Ýslam, hayatýn bütününü kuþatan bir dindir. Ýslam’ý yaþamak da yayýp teblið etmek de hayatýn bütünü dikkate alýnarak yapýldýðýnda baþarýlý olunmasý mümkündür. Hayatýn bir bölümünü ihtiva eden, diðer bölümlerini ikincil gören anlayýþla kâinatý kuþatan bir din üzerinden çalýþma yapýlamaz. Yapýldýðý takdirde kýsa veya uzun vadede o çalýþma aksaklýk gösterecektir. Ya çalýþanlar o aksaklýðý bizzat hissedecekler ya da davalarýný devrettikleri nesiller onlarýn aksaklýðýnýn bedellerini ödeyeceklerdir. Bu sebeple hayatýn içinden kopmadan ve sele de kapýlmadan yürüyen bir çalýþma mantýðý oluþturmalýyýz. Bunun için de ifrat ve tefride düþmeden istikamet üzere hizmet etmek gerekir. Münferit eylemler yerine cemaat eylemini, bir kiþinin düþünceleri yerine de þûra ürünü fikirleri tercih gerekmektedir.
***
Dinimiz hassas bir seviyede denecek kadar ‘bir lidere baðlý olmayý’ emretmektedir. Hatta Hz. Ömer’e izafe edilerek nakledilen þu söz çok önemli bir çizgiyi renklendiriyor: ‘Cemaat olmadan Ýslam olamaz. Lider olmadan cemaat olmaz. Ýtaat edilmeyen liderin de liderliði olmaz.’ Lidere itaat ama itaati de kullarýn kulluðuna dönüþtürmeyecek dairede tutma itaati! .
Hep beraber, bir kiþi gibi olmaya çalýþacaðýz. Hayatý bütünü ile kuþatacaðýz. Dýþladýðýmýz bir konu olmayacak. Müfrit olmayacaðýz. Kur'an ve Sünnet üzere yaþadýðýmýz hayat, atar ve toplar damarýmýz gibi olacak. Ýbadet ve ruh dünyamýzý ihmal etmeyerek maddi/manevî tedbirde kusur etmeyerek Allah’ýn yardýmýný bekleyeceðiz.
***
Ýslâm “bana ne!” anlayýþýný reddederek toplumu gemiye benzetir. Gemide gedik açmak toplumu helake götürür. Yahudilik ve Hýristiyanlýk ilahî öðretilerin dengesini bozan iki ucu temsil ederken, Ýslâm itidal anlamýnda gelen istikametten ibaret olup ifrat ve tefrit arasýnda dengeyi muhafaza eder. ‘Ölçü ve denge’ olmazsa olmazýmýzdýr.
Ýslâm, canlý-cansýz her varlýk için bir rahmettir. “Ey iman edenler! Hepiniz toptan barýþ ve güven dini Ýslâm’a girin! Þeytanýn adýmlarýný izlemeyin!” Yani, hepiniz Ýslâm atmosferine girin; Ýslâm inancýný ve ahlakýný yaþayýn. Bu sayede siz, aileniz, toplumunuz ve bütün insanlýk barýþ ve huzura kavuþmuþ olur.
***
Peygamberimiz, yanýna gelen birisinin adýný sorar, “sert” ve “katý” manasýna gelen “Haþn” deyince Peygamberimiz, “Sen sert deðilsin, kolaysýn (yüsr)” buyurdu ve ismi öyle kaldý. Asiye ismini Cemile olarak deðiþtirmiþlerdir. Anlaþýlýyor ki isimlerin bile katý ve sert olanýndan uzak dururdu. Peygamber Efendimizin bütün hayatý müsamaha, kolaylýk ve yumuþaklýktý. Alýþveriþ konusunda: “Alýnca ve satýnca kolaylýk gösterenden Allah razý olsun” buyurmuþlar. Ýki zararla karþýlaþýnca daha hafif olaný tercih etmiþlerdir. Nitekim Hudeybiye anlaþmasýnda Hz. Peygamber’e “Allah’ýn elçisi” vasfý yazdýrýlmadý. Abdullah’ýn oðlu Muhammed yazýldý. Bismillahirrahmanirrahim yerine, Bismikellahümme/Allah’ým senin adýnla yazýlmasýna itiraz etmedi.
***
Ýslâm hukukunda iki maslahat veya hayýrdan büyük olan tercih edilir; büyük maslahat söz konusu ise küçük menfaatten vazgeçilir. Devam eden yararýn saðlanmasý söz konusu olunca geçici menfaatten vazgeçilir. Zararý def etmek, maslahatý celb etmekten önce gelir. Cemaat veya toplumun faydasý söz konusu ise bireyin faydasý feda edilir. Ýman ve akideye dayalý konular ameli konulara tercih edilir ve öncelik verilir. Ýlim amelden önce gelir. Farz-ý ayn olan yükümlülükler farz-ý kifayeye, farzlar da nafilelere tercih edilir. Bir kötülüðü telafi etmek daha büyük bir kötülüðe sebebiyet veriyorsa kötülük telafi edilmez.
****
Ýslâm; toplumu bir bina, bireyi de o toplumu meydana getiren unsurlar; tuðla, taþ vs. gibi görür, “bana ne!” anlayýþýný reddeder. Müslüman þöyle düþünür: Ben düzelirsem toplum düzelir, her þey bende biter, komþum aç iken uyuyamam, çýkan yangýný söndürmezsem beni de yakar, zalime “dur” demeyen zulme uðrar.
Ýslâm, istikamettir; yani saða-sola sapmadan itidali devam ettirmektir.
***
Ýslâm, iki dað arasýndaki dümdüz yolu andýrýrken; ifrat yokuþu, tefrit ise iniþi sembolize eder. Ýtidal fýtrattýr, birleþtiricidir; saflarý, kalpleri telif eden harçtýr. Müslüman; “Haydi müjde ver o kullarýma; onlar ki sözü dinlerler, sonra da en güzelini tatbik ederler.” Âyetinde vasfýný bulan insandýr. O, zararý def etmek ve yararlý olaný almakla görevlidir.
***
Hz. Ömer’in þu tevhidî duruþu önemli bir örnektir: Hz. Ömer, Peygamberimizin ashabýndan beyat aldýðý aðaçtan, insanlarýn yarar ve zarar umduðunu görünce kökten kestirmiþtir. Aðaç, geliþigüzel bir ormanýn aðacý deðil, o ismi Fetih sûresinin 18. âyetinde söz konusu edilen ve tarihi öneme sahip olan bir aðaçtýr. Buna raðmen Hz. Ömer, insanlarýn onu kutsadýðýný görünce onun vasýtasýyla iþlenebilecek günahlarýn önüne geçmek için kestirmiþti. Oðlu Abdullah da ayný faaliyeti devam ettirdi. Abdurrahman b. Avf’ýn kabri üzerinde bir çadýr görünce kaldýrýlmasýný emretti ve þunu söyledi: “Çadýrý býrakýn, ameli onu gölgelendirsin.”
***
Unutma! Eller çok olunca yük hafifleþir. Ýnsanlar köprü kuracaklarý yerde duvar ördükleri için yalnýz kalýrlar. Ýnsanlara dost ol, çünkü kervan ne kadar kalabalýk ve halký çok olursa yol kesenlerin beli o kadar kýrýlýr. Yeni dostlar edin, ama eskilerin de kýymetini bil.
***
Dost ve arkadaþýnýn ayýplarýný görünce ihtar edenlerden ol, ifþa edenlerden deðil. Baþýna gelen felaketlerin de iyi bir yaný vardýr. O da, gerçek dostlarýnýn kimler olduðunu ortaya çýkarmasýdýr. Mü’min kardeþinin kusurlarýný, açýklarýný araþtýrýp ortaya dökenlerden olma. Böyleleri marazî tiplerdir. Mü’min; kardeþinin kusurlarýný açýða çýkartýp onu rezil eden deðil, o kusurlarý örtüp, düzeltmeye gayret edip aziz edendir. Unutma ki, Allah’ýn güzel isimlerinden biri de “Settar: Ayýplarý örtüp, kapatan”dýr.