Hicret, þirkten tevhide yükseliþin, sabýrdan cihada uzanan aksiyonudur. O, fert planýnda “dini yaþayýþý arama”, sosyal planda ise, “Ýslam toplumunu takviye ve dini ikame” etmektir. Müþrik bir toplumu terktir hicret. Çünkü hicret, Ýslam’ý en nazik ve hareketli noktasýndan kavramak demektir. Müslümanlar bulunduklarý yerde, görecekleri baskýlara sabýrla mukabele merhalesini aþmýþ, hicretle cihada iþtirak merhalesine ulaþmýþlardý. Hicret, hiçbir zaman bir kaçýþ deðil, kelimenin tam anlamýyla bir arayýþ, bir talepti. Bu sebeple de hicret, “düþmanla savaþ var olduðu müddetçe”, “güneþin batýdan doðuþuna kadar” devam edecektir. Çünkü o, teblið dinamizminin sembolüdür. Kýsaca Hicret; Allah’ýn yasakladýklarýný terk etmektir.
Bütün Peygamberler ‘hicret yolcusu’durlar. Bütün Peygamberler hicreti öðretmek için gönderildiler. Hz. Adem’den, sapkýn bir toplumdan hicret edip yepyeni bir toplum temeli atan Hz.Nuh’a… Muhacirlerin atasý Hz. Ýbrahim’den, gerçek adýný hiç kimsenin bilmediði fakat “hicretin” adýnýn yerini aldýðý Hacer’e. Kölelikten sultanlýða hicret eden Hz.Yusuf’tan, Mýsýr’dan Filistin’e bir farklý “hicret yürüyüþü” gerçekleþtiren Hz.Musa’ya. Tarihin bütün Allah’ýn nurunu taþýyan nur yüzlü adamlarý ve kadýnlarý, her biri farklý bir hicretin muhaciri olmuþlardý. Fakat bizden öncekilerin yaþamadýðý en dehþetli gurbeti, modern zamanlarýn insanlarý yaþadý. Bu; modern oyuncaklarla oyalanan, hipnotize edilmiþçesine insanlýðýndan sürülüp çýkarýlan, âdeta iç dünyalarýnda bir “hicret” bekleyen toplum ne zaman maddi-manevi muhacir olacak? Bütün insanlýk, insanlýðýnýn garibi oldu. Yusuf (a.s) ahlaksýz teklife karþý zindan hayatýný tercih etti. O da ‘hicretin çocuðu’ oldu. Zindan arkadaþlarý ne diyordu: ‘Sen niye geldin aramýza, hangi suçu iþledin?’ Yusuf (a.s) ‘Ben bir kavmin hayat tarzýný terk ettim.’ Diyerek hicretini açýklýyordu. Saray sosyetesinde yozlaþmýþ bir hayatý, fuhuþu, zinayý, içkiyi, kumarý tek kelimeyle ahlaksýzlýða karþý tek baþýna “ahlak isyaný” baþlatýyordu. Utandýðýndan, ‘ayýp olur’ düþüncesinden deðil, ‘ahiret inancý’nýn gereði olarak “þuurlu bir hicret” gerçekleþtiriyordu Hz. Yusuf (a.s). Ayrýca Hz. Yusuf’un hicreti, kuyulara atýlmak, köle diye satýlmak, iffet, liyakat, hikmet, hizmet ve gayretle Mýsýr’a sultan olmakla ‘bir muhacir ne yapabilir’ veya ‘baþýna neler gelebilir’in de cevabýný yaþayýþýyla veriyordu. Hz. Davud iktidar-hicret münasebetinin nasýl olmasý gerektiðinin dersiydi. Hz. Süleyman, güç ve servetin hicretle nasýl ölçü ve dengeyle nasýl yaþanabileceðinin ve ‘ahlakýn gücü’nü öðretiyordu. Hz. Zekeriya ve Hz, Yahya þehadetin de bir hicret olduðunu bedel ödeyerek öðrettiler. Hz. Ýsa, insanlýðý nefret ve zulümden, sevgi ve merhamete yâni hicrete dâvet ediyordu. Alemlere rahmet Peygamberimiz ‘Hicret Medeniyeti’ni inþâ ediyordu Ümmetine. Ýþte rehberlerimiz Peygamberler silsilesinin yol göstericiliðinde bir hicret yolculuðu.
Þimdi de bir hicret seferberliði olmalý. Önce, Kur’an’ýn “Aranýzda hayra çaðýran, iyi doðru ve güzeli emredip kötü, yanlýþ ve çirkinden sakýndýran bir topluluk bulunsun” dediði o topluluk kendine hicret etmeli. Yani imkanlarýn bittiðini sandýðý “bozgun” diye adlandýracaðýmýz bir ruh halinden, gönülleri feth eden bir ruh haline hicret. Günahtan sevaba, kötülükten iyiliðe, alçaktan yüceye, deðersizden deðerliye, evden sýlaya, dünyadan ukbaya hicret. Cehaletten marifete, gafletten tezekküre, nefretten muhabbete, kindarlýktan dindarlýða, hayalden hakikate hicret. Pasiflikten aktifliðe, taklitten tahkike, cimrilikten cömertliðe, tembellikten gayrete, bencillikten diðergâmlýða, nicelikten niteliðe hicret…
Eðitimle ilgili teorilerde insaný kuþatan çevreye çok önem verilir. Ýnsan, beþeri karakterini fýtratýna uygun bir çevre içinde kazanýr. “Ýnsan çevrenin mahsulüdür” denir. Bir zihniyet ve düþünce sisteminin geliþmesi, bunu hakkýyla benimsemiþ insanlarýn yetiþtirilmesi müsait çevreye sahip olmasýný gerektirir. Aksi takdirde yabancý çevre þartlarý içinde boðulur gider. Hira’da ilk vahye muhatap olduðu andan itibaren cahili çevreyle mücadele eden ve onu Ýslamileþtirmeye çalýþan Rasulullah 13 yýl uðraþmasýna raðmen, Hicret öncesinin Mekke’sinde bu mümkün olmaz. Habeþistan’a yapýlan hicretler böyle bir arayýþtýr. Ne var ki, Habeþistan Hrýstiyan kültürünün hâkim olduðu bir çevreydi, etkisini de birkaç sahabiye kendi zihniyetini vermekle gösterdi. Onun için oraya gidenler devamlý olarak Arabistan’da müsait bir çevre oluþtuðu haberini bekler bir vaziyetteydiler.
Taif’in acýmasýz karþýlamasýnýn ardýndan Akabe biatlarýyla önceden hazýrlanan çevreye hicretle birlikte Medine’de ulaþýlmýþtýr. Bu sebepledir ki, Hicret, sýradan ve klasik bir yaklaþýmla, zulüm gören ve umûmi boykota maruz kalan Müslümanlarýn, zulümden ve boykottan uzak, huzur dolu, sýkýntýsýz bir sýðýnma hareketi deðil, yeni zihniyete uygun bir çevre oluþturma çabasý olarak da deðerlendirilebilir. Rasulullah, müminleri namaza çaðýrma meselesini bir dâvet müessesesi olan ezanla hallederken, kimsesizler için önceleri ilk sosyal güvenlik, bilahare eðitim organizasyonu durumuna getirdiði Suffe ile bu organizasyonu baþlatmýþtý. Hicret sonu Kuba ve Medine’de ilk inþa edilen binalarýn mescitler oluþu, hicreti, ayný zamanda bir ‘müesseseleþme’ faaliyeti olarak bizlere takdim eder. Mali sýkýntý içinde olanlara, önceleri ihtiyari olarak baþlatýlan yardýmlarýn bilahare zekat-öþür olarak müesseseleþtirilmesi de yine dikkat çekicidir.
Hicret; Cami merkezli bir hayattýr. Hicret; Ev merkezli bir hayat. Evin merkezinde namaz. Ýbadet eksenli bir hayat. Eðitim merkezli bir ev. Modernizmin evsizliðine mukabil, Ýslam ev merkezli bir hayatý teklif ediyor insanlýða. Bu da evsizlikten eve hicreti gerektiriyor. Sokaktan, baþýboþluktan eve hicret. ‘Sokak çocuðu, sokak kadýný’ olmaktan kadýný ve çocuðu kurtarýr hicret. Bugün Müslümanlar, çarþý-pazarlý, alýþ-veriþ merkezli bir hayatý tercih eder hale gelmiþler. Öyle ki AVM’lerde o kadar vakit kaybediyorlar ki ‘namazlarý kazaya kalmasýn’ diye AVM’lerde mescid ihtiyacýný gündeme getiren ‘þuurlu Müslüman’ muamelesi görebiliyor.
Peygamberimize ilk hicret emri ilk vahiylerin inmeðe baþladýðý günlerde nüzül sýralamasýnda ikinci sûre olan Müzzemmil suresinde “Onlarýn söyleyebilecekleri her þeye karþý sabýrla diren. Ve güzellikle uzaklaþ onlarýn çirkin tavýrlarýndan.” Kötülerden iyilere hicret. Hicret, ‘eylem ahlaký’dýr ayný zamanda. Mekke’den Medine’ye hicret en son hicrettir. Ýlk emir (ilk hicret) insanýn iç yolculuðudur. Nüzül sýralamasýnda dördüncü sure olan Müddessir’de “Ey yatan iyi. Kalk! Baþkalarýný uyar-uyandýr” buyurulur. ‘Bütün kötülüklerden, günahlardan hicret et’ manasýndaki “Elbiseni temiz tut! Bütün pisliklerden uzak dur!” ” Ýlahi emri, hicretin bir inþa süreci olduðunu da gösterir.
Hicret karnemizi kontrol edip 1434 yýlýna girerken 1433’ün muhasebesi yapýp yeni bir ruh, yeni bir heyecan, samimiyet gayret ve salih amel iþleme cehdi içinde hayatý ibadet, ibadeti hayat olan hicretlerde buluþuruz Ýnþaallah…