Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araþtýrmalarý   |  Ýlmi YAZILAR   |  Aile Eðitim Yazýlarý   |  Çocuk Eðitimi Yazýlarý   |  Yazarlar  |  Ýletiþim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatý (s.a.v)

Ýnsaný Tanýmak (Radyo)

Tv Programlarý

Seminer ve Konferans

Kýsa Dersler

Özel Konular

Fýkhi Konular

Aile Eðitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Giriþi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eðitimcilere ÖZEL
Gazze Duasý
Gençlerle Ýletiþim (Günýþýðý- Reþitpaþa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 4275
Toplam 16410511
En Fazla 25928
Ortalama 2706
Üye Sayýsý 1193
Bugün Üye Olan 0
Online Ziyaretci
 

 
Mü’min bünyesinde açýlan yara!
03/04/2014 - 10:09
 
Yaþar Deðirmenci
Yorulmak da insanidir. Yorulmaya karþý bir tür dinlenme planý hazýr olmalýdýr. Þu kadar ki dinlenmeyi de bir çalýþma çeþidiyle geliþtirmek seviyeli bir mü’min halidir. Mü’min, sýradan biri olmaya rýza gösteremez. Sürü olmaz, sürüyü güder.

Mü’min, her gününü kaliteli, vasýflý, seviyesini yükseltmek için ‘çalýþma günü’ bilmelidir. Zengin parasýný Dâvâsýnda kullanarak seviyesini yükselir. Malý olmayan da bedenini, evini, düþüncelerini dininin hizmetinde tutarak seviyesini yükseltir. Hiçbir þeye muktedir olmayanýn da duasý vardýr en azýndan. Okuyarak, dinleyerek, görerek ufkunu geniþletmesi de yükselme baþlangýcýdýr. Bir vakfýn, derneðin, bir cemaatin samimi müntesibi olarak yaþamak bile mü’min kalitesini arttýrma vesilesini gösteren iyi hale iþarettir.

 Mü’min, Allah’ýn razý olduðu en güzel amelin az bile olsa devamlý olan amel olduðu gerçeðini hiç unutmamalýdýr. Ara sýra büyük iþleri yapmaktan daha iyisi, devamlý olaný yapmaktýr. Peygamber Efendimiz de: ‘Az ama devamlý yapýlan ameller, çok ama seyrek yapýlandan daha efdaldir’ buyurarak bu hususta da bize yol gösteriyor.

 Yorulmak da insanidir. Yorulmaya karþý bir tür dinlenme planý hazýr olmalýdýr. Þu kadar ki dinlenmeyi de bir çalýþma çeþidiyle geliþtirmek seviyeli bir mü’min halidir. Mü’min, sýradan biri olmaya rýza gösteremez. Sürü olmaz, sürüyü güder.

 Allah Teâlâ’nýn tevhit ve þirkten sonra üzerinde en yoðun durduðu konunun, müminlerin kâfirlerle mesafeli durmalarý yahut müminlerle mü’min olmayanlar arasýnda kapatýlamaz bir mesafenin bulunma mecburiyeti meselesidir. Mü’minler, kendileri gibi iman etmeyip ‘diðerleri’ tarafýnda kalanlarla bir arada, onlardan etkilenecek bir ortamda bulunmamalýdýr. Aksi takdirde imanýn dünya hayatýnda tezahür eden bir yönünün bulunmayacaðý, iman kardeþliðinin tezahür etmeyeceði, þeytanýn þirin göstermekte zorlanmayacaðý küfrün iman ehlini etkisi altýnda býrakabileceði gerçeði gün yüzüne çýkacaktýr.

 Müminlerle mü’min olmayanlar bir toplumun içinde beraber yaþayabilirler. Bunun dinî bir engeli yoktur. Ayný vasýtada yolculuk yapabilir, ayný mekanda iþ yeri iþletebilir hatta bir þirketin iki ortaðý da olabilirler ancak bu hiçbir zaman bir mü’min ile diðer müminin beraberliði gibi olmamalýdýr. Ýman gibi bir fark, onu taþýyanla taþýmayan arasýnda hayatýn içinde görülebilecek kývamda deðilse ‘problemli iman’ ihtimali vardýr. Bu iman, Allah’ýn bizden beklediði iman olmaktan uzaktýr. En azýndan böyle bir iman, iman kavramýnýn içini doldurmaktan uzaktýr.

 Yaþadýðýmýz çaðýn, mü’min bünyesinde açtýðý yaralardan biri, küfür ehli ile beraberliðimizi problemsiz, engelsiz duruma getirecek þartlara itilmiþ olmamýzdýr. Öte yandan Kur’an’ý Kerim, kâfirlerle aradaki buzlarýn eritilmesini, önemli bir ‘akide meselesi’ olarak önümüze koymakta, Ýman etrafýnda listeleþtirilebilecek kavramlarla bu meseleyi uyarý konusu haline getirmektedir. Ýman ve imansýzlýk iki ayrý cephenin sembolüdür. Bu iki cephe arasýnda-medeni ölçüler dairesinde kalmasý istenmiþ olsa bile- bir ‘buzul bölge’ muhakkak korunmalýdýr. O buzul bölgenin mevsim þartlarý kýþý gösterdiði halde erimeye yüz tutmasý müminler açýsýndan tehlike oluþturmaktadýr. Küfür cephesinin Ýslam’a ve Müslüman’a bakýþýnda hiçbir deðiþiklik yoktur. On asýr önce ne idiyseler bugün ayný durumda ve ayný konumdadýrlar. Ýçlerindeki kin ve nefret aynen devam etmekte, internet ve bilgisayar teknolojisinin bütün imkanlarýný da kullanarak bir imha hareketi, gülücüklü maskeli yüzlerle sürdürülmektedir. O sýrýtkan maskeli yüz; basýnýyla, medyasýyla, sosyal paylaþým siteleriyle her gün deðiþen entrikalarýyla devam etmektedir. Onlarýn içlerindeki kin ve imha ruhu deðiþmemiþken hatta daha derin bir þekilde sistemleþip örgütlenmiþken ve bu emellerini büyük organizelerle dýþa vururken, müminlerin aradaki mesafeyi kaldýrmasý, Rablerinin emrine ve ikazýna raðmen onlarla aradaki buzlarý eritmeleri, eritmeye çalýþmalarý oldukça düþündürücüdür. Þüphesiz Allah Teâlâ, müminlere gördükleri kâfiri ezmelerini emretmemiþ, onlarý bu yöne de sevk etmemiþtir. Sevmemekle düþmanlýk etmek, veren olmakla alan olmak, sosyal iliþkiler içinde olmakla onlarýn kültüründe erimek, arasýndaki çizgiyi koruyamamanýn sýkýntýsýný yaþýyoruz. Hatta daha da ileri gidip, kültürle akideyi, ibadetle onlarýn hayat tarzýný, ticaretle sömürülmeyi karýþtýrýr hale geldiðimizi/getirildiðimizi itiraf etmekte de bir sakýnca yoktur. Özellikle siyaset etrafýnda yoðunlaþan sebeplerden dolayý, müminlerin; küfür ehli ile kaynaþmasý, kendi deðerlerimizin, kültürümüzün; hangi isim altýnda, hangi mülahaza ile olursa olsun onlarýn kültürleri içinde eriyip gitmesi, akidemizde ‘merdut’ olan düþüncelerin etkisinde kalmasý sonucunu doðurmuþtur. Yaþadýðýmýza inanma/inandýrma konumuna getirilmeye çalýþýlmaktadýr. Mukavemet (direnme) gücümüz zayýfladýkça bizi biz yapan farklýlýklar da ortadan kalkmakta, ‘globalleþme/küreselleþme’ adý altýnda, ‘dünya küçük bir köy haline getiriliyor, artýk entegre olma zamaný’ gibi sözlerle de ‘Mü’min Þahsiyeti’ kaybolmakta bundan da bir rahatsýzlýk duyulmamaktadýr. Müslümanlarýn, geçmiþlerinin Allah rýzasý için ve övünerek gerçekleþtirdiði fetihlerden dolayý âdeta utanýlacak duruma getirilmesi bundandýr. Her Müslüman’ýn Kur’an-ý Kerim’de açýk bir þekilde görebileceði iman hakikatlerini gizleme, ‘Allah indinde din Ýslam’dýr’ý dillendirmeme ihtiyacý hissedilmesi de bundandýr. Ýslam’ýn, kadýn düþmaný gibi algýlanýlýr oluþu, faizle mücadelesinin gündeme gelmemesi, alkolle savaþmasýnýn izahý yapýlamýyor gibi gösterilmesinin temelinde Müslüman’la kâfir arasýndaki mesafenin, tavrýn, ‘kimlik  duruþu’nun gittikçe kaybolur hale getirilmesi yatmaktadýr. Tarihi süreci incelemeden de sadece Kur’an âyetlerindeki seyre bakarak da küfür ehli ile aramýzdaki mesafenin gitgide kýsalmasýnýn bizim açýmýzdan neler getireceðini kestirebiliriz.

 Bakara suresinin 257. âyeti, iman edenlerin Allah ile baðlantýlarýný vurgularken kâfirlerin de taðût etrafýnda birleþeceðini, onlarýn velilerinin þeytani güç odaklarý olacaðýný haber vermektedir. Nisa suresinin 138-139. âyetlerinde ise, müminleri býrakýp kâfirleri dost edinenler azapla müjdelenmiþ münafýklar olarak gösterilmekte ve ardýndan da ‘Müminleri býrakýp da kâfirlerin dostluðuyla þeref duyanlar, þeref ve itibarý onlarýn yanýnda mý arýyorlar’ diye sorulmakta ve ‘iyi bilin ki þeref ve itibar tamamen Allah’a aittir’ denilerek müminler ikaz edilmektedir. Âyet, açýkça müminleri býrakýp kâfirlerle iç içeliði münafýklýk olarak öne çýkarmaktadýr. Elbette buradaki ‘müminleri býrakmak’ ve ‘kâfirleri dost edinmek’ yüzeysel anlaþýlabilecek kavramlar deðildir. Ama neticede ‘müminleri býrakmak’ olabilecek þeylerin, tutumlarýn bedelinin münafýklardan olmak, Allah’ýn azabýna müstahak olmak olduðunun da bilinmesi gerekmektedir. Âli Ýmran suresinin 28. âyeti ise, müminleri ikaz ederek: ‘Mü’minler, müminleri býrakýp kâfirleri dost edinmesinler.’ demektedir. Ardýndan da bunu yapanlarýn Allah’a karþý bir yanlýþ yaptýklarýný bildirmekte, bunu yapanlarýn Allah’tan bütünüyle koptuklarýný haber vermektedir. Buradaki yasak; hem siyasi velayeti (dostluðu) hem ahlaki velayeti kapsar. Siyasi velayet, menfaatler çatýþtýðýnda onlarý tercih, ahlaki dostlukta ise, onlara yaranmak ve benimsenmek için hayat tarzlarýný benimseme hususuna dikkat çekilmektedir. Nitekim Maide suresinin 80-81. âyetleri de ‘Onlardan bir çoðunu küfre saplananlarla sarmaþ-dolaþ görürsün. Nefsin telkin ettiði þey, öylesine kötüdür ki, Allah’ýn hýþmýna uðramýþlardýr ve onlar azaba mahkûm olacaklardýr’ buyrulmakta, daha önce böyle bir hata içinde olan Yahudilerin durumunu haber vererek akýbetlerine dikkatimizi çekmiþtir. Ayrýca Mâide sûresinin 51-52. âyetleri, isimler vererek müminlerin kâfirlerden uzak durmalarýný emretmektedir. Bu iki âyetin ihtiva ettiði hükümleri þu þekilde özetlememiz mümkündür:

 Yahudileri ve Hýristiyanlarý dost edinmek yasaklanmýþtýr.

 Gerçekte onlar, birbirlerinin dostlarýdýrlar.

 Kim onlarý dost edinirse onlardandýr.

 Allah zalimleri hidayete erdirmez.

       Kalplerinde hastalýk bulunanlar, hududa riayet etmezler, ‘inanýyorsanýz, üstünsünüz!’ ilahi hitabýný bile unuturlar. Ehli küfrün tarafýna kaçamak yapmak isterler ve bunu da gücün onlara (ehli küfre) geçmesi durumuna karþý bir tedbir olarak yaptýklarýný söylerler. Bu çeliþkilerin sahipleri, Allah’ýn hükmü gerçekleþtiði zaman içlerindeki hýyanetten piþman olacaklardýr. Bizim onlarla münasebetlerimizde gözden kaçýrdýðýmýz husus, onlarýn birbirlerinin dostlarý olmalarýdýr. Yani bizim onlarýn içinde ‘doðal bir dost olarak bulunuyor’ izlenimi dahi, bizim ve onlar açýsýndan doðal olmayacaðý gerçeðine dayanmaktadýr. Bu sebeple, onlarla dost olanlar için ‘onlardandýr’ deyimi kullanýlmýþtýr. Zira onlar, kendilerinden yapamadýklarý kimse için beraberlik zemini oluþturmazlar. Nasýl müminlerin hedefi, bir mü’min daha kazanmak ise onlarýn da þeytanlarýndan aldýklarý talimat ‘bir kâfir daha kazanmak’ þeklindedir. Hangi makyajla kapatmaya çalýþýlýrsa çalýþýlsýn, hakikat budur! Bu hakikat unutulur, gaflete düþülürse; Mü’min de erimeye devam eder. Kimliðiyle, kiþiliðiyle, imanýyla, ameliyle…

Tevbe suresinin 23. âyeti ise küfrü üstün görenler, babalar ve kardeþler seviyesinde yakýnlardan bile olsa dostluk baðýnýn geliþtirilmemesini emretmektedir. Ve onlarla dostluk geliþtirmenin zalimlerden olmakla sonuçlanacak bir tavýr olacaðý âyetle hükme baðlanmaktadýr. Kur’an-ý Kerim, müþrik bile olsalar anne babalara iyi davranýlmasýný emreder. Burada ise, onlarla dostluk iliþkilerine bir sýnýr getirilmektedir. Elbette bir çeliþkiden söz edemeyiz çünkü Kur’an’ý Kerim, hiçbir þekilde küfür ehli ile iliþkilerimizin esastan sonlandýrýlmasýný istememiþtir. Bizden istenen, onlarýn küfür bataklýðý içinde akidemizin zarara uðratýlmamasý, küfürlerinin (inkârlarýnýn) cazip olabileceði zeminlerden uzak kalýnmasýdýr. Hayat devam edecek ve küfür ehlinin de bulunduðu ortamlarda yaþanacaktýr. Bâtýlýn tamamen yok olacaðý bir dünya hayal edemeyeceðimize göre, bâtýlsýz deðil, batýla ezilmeden yaþayacaðýmýz ortamlar istenmektedir bizden. Bunun için Müslüman’dan istenen, küfrü imana tercih eden ebeveyni ile kavgalý olmak deðil, ebeveynin bile olsa kimsenin küfrünün ve þirkinin etkisi altýnda kalmadan Müslüman olarak yaþayýp ölmektir. Küfrün içinde de olsa; imanýn muhafazasý, inkiþafýnýn gerektirdiði faaliyetlerin yapýlabilmesi. Mesele bu! Müslüman’ýn þerefini, haysiyetini, þahsiyetini korumakta yanlýþa düþebileceði noktalara karþý uyarýlmasýndaki hikmetlerin kavranmasý meselesi!

Ýman ve küfrü iki ayrý cephe olarak görmek, bu cepheler arasýndaki sürtüþmenin ebediyete kadar süreceðini, sürtüþmenin genellikle savaþlardan ziyade, ilimle/bilgiyle/kültürle/fikirle/sosyal faaliyetlerle göze, gönle, ruha hitap ile ikna yoluyla olacaðýný hiç unutmamak! Bu tesbit ve teþhis de meselenin bir baþka yönü. Belki de bu; cihadýn diðer bir çeþidi olarak bugün tecelli ediyor. Kalemle, mürekkeple yapýlan cihad. Þehit kanýndan, âlimin mürekkebini üstün gören cihad…  Dinimiz, savaþta maðlup olmaktan çekinen Müslüman’ýn yabancýlarýn kültürü önünde ezilmiþ durumda olmaktan da çekinmesini istemektedir. Birinci âyet, kâfirlerle dostluðu menederken ‘düþmanlarým ve düþmanlarýnýz’ ifadesini kullanmaktadýr. Bir yandan ikaz yapýlýrken bir yandan da Allah’ýn düþmanýnýn tabii olarak müminlerin de düþmaný olacaðý belirtilmektedir. Çünkü âyet, ‘Ey iman edenler!’ diye baþlamaktadýr. Ey iman edenlerden sonra, ‘düþmanlarým ve düþmanlarýnýz’ ifadesi gayet açýk bir hükmü belirtmektedir. Cihat gibi bir görev esnasýnda onlara taviz olabilecek sempatik görüntülerin verilmesinin yoldan sapmak olacaðý öðretiliyor. Kâfirlerin, müminleri ele geçirmeleri hâlinde düþmanlýk yapacaklarýný, elleriyle ve dilleriyle zarar vermekten kaçýnmayacaklarýný, müminlerin de kâfir olmalarýný temenni edeceklerini tembih ediyor ki küfür ehli ile mesafeli durmanýn önemi bu ikazda daha açýk bir þekilde ortaya konmaktadýr.

      Kâfirlere karþý imanýn vakarýný kaybetmenin her çeþidi mü’min için tehlikedir. Mü’min kendini korumalý, çevresinin mü’min çevre olmaktan çýkmasýna karþý hassas olmalýdýr. Þu da bilinmelidir ki mü’min, bir defa erimeye yüz tuttuktan sonra geri dönüþü zor olan bir yola girmiþ olur. Her gün yeni bir gerekçe, her olay, yeni bir dayanak üretir. Her yaþanacak olumsuzlukta mazeret üretilmeye ve ona sýðýnmaya baþlanacaktýr.

 Unutulmamalýdýr ki, mazeret üretenler, mazerete sýðýnanlar, davalarýna hizmet edemezler.


Bu Makale 5007 defa okunmuþtur

 

Yazdýr

YAZARIN DÝÐER YAZILARI

©

29/02/2016 - 10:00 Mü’minler izzet ve þerefi nerede arýyorlar?

©

07/04/2015 - 12:35 Modern dünya hepimizi yara bere içinde býraktý

©

17/03/2015 - 11:15 Ýtidal Notlarý

©

13/02/2015 - 16:15 Mü’mince bakýþa olan ihtiyaç

©

26/01/2015 - 14:07 Âlim bedel öder!

©

31/12/2014 - 15:56 Cinnet toplumunun figüraný olmayalým! Mesele yýlbaþý deðil, kimlik kiþilik meselesi

©

03/12/2014 - 16:11 Cihat eðitimi/Eðitimin cihadý

©

04/11/2014 - 19:03 Peygamberlerin yol gösterdiði hicret ve düþündürdükleri

©

13/10/2014 - 16:24 Kardeþlik zamaný!

©

02/09/2014 - 18:35 Dostane bir ikaz!

©

04/08/2014 - 13:32 Ramazan Bayramý sonrasý düþünceler

©

09/06/2014 - 13:56 Âlimler ne zaman celadet gösterecek?

©

06/05/2014 - 10:17 Dinimizi parçalayýp dünyamýza yamadýk!

©

03/04/2014 - 10:09 Mü’min bünyesinde açýlan yara!

©

04/02/2014 - 09:19 Tartýþmanýn galibi yoktur!

©

10/01/2014 - 10:18 Peygamberimize olan hasret ve düþündürdükleri

©

04/12/2013 - 13:13 Bir hadis-i þerif ve düþündürdükleri

©

06/11/2013 - 11:17 Mü’minler aman dikkat!

©

03/10/2013 - 14:06 Haccýn Þuuru

©

12/09/2013 - 12:49 Ýki Üstad Ýki Dergi Necip Fazýl KISAKÜREK Sezai KARAKOÇ Büyük Doðu ve Diriliþ

©

24/08/2013 - 14:12 Unuttuðumuz iki haslet: Dil ve Nezaket

©

08/07/2013 - 12:11 Ramazan ayýný hasret muhabbet ve hürmetle karþýlarken

©

10/06/2013 - 10:42 Üstadýn 30. Seneyi devriyesi münasebetiyle…

©

03/06/2013 - 12:05 Miraç bize ne söyler?

©

13/05/2013 - 18:28 Sessiz çýðlýk: ÖLÜM

©

18/04/2013 - 10:36 ‘Kutlu Doðum Haftasý’ Münasebetiyle

©

10/04/2013 - 11:04 Bir çýnarýn ardýndan

©

17/01/2013 - 11:37 Ümmetin Hastalýðý: Yolsuzluk

©

31/12/2012 - 13:43 Yýlbaþý deðil, kimlik, kiþilik, þahsiyet meselesi

©

20/12/2012 - 11:50 Yüksek binalar ve altýnda ezilen insanlýk!

©

20/11/2012 - 14:20 Hicret hayatýmýzýn neresinde?

©

04/10/2012 - 10:52 Ümmetin Hastalýðý: Dünyevîleþme

©

27/08/2012 - 12:49 Gönül dostlarýna kulak vermek

©

23/07/2012 - 11:44 Hepimiz yolcuyuz

©

25/06/2012 - 11:44 Âyetlerin ýþýðýnda karnemiz!

©

04/06/2012 - 11:45 Müslümanlarýn sorumluluðu ve düþündürdükleri

©

25/04/2012 - 14:32 Cömertliðin önemi ve düþündürdükleri

©

04/04/2012 - 14:27 Vahyin Dilinden
 
 

Site Ýçi Arama

19 Cemâziye'l-Evvel 1446 |  21.11.2024

Bir Ayet

Bismillâhirrahmânirrahîm

Her nefis, kazandýðýna (yaptýklarýna) karþýlýk bir rehindir.


( Müdessir Suresi - 38)

Bir Hadis

Hz. Peygamber, “Bir kimse kendisi içinis tediði bir þe yi mümin kardeþi için de istemedik çe gerçekten iman etmiþ olmaz.”

(Bu ha rî, “Ýman”, 7)

Bir Dua

Hz. Peygamber (s.a.v.) þöyle buyurmuþtur:

“Allah’ým, beni güzel ahlaka eriþtir, senden baþka güzel ahlaka yöneltecek yoktur.”

(Tirmizî, Deavât, 32)

Hikmetli Söz

Ýnsanýn kelamý, aklýnýn terazisidir.

Canlý yayýn

Ýslam Ansiklopedisi

  Tasarým : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com