Ýslami telakkide insan, fert/birey deðil, þahýs/özel bir kiþiliktir. Hatta her insan ayrý bir âlem, ayrý bir dünyadýr. "Allah’ýn insaný kendi suretinde yaratmýþ olmasý"(Buhârî, Ýstizân, 1; Müslim, Birr, 115.) gerçeði, onun basit bir yaratýk olmadýðýný gösterir. Allah insaný, kendini ve diðer varlýklarý geliþtirebilme özelliði vermek suretiyle, imtiyazlý kýlmýþtýr. Þahsiyet olarak hiçbir insan, diðerinin ayný deðildir. Bir þahýstan diðerine deðiþen psikolojik ve fizyolojik eþikler ile refleks ve meyiller bulunmaktadýr.
Ýslam’da cemiyet; kalplerine yerleþtirdikleri imanla birleþen ve iman sorumluluðunu yüreklerinde hisseden, omuzlarýnda taþýyan þahsiyetlerden oluþan bir cemaattir. Fertlerden oluþan, dýþarýdan aldýðý emir ve kumandalarla kýmýldanýp hareket eden, toplum mühendislerince maniple edilip þekillendirilen bir sürü deðildir.
Ýslam cemiyetinde þahýs, cemiyete sýðýnan birey olmaktan ve sadece kendini kurtarma çabasý içinde bulunmaktan çok, kendi sorumluluðu ile toplum sorumluluðunu ayný oranda hisseder. Böyle bir insan hilkat gayesine yönelmiþ demektir. Ýslam’da insan þahsiyetinin inþasýnda "büyük model"in çok önemli bir yeri vardýr. Büyük model Hz. Peygamber (s.a.s.)’dir. Sevgi, modele uymada önemli bir motivasyondur.
"Seven sevdiðine itaat eder" düþüncesinden hareketle gerçek sevgiye ulaþmak için kul planýnda nefsin baþka þeylere meylini azaltarak gönülden Hakk’ýn dýþýndaki her þeyi/masiva sevgisini çýkarmak gerekmektedir. Kur’an’daki: "Allah insanýn göðsünde iki kalp yaratmamýþtýr." (Ahzâb, 4.)ayeti, gönülde iki tür sevginin ayný anda bulunamayacaðýný ifade eder. Çünkü sevginin kemali, kalbin bütün mevcudiyeti ile Allah’ý sevmesidir.
Ýnsaný insan yapan ve fazilete erdiren özellik, onun þahsiyeti; yani kiþiliðidir. Ýnsanlar dehaya hayrandýr, ama karakterin peþinden giderler. Ýnsana saygýnlýk kazandýran çalýþkanlýk ve baþarý gibi özellikler kiþiliðin üzerine ilave edildiðinde bir anlam ifade eder. Þahsiyet; yâni kiþilik "1/bir" ise diðerleri saðýna ilave edilen sýfýrlar mesabesindedir. Nasýl solundaki sayý silinince sýfýrlar bir anlam ifade etmiyorsa, kiþilik ve þahsiyet olmadan bu faziletler bir anlam ifâde etmez.
Þahsiyet/kiþilik insanýn sahip olduðu insani kuvvetleri dengeli bir biçimde kontrol edebilmesidir. Ýnsanda üç önemli güç bulunmaktadýr: Akýl, gadap ve þehvet. Bu üç kuvvetin üç derecesi vardýr: Ýfrat, tefrit ve vasat. Ýfrat en ileri ve en yukarý, tefrit en geri ve en aþaðý derecesi, vasat ise orta ve itidal çizgisidir. (Bkz. A. Hamdi Akseki, Ýslâm Dini, Ankara ts., s. 233 vd.)
Aklýn en yukarý derecesi cerbeze ya da þeytanettir. En aþaðýsý hamakat ya da gabavet, ortasý ise hikmettir. Aklýn cerbeze ve þeytanet denilen ileri noktada bulunmasý, kiþinin kendinden baþka doðru görüþlü kabul etmemesi, kimsenin nasihatine kulak asmamasý, ortak aklý önemsememesi gibi arýzalar meydana getirir. Aklýn geri ve aþaðý derecesi olan hamakat ve gabavet ise insanýn bönlüðü ve acizliðidir. Aklýn ileri noktasý da, geri noktasý da zararlýdýr, þahsiyeti yaralar. Aklýn güzelleþip deðer hâline gelmesi, doðruyu eðriden, hakký batýldan, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayýrt edebilecek seviyeye yükselmesi demektir. Aklýn salah ve kemali sayesinde insan hikmete erer. Çünkü hikmet, aklýn itidal çizgisinde bulunmasý ve ondan fazilet ve güzelliklerin sadýr olmasýdýr. Akýl kuvvetini itidâl çizgisinde tutamayan, ruhi bakýmdan hasta kabul edilir. Mutedil bir akýl sahibi, hikmet ehlidir. Hikmet insan için en büyük deðerdir. Hikmet ehli faziletlere sahiptir. Çünkü iyilik ve ahlakýn baþý hikmettir.
Hikmet Kur’an’ýn ifadesiyle Peygamberimiz’in kitapla birlikte bize; ümmetine ve topyekûn insanlýða öðrettiði yararlý ve ince bilgilerdir. Nitekim Allah Teala buyurur: "Size kendi içinizden ayetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arýndýran, size kitabý ve hikmeti talim ederek bilmediklerinizi öðreten bir peygamber gönderdik." (Bakara, 151.)
Hikmet ilimden farklýdýr. Ýlim mutlak manada okunarak ve bir üstattan elde edilen bilgi olduðu halde hikmet olaylarýn ve varlýklarýn arka planýný, derinliðini kavramak, sebepler üzerine kafa yorarak yorumlamaktýr. Hikmet bir bakýma ibret alma, basiret nazarýyla bakma anlamýna gelir. Bu yüzden Allah Teala: “Hikmeti dilediðine verdiðini, kime de hikmet verildiyse büyük bir hayra mazhar olacaðýný” (Bakara, 269.) haber vermektedir.
Derin, faydalý ve insana huzur ve mutluluk veren hikmet, ayný zamanda Ýslam düþüncesinin adý olmuþtur. Doðru ve güzel bilgiyi insanlara kabulde zorlanmayacaklarý þekilde anlatmak hikmet gereðidir.
Gadap kuvvetinin ileri derecesi tehevvür denilen düþünmeden saldýrmaktýr; iþin sonucunu anlamadan parlamaktýr. Gadabýn geri derecesi cebanet denilen korkaklýk ve pýsýrýklýk; yeri geldiðinde bile kendini savunmaktan âcizliktir. Gadap kuvvetinin itidal çizgisi "þecaat" denilen ve hikmet gereði olan cesarettir.
Þecaat, insanda nefsin sevdiklerinden ayrýlabilme gücü anlamýna bir deðerdir. Þecaat sayesinde insan, ahlaki deðerleri tercih eder, cömertlik ve el açýklýðý kazanýr. Gücü yettiði hâlde hasmýna saldýrmak yerine nefsine saldýrmayý yeðler, öfkesini yutar. Cüret ile cesaret arasýnda fark vardýr. Cüret sonunu düþünmeden yapýlan ataktýr. Cesaret ise duruma ve muktezayý hâle göre yürekli tavýrdýr. Dolayýsýyla þahsiyet sahibi bir insanýn gadap kuvveti, hikmet gereði þecaat ve cesaret çizgisinde ve insani deðer ölçüsündedir.
Þehvet, insandaki en güçlü içgüdü olarak kabul edilmektedir. Bunun da ileri ve geri seviyeleri vardýr. Ýleri seviyesi "sefihlik ve fuhþiyat" denilen meþruiyyet sýnýrý tanýmazlýktýr. Þehvet içgüdüsünün eksiklik ve azlýðý ise “cümudet” denilen durgunluk ve uyuþukluktur. Þehvet içgüdüsünün insaný yönlendirme özelliði dikkate alýndýðýnda donukluk ve durgunluk seviyesindeki azlýðý da makbul deðildir. Hatta bu yüzden þehvet gücü-nün tabii olmayan yollarla yok edilmesi meþrû sayýlmamýþtýr. Þehvetin itidali iffettir.
Þehvet içgüdüsünün, ne büsbütün yok edilmesi, ne de esiri olacak bir konuma düþülmesi uygundur. Aksine akli ve þer’i ölçüler içinde tutulmasý esastýr. Bu da iffet denilen faziletin ortaya çýkmasýný saðlar. Ýffet, söz ve davranýþlarda þehvetin etkisiyle kötü, çirkin ve yerilen davranýþlardan uzak kalmayý saðlar. Ýffet ve hayâ kiþiyi yüz kýzartýcý suçlarla birlikte cimrilik, yalan ve gýybet gibi kötü fiillerden uzaklaþtýrdýðý gibi þahsiyeti korumaya en müessir olan hasletlerin baþýnda gelen bir deðerdir. Zira iffet makul ve meþru olmayan þehevi duygulara boyun eðmemektir. Bir bakýma inanan insanýn, þehvet içgüdüsünü kontrolde aþýlmamasý gereken kýrmýzý çizgileri korumasý demektir. Ýnsaný kiþilik zaafýna sevk eden ve esaret altýna alabilen þehvet içgüdüsü iffet sayesinde aþýlýr. Ýnsan, þehvet arzularýný akýl ve hikmetle tartar, iffetle onun tasallutundan korunur. Ýffet; þeref, haysiyet, namus ve toplumdaki itibarý koruyan ve insana insanlýk deðeri kazandýran bir fazilettir. Ýffetin kaybý istikbalin ve istikbale ait ümitlerin kaybý demektir.
Ýnsandaki gadap ve þehvet gücünün eðitilmesi konusu, gerçek bir ahlak problemidir. Güzel ahlaka ve þahsiyet inþasýna kavuþmak sabýrla da alakalýdýr. Zira sabýr, kiþinin gadap ve öfkesine; þehvetine, nefsine hâkim olmasýna yarar. Sabýr sayesinde kul eza vermekten kaçýnýr, yumuþak huylu ve sakin tabiatlý, serinkanlý ve dengeli olur.
Þahsiyet inþasýnda önemli rolü olan hasletlerden birisi de adalettir. Çünkü adalet, davranýþlarda aþýrýlýklardan kaçarak ortayý bulmaktýr. Bu itibarla adalet bir denge duygusudur. Cimrilik ile müsriflik arasýnda iktisadý, cüret ve korkaklýk arasýnda þecaat ve cesareti saðlar.
Ýç motivasyon denilen teþebbüs ve cezbe kuvveti ile baðýmsýz hareket kabiliyeti demek olan hürriyet ve akýl, insan þahsiyetini inþa eden önemli unsurlardýr. Bu ifadeden yola çýkýldýðýnda þahsiyetin temel unsuru olarak "hürriyet" kavramý ortaya çýkmaktadýr.
Hürriyet Allah’a kul olmaktan geçer. Kaçýnýlmasý gereken ise kula kulluktur. Nitekim Kur’an, ehli-kitabý Allah’a kulluða çaðýrýrken kula kulluktan uzaklaþmaya davet etmektedir: "De ki: Ey ehli-kitap! Geliniz aramýzda eþit olan tek söze: Ancak Allah’a kulluk ede lim. O’na hiçbir ortak koþmayalým. Allah’ý býrakýp birbirimizi tanrý edinmeyelim." Kula kul olmayalým (Âl-i Ýmrân, 64.)
Bugün insanlar, kula kulluktan kurtulalým derken Allah’a kulluktan kaçtýlar, nefs ve hevalarýna kul oldular. Hersekli Ârif Hikmet Bey’in bu konuda arifane bir beyti vardýr:
“Hakka kul olmakta buldum devlet-i hürriyetiÝhtiyârýmla esâret geldi, kendimden bana.
"Hürriyeti selbeden þehvet içgüdüsüdür. Nefsin heva denilen isteklerinin putlaþtýrýlýp tanrýlaþtýrýlmasýdýr. Kur’an insanlarýn nefsani duygu ve hevalarýný tanrýlaþtýrarak azacaðýna dikkat çekmekte dir: "Hevai duygularýný tanrý edineni gördün mü?” (Furkân, 43; Câsiye, 23.)Bu durum fertlerin kendi elleriyle hürriyetlerini, irâdelerini yok etmesidir. Bunun devlet eliyle fertlerin baðýmsýzlýðýnýn, serbest iradelerinin yok edilmesinden pek fazla bir farký yoktur. Ýkisi de þahsiyeti yaralayan sonuçlar doðurmaktadýr.
Bugün toplumlarýn ve toplumumuzun müptela olduðu þahsiyet erimesi ve kiþilik erozyonu denilen hastalýðýn temel sebebi þehvet içgüdüsünün sýnýrsýz bir hürriyetle insanlarý ve toplumlarý esir etmesidir. Ferdiyetçiliðin egemen olduðu toplumlarda insanlarýn sýnýr tanýmayan tavýrlarý kiþileri doyumsuz bir þehvet çýlgýnlýðýna müptela kýlmaktadýr. Basýn-yayýn organlarý ile desteklenen, toplum mühendisleri tarafýndan sistemli þekilde uyarýlan þehvet içgüdüsü, saðlýklý nesillerin önünde hem fert planýnda, hem de toplum bazýnda bir maraz olarak durmaktadýr. Bu marazdan kurtulmak için genelde þu hususlar tavsiye edilmektedir:
1- Güçlü bir iradeye sahip olmak,
2- Þehvet içgüdüsünden gelen düþüncelere direnç göstermek; bunlara uyulduðu takdirde görülebilecek maddi manevi zararlarý düþünmek,
3- Zihni sürekli yüksek duygularla meþgul etmek,
4- Kötü ve sefih arkadaþlardan uzak durmak; çünkü "insan insanýn þeytanýdýr" derler.
5- Nefsani telkin ve dürtülerin çok olduðu ortamlardan kaçmak.
Þahsiyetin temel kaynaðý dindir ve dinin fýtrata uygun olarak geliþtirdiði vicdandýr. Dinden soyutlanan þahsiyet anlayýþýnda ortaya çýkan bireyselleþme ahlakýn etkisini, sosyal ve manevi müeyyidesini azaltmaktadýr. Ahlak anlayýþý dinî deðerlerden uzaklaþtýkça bireyselleþen insanlarýn kutsallýk duygularýný zaafa uðratmakta, þahsiyet bunalýmýna sokmaktadýr. Bu da fýtratý bozan bir yapýnýn ortaya çýkmasýna etki etmektedir.
Ýnsanlarýn fýtri olan dinî duygu ve ahlâk anlayýþýnýn bozulmasý, insanlýðýn huzur ve mutluluðunu tehdit ettiði gibi þahsiyet kaybýna da sebebiyet vermektedir. Ýnsanlýk fýtrata baðlý ahlak normlarýna dönmediði takdirde kendi kendini ifna etmeyi sürdürecektir.
Ýnsanýn hürriyeti, kiþiliðin temel unsurudur. Hürriyet, en kolay biçimde þehvetle selbolunur. Þehvete kurban edilen hürriyet, insanda þahsiyet erozyonuna yol açar. Þahsiyet parçalanmasý, insanýn dayatmalarla inanmadýðý; istemediði þeyi yapmak zorunda býrakýlmasýdýr. Þahsiyet erozyonu denilen þey, farkýnda olmadan þehvet içgüdüsünün insan kiþiliðini aþýndýrmasýdýr. Kiþilik aþýnmalarý temel insani deðerlerden uzaklaþma sonucunu doðurur. Bu da insani zaaflarýn egemen olduðu yaralý bir toplum meydana getirir.
Netice itibarýyla saðlýklý bir toplum inþasý için insanýmýza hikmet, þecaat, iffet, hürriyet, adalet ve merhamet gibi deðerlerin yeniden kazandýrýlmasý gerekmektedir.
|