Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araştırmaları   |  İlmi YAZILAR   |  Aile Eğitim Yazıları   |  Çocuk Eğitimi Yazıları   |  Yazarlar  |  İletişim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatı (s.a.v)

İnsanı Tanımak (Radyo)

Tv Programları

Seminer ve Konferans

Kısa Dersler

Özel Konular

Fıkhi Konular

Aile Eğitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Girişi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eğitimcilere ÖZEL
Gazze Duası
Gençlerle İletişim (Günışığı- Reşitpaşa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 4055
Toplam 17035673
En Fazla 25928
Ortalama 2744
Üye Sayısı 124390
Bugün Üye Olan 1560
Online Ziyaretci
 

 
Miraç bize ne söyler?
03/06/2013 - 12:05
 
Yaşar Değirmenci
Miraç; zaman ve mekan hudutları dışında cereyan etmiş ulvi bir tecellidir. Beşer idrakinin üstüne çıkan, sırlar ve hikmetlerle dolu bir gecedir. Miraç, "yükselmek, yukarı çıkmak, yücelmek" anlamına gelen uruc kökünden gelir. İsrâ; manevi yürüyüş demek.

Aslolan, Mirac'ın tarihsel olarak zaman, mekan ve mahiyetinin sırrına ermek değil, Mirac'ın bu ümmete verdiği engin mesajı her bir mü'minin ruhunda hissetmesi ve kendi miracının zeminini hazırlayarak onu gerçekleştirmesidir. Miraç; ebedî olan, ölümsüz olan, ruhî tarafa ait olandır. Miraç, Rabbinin Peygamberine indirdiği teselli armağanı. Peygamber gayretine sunulmuş ilahi-manevi bir hediye. İnsanın, kendisini çepeçevre kuşatan “dünyevileşme zindanı”ndan kendi kendisini azad etmesi. Miracının istikametini, ruhunun hür ufuklarından yana yapan insan, daraldığı, imkanlarının bittiğini sandığı, en dar ve zor zamanlarında, hiç kullanmadığı bu bitimsiz imkanlarının olduğunun farkına varması. Zamanın ve mekanın kıskacında kıpırdayamaz hale geldiğinde, Rabbinin kendisine bahşettiği, kuşatılamaz ve tutuklanamaz olan bu imanî-ruhanî boyutunu kullanması halinde "imkansız" dediği bir çok şeyin "mümkün" olduğunu, "olamaz" dediği birçok şeyin "olabilirliğini" keşfeder.

Her peygamber, hayatlarının en sıkıntılı, en zor zamanlarında "bittim" noktasında miraçla teselli edilmiştir. Adem (a.s)'ın miracı Allah'a karşı hatasından dolayı yaşadığı hüznün zirvesinde gerçekleşmedi mi? Af müjdesini işte böyle bir miracın sonunda almadı mı? Hz. Nuh’a karada gemi yapma emri, ona verilmiş miraç hediyesi değil miydi? Tufan, tuğyan ehli için bir felaket haberi, iman ehli için bir kurtuluş müjdesi olmadı mı? Hz. İbrahim (a.s.)’ın miracı, ateşin içinde gerçekleşmedi mi? Oğlu İsmail peygamber kurban edilirken, Yusuf peygamber kuyuya atılırken, Yunus peygamber denizden kurtulurken, Musa peygamber büyütüldüğü saraya peygamber olarak atanırken, İsa peygamber düşmanları kendisini astıklarını zannederken miraçlarını yaşamadılar mı? Peygamberimiz de davet sürecinin en zor yıllarında miraçla ödüllendirilmedi mi? Hatırlayalım: Mekke’de Peygamber Efendimizin hüzün senesiydi. En yakınları irtihal-i dar-ı beka eylemişlerdi. Sevgili eşi Hz. Hatice, en zor günlerinde sırtını dayadığı amcası Ebu Talip göçmüş, baskılar artmış, Mekke daralmıştı. Taif Mekke’ye iki günlük mesafede bir yerleşim merkezi. Oraya gitse, acaba bir nefes alma imkanı bulabilir miydi? Mukaddes emaneti taşıyacağı bir yürek çıkar mıydı karşısına? Taif’e gelmişti. Eşrafın kapısı çalınıyor, bir yürek aranıyordu. Yok! Üstelik alay var, aşağılama var, öfke var. Sonra ayak takımının saldırısı var. Yollara döşenen dikenler ve fırlatılan taşlar. Kan revan içinde kalan bir Peygamber. Ayakkabıları kanla dolmuş, gücü-tâkati kalmamış bir barakaya sığınıp duaya durmuş bir Peygamber. Zulmün, barbarlığın, acımasızlığın son noktası. Miracın da başladığı nokta belki. Peki Miraç bize ne söyler?

Kılavuzumuzu iyi seçmemizi söyler.Arkadaşımızı, dostumuzu, rehberimizi iyi seçmemizi söyler. Kılavuzu karga olanın varacağı yerin çöplük olacağını söyler. Kılavuzu Cebrail olanın varacağı yerin ‘Rabbinin huzuru’ olacağını hatırlatır İlahi dille. Seni Allah’a götüren kılavuz seç. Şeytanın, nefsin, şeytanlaşmış insanların yoluna değil. 

Miraç bize, bineğimizi iyi seçmemizi söyler.Ref ref gibi bir bineğimiz olursa, onun gideceği, bizi götüreceği yerin Rabbimizin, O’nun rızasının olacağını söyler. Bundan dolayı atına, bineğine iyi bakmamızı, haramlarla beslenen bineğin, sahibini ateşe/Cehenneme götüreceğini söyler. 

Namazımızı bir miraç olarak kılmamızı söyler. Peygamberimiz miracı kendisine hasredip Ümmetini bundan mahrum etmemiştir. Miraç devam ediyor. Peygamberimiz de ‘Namaz, mü’minin miracıdır’ buyurur. Namazımızı miraca dönüştürmemiz gerektiğini söyler. 

‘Miraçtan bize ne kaldı?’dersek, bize namaz kaldı.

Batı’nın çocukları ile İslam Medeniyetinin evlatları arasındaki fark, yürüyüş farkı! Onlar kendi sahte miraçlarının adını "ilerleme" koydular. Batı, yücelmenin yerine ilerlemeyi koydu. İlerleme yatay bir yol alış, yücelme ise dikey yol alışın adı. İlerleme fiyatın, yücelme ise değerin adı. Süfli olandan ulvî olana, edna olandan ağna olana, dünyadan ukbaya yürüyüş. Miraç da insana yücelmeyi telkin eder. Miraç’sız olmak ne büyük mahrumiyet. Şehvette, şöhrette, servette ilerleyen ilerlerken insanı ezip geçen, yakıp yıkan, bedenen ilerlerken ruhu alçaltan, hırsta, bencillikte, nefsinin arzu ve isteklerini yerine getirmede sınır tanımayan ilerleme… Bu ilerleme, insanlığa çok pahalıya patladı, azgın bir azınlık dışında kalan bütün insanlığı mutsuzluğa boğdu. Dünyanın geldiği nokta bunun göstergesi.

İnsanlığın düşeceği muhtemel tehlikeleri fark edip, ‘bundan ötesi; yangın, cehennem, uçurum, felaket’ ikazını yaparak bütün bunlara ‘dur!’ diyen değerler silsilesinin mensuplarıydı. ‘Ey insanlık! İlerlemeyi değil, yücelmeyi önceleyin!’ ikazını yapan da Miraç yolunun yolcularıydı. ‘Haddini-hududunu bil!’ diyen kendi Miraçlarını gerçekleştirmek isteyen müminlerdi. Miraçsız ilerleme, gerilemedir, alçalmadır. Çünkü Miraç, sevapta, hayır ve hasenatta ilerlemedir, yücelmedir. Cennete ilerlemedir. Miracın tam karşı kutbunda "dünyevileşme" yer alır. Dünyevileşmek, "edna olana/en alçak olana" çakılıp kalmaktır. Dünyevileşme, "değerle" değil, "fiyatla" ilgilenenlerin derdidir. Bu tehlikeye karşı Mü’minleri miraca davet edenler, ‘Miraç şuuru’na erenlerdir.

Biz miracımıza sahip çıkalım.Bunu nasıl mı yapalım? Salatı ikame ederek, namazı/duayı/desteği canlı tutarak, Allah'a karşı ‘kulluk duruşumuzu’ bozmayarak…

Namazımızı, diğer ibadetlerimizi miracımıza vesile kılalım. Namaz, altımızda Burak olsun. Bizi yükseltip yüceltsin. Elimizden, dilimizden, gözümüzden, kulağımızdan, vesâir azalarımızdan kötü, çirkin bir şey sadır olmasın ki miraç gerçekleşsin. 

Her miracın bir imtihan olduğunu da unutmayalım. Tıpkı Peygamberimizin Mirac'ının hem kendisi hem de etrafındakiler için bir sınav olduğu gibi. Miraç, sınav özelliği sayesinde kazandırır "sıddîkları". Hz. Ebubekir’e ‘O söylüyorsa doğrudur’ dedirtip ‘sıddîk’ makamına yükselten de bu imtihan değil mi? Bu sebeple her miraç bir 'insan eleği'dir; sâdıkı kâzipten, dostu düşmandan ayıran bir elek… Sonucu miraç olan yahut miraca götüren bir elek…

Bu Miraç gecesine yine esaret altında bir Kudüs'le giriyoruz. Bu acı, yüreğimize oturmuşken, birbirimizin kandilini nasıl tebrik edebiliriz? İşgal altındaki Mescidi Aksa için bitmez-tükenmez mücadele veren, Davaları için çektikleri çileleri, uğradıkları zulümleri ve zindanda geçirdikleri hayatları, Filistinli kardeşlerimizin miraçlarına basamak olur İnşaallah. Bu kardeşlerimizin Mirac'ını tebrik etmeliyiz belki. Namaz başta olmak üzere amellerini miraçlarına vesile kılan Hak dostlarının kandilleri ‘miraç’ta yollarını aydınlatsın, geceleri kandil olsun.


Bu Makale 5113 defa okunmuştur

 

Yazdır

YAZARIN DİĞER YAZILARI

©

29/02/2016 - 10:00 Mü’minler izzet ve şerefi nerede arıyorlar?

©

07/04/2015 - 12:35 Modern dünya hepimizi yara bere içinde bıraktı

©

17/03/2015 - 11:15 İtidal Notları

©

13/02/2015 - 16:15 Mü’mince bakışa olan ihtiyaç

©

26/01/2015 - 14:07 Âlim bedel öder!

©

31/12/2014 - 15:56 Cinnet toplumunun figüranı olmayalım! Mesele yılbaşı değil, kimlik kişilik meselesi

©

03/12/2014 - 16:11 Cihat eğitimi/Eğitimin cihadı

©

04/11/2014 - 19:03 Peygamberlerin yol gösterdiği hicret ve düşündürdükleri

©

13/10/2014 - 16:24 Kardeşlik zamanı!

©

02/09/2014 - 18:35 Dostane bir ikaz!

©

04/08/2014 - 13:32 Ramazan Bayramı sonrası düşünceler

©

09/06/2014 - 13:56 Âlimler ne zaman celadet gösterecek?

©

06/05/2014 - 10:17 Dinimizi parçalayıp dünyamıza yamadık!

©

03/04/2014 - 10:09 Mü’min bünyesinde açılan yara!

©

04/02/2014 - 09:19 Tartışmanın galibi yoktur!

©

10/01/2014 - 10:18 Peygamberimize olan hasret ve düşündürdükleri

©

04/12/2013 - 13:13 Bir hadis-i şerif ve düşündürdükleri

©

06/11/2013 - 11:17 Mü’minler aman dikkat!

©

03/10/2013 - 14:06 Haccın Şuuru

©

12/09/2013 - 12:49 İki Üstad İki Dergi Necip Fazıl KISAKÜREK Sezai KARAKOÇ Büyük Doğu ve Diriliş

©

24/08/2013 - 14:12 Unuttuğumuz iki haslet: Dil ve Nezaket

©

08/07/2013 - 12:11 Ramazan ayını hasret muhabbet ve hürmetle karşılarken

©

10/06/2013 - 10:42 Üstadın 30. Seneyi devriyesi münasebetiyle…

©

03/06/2013 - 12:05 Miraç bize ne söyler?

©

13/05/2013 - 18:28 Sessiz çığlık: ÖLÜM

©

18/04/2013 - 10:36 ‘Kutlu Doğum Haftası’ Münasebetiyle

©

10/04/2013 - 11:04 Bir çınarın ardından

©

17/01/2013 - 11:37 Ümmetin Hastalığı: Yolsuzluk

©

31/12/2012 - 13:43 Yılbaşı değil, kimlik, kişilik, şahsiyet meselesi

©

20/12/2012 - 11:50 Yüksek binalar ve altında ezilen insanlık!

©

20/11/2012 - 14:20 Hicret hayatımızın neresinde?

©

04/10/2012 - 10:52 Ümmetin Hastalığı: Dünyevîleşme

©

27/08/2012 - 12:49 Gönül dostlarına kulak vermek

©

23/07/2012 - 11:44 Hepimiz yolcuyuz

©

25/06/2012 - 11:44 Âyetlerin ışığında karnemiz!

©

04/06/2012 - 11:45 Müslümanların sorumluluğu ve düşündürdükleri

©

25/04/2012 - 14:32 Cömertliğin önemi ve düşündürdükleri

©

04/04/2012 - 14:27 Vahyin Dilinden
 
 

Site İçi Arama

16 Sevvâl 1446 |  14.04.2025

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

Andolsun, Musa'yı ayetlerimizle ve apaçık olan bir delille gönderdik.

( Hûd sûresi - 96)

Bir Hadis

Ebû Sâbit, Ebû Saîd ve Ebû Velîd künyeleriyle tanınan ve

Bedir mücâhidlerinden olan Sehl İbni Huneyf radıyallahu anh’den

rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah, bütün kalbiyle şehid olmayı isteyen kişiyi, yatağında ölse bile, şehidler mertebesine ulaştırır.”



Müslim, İmâre 157

Bir Dua

“Ey insanların Rabbi! Rahatsızlığı gider! Şifa veren sensin. Senin vereceğin şifadan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki ardında hiç hastalık izi bırakmasın.”

(Müslim, Selâm, 47)

Hikmetli Söz

Şefkat ve merhamette güneş gibi ol, Kusurları örtmekte gece gibi ol, Hiddet ve kızgınlıkta ölü gibi ol, Tevazuda toprak gibi ol,

Ya olduğun gibi görün,

Ya göründüğün gibi ol!




Canlı yayın

İslam Ansiklopedisi

  Tasarım : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com