Allah Rasulünden
Hz. Enes (r.a) anlatýyor:
Bir zat, Allah Rasulüne gelerek:
-Ya Rasulallah! Ben yolculuða çýkmak niyetindeyim. Bana (manevi) azýk ver, dedi. Allah Rasulü:
-Allah seni takva ile azýklandýrsýn, buyurdu. Adam:
-Artýr, dedi. Allah Rasulü:
-Günahlarýný baðýþlasýn, buyurdu. Adam:
-Biraz baha artýr, dedi.
Allah Rasulü de:
-Nerede olursan ol, Allah sana hayýr iþlemeyi kolaylaþtýrsýn, buyurdu.”
Günün Sözü
“Fikir adamýnýn vazifesi kucaðýnda yaþadýðý toplumu gaflet ve yalanlardan kurtarmaktýr. Millet kendi istikametini kendisi tayin eder, yeter ki, gözlerindeki bað çözülsün, yeter ki bu garip tehlikeli hastalýktan –kendini bir baþkasý sanma hastalýðýndan- kurtarýlsýn.”
Cemil MERÝÇ
DOSTÇA
Yaþar DEÐÝRMENCÝ
Biraz iç dünyamýza dönmeye ne dersiniz?
Her Müslüman “gönül adamý”dýr. Ýbadetin verdiði þuur, bizi diri tutar. Etrafa ýþýk saçar, bulunduðu topluma bir güzellik katar. Baþý dara düþenin aradýðý adamdýr Müslüman! Ýnsanýmýzýn üzüntüsünü, sýkýntýsýný, sevincini paylaþtýðý adamdýr. Derdi, sancýsý, sýzýsý olan adam. Derdini seven adamdýr. “Adam gibi adam”dýr.
Bir Batý’lý “Bir tek kalbin kýrýlmasýný önleyebilirsem boþuna yaþamýþ olmayacaðým. Bir hayattan acýyý hafifletebilirsem, ya da bir kuþu yeniden yuvasýna koyabilirsem, boþuna yaþamýþ olmayacaðým.” diyebiliyorsa, ya bizde bulunmasý gereken incelik? Ýslam ahlaký ve Müslümanýn zarafeti bir karakter haline gelmeli, tavýr ve sözlerimize yerleþmeli. “Kabalýk ve katýlýktan hoþlanmam” diyen, mezarýn üzerine atýlan topraðý düzelterek bunun ‘ölüye faydasý da zararý da yoktur. Ancak daðýnýklýk dirinin gözüne zarar verir. Allah, kul bir iþ yapýnca onu güzel yapmasýný sever’ buyuran bir Peygamberin Ümmetindeki bu kabalýk neyle izah edilebilir? Böyle bir tavrý müminlerde görmek insana hüzün veriyor. Müminin mümeyyiz vasfý nezaket ve zarafettir. Bunu kaybetmeyelim. Ýyilik, hayata mânâ kazandýrýr. Ýyilik öyle bir dildir ki hem dilsizler konuþabilir onunla hem de saðýrlar iþitir onu… Hayat bir iyilik yarýþýdýr ve sevmektir. Sevmek ise boþ sözle olmaz. Sevmek ilgilenmektir. Sevmek bedel ödemektir. Zaman ayýrmaktýr. Paylaþmaktýr. Yaþananlardan habersiz, vurdumduymaz olamayýz. Derdimiz, sancýmýz, ýzdýrabýmýz, hassasiyetlerimiz, derdimiz olmalý. ‘Bîdert olanýn derdine derman olunmaz.’ sözü ne kadar güzel. Üretim-tüketim, alýþ-veriþ, harcama, para, konfor, ihtiyaç, mefruþat, teþrifat vs. Ýnsan “nerede” insan. Dünyanýn her hal ve þartta bir “imtihan dünyasý” olduðunu unutmadan. Küçüðü ile büyüðü ile, kazananý ile kaybedeni ile… Hastalýðý-saðlýðý, varlýðý-yokluðu, kanaati-rýzasý, sabrý-þükrü, sevinci-üzüntüsü ile fânilikler içinde ebedilik arayýþýmýzla devam edecek. Kazanýlan “Allah Rýzasý” salih amellerle noktalanan iman yürüyüþü, “hayýr insaný” olma gayreti belki muhtemel sýnavlardan baþarýyla çýkmamýzýn vesilesi olacak. Belki toplayacaðýz sokaklardan köprüaltý çocuklarýný. Uzatacaðýz ellerimizi çaðýn yetimlerine, öksüzlerine, kimsesizlerine, itilmiþ-kakýlmýþlarýna.
Ýslam kardeþliðini, fedakârlýðý, vefayý, digergâmlýðý, cömertliði hayata hâkim kýlmamýz gerekiyor. Fitne, fesat, dedikodu, gýybet, riya alýp baþýný gitmiþse, Peygamberimizin buyurduklarý veçhile: "Evimizin demirbaþý" olmamýz icab ediyor. Tabii demirbaþ olacak ev bulmakta, o eve kendini atacak insan bulmakta zorlaþtý. Kaygan zeminde ayakta durmaya çalýþýyoruz. Bu kaygan zeminde ayakta durmak da birbirimize sahip çýkmaktan, ‘saflarý sýklaþtýrmak’tan geçiyor. Tabii saflarý da vücutlarýn, kollarýn, omuzlarýn temasýndan ibaret görmeyip; sevinçlerin, hüzünlerin, acýlarýn, dertlerin, sýzýlarýn hep beraber hissedilmesi olduðunu unutmamak! Yoksa metrobüslerdeki kalabalýklarda saflar bir hayli sýkýþýk(!)
Þer gibi gözükenler, hayýr; hayýr gibi gözükenler þer olabilir. En büyük saadetler, çekilen çilelerin kazanýlan imtihanlarýn sonucudur. Ýlkokul çocuklarýnýn sorularýyla üniversite sýnav sorularý ayný mýdýr? Hangi öðrenci “bu sorular zor, deðiþtirip sor!” diyebilir öðretmenine. Hangi hoca sorularý cevap anahtarýyla daðýtýr? Dünya sýnavý bile böyle olursa ya ebedî hayatý kazanacaðýmýz imtihan nasýl olur? Mevlana diyor ya “Gerçeði öðrendim bir gün... Ve gerçeðin acý olduðunu... Sonra dozunda acýnýn, yemeðe olduðu kadar hayata da
“lezzet” kattýðýný öðrendim.” Müslüman her hal ve þartta þanslýdýr. Belalara musibetlere sabreder, mükafatýný alýr. Nimetlere þükreder ecrini alýr. O halde ikazlarla, dertlerle, sýkýntýlarla ve belalarla beraber yaþamayý öðrenmeliyiz. Teknoloji her gün hayatýmýza yeni imkanlar sunuyor! Peki neden insanlýk maddeten ve manen kan-revan içinde? Bu basitlik, bu yozlaþma, bu kirlenme, bu ufunet neyin nesi? ‘Rabbinsurnî alel gavmil müfsidîn.” (Ahlaki çürümeye yol açan þu topluma karþý bana yardým et!) duasýna sýðýnma zamaný herhalde.
Fakir, garip bir mümin: ‘Ya Rabbim, sana þükürler olsun, ben ne kadar zenginim.’ dermiþ. Duyanlar bu sözlere þaþar kalýr, ‘Senin neren zengin? Bir abandan ve çarýklarýndan baþka hiçbir þeyin yok ki.’ deyince de, derin bir nefes alýr, kollarýný açar, tekrar havayý içine çeker, ‘Bütün bu hava benim deðil mi? Ýstediðim kadarýný ciðerlerime doldurmuyor muyum?’ der, yine ‘Ben ne kadar zenginim,’ sözünü tekrarlarmýþ. ‘Senin neren zengin?’ suali bir daha sorulunca da, tekrar kollarýný açar, etraftaki aðaçlarý, çiçekleri, gökyüzünü gösterir, ‘Bütün bunlarý gözlerimle görebiliyorum. Bunlar benim sayýlmaz mý, bu zenginlik deðil de nedir?’ diye cevap verirmiþ. Mutluluðun sadece maddenin satýn aldýðý þeylerle elde edilemeyeceðini ne zaman anlayacaðýz? Nimetler elimizden çýkmadan, ne zaman þükrünü eda edeceðiz? Bir þeyin þükrünün, o nimeti verenin arzusuna uygun yerde kullanmakla olduðunu ne zaman idrak edeceðiz?
Çocuklarýmýza sadece paranýn (maddi imkanlarýn) temin edeceði lüks ile mutlu olmak yerine, bahþedilen nimetlerin farkýna varmayý öðretebilsek, daha büyük bir iyilik yapmýþ olmaz mýyýz? Hatta psikologlar ‘mahrumiyet eðitimi’nden bahsediyorlar. Varlýk içinde yaþarken yokluðu bilmek! Sabýr/kanaat/þükür istikametinde yürümeyi temin etmek.
Kendimizi aþmamýz, nefsimize uymayýp olgunluk göstermemiz, vefalý olmamýz, bizi biz yapan deðerleri hayata hâkim kýlmamýz, kaybolan insanlýðý bulmamýza vesile olacaktýr. Lokman Hekim’in tavsiyesi üzere kendisine yapýlan iyilikleri ve ölümü unutmayýp, kendisine yapýlan kötülükleri ve kendi yaptýðý iyilikleri unutacak seviyeye gelme kývamýný tutturmamýz gerekiyor. “Örnek Olma”nýn önemini kavrasak! Bizim yüzümüzden sun’î gündemler oluþmasa. Her halükârda dinimizi en iyi temsil etmenin, mukaddeslerimizden mahrum olanlara usül hatasý yapmadan en güzel þekilde mesajlarýmýzý verebilmenin hassasiyeti içinde olsak. Dinimizi sadece ibadetlerden ibaret bir din olarak görmeyip onun ahlâk-muâmelat boyutlarý olduðunu da hatýrýmýzdan çýkarmasak.
Mesele ahlak meselesidir, sorumluluk þuuru meselesidir, tefekkür meselesidir, denge meselesidir. Kýrdýðýn deðil, kazandýðýn gönüllerdir o dünyada sana fayda saðlayacak olanlar. Paylaþtýðýn ilmin, sanatýn, aþýn, ilim yolunda çektiðin yorgunluklar, Hak dostlarý sohbetleri, yapýlan hayýrlar, kendi aczini idrak edip Cenab-ý Hakk’ýn azameti karþýsýnda titremen, ibâdetlerin huzur ve sükûn veren hâli. Ölümden bile korkmayan halle hallenme. Mevlana’nýn dediði gibi: “Sen ölümden korkma, kendinden kork; zira ölüm, dosta dost, düþmana düþmandýr.” Bir baþka gönül dostunun tavsiyesi: “Sen doðduðunda herkes güldü, sen aðladýn; öyle bir hayat yaþa ki, sen öldüðünde herkes aðlasýn, sen gül.”
AÝLE
Helalleþme þuuru’nu yerleþtirmeliyiz.
Helalleþme bir ahlâk haline getirilmelidir. Bunun önemini önce kendimiz, sonra aile efradýmýza izah etmeliyiz. Peygamber Efendimiz’in bizzat kendilerinin helalleþtiðini unutmadan. Ailece “helalleþme þuuru” kazanmalý, hak ve hukuka riayeti hayat prensibi haline getirmeliyiz. Ve mutlaka helallik istenen þahsa durum olduðu gibi anlatýlmalýdýr. Mesela: “senden þu kadar haksýz yere þunu aldým: seni gýybet ettim…” vs. gibi. Ne var ki, aynen anlatma karþý tarafta derin yaralar açacaksa, o zaman mes’ele þerhedilmeden, mutlak olarak helallik istenmelidir. Ýnsanýz ve zayýf taraflarýmýz var. Söylenen söz içimizde bir ukde ve yara olarak kalabilir. Ýnsanýn Cenab-ý Hakk’ýn huzuruna, içinde mü’min kardeþine karþý, herhangi bir ukde varken gitmesi ise büyük bir talihsizliktir. Onun içindir ki, Efendimiz sýk sýk, “Bana arkadaþlarým aleyhinde hiçbir þey söylemeyin. Zira, Rabb’imin huzuruna selim bir kalple gitmek isterim.” der ve mü’min bir kardeþi aleyhine bir þey söylemek isteyenleri böyle ikaz ederdi. O’nda bizim için her hususta üsve-i hasene (en güzel örnek) vardýr. Bu mevzuda da rehberimiz, Resulullah “ Kimin bende hakký varsa gelsin alsýn.Kime vurmuþsam iþte sýrtým gelsin vursun.” Buyurmuþsa bize ne oluyor da hakký-hukuku hatýrýmýza bile getirmiyoruz?
NOKTA
Bir yudum sevgi
Bazen "su" olmak lazým , sessiz sakin.!
Bazen "sel" olmak lâzým , öfkeli ve hýrçýn.!
Bazen "mum" alevi olmak lâzým, sabýrla tükenmeyi bekleyen..!
Bazen "volkan" olmak lâzým , önüne gelen her þeyi hýzla tüketen.!
Kimine "su" olacaksýn kimine "sel"!
Kimine "mum" olacaksýn kimine "volkan".!
Kime ne olursan ol, ama Allah'tan baþkasýna asla "kul" olma...
SABIR
Tasavvuf büyüklerinin sabrý
Tasavvuf büyüklerinden Malik bin Dinar'ý yolda giderken gören biri der ki:
- Þu adamý görüyorsunuz ya, ihlassýz, gösteriþçi günahkârýn tekidir. Gören halk, onu tasavvuf büyüðü zannediyor!
Malik bin Dinar, sesin geldiði tarafa dönüp adama tebessümle bakar, olanca yumuþaklýðýyla þu cevabý verir:
- Allah razý olsun senden, beni þimdiye kadar hiç kimse böyle doðru tarif etmedi!..
Nasýl, var mýsýnýz böylesine bir tenkite, böylesine gönül rýzasýyla bakmaya, dua ile mukabelede bulunmaya. Derviþ dediðiniz insanlar böyle bir muameleye muhatap olsa herhalde devrilir giderler ettiði hakaretlerle...
Eskiden tasavvufun ismi yoktu, kendisi vardý. Þimdi ismi var, kendisi yok!
Þiir Defterimden
Korkuyorum
korkuyorum
nefes alsam-veremeyeceðim
versem-alamayacaðým! ..
*
korkuyorum
insan yutan bu bataklýktan
düþersem bir daha kalkamayacaðým.
*
korkuyorum
O var, `unutmayan-uyumayan..`
korkusundan korkuyorum
ya beni sevmez-ya beni terk ederse..
*
SEN yoksan nefes alamýyorum
alsam-veremiyorum..
SEN yoksan neye yarar zaten
nefes alýp-vermem..
*
gel sen derdine çareyi uzaklarda arama
yorulursun..
çýkmaz sokaklarda rüzgarlarla
savrulursun..
peþinde koþup gizeminin
kaybolursun..
*
korkuyorum
O var, `unutmayan-uyumayan..`
korkusundan korkuyorum
ya beni sevmez - ya beni terk ederse..
*
korkuyorum
insan yutan bu bataklýktan
düþersem bir daha kalkamayacaðým.
*
korkuyorum
nefes alsam-veremeyeceðim
versem…
*
Kenan Mim Eryiðit