütaffifîn
"Onlar, çok büyük bir günde ( mahþer gününde ) tekrar diriltileceklerini ve yaptýklarýndan hesaba çekileceklerini hiç düþünmezler mi?" buyuran Rabbimiz; bütün bu yolsuzluklarý yapanlarýn, Âlemlerin Rabbinin huzurunda divan duracaklarý O "Büyük Gün"e dikkat çekmekte, âhirete tam iman bir yana, kalbinde en ufak bir inanç kýrýntýsý bile olsa, bir insanýn yolsuzluk yapamayacaðýný beyan etmektedir. Ýnancýna raðmen insanýn niçin böyle davrandýðý konusu ise, inançtaki gevþeklik olarak izah edilebilir. Bir insan âhirete gerçekten inanýyorsa, bu yolsuzluðu kesinlikle zaten yapmaz, yapamaz. Ýman derecesindeki kabul bir yana, âhirete dair en küçük bir zanný da bulunsa, bir kiþinin bunu yapmasý mümkün deðildir. Oraya inanan bir insanýn yolsuzluk yapmasý veya kul hakkýna girmesi akýl kârý bir davranýþ deðildir. Bu sebeple Yüce Allah, söz konusu yanlýþ davranýþý yapanlarýn âhiret inancýyla ilgili konumlarýný yeniden hatýrlatmakta, inanmayanlarýn inanmasý gerektiðini, inananlarýn ise inancý gereði davranmasýný öðütlemektedir. Ancak, eðer âhiret inancý yoksa kiþi bunu yapmakta bir tereddüt göstermez ve yaptýðýný yanýna kâr görerek yolsuzluða devam eder. Âhiret için li yevmin azîm "Büyük gün"' ifadesi, o günde yaþanacak olanlarýn dehþeti ve dünyadaki amellerimizin hesabý sebebiyledir. Ýnsanlar böyle bir güne, deðil tam inanmak, bir inanç kýrýntýsýna bile sahip olsalar kesinlikle yolsuzluða cüret edemezler, etmemelidirler.
(Elmalýlý Hamdi Yazýr’ýn ‘Hak Dini Kur’an Dili’, Prof. Dr. Mehmet OKUYAN’ýn ‘Kýsa Sûrelerin Tefsiri’, Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI’nýn ‘Yeni Bir Anlayýþýn Iþýðýnda Kur'ân Tefsiri’kitaplarýndan istifade edilmiþtir.)