Aile olabilmek, henüz küçük yaþlardan itibaren zihnî alt yapýmýzda yer alan bir hayaldir. Bu hayali gerçekleþtirebilmek için ise en doðru, en iyi ve en ideal ismi belirlemek gerekmektedir. Ýþte bu durumda sadece kendi düþünceniz deðil etrafýnýzda ve mevcut ailenizde yer alan insanlarýn fikirleri ve sohbetleri de etkili olmaya baþlayacaktýr. Ne acýdýr ki ülkemizde boþanmalarýn artmasýnýn da etkisiyle kiþiler evleneceði insana dair sorgulamalardan önce evlenme hususunda tereddütler yaþýyor. Hâl böyle olunca bir çoðumuz karar alýrken ciddi zorlanmalar hatta tedirginliklerle karþý karþýya kalýyoruz.
Aslýnda evliliðe karar verirken kendimizi doðru tanýmak ve tanýmlamak zorundayýz. Çoðunluk itibarýyla etrafýmýzdaki insanlarýn fikirleri ve evlilikleri bizim için bir yol haritasý olmakta ve kendimiz için deðil de ailemiz ve çevremiz için evlilikler kurmaktayýz. Elbette ki evliliklerin bir yönü ailenize bir yönü de çevrenize dönüktür. Ancak % 90 itibarýyla kendi yuvanýzý kuracaðýnýz evliliklerde kendiniz ve geleceðiniz için evlilik yaptýðýnýzý fark etmelisiniz. Bundan dolayýdýr ki insanlar sürekli iki husus arasýnda gider gelir. Bunlardan birincisi görsellik, ikincisi ise muhatabýný “karþý cephe” gibi düþünmektir.
Görsellik boyutunda aile kurarken aklý gözüne inmiþ bireyler sürekli güzel ya da yakýþýklý kavramlarýný ön plana çýkartmaktadýr. Bu durumlar günümüzde bir hayli fazla yaþanmakta ve insanlar gönül gözlerini devre dýþý býrakmaktadýr.
Muhatabýný muhalefetiymiþ gibi düþünüp ona göre tavýr geliþtirenler ise “ne koparýrsam kârdýr” mantýðýný geliþtirmektedir. Oysa aile olabilmek er meydanýnda güreþ yapmaya benzemez. Zira aile oluyorsak er meydaný bu hayatýn kendisidir. Eþler ise ayný bedende atan tek kalp gibi kendi duruþunu ve savunmasýný yapmalýdýr. Bu ülkede çokça geliriniz yoksa tek bir imzayla ayný anda üç tane evi alabilirsiniz. Zira bir imza üç ev demektir. Yeni kurulan ailenin barýnacaðý ev, kendi annenizin babanýzýn evi ve eþinizin anne babasýnýn evi. Hatta akraba evleri de cabasý. Bu kadar bereketli ve verimli bir durumu aleyhimize nasýl çevirdiðimizi anlamak oldukça güç! Çünkü olmasý gereken durum bu deðil ve bize yakýþan, bu evlere ve ailelere sahip çýkabilmektir. Ancak bu konuda da sýnýfta kalýrken inançlarýmýzý ve deðerlerimizi yine yokmuþ gibi kabul ediyoruz. Eðer ki inançlarýmýzý ve deðerlerimizi her daim bizimle birlikte yaþatýyor olsaydýk, aile olabilmenin bereketini kendi keyfimiz ve bireyselliðimize kurban etmezdik!
Buraya kadar olan husus evlilik öncesindeki bakýþ açýlarýný ortaya koymaktaydý. Evlilik aþamasýnda atýlan imzalarýn ne anlama gelmekte olduðuna bakalým. Nikâh salonunda atýlacak imza aþamasýndan hemen önce salondaki tüm insanlar birbirlerine þu cümleyi söylerler: “Ne de çok yakýþtýlar deðil mi, maþallah, Allah nazarlardan saklasýn!” buraya kadar sorun yok. Sonra imzalar atýlýr ve o kadar insanýn huzurunda, o insanlarý da geçelim en önemlisi Allah’ýn huzurunda sözler verilir ve akitleþme gerçekleþtirilir. Peki, bu akitleþme ne demek? Eþ adaylarý diyor ki “Ben, seninle “Biz” olmak istiyorum!” Doðrusu bu ifade hayatýn ortasýnda ve bencilliðin önünde olduðu müddetçe hiçbir aile parçalanmaz! Bunu açmak lazým gelir ki, “Biz” olmak insanýn kendi benliðini yok etmesi deðil daha da geliþtirmesi demektir. Tekillikten çoðul kavrama geçmek, minicik bir odaya sýkýþmýþ iken geniþ bir salona geçmeye benzer. Ferah ve geniþ bir salonda yeni dizaynlar yapmak kolaylaþýr. Ancak bizler, bireyselliðin ön plana çýkartýldýðý dünyamýzda, daracýk odalarda huzur ararýz. Bu mümkün deðildir. Biz olmak, kiþinin kendini inkârý anlamýna asla gelmez. Bu kiþinin kendi kimliðini eþinin kimliði ile daha da zenginleþtirmesi anlamýna gelir. Bir baþka þehri görmeye ya da bir ülkeyi görmeye gittiðinizde duyduðunuz heyecan nasýlsa, yaný baþýnýzda yepyeni bir dünya ve hayat var. Onunla birlikte yeni öðrenmeler ve tecrübeler kazanýlacak demektir.
Çekirdek ailenin getirdiði durum ve tutumlar geleneksel aileyi zorlamaktadýr. Çekirdek aile olmayý dünyalarýn ayrýlmasý anlamýnda tezahür ettiren çiftler aslýnda sadece kendilerine deðil en önemlisi yavrularýnýn geleceklerine de darbe vurmaktadýrlar. “Evet, senin yeni bir ailen var ama geride býraktýðýn ailelerle iç içe ve giriþik olarak, onlarýn da varlýðýný önemseyerek yaþaman sadece kendin için deðil saðlýklý ve zinde bir nesil için de önemlidir.” Ýþte biz olmak böylesi bir ruhi zenginlik katmaktadýr.
Biz olmak, birbirine bakmak demek deðil, ayný noktaya kendi gözünle bakýp, farklý güzellikleri tespit edip ortaya çýkarmak ve paylaþmak demektir. Belki derinlerdeki manayý sen bulacaksýn, yüzeydeki güzelliði ise eþin fark edecektir. Biz olmak hayat denen mücadeleye birlikte bakýp, sýkýntý ve meþakkati kol kola, yan yana ve can cana giriþik bir vaziyette birlikte omuzlayabilmektir. Yoksa sürekli birbirine bakan eþler olursanýz o zaman fark arayan gözlerle rakip olmaya dönüþeceksiniz demektir.
Biz olmayý, birinin diðeri için yaþamayý göze alabilmesi olarak düþünmek gerekir. Çünkü insanlar birbirlerine ihtiyaç duyarlar. Evlilik kurumsal bir firma deðil, duygusal birlikteliklerin fedakârlýða dönüþtüðü destek ortamýdýr. Bir tebessümdeki duygusallýðý bile anlamlý kýlan, kiminle güldüðün ve bundan ne kadar keyif aldýðýndýr. Öyleyse gözyaþlarýný da anlamlý kýlan onu silecek bir elin varlýðýnýn sendeki yeridir, karþýlýðýdýr. Ýþte biz olmak kendi karþýlýðýný bulacaðýn bir yüreðin var olmasýdýr!
Biz olmak sadece gençliðin güzel günlerine dair bir durum deðildir. Önemli olan 60’ýnda da, 70’inde de ayný elleri tutabilme duruþunun þimdiki halidir. Evime giderken bir binanýn birinci katýnda camla kaplý bir balkonda saçlarý bembeyaz olmuþ bir çifti hemen hemen ayný vakitlerde beyaz koltuklarýnda kahve içerken görürdüm. Çok imrendiðim ve “keþke tüm insanlarýmýz böyle olsa!” dediðim bu sahneyi hatýrladýkça daha çok insana biz olmanýn ne demek olduðunu anlatma iþtiyakým artýyor. Ýþte bu sahnede olduðu gibi hepimiz, o kahvenin tadýný, birlikte baþ baþa kalacaðýmýz yaþlýlýkta da almamýz gerektiði bilincine ulaþmalýyýz. Çünkü biz olmak, bir kahvenin kýrk yýllýk hatýrýndan çok hayatýn ortak hazzýnda ve ortak kederinde saklýdýr!
Aile ve biz kavramlarýný uzun uzadýya anlatmak maharet deðildir. Maharet bu bizliði yaþayarak ruhi, zihnî ve bedenî saðlýðý yerli yerine oturtabilmektir. Hem kendi saðlýðýnýz hem de yavrularýnýzla birlikte sevenlerinizin saðlýðý için kýsacýk ömürde egoist olmadan “nitelikli biz” olmakta saklý, ortak benliðinizi oluþturmayý dener misiniz? Zira “ekmeðin iyisi unun iyisinden yapýlýr!” Bu toplumu oluþturan hamurun unlarýnýn ailelerden ve bireylerden oluþtuðunu unutmamak gerekiyor.
|