Toplumlarý ayakta tutan bir takým deðerler ve deðer yargýlarý vardýr; bu deðerler, o toplumun âdetâ benliðini, kimliðini ifâde eder. Onun içindir ki toplumlar, sahip olduklarý deðerlerini korumak için son derece hassasiyet içindedirler.
Bizi ayakta tutan deðerlerimizin baþýnda âile kurumu gelmektedir. Bu kurum, üzerinde önemle durulmasý gereken bir kurumdur. Çünkü insanýn birey olarak sosyal münâsebetlere giriþtiði ilk topluluk âiledir. Çünkü aile, sosyalleþmenin, kiþiliðin geliþmesinin tohumlarýnýn atýldýðý yuvadýr. Âile kurumu, insan hayatýnýn tamamýna yakýnýný kaplar. Beþikten mezara kadar, insanlar ömürlerinin %95’inden fazlasýný âile içinde ve âile etrafýnda ve âilesi için harcarlar.
Bu sebepten, âile kurumunun ihmal edilmesi demek, toplumun ihmal edilmesi demektir. Ýhmal edilmiþ toplumlarýn ise bekâsýndan söz edilemez.
Yüce dinimiz Ýslâmiyet’te, bireyin ve toplumun huzur ve saâdetini temin için korunmasý emredilen beþ temel hak vardýr. Bunlar;
1. Canýn korunmasý / Yaþama hakký
2. Malýn korunmasý / Mülkiyet hakký
3. Aklýn korunmasý / Düþünce hakký
4. Dinin korunmasý / Ýnanma hakký
5. Neslin korunmasý /Âilenin korunmasý
Görüldüðü gibi, dinimizin korumasýný emrettiði haklardan biri de, neslin korunmasýdýr. Neslin korunmasý da, ancak âile kurumunun tesis edilmesiyle mümkündür. Onun içindir ki dinimiz Ýslâmiyet, âilenin kurulmasýna ve korunmasýna son derece özen göstermiþ, âile yuvasýnýn daðýlmasýný ise, Allah katýnda hoþ karþýlanmayan bir davranýþ biçimidir.
Rasûlüllah (s.a.s.): “Helallerin Yüce Allah katýnda en sevimsiz olaný talaktýr(boþanmadýr).”[1] buyurmuþtur.
Ýslâm’da âile yapýsýnýn temel amacý, nesli korumak; iffeti korumak ve âile bireylerinin huzurunu saðlamaktýr. Huzurlu bireyler, huzurlu âileleri, huzurlu âilelerde huzurlu, geleceðe güvenle bakan toplumlarý oluþturacaklardýr. Ýþte bu ulvî gâyenin geçekleþmesi için de kurulacak âilenin oluþum biçimini, “NÝKAH” müessesiyle belirlemiþ ve nikah dýþý iliþkileri kesin bir dille yasaklamýþ, Þirk koþmaktan sonra Zinâ’yý büyük günahlardan saymýþtýr.[2] Eþler ve diðer âile bireyleri arasýnda sevgi, saygý ve güven duygusu temelinde tüm ahlâkî kurallarýnýn yaþanmasýný âile huzuru için þart koþmuþtur.
Bilgi teknolojisindeki hýzlý deðiþim, enformasyon ve haberleþme alanýndaki geliþmeler, küçülen, global bir köy haline gelen dünyamýzda kültürler arasý etkileþimin artmasý; özellikle baskýn kültürlerin, insanlarý yoðun bir bilgi bombardýmaný altýna almasý, toplumlarýn kendi kimlikleri demek olan millî ve mânevî deðerlerinin aþýnmasýna, zamanla kaybolmasýna neden olabilmektedir. Bu aþýnmalara mâruz kalan ve her geçen gün deðer kaybýna uðrayan müesseselerden biri de âile kurumumuzdur. Bir taraftan toplumda âile ve âile kurumunun mahremiyeti, kutsallýðý, çocuðun yetiþmesi ve topluma hazýrlanmasýndaki fonksiyonu gibi konulardaki bilgi eksikliði, diðer taraftan özellikle sosyal medya araçlarýyla “evlenme”, “âile”, “eþ ve çocuklar” ý konu alan ancak muhtevâ yönünden pek çok sýkýntýlarý olan görsel ve basýlý yayýnlarýn olumsuz etkileri bugün âile kurumumuzun en büyük problemlerinden birisidir. Artýk âile kurumuyla ilgili, çok özel anlamlar ifâde eden pek çok kavramýn içi boþalmakta, yapýlacak bir takým hatýrlatmalar ise, insan özgürlüðüne müdâhale olarak algýlanarak insanlar için hiçbir anlam ifâde etmemektedir. Bu durum ise âile, kurumunun saygýnlýðý için son derece büyük bir tehdit oluþturmaktadýr. Peki, bu durumda ne yapýlmalýdýr?
Tabiidir ki böyle iç içe dürülerek artmakta olan problemler yýðýnýna bir anda “bunun kesin çözümü þudur” diyerek çözüm önerisinde bulunmak son derece zordur. Zira problem çok boyutlu bir problemdir. Konunun mânevî boyutu, sosyolojik boyutu, psikolojik boyutu, hukûkî boyutu, eðitim boyutu, ekonomik boyutu gibi insan hayatýnýn tümünü kapsayan yönleri bulunmaktadýr. Her din kendi kültürünü, hayata bakýþ açýsýný beraberinde getirir ve onlarý getirdiði ilke ve esaslar çerçevesinde düzenler. Onlarý korumanýn ve geliþtirmenin yollarýný belirler; hitap ettiði toplumu o istikamette hazýrlar. Teoride bu böyledir. Ancak bunun realize edilmesini, insanýn etkileþime açýk olmasý hali zorlaþtýrmaktadýr. Bütün bu zorluklara raðmen, iþe baþtan baþlamak gerekmektedir. Yani Ýslâm’ýn koyduðu esas ve ilkeler çerçevesinde bir âile müessesesinin te’sisi için öncelikle bu âileyi oluþturacak neslin yetiþmesine özen gösterilmesi gerekmektedir. Daha çocuk yaþta o tertemiz kalplere Allah inancý, Peygamber inancý, Âhirette hesap verme inancý hülâsa iman esaslarý, ibâdet esaslarý ve ahlâk esaslarý, sabýr, þefkat, sevgi, merhamet, haram helal mefhumlarýnýn ne ifâde ettiði öðretilmelidir. Bu öðretim âile içinde baþlamalý sonra geniþleyerek hayatýn her safhasýna ömür boyu yayýlmalýdýr. Ýslâm’ýn genel esaslarýyla ilgili temel bilgilere yeterli derecede sahip olamayan bir toplum için, verilen hiçbir bilgi bir karþýlýk bulmayacak, bir anlam ifâde etmeyecektir.
Ýnsan denilen varlýk, “olgular dünyasý” ile “deðerler (olmasý gerekenler) dünyasý”ný bir arada yaþamaktadýr. Eðer sahip olunan deðerlerle ilgili yeterli bilgiye sahip olunmazsa, etrafýmýzda olup biten þeyler, yani “olgular” sizi etkileyecek ve “deðerler”iniz, her geçen gün aþýndýrýlarak kaybolup gidecektir. Neslin korunmasý adýna âile müessesesine de bu açýdan bakýlarak zayýf noktalarýn giderilmesine çalýþýlmalýdýr. Her Müslüman için, “Ýslâm’ý þahsýnda temsil noktasýnda” ne, niçin ve nasýl olmasý gerektiði ile ilgili düþünceler, cevabý aranan sorulardýr. Zamansýz çözümler, niteliksiz açýklamalar karþýlaþýlan problemlere çözüm saðlamada yetersiz kalacaktýr.
Burada Ýslâm’ýn âile müessesesi konusundaki önerilerini ana hatlarýyla tekrar hatýrlayalým:
Âile yuvasý kurulurken dikkat edilmesi gereken bazý hususlar:
1. Eþ seçimi:
Seçilecek eþin, Kur’an-ý Kerim’de zikredilen (Nisa, 22-23) evlenme yasaðý olan kimseler olmamalýdýr.
Sünnet-i Seniyyede tavsiye edilen özelliklerin dikkate alýnmasý âile saâdeti için önemlidir.
EbûHüreyre (r.a.)’den nakledilmiþtir, Nebî (s.a.s.) þöyle buyurmuþtur:
“Kadýn dört þey için nikâhlanýr: Malý için, asâleti için, güzelliði için ve dindarlýðý (ahlâkî güzellikleri) için. Sen dindar olanýný seç, elin bereket bulur.”[3]
2. Nikâh
Yuva kurulurken mutlaka “nikah akdi” üzere kurulmalýdýr. Nikah akdi de, þâhitler huzurunda yapýlmalý ve alenî olmalý, ilân edilmelidir. Bu birlikteliðin nikah akdi sonucu meydana geldiði herkesçe bilinmeli ve bu tescil edilmelidir. Dýþarýda açýklanmamak üzere gizlice yapýlan nikâh akdi câiz deðildir.
3. Mehri kolaylaþtýrmak teþvik edilmiþtir
Taraflar arasýnda belirlenen mehir’in verilmelidir. Âyette þöyle buyurulmuþtur: “Aldýðýnýz kadýnlarýn mehirlerini gönül hoþluðu ile veriniz”[4] Bunda aþýrý gidilmemesi, sâde olmasý tavsiye edilmiþtir.
Hz. Peygamber (s.a.s.): "Nikâhýn en hayýrlýsý en kolay olanýdýr"[5] buyurarak, nikâhýn kolaylaþtýrýlmasýný istemiþtir. Ayný zamanda "Nikâhýn en bereketlisi, en güzeli, en az masraflý olanýdýr."[6] diyerek, nikâh ve sonrasýndaki düðün sýrasýnda israf ve gösteriþten kaçýnmamýzý tavsiye etmektedir.
“Rasûlullah (s.a.s.), Fâtýma için çeyiz olarak kadife kumaþ, su tulumu ve içi izhýr otuyla doldurulmuþ bir yastýk hazýrlamýþtý.”[7]
Efendimiz (s.a.s.)’in, kýzý Fatýma evlenirken çeyiz olarak verdiði þey; o günün sosyal ve ekonomik þartlarýnýn sonucu olduðu kadar, çeyizde aþýrýlýða kaçmamanýn da bir göstergesi mâhiyetindedir.
4. Eþler birbirlerine karþý saygý ve sevgi baðý içinde olmalý, haklarýna riâyet edilmelidir
Peygamberimiz (s.a.s.) Vedâ Hutbesinde þöyle buyurmuþtur:
Ýslâm'ýn belirlediði esaslara göre kurulan ve buna göre yürütülen evlilik de ibadet niteliðindedir. Çünkü evlenmekle, nefsi haramlardan korumak ve nesli sürdürmek gibi birçok toplum maslahatlarý gerçekleþir. Nitekim Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtur:
“Sizden birinizin evliliðinde sadaka sevabý vardýr."[8]
"Bir kimsenin sarf edeceði en faziletli para (dinar), kendi aile fertlerine harcayacaðý para ile Allah yolunda hayvanýna ve yine Allah yolunda cihad edecek olan arkadaþlarýna harcayacaðý paradýr."[9]
"Çocuklarýna, eþine ve hizmetçine yedirdiðin senin için bir sadakadýr."[10]
Dipnot
* Eskiþehir Osmangazi Üniv.Ýlâhiyat Fak.
[1]. EbûDâvud,talak,3,ha.2178
[2]. EbûDâvud,talak,50,ha.2312
[3]. Buharî, "Nikâh", 15; Müslim, II,1086, ha.1466; EbûDâvud,II,174, ha.2049
[4]. Nisâ, 4/4. bk. 4/24.
[5]. Ebû Davud, "Nikâh", 32
[6]. Müsned, VI,82
[7]. Müsned, I,92
[8]. Müslim, Zekât, 53; Ebu Dâvud, Tatavvu', 12, Edeb, 160; A. b. Hanbel, V, 167, 168.
[9]. Müslim, Zekât, 38; Tirmizî, Birr, 42; ÝbnMâce, 4; A. b. Hanbel, V, 279, 284.
[10]. Müsned, IV, 121, 122.
Yazar:Prof. Dr. Ali Çelik
|