Ramazan, yine bereketiyle, hidayetiyle, muhabbetiyle geliyor. Herkesin kendinde bir þey bulduðu ay. Yoksullarýn sofrasýnda sýcak bir çorba, yetimlerin baþýný okþayan bir el, günah kirlerini temizleyen bir ‘tevbe pýnarý’ içimizi-dýþýmýzý rahatlatan ‘rahmet sýðýnaðý’ mahzun-mükedder gönüllerin neþ’e kaynaðý, günahkâr, âsi, mücrim kullarýn kapýsýna geleceði Þehri Ramazan hoþ geldin, sefa geldin.
Görünen görünmeyen, resmi gayri resmi, bireysel, kurumsal, toplumsal bütün þeytanlarýn baðlanacaðý ay hoþ geldin. Kur’anla bütünleþme ayý; hayatýmýza, yuvamýza, mahallemize, þehrimize hoþ geldin.
Zayýflayan ruhumuzu doyurmaya, on bir ayýn kirini temizlemeye, yara-bere içindeki halimizi sarýp sarmalamaya, dertlerimize derman, hastalýklarýmýza þifa olmaya hoþ geldin.
Yýkýlan yerlerimizin inþasý, tahrip olan, yýpranan hücrelerimizin yenilenmesi, bozulan taraflarýmýzýn tamiri, zayýflayan irademizin saðlamlaþmasý için ‘fýrsat ayý’ hoþ geldin.
Yoksullaþan iç dünyamýzý zenginleþtiren, kimlik ve kiþiliðimizi geliþtiren, duruþumuzu kavileþtiren ay, ‘paylaþma ayý’ hoþ geldin.
Toplumumuzun yaralarýný sarmak, din ve iman bakýmýndan yoksul-fakir-yetim-öksüz kalmýþ insanýmýza iman, ahlak ve fazilet kumanyasý ile dolu ahiret azýðý taþýmamýzýn vesilesi, ruh bakýmýný, beden bakýmýna tercih ettiðimiz ay; ‘bakým ayý’ hoþ geldin.
Bilincimiz kirlendi, yüreðimiz kirlendi, Düþüncemiz, duygumuz, zihnimiz kirlendi. Bütün bu kirleri temizleyecek ‘abdest ayý’ büyük bir hasret, muhabbet ve hürmetle seni bekliyoruz.
“Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kýlýndýðý gibi size de farz kýlýndý. Umulur ki korunursunuz. (sorumluluk þuuruna ulaþýrsýnýz.)” âyetiyle bizleri muhatap alýp, tenezzül buyuran Rabbimizin bu emrini yerine getireceðiz Ýnþaallah. Ayrýca bu âyet, Ýslami hükümlerin zamanlar ve zeminler üstünlüðüne dikkat çekmekte ve bütün semavi þeriatlarýn (dinlerin) ortak noktalarýndan birinin de oruç olduðunu ortaya koymaktadýr. Bu yüzden oruç tutan bir mü’min, insanlýkla yaþýt ‘iman kervaný’na dahildir. ‘Oruç emaneti’ne sahip ve sadýktýr. Bu ayda tutacaðýmýz oruçla da, insanýn ve insanlýðýn çaðlarý aþan kaderi, mukadderatý kýlýnan ‘oruç ibadeti’ni de yerine getirmiþ oluruz.
Kur’an, Ramazan ayý içerisinde o gece nazil olduðu için, ‘bin aydan daha hayýrlý olan’ Kadir/kader/ölçü gecesini barýndýran bir aydýr. Ramazan ayýný deðerli kýlan da Kuran-ý Kerim’in bu ayda nazil olmasýdýr. Onun içindir ki: Ramazana hürmet, Kur’ana hürmet; Kur’ana hürmet, Allah’a hürmettir. Ramazana hürmetin ölçüsü ise onu oruçlu geçirmektir. Çünkü Kuran-ý Kerim, insanlýða rehber olan ve hakký bâtýldan ayýran bir kitaptýr. Bu sebeple Ramazan mukaddesliðini Kur’an ayý oluþundan alýr. O halde oruç tutmak, Kur’aný tutmaktýr. Kur’aný hayatýn içinde tutmak. Kur’an merkezli bir hayatýn ikamesi için çalýþmak.
Vahiy indiði geceyi bin aydan daha hayýrlý kýlýyorsa, ya kalbimize, gönlümüze, hayatýmýza, evimize, þehrimize, ülkemize inerse deðerimizin nasýl yükseleceðinin farkýnda mýyýz?
Ramazan ayý ve Oruç ibadeti bizi, iç dünyamýza yöneltip takvaya, kendimizi tanýmaya, Rabbimiz karþýsýndaki aczimizi ve muhtaçlýðýmýzý idrak etmeye, ‘dünyalýk’ karþýsýndaki halimizi gözden geçirmeye götürmeli. Bu ay, ‘sorumluluk þuuru’ kazandýrmalý bize. Allah’a karþý, kendimize ve baþkalarýna karþý. Açlara, yoksullara, yetimlere, kimsesizlere, darda kalmýþlara sorumluluðumuz olduðunu da oruç sayesinde öðreniriz. Midelere ikram zaten var Ramazanda. Bu en küçük ikram. Asýl büyük ikram, kafalara, kalplere, gönüllere ikram! O da insanlara Kur’anýn, vahyin sofrasýnda aç-susuz kalmýþ kalplerin, kafalarýn doyurulmasý, doldurulmasýdýr.
Nasýl ‘her namazýmýzý son namazýmýz’ gibi kýlmamýz gerekiyorsa bu aya da son Ramazanýmýz gibi sarýlmalýyýz. Her gününe son orucumuz, son iftarýmýz, son teravihimiz, son sahurumuz gibi. Maðfiret kapýsýnýn açýldýðý son saatler gibi. Bu mübarek ayý, þuurlu bir Müslüman olduðumuzun idraki içinde deðerlendirmeliyiz. “Bir hurma ile olsun cehennemden korunun” Nebevî tavsiyesini unutmadan bir lokma ile olsun cennete yaklaþmalýyýz. Ramazanýn bizler için inþa edeceði maðfiret iklimi, sadece yaptýðýmýz iftarlarla deðil, yaptýrdýðýmýz iftarlarla da gerçekleþecek. Sadece gülen gözlerle deðil, güldüren gözlerle gerçekleþecek. Gülmeyen yüzlerle Ramazan Ramazan olur mu? Resmî haritalarla sýnýrlý olmamalý gönül dünyamýz ve gönül haritamýz.
Teselli bekleyen komþumuza çare olamayýþýmýza, cevabýný unuttuðumuz telefonlara, maillere, aramadýðýmýz dostlarýmýza, ziyaret etmediðimiz hastalarýmýza, akrabalarýmýza, hayýr-dualarýný alamadýðýmýz yaþlýlarýmýza göz yaþý dökemez miyiz? Belki en kötüsü de, bu hissimizi yitiriþimiz ve aðlamayý unutuþumuz.
Çoðu þeyin farkýna varmadan yaþýyoruz. Hiç olmazsa bu mübarek ayda, geceleri ihyâ etmeliyiz. Bunun yolu da tefekkürlü-þuurlu ibâdetlerdir. Ancak o zaman vakitlerimiz, ömürlerimiz bereketlenir. Düþünerek, hissederek, kafa yorarak yaþarsak gaflete vaktimiz kalmaz, “hayýr insaný” olup çýkarýz. Dikkat edilip Ramazan-ý Þerif’ten azamî istifade edilirse “vakýf insaný” olmanýn adýmlarý da atýlmýþ olur. Yeryüzünün maddî-manevî þu kurak mevsiminde, çölleþmiþ gönüllerimizin çatlayan dudaklarýna ‘su ayý’ olur Ramazan.
Ýslam'ý yaþamak, onu hayatýn bütünlüðü içinde yaþamaktýr. Ýbadet'in kemali, hayatýn bir ibadet halini almasýdýr. Ramazan ayý, bizlere bu istikamet ve kiþiliði kazandýracak ve bu hayatýn her safhasýný, her iþini, o istikamet þuuruyla ve o kiþilik saðlamlýðýyla yaþayacaðýz.