Ýbretle ve dehþetle seyrettiðimiz bir tablo görüyoruz. Kur’an ve Sünnet yahut ayet ve hadis temelli bir eðitim verilmeden tamamen ‘Cemaat/camia/vakýf kültürü’ ile yetiþmenin ve yetinmenin ifrat ve tefrit salýncaðýnda sallanan, istikamet tutturamayan insanýmýzýn içler acýsý hali hepimizi üzüyor. Þer güçler de bu hali, tepe tepe kullanýyor.‘Ýslam’ adýna ortaya çýkýldýðý için, bu durum her mümini alakadar ediyor. Ayet de okusanýz hadis de zikretseniz sahih kaynaklarda beyan edilen ölçüleri de hatýrlatsanýz ‘ölçümleri yanlýþ olanýn ölçtükleri de yanlýþ’ oluyor. Birkaç misal vereyim. Peygamberler ismet sýfatý ile masum olmalarýna raðmen zelle dediðimiz hatalarý bizzat Kur’an’ý Kerim’de zikredilmiþtir. Adem (a.s), Yunus (a.s) Davut (a.s), Musa (a.s), Nuh (a.s), Ýbrahim (a.s) ve Peygamberimizin ilticalarýný ‘Peygamberi tevbeleri’ni bizzat Rabbimiz Kur’an-ý Kerim’de beyan buyurur. Buna raðmen, ‘manevi liderler’ hata yapmýyorlar, yaparlarsa hatalarýnda hikmet aranýyor. Muhammed suresinin 19. Ayetinde geçen ‘günahýn için af dile’ ifadesi peygamberimiz üzerinden mü’min muhataplarýn peygamber tasavvurunu inþayý amaçlar. Peygamberler risalet görevlerinden dolayý Allah’ýn korumasýyla masumdur. Peygamberlerin dýþýnda hangi þahýs hangi zümre böyle bir ayet korumasý altýndadýr söyleseler de biz de öðrensek.
Ýslam büyüklerinin ‘keramet peþinde koþmayýnýz.’ sözlerine raðmen, aranan, araþtýrýlan þey: Keramet, farklýlýk, olaðanüstülük. Ýmam-ý Rabbani Hazretleri, ‘âlemin bildiði bize yeter, fevkaladelikler (olaðanüstülükler) peþinde koþmayýnýz.’ dese de uygulama tam tersi.
Tembel, daðarcýðýnda pek bir þey olmayan, zihin teri, akýtmayan göz nuru dökmeyen, ilimden-kitaptan uzak kalmýþ, Ýslam büyüklerini üreten deðil tüketen, mirasa sahip çýkýp geliþtiren deðil mirasyedilik yapanlara bakýn, hep olaðanüstülükler, kerametler, mukaddes kavramlarla oynayýp ayaða düþürmeler… Halbuki Rasulullah Efendimiz ‘beni Meryem oðlu Ýsa’ya yaptýklarý gibi uçurmayýn. Ben kuru ekmek yiyerek büyümüþ Abdullah’ýn yetimiyim.’ buyuruyorlar. Peygamber Efendimiz ‘Ey Muhammed’in kýzý Fâtýma! Kendini ateþten koru! Çünkü ben vallahi Allah’tan sana ulaþacak bir cezanýn önüne geçip de seni koruyamam.’ Buyurmasý, ‘ameline dikkat et, babanýn peygamber olduðuna güvenme’ ikazý bütün Ümmeti için deðil mi? Mukaddes kavramlarla bu kadar rahat oynanýlýr mý, bu kadar basite alýnýr mý? Bu hususta sýrf ‘þefaat’ gibi güzel bir kavramý amelsizliðin vesilesi kýlmanýn bir manasý var mý? Müntesiplerini, takvaya-zühde-huþuya götürmesi ve neticede ahlaký Muhammediye ile mücehhez bir mümin haline getirmesi gerekirken hâlâ iftira, suizan, itham, gýybet, dedikodu, yalandan geçilmeyen haller ne ile ve nasýl izah edilebilir? Ýnsan iradesine ve aklýna (muhakemesine) ipotek koyan yapý, sakat (hastalýklý) bir yapýdýr. Hangi isim altýnda olursa olsun ehli sünnete de terstir. Seçim arefesinde bir de ‘mutlak itaat’ diye bir kavram da istismar edilir hale geldi. Kardeþim, Mutlak itaat; Allah ve Rasulüne yapýlýr. ‘Verilen emre itaat edilir, vebali emir verene aittir’ anlayýþýnýn da ehli sünnette yeri yoktur. Allah irade-i cüziye’yi sen kullanasýn diye vermedi mi? Bizler yaptýðýmýz veya yapmamýz gerekirken yapmadýklarýmýzdan bile mes’ul deðil miyiz? Ýsterseniz þu âyetlerin ýþýðýnda bir kere daha düþünelim: ‘Hiç kimsenin hiç kimse adýna hiçbir þey ödemeyeceði, kimseden þefaatin kabul edilmeyeceði, kurtuluþ akçesi alýnmayacaðý ve hiç kimsenin yardým görmeyeceði günün (dehþetinden) korunun!’ (2 Bakara 48) ‘ Hiçbir þefaatçinin þefaatinin fayda vermeyeceði o mahþer günü’nü unutamayýz. Þefaate (izin verme) yetkisinin tamamýyla ve sadece Allah’a ait olduðunu da. Göklerin ve yerin mutlak hâkiminin (otoritesinin) de Allah’a ait olduðunu, sonunda sadece O’na döndürüleceðimizi de… (39 Zümer 44)
Hayatta en zor þey anlamak, dinlemek istemeyene bir þey anlatmaktýr. Peygamber Efendimizin bir harp esnasýnda tam öldürülmek üzere iken, ‘Lailahe illallah’ diyen birini öldüren Üsame, kendini savunurken ‘korkudan söyledi’ deyince Peygamberimizin: ‘kalbini yarýp baktýn mý?’ diye azarlamasý ve ‘ben insanlarýn kalbini açýp bakmak için gönderilmedim’ buyurmasý bizi kendimize döndüremez mi?
“Allah’ým! Beni günahlarýmdan temizle!” diye dua eden bir Peygamberin Ümmeti nasýl baþýndakileri hatasýz görebilir? Bir baþka zaman þöyle dua eder Rasulullah: ‘Allah’ým Muhammed de bir beþerdir. Her beþer gazaba gelip öfkelendiði gibi Muhammed de öfkelenir. Allah’ým! Her hangi bir Müslümana haksýz yere lanet okur, sebb eder, beddua edersem, bunu onun için bir ecir, rahmet ve baðýþlanma vesilesi kýl.’
Sadece bu dua bile bizim toparlanmamýz için yetmez mi?
‘Ýslam’ adýna ahkâm kesenler bu yetkiyi kimden alýyorlar? Allah dostlarý, kendi günah ve isyanlarýný düþünmekten baþkasýnýn kusurunu göremez haldeydiler. Kendilerine yakýn görmediklerini, münafýk, kâfir mürted, yezid gibi sivri kelimelerle, dillerini kýlýç yapýp önüne geleni asýp kesmelerine Peygamberimizin Üsame’ye verdiði ‘kalbini yarýp baktýn mý?’ ikazý yetmez mi? Yarýn ahirette birbirimizin imaný ile oynamýþ kimseler olarak nasýl çýkarýz Rabbimizin huzuruna? Sanki cennet doldu ve oradan birini çýkarýrsan sana yer açýlacak, kim kimin ne kadar Müslüman olduðunu araþtýrýyor. Bu ümmet çok dertler gördü ama cehennemliklerin sayýsý arttýðý için mutlu olan Müslüman görmedi. Nice uçuk kaçýklar geldi bu dünyaya ama baþkalarýnýn kalbindeki imaný, ‘ehlisünnetliðini’ ölçmeye muktedir kabiliyetler görmemiþtir herhalde. Peygamberimiz, Ümmetinin Ýsrailoðullarý gibi, peygamberini ve din büyüklerini putlaþtýrmalarýnýn önüne set çekip ona açýlan en küçük bir deliði dahi týkama gayreti içindeyken; önderlerini, dini ve siyasi liderlerini kutsayanlar ‘Peygamberi ikazý’ hiç düþünmeyecekler mi? Onlarý en iyi, en üstün, en büyük görme hastalýðýna yakalanan ‘efdaliyet’ (üstünlük) mutaassýplarý ve müfrit müntesipler; Baðlý olduklarý büyükleri tarafýndan uyarýlmak yerine ödüllendirmeye devam mý edilecek?
‘Lanetli kavim’ kutsal kavim’ mantýðý (mantýksýzlýðý mý demeliyim) Yahudilere ait. Onlar kendilerini ‘kutsal kavim’ düþmanlarýný da ‘lanetli kavim’ ilan etmeye pek meraklýydýlar. Üstünlük takva iledir’ ölçüsü ne zaman hayatýmýza hâkim olacak. Ýman/ amel/ takva ölçüleri yerine sadece mensubiyet veya aidiyet ile üstünlük kazanmaya çalýþmak kime ne kazandýrýr? Riyadan baþka…