Vahyin Dilinden
“…Namazý da dosdoðru kýl! Gerçekten kâmil mânâda kýlýnan namaz, fahþâdan (çirkinlik, edebsizlik, fuhþiyâttan) ve münkerden (dînin ve akl-ý selîmin tasvib etmediði herþeyden insaný) men eder.” (29 Ankebut, 45)
Allah Rasulünden
Peygamber Efendimiz buyuruyorlar ki:
“Merhamet edenlere Rahmân olan Allah Teâlâ merhamet buyurur. Yeryüzündekilere þefkat ve merhamet gösteriniz ki, gökyüzündekiler de size merhamet etsin.” (Tirmizî)
Günün Sözü
“Kendimi sâlihlerden saymadýðým halde sâlihleri severim. Ama kendimi kötülerden saydýðým halde kötüleri sevmem!” Abdullah bin Mübarek
DOSTÇA
Yaþar DEÐÝRMENCÝ
Hepimiz yolcuyuz
Rehberini bulan, azýðýný alan, bineðine binen yolcuyuz. Peki rehberimiz kim, azýðýmýz ne, kullanacaðýmýz bineðimiz var mý? Bu sorulara cevap vermeye çalýþalým.
Peygamberimizbir gün Hz. Ömer’in oðlu Abdullah’ýn iki omzundan tutar ve ona nasihatta bulunur: ‘dünyada sanki bir yabancý ya da yolcu gibi ol!’
Peygamberimizin bu nasihatini benliðine sindirmiþ olan Abdullah bin Ömer de þöyle der:
‘Akþam olunca sabaha çýkmayý bekleme, sabah olunca da akþama çýkmayý bekleme! Saðlýðýn yerinde iken, hastalanýnca yapamayacaðýn þeyleri; sað iken de, öldükten sonra yapamayacaðýn þeyleri yap!’
Hem vereceði nasihatin önemini vurgulamak, hem de ona yakýnlýk göstermiþ olmak için Ýbni Ömer’in omuzlarýndan tutan Peygamberimizin yaptýðý bu tavsiyenin mânâsý üzerinde iyice durup düþünmek gerekir. Peygamberimiz, yaptýðý bu nasihatla; Müslümanýn dünyaya bakýþ açýsýný belirleyen bir ölçü vermek istemiþtir. Peki verilmek istenen bu ölçü nedir? Müslüman herþeyden önce bu dünyada yaþamaktadýr. O halde Müslümanýn dünya ile alakadar olmasý kaçýnýlmazdýr. Fakat önemli olan husus, insanýn bu dünyada gerçekten bir yolculuk yaptýðýdýr. Ýnsan her saat, her an ve her nefes alýp veriþte farkýnda olarak veya olmayarak belli bir sona doðru yaklaþan bir yolculuk içerisinde bulunmaktadýr. Ýnsan bu dünyaya gelmiþ ve kendisinin esas vataný olan ahirete doðru yol almaktadýr. Her an alýp verdiði nefeslerle hayatýnýn bir kýsmýný geride býrakmakta, ahirete yaptýðý yolculukta belli bir mesafe katetmektedir. Her batan güneþ, her koparýlan takvim yapraðý, her akþam uyuyup, sabah kalkmak dahil iþlenen her amel yolculuðun adýmlarýndan baþka nedir?
Mevlana’nýn Mesnevisinde verdiði örnek canlýdýr, günümüz dünyasýnda Müslümanlarýn dünya-ahiret dengesini korumasýnda ölçüyü kaçýrmamasýný ortaya koymasý bakýmýndan da önemlidir. “Dünya nedir? Allah’tan gafil olmaktýr. Para, ticaret, kadýn, vs. dünya deðildir. Suyun geminin içinde olmasý geminin helakidir. Geminin altýndaki su ise gemiye, geminin yüzmesine yardýmcýdýr. Diðer bir ifade ile, ‘hayat gemisi’nin yüzmesi için dünya ve madde suyu mutlaka lazýmdýr. Fakat onu geminin içine (kalbe) sokmamak lazýmdýr. Ýmam-ý Rabbani Hazretleri de ‘Seni Allah’tan uzaklaþtýran ne ki varsa o dünyadýr.’ Buyurur. Onun izini süren Allah dostlarý da ‘paranýn yeri kasadýr, kalp deðildir.’ Buyurmuþlardýr. Þu halde mesele dünya-ahiret irtibatýnda ölçü ve dengeyi bozmamaktýr. Ýllâ bu denge bozulacaksa ebedî kalacaðýmýz yer (ahiret) geçici kaldýðýmýz yere (dünyaya) tercih edilmelidir.
Ýnsanýn dünyadaki durumu bu olunca, yapýlmasý gereken en doðru iþ ne olmalýdýr? Ýlk akla gelen, bu yolculukta bir rehber, bir yol gösterici bulmaktýr. Önce bu yolculuk esnasýnda ne yöne, nereye gideceðimizi iyi bilmek gerekir. Rehber seçiminde insanýn bir yardýmcýya ihtiyacý olduðu muhakkaktýr. Her hal ve þartta bize yardýmlarýný esirgemeyen, bize lütufkâr davranan, yarattýðý insaný en iyi bilen Allah, akýl yanýnda ona doðru yolu gösterecek bir rehber vermeyi de ihmal etmemiþtir. Bu rehber insanlýðýn baþlangýcýndan beri insanlara gönderilen ve hep ayný doðru yolu gösteren ‘vahiy’ler yani kutsal kitaplar ile bu kitaplarý insanlara ulaþtýran Peygamberlerdir. Geçmiþte insanlara yol göstermek için pek çok rehber, yâni Peygamber gelmiþ, onlar görevlerini en iyi þekilde baþararak misyonlarýný tamamlamýþlardýr. Bu rehberler zincirinin son halkasý da Kur’an ve onu bizlere teblið eden Peygamberimizdir. Ondan sonra artýk hiçbir kitap veya Peygamber gönderilmeyecektir. Bu sebeple kýyamete kadar gelecek bütün insanlýðýn doðru yolu bulabilmesi için baþvurulacak yegane rehber, Kur’an ve Kur’anýn tebliðcisi Hz. Muhammed’in (s.a.v) modeli/Sünnetidir.
Yolculuðun sað salim gerçekleþmesi ve istenen noktaya varabilmesi için gerekli baþka bir husus daha vardýr ki o da yol azýðýdýr. Bu uhrevi yolculuðun azýðý ise saðlýklý ve saðlam bir imandýr. Nasýl ki yolculuða, hele zor, yorucu ve uzun bir yolculuða çýkan biri için yolda yemek için azýk tedarik etmek mecburi ise, ayný þekilde bu dünyadan ahirete doðru yol alan bir insan da azýk tedarik etmek zorundadýr.
Yolculukta lüzumlu olan diðer bir hususta binektir, vasýtadýr. Binek/vasýta olmadan yaya olarak uzun ve zorluklarla dolu bir yolu katedip hedefe varmak çok zordur.Onun için insanýn bir de bineðe ihtiyacý vardýr. Bu binek/vasýta da salih ameldir. Ýslâma, Allah’ýn iradesine uygun davranýþ ve fiillerdir, hayýrlý iþlerdir. Bunlar ahiret yolculuðunda insanýn kullanacaðý bineðidir. Bu binek ne kadar güçlü, kuvvetli olursa yolculuðun tamamlanma þansý o kadar fazla olur. Böyle olunca insan Allah’ýn iradesine ve rýzasýna uygun fiilleri iþlemede ne kadar baþarýlý olursa, Ýslamý ne kadar yaþar, hayatýný Ýslamýn ilkelerine göre düzenlerse, o derece güçlü ve kuvvetli bir bineðe sahip olmuþ olur. Böylesine uzun ve güç bir yolculukta zayýf ve cýlýz bir binek edinmek, ne kadar yanlýþ bir hareket ise, ahiret yolculuðunda az bir amel ve hayýr iþlemekle hedefe varmayý düþünmek de yanlýþtýr. Bu sebepledir ki Müslümanlarýn ahiret yolculuðu için güçlü binekler/vasýtalar edinmeleri, yâni Ýslama uygun icraatlarý (eylemleri) çoðaltmaya çalýþmalarý icab eder.
Akýllý insan, rehberi, azýðý ve bineði olmadan yola çýkmayý düþünmez. O halde bizler de kendimizi aklý baþýnda insanlar olarak kabul ediyorsak, ahiret yolculuðumuz için bir rehber bulmak, azýk ve binek temin etmek zorunda olduðumuzu da bilmemiz gerekir.
Ýþte Müslüman için lüzumlu bu rehber, Kur’andýr, Peygamberimizdir, onlarýn vârisleri mürþidi kâmillerdir. Azýðý saðlam bir iman, bineði de Allah’ýn iradesine uygun olarak iþleyeceði salih amellerdir.
NOT
Hayatýnýzda özel yeri olan bazý insanlar
Ýnsan ne kadar tebessüm daðýtýr insanlara ne kadar sýcak davranýrsa ne kadar çok selam verir samimiyetle hatýr sorarsa, ne kadar çok kiþiye dua ederse, o kadar selam alýr, o kadar tebessümle karþýlaþýr, o kadar hatrý sorulur, o kadar dua alýr. Men dakka dukka.
Kendi saçtýðýnýzý toplarsýnýz alemin bahçelerinden.
Tohumlar sizden meyveler âlemden. Ekim evvel hasat ahir.
Hayatýnýzda bazý insanlar vardýr, eviniz gibidir. Baþka evler ne kadar ihtiþamlý olursa olsun siz sadece evinizde emniyette hissedersiniz.
Bazý insanlar topraðýnýz, vatanýnýzdýr, onlarý yýllarca görmeseniz de hep bir gün döneceðinize, ölseniz baðrýna gömüleceðinize inanýrsýnýz.
Bazý insanlar vardýr, kendinizi kemal-i emniyetle onlara teslim edersiniz, sizi mutlaka iyi bir yere götüreceklerine, size asla kasten zarar vermeyeceklerine emin olursunuz, fýrtýnalý bir denizde onlar dümendeyken, rahatça uyursunuz. Kalbinizin dümeni onlarýn elindedir.
Onlara kýrýldýðýnýzda yine onlara sarýlýp aðlarsýnýz. Onlardan küsüp ayrýlmak düþünülemez.
Hayatýma böyle tecelliler veren Allah’a hamd olsun. Tüm eminlerin üstündeki Mümin odur.
ÝKAZ
Sevmekte de nefrette de ölçüyü kaçýrmayalým!
Bediüzzaman Hazretleri'nin dikkat çektiði önemli bir hususu hep beraber hatýrlayalým:
"Bir kâfirin bütün sýfatlarý kâfir olmadýðý gibi bir Müslüman'ýn da bütün sýfatlarý Ýslami olmayabilir." Dolayýsýyla bir Müslüman, Ýslami olmayan sýfatlarýndan birinin galebe çaldýðý anlarda hiç beklenmeyecek þeyler yapabilir. Kâfir denilen insanlar, inanç açýsýndan bu þekilde tanýmlansalar da vasýflarý açýsýndan Ýslam'a uygun birçok sýfata sahip olabilirler. O sýfatlarýn tezahür ettiði yerlerde küfründen beklenmeyecek tavýrlarý, duruþlarý sergileyebilirler. Meselenin her iki tarafýna dair yüzlerce örnek verilebilir. Ýþin özü, bir kötü vasfýndan dolayý insanlarý yerlere batýrmak ne kadar yanlýþsa, bir iyi vasfýndan dolayý semalara çýkarmanýn da o kadar yanlýþ olduðudur. Bu ikaza dikkat etmek gerekir.
DERS
Küçük günahlara nasýl bakýlmalý?
Günahlarý büyük-küçük diye ikiye ayýran bir zat, küçük günahlarý mühimsemeyip basite almýþ, küçükler önemli deðil, demek istemiþti.
Hasan Basri Hazretleri basit görülen küçük günahlara bakýþýný þöyle ifade etti:
- Sen günahýn küçüklüðüne bakma, günah kendisine karþý iþlenen Zât'ýn büyüklüðünü düþün! O zaman küçük gördüðün günahlar da gözünde büyür, iþlemeye cesaret edemez hale gelirsin..
Demek, bazý günahlarýn küçüklüðüne deðil, günah kendisine karþý iþlenen Zât'ýn büyüklüðüne bakýlmalý, ona göre o günahý düþünmeli.. Gizli kalan günahlarýn ilan edilmemesi konusunda da ikazlarý vardý. Þöyle diyordu:
- Sakýn günahlarý ilân etmeyin. Zira ifþâ edilmeyen günahlar, her zaman tövbe edilerek affedilmeye aday günahlardýr. Ama onu ilân ederseniz, artýk dönüþ yolunu kapamýþ olursunuz. Allah bildikten sonra kuldan niye saklayayým, diyerek günah þahidinizi çoðaltmayýn sakýn! Çünkü siz tövbe edersiniz Allah tövbenizi bilir affeder, kullar tövbenizi bilmez, size günahkâr diye bakmaya devam ederler.
TASAVVUF
Ýbrahim Edhem Hazretlerinin yýkadýðý sarhoþ aðzý
Ýbrahim Edhem bir sarhoþun yanýndan geçerken, aðzýnýn pis koktuðunu ve bulaþýk olduðunu görmüþ. Bunun üzerine su getirip ayyaþýn aðzýný yýkamýþ ve sonra da:
"–Eðer Cenâb-ý Hakk’ýn adýný zikreden bir aðzý bulaþýk olarak býrakacak olsak, hürmetsizlik olur." demiþ.
Ayýldýðý zaman adama:
"–Horasan zâhidi Ýbrahim Edhem senin aðzýný temizledi. demiþler. Adam:
"–Ben de tevbe ettim, gitti!.." demiþ.
Bir müddet sonra Ýbrahim Edhem Hazretleri bir rüya görmüþ. Rüyasýnda kendisine:
"–Sen bizim için onun aðzýný yýkadýn, bizse senin için onun kalbini yýkadýk!" diye hitap edilmiþ. Allah için yýkanan sarhoþ aðzý onun hidayetine vesile olmuþ.
Þiir Defterimden
Sabah
Seçilir aðýr aðýr fecr ile renk cümbüþü
Biter mahzun gecenin bitmez sanýlan düþü…
Alný secde görenler asumanla yoldaþtýr,
Onlar ki Allah için hep hicranla yoldaþtýr…
Hayran bakýþlarýna doymadan aþýklarýn,
Gönlünü masivadan soymadan aþýklarýn…
Esir-i hurþid olur ufkun dibinde mehtap,
Akar minarelerden yeryüzüne ilk hitap…
Taze bir yaratýlýþ sarar mükevvenatý,
Secdededir mü’minin ebedi saltanatý…
Gecenin ezkarýyla yorgun düþen denizler
Derin bir sükut ile kul olduðunu gizler…
Nar ile nur vuruþur gün doðarken her sabah,
Sarar cümle alemi türlü türlü intibah…
Kimi toplar kalbinde Ýsm-i Celal nurunu;
Kimi duymaz ebedi kulluðun sürurunu…
Ekrem KAFTAN