Modern antropolojik araþtýrmalar da Kur'an-ý Kerim'in verdiði bu bilgiyi desteklemektedir. Bu birliðe bütün insanlýk tarihinde rastlanmakta olup, hatta bugün bile, modern toplumlarýn temelini oluþturmaktadýr. (2)
Evlenme ve aile hayatý; eþlerin hem düzenli ve meþru tarzda cinsel ihtiyaçlarýný karþýlamasýna, böylece neslin devam ettirilmesine, hem de birbirlerine maddî ve manevî destek olarak hayat arkadaþlýðý kurmasýna vesile olduðundan çok yönlü yarar ve hikmetler taþýr. Þu ayette de bu farklý yönlere iþaret vardýr: ''Size onlar sayesinde veya onlarla, huzur ve sükûnete ermeniz için kendi cinsinizden eþler yaratmasý ve aranýzda sevgi ve merhamet halk etmesi O'nun kudretinin alametlerindendir. Bunda düþünen bir topluluk için iþaretler vardýr.'' (3)
Kur'an-ý Kerim aile hayatýný karþýlýklý anlayýþ ve olgunlukla yürütülecek insanî bir müessese saydýðýndan, aile fertlerinin hak ve görevlerini tam olarak yerine getirebilmeleri için, onlar da temel insanî ve ahlâkî erdemlerin oluþmasýný, kiþilerin Allah'tan çekinir, kuldan utanýr bir sorumluluk bilincine ulaþmasýný, aile hayatýnýn saðlam kurulmasý ve iyi iþlemesi için vazgeçilmez bir ön þart olarak tanýtmýþtýr.
Aileyi saðlýklý bir toplumun esasý kabul eden Hz. Muhammed, evliliði kolaylaþtýrýp özendirmiþ, bugün bilinen tarzýn dýþýndaki nikâh þekillerini kaldýrmýþtýr. Evlilik dýþý iliþkiler yasaklanmýþtýr. Eskiden kadýn, ancak çocuk doðurduktan sonra aileye dahil edilirken, bu defa nikahla dahil edilmiþtir. Anne-baba haklarý ve anne-babanýn çocukla ilgili hak ve görevleri belirlenmiþtir.
Hz. Peygamber, kadýnlarý erkeklerin mülkiyetinde olan bir mal veya köle deðil, ayný haklara sahip kimseler olarak kabul etmiþtir. Erkek ailenin reisidir; ancak kadýn üzerinde mutlak hâkim, zorba veya despot deðildir. Kadýna miras hakký tanýnmýþtýr. Kocasý, hanýmýný haklarýndan mahrum býrakamaz; onun karþýsýnda zavallý bir mahkum deðildir. Nikâh akdi tek taraflý olarak erkeðin iradesiyle deðil; iki taraflý irade ile oluþan bir akittir. Aile müessesesi sevgi, þefkat ve merhamet üzerine kurulmuþtur.
Sevgili Peygamberimiz birçok hadislerinde, ailenin önemine iþaret etmiþ ve onun bir huzur yeri olduðunu belirtmiþtir. O, aile reisi olarak bir müslümanýn aile fertlerine nasýl davranmasý gerektiðini emir ve tavsiyeleriyle ifâde ettiði gibi, bizzat kendi uygulamalarý ile de ortaya koymuþtur. Erkeðin kadýna iyi davranmasý gerektiðini çok açýk ve kesin bir þekilde dile getirmiþtir. Bu anlamda þöyle buyurmuþlardýr: "En hayýrlýnýz ailesi için hayýrlý olandýr. Bana gelince, ben aileme karþý en hayýrlý olanýnýzým." (4) "En hayýrlýnýz hanýmlarýna karþý iyi davrananýnýzdýr. "(5)
O'nun, iman, ahlâk ve aile fertlerine yumuþak davranma arasýnda kurduðu baðlantýyý dile getiren þu sözü çok manidardýr; ''Mü'minlerin imanca en mükemmel olaný, ahlâkça en güzel olaný ve aile fertlerine yumuþak davrananýdýr.''(6)
Hz. Peygamber yirmibeþ yaþýna kadar, hemþehrileri arasýnda iffetli, þerefli ve namuslu bir þahsiyet olarak tanýnýyordu. Yirmibeþ yaþýnda iken, kendisinden yaþça büyük ve iki defa evlenip dul kalmýþ olan Hz. Hatice ile evlenmiþ; onunla yirmibeþ yýl mutlu bir hayat geçirmiþtir. Hz. Peygamber'in, Hz. Hatice ile beraberliðinde göze çarpan en önemli husus, sýcak bir dostluk ve arkadaþlýktýr. Hz. Peygamber Allah'tan aldýðý vahyi, gelip ilk defa ona anlatmýþ ve onunla paylaþmýþtýr. Hz. Hatice de kendisini anlayýþ ve olgunlukla karþýlamýþtýr. Hz. Hatice'nin vefat ettiði yýl, Rasul-i Ekrem'in en çok üzüldüðü yýl olarak "hüzün yýlý'' tabiriyle anýlmýþtýr. Hz. Peygamber, onun saðlýðýnda baþka bir kadýnla evlenmemiþtir. Halbuki, o dönemin örf ve adetleri, çok kadýnla evliliðe müsaitti. Hz. Hatice'nin vefatýndan sonra, onun aziz hatýrasýna saygý duyarak, yaklaþýk ikibuçuk yýl yalnýz ve bekar olarak yaþadýktan sonra Sevde binti Zem'a ile evlenmiþtir.
Hz. Peygamber, Hz. Hatice'nin saygýsý ve fedâkarlýðýný, onun saðlýðýnda olduðu gibi, vefatýndan sonra da unutmamýþ, her fýrsatta onu sevgi ve saygý ile anmýþtýr. Yine onun hatýrasýný andýðý bir günde; Hz. Aiþe:"O yaþlý kadýný ne anýp duruyorsun? Allah onun yerine sana daha iyisini verdi" deyince; Peygamberimiz buna kýzmýþ ve; "Allah bana ondan daha hayýrlýsýný vermedi. O, hiç kimsenin kabul etmediði bir zamanda bana iman etti, herkesin beni yalanladýðý bir zamanda o beni tasdik etti, kimsenin bana bir þey vermediði esnada; o, malýný benim için kullandý ve kimsenin çocuk vermediði bir dönemde o, bana çocuk verdi" diye cevap vermiþtir. (7)
Diðer taraftan, kendisine en sevgili kim olduðu sorusuna, "Aiþe", erkeklerden de "O'nun babasý" (yani Ebu Bekir) þeklinde cevap vermesi, Hz. Peygamber'in eþlerine duyduðu sevgi ve saygýyý gösteren bir husustur.
Ýnsanýn üzerinde hakký olan kiþilerin baþýnda aile fertleri gelmektedir. Kiþinin sevincini ve üzüntüsünü ilk önce paylaþtýðý kimseler aile fertleridir. Hz. Peygamber, çeþitli vesilelerle erkeklerin kadýnlar üzerinde, kadýnlarýn da erkekler üzerinde haklarý bulunduðunu söylemiþtir. Kadýnlar hakkýnda Allah'tan korkulmasýný, onlara haksýzlýk yapýlmamasýný istemiþtir. Kocasýný þikayet için kendisine gelen kadýnlarýn sayýsý artýnca, bu tür davranýþta bulunanlarýn iyi kimseler olmadýðýný söylemiþtir.(8)
Hz. Peygamber, eþleri arasýnda eþitsizliðe ve muamele farklýlýðýna neden olacak davranýþlardan þiddetle sakýnmýþtýr. Bu hususla ilgili olarak Onun bir sefere çýkacaðý zaman eþleri arasýnda kur'a çekmesi ve sýrayla eþlerini yanýnda götürmesi, yine, her eþi için bir gün ve gece tahsis etmesi onlarýn haklarýna gösterdiði titizliðin örnekleridir.
Hanýmlarýna iyi davranmýþ, onlarý dövmemiþtir. Kendisi bunu yapmadýðý gibi, hanýmlarýný dövenleri de, "Kadýnlarýnýzý nasýl dövüyor, sonra da akþam olunca beraberce yatýyorsunuz"(9) diyerek kýnamýþtýr. Kadýnlarýn dövülmemesi, hele yüze hiç vurulmamasý, kötü sözlerle tahkir edilmemesi ve evinin terk edilmemesi konularýnda ikazda bulunmuþtur: "Kadýnlarý ancak kötüleriniz döver"10) buyurmuþlardýr.
Kur'an-ý Kerim'de Hz. Peygamber'in hanýmlarý ve aile hayatý hakkýnda bilgi verilmektedir. Eþleri ile aralarýnda geçen tartýþmalarda hem Peygambere ve hem de hanýmlarýna öðütlerde bulunulmakta ve yol gösterilmektedir.(11) Bunun yanýsýra Hz. Peygamber'in eþlerinin mü'minlerin anneleri olduklarý bildirilmekte ve mü'minlerin o'ndan sonra, onun eþleriyle asla evlenemeyecekleri belirtilmektedir.(12)
Hz. Peygamber, ev halkýna gayet iyi davranýr, onlarla þakalaþýrdý. Hz. Aiþe, O'nunla yaptýðý iki yarýþý þöyle nakleder; "Bir yolculukta Hz. Peygamber'le yarýþtým ve O'nu geçtim. Þiþmanladýðýmda yaptýðým diðer bir yarýþý ise Hz. Peygamber kazandý."(13)
Ev içindeki davranýþlarý da o'nun ne kadar mütevazi olduðunu göstermektedir. Hz. Aiþe'den, ev içinde Peygamberimizin davranýþlarýndan sorulduðunda þu bilgiyi vermiþtir: "Hz. Peygamber, evine girdiði zaman herhangi bir fevkaladelik ve inziva göstermeden, insanlardan herhangi biri gibi tevazu ile davranýrdý. Kendi elbisesinin söküðü ile meþgul olur, koyunlarý eli ile saðar, eþlerine ev iþlerinde gerekli hallerde yardýmcý olurdu. Çarþýya, pazara gider, bizzat alýþ-veriþ yapar ve aldýðý þeyleri kendisi taþýrdý. Ashab-ý Kiram; "zin verin de biz taþýyalým" dediklerinde, "Herkes kendi yükünü kendi taþýsýn"(14) buyururdu.
O, hizmetçisiyle yemek yer, onlarla oturup sohbet ederdi. Gelen misafirlerine kendisi hizmet ederdi. Habeþ kralý tarafýndan bir heyet gönderilmiþti. Onlara bizzat hizmet etmeðe baþladýðýný gören ashabý:
"Ey Allah'ýn Rasulü! Siz býrakýn biz hizmet edelim, dediler. Hz. Peygamber þu cevabý verdi:
"Bunlar bizim ashabýmýza ikram ettiler. Ýlk muhacirleri hoþ karþýladýlar. Ben onlara bunun karþýlýðýný bizzat vermek isterim." O, iþte böyle vefalý idi. Ve herkesi de daima hayýrla anardý.(15)
Hz. Peygamber aile fertlerinin eðlenme ve dinlenme gibi ihtiyaçlarýný karþýlar, meþru eðlencelerden onlarý yararlandýrmaya çalýþýrdý. Ramazan ve kurban bayramý merasimlerine kýzlarýný ve hanýmlarýný da götürürdü.(16) Nitekim, bir bayram günü, Habeþliler tarafýndan oynanan kalkan ve mýzrak oyununu eþi Hz. Aiþe, omuzuna dayanarak birlikte seyretmiþlerdi. Yine Hz. Aiþe'nin hane-i saadette muganniye kýzlara bazý ezgiler söyletmesine ses çýkarmamýþtýr.(17)
Hz. Peygamber'e göre kiþinin ailesiyle geçirdiði vakit, boþa harcanmýþ bir zaman deðildir. Hz. Peygamber, insanlara, bildiðini anlatacaðý ilk kiþilerin aile fertleri olduðunu öðretmiþtir. O, kendisine gelen heyetlere: "Ailenize dönün ve onlara öðrendiklerinizi öðretin" derdi.(18)
Bir hadislerinde O, "Erkek ailesinin çobanýdýr ve aile efradýndan sorumludur. Kadýn kocasýnýn evinin çobanýdýr ve onlardan sorumludur" buyurduktan sonra; "Hepiniz çobansýnýz ve güttüklerinizden sorumlusunuz"19) diyerek çerçeveyi en geniþ þekliyle göstermiþtir. Bu, aile içerisinde edep, ahlâk, fazilet ve bilgi açýsýndan eðitime iþaret etmektedir. Kendisi de tasvip ettiði veya etmediði durumlarý açýklamak suretiyle, aile içi eðitimin en güzel örneklerini vermiþtir. Diðer yandan Hz. Peygamber, çocuklarýný Ýslâmî terbiye altýnda yetiþtirmiþ, evliliklerinden sonra da onlarla ilgilenmeye devam etmiþtir. Bu ilgi, onlarýn birtakým maddî ihtiyaçlarý açýsýndan olduðu kadar, manevî ihtiyaçlarý açýsýndan da olmuþtur. Bu konuda kendi çocuklarý ile daha sonra evlendiði hanýmlarýn önceki evliliklerinden olan çocuklarý arasýnda bir fark olmamýþtýr. Onlara da ayný sevgi ve þefkati göstermiþ, zaman zaman da gerekli uyarýlarla onlarý eðitmiþtir. Bir defasýnda Hz. Peygamber, Ümmü Seleme'nin önceki eþi Ebu Seleme'den olan oðlu Ömer'in yemek yerken tabaðýn her tarafýndan yediðini görünce onu: "Oðul, besmele çek, sað elinle ye ve hep önünden ye"(20) diyerek onu uyarmýþtýr. Medine döneminde kýzý Fatýma ile damadý Ali'nin evlerine, her gün sabah namazýna kalktýðý zaman, uðrayýp onlarý namaza kaldýrmasý da,(21) O'nun çocuklarýnýn evliliklerinden sonra bile eðitimlerine verdiði önemi göstermektedir.
Hz. Peygamber, bir baba olarak, çocuklarýnýn sevinçleriyle sevinmiþ, üzüntüleriyle üzülmüþtür. Büyük kýzý Zeyneb'in kocasý Ebu'I-As, Bedir harbinde müþrikler safýnda savaþa katýlmýþ ve müslümanlara esir düþmüþtü. Fidye karþýlýðýnda esirlerin serbest býrakýlmasý esnasýnda Ebu'I-As da hanýmýnýn bir gerdanlýðýný vermek suretiyle serbest kalmak istemiþti. Hz. Peygamber, Hz. Hatice'nin evlilik hediyesi olarak kýzýna verdiði bu gerdanlýðý görünce çok üzülmüþ ve ashabýna: "Ýsterseniz bunu alýr, isterseniz geri verirsiniz" demiþti. Peygamberimizin çok üzüldüðünü gören ashabý da bu gerdanlýðý hemen kendisine iade etmiþlerdi. Daha sonra Hz. Peygamber, Ebu'I-As'dan kýzýný Medine'ye getirmesini istemiþ, o da verdiði söz üzerine Zeyneb'i Rasulüllah'a getirmiþti. Kýzýnýn kendi yanýna gelmesine sevinen Hz. Peygamber, bu konuda Ebu'l-As'ý takdir etmiþti. Ayný þekilde kýzý Rukiyye, kocasý ile Habeþistan'a hicret ettikten sonra, Peygamberimiz, uzun süre ondan haber alamamasý nedeniyle üzülmüþ, bir kadýnýn onlarý gördüðünü ve iyi olduklarýný haber vermesi üze2ine de sevinmiþ4ir. Yine diðer kýzý Ümmü Gülsüm'ün kabri baþýnda göz yaþý dökmüþtür. Diðer kýzý Fatýma, damadý Ali ile birlikte torunlarý Hasan ve Hüseyin hakkýndaki bu tür birçok örneði, tarih ve hadis kaynaklarýnda görmek mümkündür.(22)
Peygamberimiz, yakýnlarla ilgilenmeye, komþularla ve diðer insanlarla iyi iliþkiler kurmaya, herkese -imkanlar ölçüsünde- yardýmcý olmaya önem verirdi. Özellikle anne ve babalara iyi davranmanýn ve ihtiyaçlarýný gidermenin en kutsal görevler arasýnda olduðunu ýsrarla belirtmiþtir. O, küçük yaþlarda iken annesini kaybetmiþti; bu sebeple onu daima hasretle anardý. Sütannesi Halime'ye özel yer gösterip oturtarak saygýda kusur etmediði gibi, maddî ihtiyaçlarýný da karþýlardý. Yine bunun gibi kendisine süt emziren Süreybe ile ölünceye kadar ilgilenmiþ, daima mektup, selam ve para göndererek gönlünü almýþtýr. Kendisine süt emzirdiði sanýlan Ümmü Süleym ve Ümmü Haram'a da çok saygý göstermiþ, süt kardeþi Þeyma ile yakînen ilgilenmiþ; çocukluk yýllarýnýn bir bölümünü evinde geçirdiði Ebu Talib'in eþi Fatma Haným'a da, "Anneciðim! Anneciðim!" diyerek yakýn ilgi göstermiþ, dadýsý Ümmü Eymen'e de "Anneciðim!" diye hitab etmiþ ve onun için "bu benim ailemin bakiyyesidir" demiþtir. Bütün bunlardan, Hz. Peygamber'in annelere ve anne mevkiindeki kadýnlara ve genel olarak hanýmlara nezaket ve saygý ile davrandýðý anlaþýlmaktadýr.(23)
Hz. Peygamber, hanýmlarýn ve diðer aile fertlerinin yakýnlarýna da ilgi gösterirdi. Nitekim, eþi Hz. Hatice'nin bir arkadaþý yanýna geldiðinde ona iltifatta bulunmuþtur. Her koyun kesiþinde Hz. Hatice'nin arkadaþlarýna et gönderdiði rivayet edilir.(24) Ev halkýndan sayýlan Enes b. Malik'in annesi ve büyükannesi ile de ilgilenmiþtir.
Hz. Peygamber'e Medine hayatý boyunca on yýl hizmet eden ve O'nun aile hayatýný en iyi bilenlerden biri olan Enes b. Malik þöyle der: "Çoluk-çocuðuna ve aile fertlerine karþý Hz. Muhammed'den daha þefkatli olan hiçbir kimse görmedim."(25)
Hz. Peygamber, bütün insan soyuna özellikle çocuklara þefkat ve merhamet doluydu. O, her baba gibi çocuklarý dünyaya gelince sevinmiþ; vefatlarýnda ise üzülmüþtür. Oðlu Ýbrahim'in doðum haberini kendisine getiren Ebu Rafi'e hediye vermiþ; Ýbrahim'in annesi Mâriye'yi de azat etmiþtir. Ýbrahim'in bakýmý ve yetiþtirilmesiyle ilgilenmiþ; sütannesine bir hurmalýk tahsis etmiþtir. Sýk sýk sütannesinin bulunduðu yere onu görmek için gitmiþtir. Ýbrahim, onaltý veya onsekiz aylýk iken vefat etmiþti. O'nun vefatý üzerine gözlerinden yaþ dökülmüþtür. Bunun üzerine: "Sen de mi aðlýyorsun ey Allah'ýn Rasulü? diyen Abdurrahman b. Avf'a, bunun þefkatten kaynaklandýðýný, üzüntülü olduðunu, ancak baðýra çaðýra ve feryat ederek aðlamayý yasakladýðýný söylemiþtir.(26)
Çocuk insanýn çiçeði ve meyvesidir. Ekmek ve su kadar sevgi ve þefkate, ilgiye muhtaç olan çocuðun yetiþmesi için en güzel ortam, mutlu ve huzurlu aile yuvasýdýr. Bu bakýmdan Hz. Peygamber kendi çocuklarýna, öteki müslüman çocuklarýna ve hatta müþrik çocuklarýna karþý çok þefkatli davranmýþtýr.
Bir savaþ esnasýnda birkaç çocuk, çarpýþan iki taraf arasýnda kalmýþ ve ölmüþlerdi. Hz. Peygamber bundan haberdar olunca büyük üzüntü duymuþtu. Askerler, Hz. Peygamber'in üzüldüðünü görünce:
"Ey Allah'ýn Rasulü, neden bu kadar üzülüyorsunuz? Bunlar nihayet müþrik çocuklarý deðiller mi?" Dediler. Hz. Peygamber:
"Bu çocuklar, müþrik çocuklarý da olsalar insandýr. Bugün sizin en hayýrlý olanlarýnýz vaktiyle müþrik çocuklarý deðil miydi? Dikkat ediniz, kesinlikle çocuk öldürmeyiniz. Her can Allah'ýn fýtratýna göre yaratýlmýþtýr" buyurdu.(27)
Bir gün, torunlarýný öpüp okþarken bir bedevî huzuruna gelmiþti. Evlat þefkatinden mahrum olan bu kiþi, gördüðü manzaraya duyduðu hayretini gizleyemedi ve; 3Benim on çocuðum var, bunlardan hiçbirini öpmüþ deðilim" dedi. Hz. Peygamber:
"Þayet senin kalbinden Cenab-ý Hak merhameti söküp atmýþsa ben ne yapabilirim?" buyurdu ve ilave etti; "Merhamet etmeyene merhamet edilmez."(28)
Hz. Enes der ki: "Hz. Peygamber, biz çocuklarýn arasýna karýþýr ve güler yüzle bize Iatife ederdi"(29)
Hz. Peygamber, evinde bulunan hizmetçi ve iþçilere son derece þefkat ve merhametle muamele eder, hiçbir zaman onlarý incitecek söz ve davranýþta bulunmazlardý. Hz. Enes bu konuda þöyle söyler: "Rasul-i Ekrem'e on yýl hizmet ettim. Allah'a yemin ederim ki, bana hiçbir zaman 'öff' demedi. Herhangi bir þey için de bana: "Bunu niçin böyle yaptýn? Þöyle yapsaydýn ya" dememiþtir.(30)
O, özellikle kýz çocuklarý arasýnda hizmetçilik yapanlara þefkatle davranýr, onlarýn her isteðini dinler, ihtiyaçlarýný gidermeye çalýþýrdý. Þu olay, bu açýdan çok ilginçtir. Hz. Peygamber'in cebinde on lirasý (on dirhemi) vardý. Elbise satýcýsýndan dört lirasýna bir gömlek aldý. Dýþarýya çýkýnca yoksul bir Medineli:
"Ey Allah'ýn Rasûlü o gömleðe çok ihtiyacým var, onu bana verir misin?" Dedi. Peygamberimiz gömleði yoksula verdi, elbiseciye tekrar girdi, geri kalan paranýn dört lirasýna da kendisi için bir gömlek satýn aldý. Dýþarýya çýktýðýnda küçük bir hizmetçi kýzýn aðladýðýný gördü. Hemen yanýna yaklaþýp sebebini sordu. Hizmetçi kýz:
"Ev sahibim bana un almak için iki lira vermiþti. Onu kaybettim, onun için aðlýyorum" dedi. Hz. Peygamber, son kalan iki Iirayý da bu kýzcaðýza verdi. Fakat küçük kýz, aðlamaya devam ediyordu. Peygamberimiz tekrar sordu:
"Kaybettiðin iki liraya yeniden kavuþtun, hala niçin aðlýyorsun?"
"Eve geç kaldým, beni dövmelerinden korkuyorum" dedi.
Bunun üzerine Hz. Peygamber, küçük kýzýn elinden tuttu: "Korkma yavrum, gel benimle" dedi. Onu eve kadar götürdü, önce selam verdi, ancak üçüncü selamda kapý açýldý. Peygamberimiz:
"Ýlk selamýmý duymadýnýz mý?" Deyince, duyduk ama, selamýnýzýn artmasýný ve sesinizi daha çok duymayý arzu ettik, sana canýmýz feda ey Allah'ýn Rasûlü! Buraya kadar niye zahmet ettiniz?" Dediler. Hz. Peygamber: "Þu kýzcaðýz, geç kaldým diye dövülmekten korkuyordu da, bunu size kadar getirdim" cevabýný verdi. Ev sahibi: "Ey Allah'ýn Rasulü! Sizin evimize gelmenize sebep olduðu için bu hizmetçi kýzý azad ediyorum, artýk o hürdür" deyince, Hz. Peygamber þöyle buyurdu:
"Allah'ýn bana verdiði on lira, ne kadar bereketli imiþ; Allah, onunla Peygamberine ve Medineli bir yoksula birer gömlek giydirdi, bir kýz çocuðunu da sevindirdi, hürriyetine kavuþmasýna vesile oldu. Þüphesiz bize sonsuz kuvvetiyle rýzýk veren O'dur"(31)
Sevgili Peygamberimiz örnek aile reisi idi. Hanýmlarýna ve çocuklarýna karþý görevlerini en iyi þekilde yerine getirirdi. O'nun evi örnek bir evdi, hanesinde her zaman burcu burcu mutluluk kokardý.
Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, Hz. Peygamber'in aile hayatý ve aile içindeki davranýþlarý taþýdýðý özellikler nedeniyle, maddî planda olduðu kadar, manevî planda da örnek konumdadýr. Onun aile hayatýnda uyguladýðý ilkeler, her dönemde önemini kaybetmeden varlýðýný sürdürmektedir. Toplumlarýn en küçük ünitesi olan ailenin mutlu ve huzurlu olmasý, toplumun huzurunu saðlayacaðý gerçeðini, en güzel örnekleriyle Hz. Peygamber'in aile hayatýnda görmek mümkündür.
1- Bkz. Hucurat,13.
2- Din Sosyolojisi, Çev. Ünver GÜNAY, Kayseri, 1990, s. 70.
3- Rum, 21.
4- Ýbn-i Mace, Nikah, 50.
5- Ýbn-i Mace, Nikah, 50.
6- Ahmed b. Hanbel, Müsned, II/272.
7- Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI/117-118.
8- Bkz. Ýbn-i Mace, Nikah, 51.
9- Ýbn-i Mace, Nikah, 51; Ahmed b. Hanbel, IV/I7.
10- Feydu'I-Kadir, c. 3, s. 496.
11- Bkz. Ahzab, 28-29.
12- Bkz. Ahzab, 6.
13- Bkz. Dâvud, Cihad, 61.
14- Tirmîzi, Þemail, Ýst. 1300 H. s. 57.
15- A. H. BERKÝ, O. KESKÝOÐLU, Hz. Muhammed ve Hayatý, D.Ý.B.Yayýný, Ankara 1991, s.215.
16- Bkz. Ýbn-i Mâce, Ýkametü's-Salat,165.
17- Bkz. Buhari, Ýdeyn, 2; Müslim, Ýdeyn, 4.
18- Doç. Dr. Ýbrahim SARIÇAM, Hz. Peygamber'in Çaðýmýza Mesajlarý, T.D.V. Yayýný, Ankara, 200, s. 28.
19- Buhari, Cum'a,11.
20- Buhârî, Etime, 2.
21- Bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, III/259.
22- Dr. M. Bahaüddin VAROL, Hz. Muhammed'in Ailesi ve Yakýn Akrabalarý Ýle Ýliþkileri (Makale), Diyanet Ýlmî Dergi, Özel Sayý 2000, s. I49-160.
23- Prof. Dr. Hüseyin ALGÜL, Alemlere Rahmet Hz. Muhammed, T.D.V. Yayýný, Ankara 1994, s.194,195.
24- Bkz. Tirmîzi, IV, 469.
25- Müslim, Fedail, 63; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III/112.
26- SARIÇAM, a.g.e, s. 24.
27- Ahmed b. Hanbel , Müsned, Ill/435.
28- Buhari, Edeb,18; Müslim, Fedail, 65.
29- Tecrid-i Sarih Tercemesi, c. I2, s. I52.
30- Müslim, Fedail, 51.
31- ALGÜL, a.g.e. s. I90-192.
|