Dünyanýn her neresinde olursa olsun hayata gözlerini açan çocuklarýn fýtratlarýndaki ortak özellik; Allah’ýn varlýðýný kabul etmeye ve O’na baðlanmaya yönelik yaratýlmýþ olmalarýdýr. Sevgili Peygamberimiz bir hadis-i þerifinde, "Her doðan mutlak (Allah’ýn kendine verdiði temiz) fýtrat üzere doðar, sonunda anne ve babasý onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusi yapar." diye buyurmuþtur. (Buhari, Cenaiz, 92; Ebu Davud, Sünnet, 17.)
Burada bahsi geçen fýtrat, Allah’ýn fýtratý yani Ýslam fýtratýdýr. Yaratýlýþta inanmaya meyyal, saf ve lekesiz olarak dünyaya gelen insana Kur’an-ý Kerim’de; "O hâlde (Ey Rasulüm) sen yüzünü hanif olarak dine, Allah’ýn fýtratýna çevir ki insanlarý bunun üzerine yaratmýþtýr. Allah’ýn yaratýþýnda deðiþme yoktur. Ýþte dosdoðru din budur…" (Rûm, 30/30.) diye emredilmiþtir.
Zübde-i âlem olan insanýn Ýslam fýtratý üzerine yetiþtirilmesi, aileye Allah’ýn en güzel emaneti ve misafiri olarak geldiði andan itibaren baþlar. Çok iyi gözlemci olan çocuklar, doðumdan itibaren etraflarýyla ilgilenir ve yaþadýklarý olaylarýn etkisi altýnda kalýrlar. Çünkü henüz konuþmaya baþlamadýklarý bu dönemde duygularý ön plandadýr. Þefkat ve merhamet gösterildiði zaman huzurlu olur, stresli ve tartýþmalý ortamlarda ise tedirginlik yaþarlar.
Çocuðun ruhi ihtiyaçlarýný karþýlamak için tercih edilen yol, aynen bedensel ihtiyaçlarýný gidermek için takip edilen yol gibi olmalýdýr.
Ebeveynler, yeni doðan bir çocuðu, önce hazmý kolay anne sütüyle, sonra mama, çorba ve daha sonra büyüdükçe yetiþkinlerin yediði yemeklerle beslendikleri gibi, din eðitimi verirken de çocuðun yaþ dönemlerini, yaþýnýn özelliklerini göz önünde bulundurarak gerektiði kadar ve ihtiyacýný karþýlayacak nitelikte olmasýna dikkat etmelidir. Henüz anne sütü ile beslenen bir çocuða, besleyici ve çok yararlý olduðu düþünülen bir gýda verilecek olursa yutma, hazýmsýzlýk, kusma vb. sorunlar yaþayabilir. Mesela; bal insan için çok faydalý bir besindir ancak bir yaþýndan önce çocuklara verilmemesi önerilir, hatta ölümcül olabileceði tespit edilmiþtir. Bunun gibi yaþýndan önce ve fazla dozda verilecek din eðitiminde de yaþanýlacak sorunlarýn çýkýþ sebebi aynýdýr.
Çocuða verilecek din eðitiminin temellerinde sevgi harcý olmalýdýr. Allah’ýn gazabýný kuþatan ve ondan daha fazla olan rahmetine, merhametine, kâinattaki kudretine, Rezzak ve Vehhab olduðuna sýk sýk vurgu yapýlmalýdýr. Çocuðun Allah’ý sevmesi saðlanmalýdýr.
Bir kutsi hadis-i þerifte Allah Teala; "Ben gizli bir hazine idim, istedim ki bilineyim, kâinatý yarattým." (ed-Dürerü’l-Müntesire, Celalettin-i Suyuti, 125; Mesnevi, Celalettin-i Rumi, 5, 104.) diye buyurmuþtur. Kur’an-ý Kerim'de Allah Teala birçok ayetinde kullarýný sürekli tefekküre, tedebbüre davet ederek kâinatýn ve insanýn yaratýlýþýný, Allah Teala’nýn eþyadaki tecellilerini, ölümü düþünmelerini, onlardaki hikmetleri anlamaya çalýþmalarýný ve böylece kullarýnýn ona olan sevgisinin artmasýný, kudretinin bilinmesini istemektedir. Çünkü tanýdýkça ve yakýnlaþtýkça kazanýlan sevgi daha kýymetlidir.
Çocuklarýn kalplerinde Yaradana karþý yavaþ yavaþ kesbî bir sevginin oluþturulmasý çok önemlidir. Bu sebeple etrafýný tanýmaya, konuþmaya ve konuþulanlarý anlamaya baþladýðýnda çocuklara kâinata bakmayý, gözlemlemeyi, el açýp bu güzellikler için Allah’a þükretmeyi öðretmeli ve böylece çocuktaki Allah sevgisinin her gün biraz daha artmasýna yardýmcý olunmalýdýr. Eðitim bilimlerinde, çoklu zekâ kuramýnda, manevi zekâ da artýk zekâ türleri arasýnda kabul edilmektedir. Ebeveynlerin bu yöndeki yönlendirmeleri, çocuklardaki manevi zekânýn geliþimi için de katký saðlayacaktýr.
Din eðitiminde özellikle 3-7 yaþ aralýðýndaki çocuklara zorlayarak, korkutarak ve baskýyla dinî bilgi öðretmeye veya sureleri ezberletmeye çalýþmak doðru deðildir. Buna mukabil, çocuðun varlýklardaki renk, güzellik, farklýlýk ve uyumu görerek Allah’ý tanýmasý ve O’nu sevmesi saðlanmalýdýr. Çocuða bu süreçten baþlayarak, Allah’ýn nasýl sevileceði öðretilmelidir, O’ndan nasýl korkulacaðý deðil. Çünkü küçükken Allah ile korkutulan veya Allah’tan korkan bir çocuktan büyüdüðünde, Allah’tan bahsederken sevgi sözcükleri kullanmasýný, dua ile O'na sýðýnmasýný, kýsacasý O'nu sevmesini beklemek zordur. Ýleri yaþlarda din ile alakalý görülen birtakým olumsuz düþünce ve davranýþlarýn temelinde, erken yaþlarda saðlam bir din eðitiminin verilememesinin yattýðý unutulmamalýdýr.
Çocuklarýn din eðitiminde Peygamber Efendimiz’in ve ashabýnýn nefret ve zorluktan uzak, müjdeleyen ve kolaylaþtýran metotlarý esas alýnmalýdýr. Çünkü özellikle 3–7 yaþ aralýðý çocuðun þuuraltý beslenme dönemidir. Dolayýsýyla din ve dinle ilintili konularda çocuðun þuuraltý beslenmesinin müspet yönde olmasý için korkutucu ve olumsuz bilgilerin/görüntülerin þuuraltýnda yer etmesine izin verilmemelidir.
Çocuðun davranýþlarýyla ilgili öðrenimlerinin %70’i bu yaþ aralýðýnda gerçekleþmektedir. 7 yaþýndan sonra çocuk, ailesinde ve çevresinde tanýk olduðu dinî ve ahlaki bilgileri kendisi de uygulamak isteyebilir. Zira 7–11 yaþ arasý, çocuklarýn gördükleri ve öðrendikleri iþleri yapabildikleri veya yapmaya meyilli olduklarý bir çaðdýr. Peygamber Efendimiz çocuklarýn ailelerinden gördükleri ibadetleri 7 yaþýna geldiklerinde uygulamalý olarak öðrenmelerini istemiþtir. (Ebu Davud, Salat, 25.)
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) din eðitiminin baþlama yaþý konusunda, uygulamalarý ile bize her zaman örnek olmaktadýr. Allah Rasulü (s.a.s.) erken yaþlarda çocuklarýn din eðitimine baþlamýþ, "Çocuklarýnýza ilk öðreteceðiniz kelime, ‘La ilahe illallah’ olsun" buyurarak, çocuklara konuþmaya baþladýklarýnda Allah’a imaný ve kelime-i tevhidi öðretmiþtir. (Abdurrezzak, Musannef, 4/334.)
Din eðitimine baþlama yaþý konusunda farklý görüþler bulunmasýna raðmen genel kanaate göre uygun metotlarla her yaþ-ta çocuða din eðitimi verilebilir. Sadece çocuðun anlamada zorluk yaþayabileceði soyut konular konusunda acele edilmemeli, tam olarak 10–12 yaþlarýnda anlatýlmalýdýr. Ancak Peygamber Efendimiz'in "Ýnsanlarla akýllarý nispetinde konuþun." sözünden hareketle bu konulara erken yaþlarda da çocuðun seviyesine göre deðinilebilir. (Ebu Davud, Edeb, 20.) Özellikle bu tür tedirginlik ve korkular sebebiyle çocuða hiç din eðitimi verilmemesini veya geciktirilmesini tercih etmek; onun ruh ve zihin âleminde cevabýný veremediði sorularýn oluþmasýna sebep olabilir.
Okul öncesi dönemde çocuðun din eðitiminden sorumlu olan ebeveynler, bu sorumluluklarýný hakkýyla yerine getirmek için de yeterliliklerini artýrmaya çalýþmalý, gerektiði zaman yetkin kiþilerden destek ve öneriler almalýdýr. Çocuðu okuma-yazma yaþýna gelen anne ve baba, Kur’an öðretimi için gerekli olanaklarýn oluþmasýný saðlamalýdýr. Allah Rasulü (s.a.s.) çocuklara konuþmaya baþladýklarý çaðlarda iman esaslarýnýn, daha sonra ise Kur’an’ýn öðretilmesini istemiþtir. (Ýbn Mace, Mukaddime, 9.) Kendi uygulamalarýnda bunlarý bizzat görmek mümkündür.
Günümüze baktýðýmýzda son yýllarda tüm dünyayý etkisi altýna alan ahlaki çöküntü, suç oranlarýndaki artýþ ve baþýboþ yetiþen çocuklarýn geleceðimizi tehdit eden en önemli toplumsal problemler olduðunu görüyoruz. Bu problemlerin çözümü için sadece pansuman etkisi yapabilen öneri ve uygulamalar yerine daha temel ve daha tesirli tedavilere yönelmek gerektiðini düþünüyorum.
Örneðin; ülkemizde en çok suç iþleyenler 15-24 yaþ grubu içerisinde bulunmaktadýr. Ýçiþleri Bakanlýðý ve Devlet Ýstatistik Kurumunun yaptýðý araþtýrmalara göre ortalama suç oranlarý arasýnda çocukluk ve gençlik yaþ dilimi içinde suç oranlarý þöyledir:
Kasten adam öldürme %12, kasten yaralama %18, ýrza geçme ve ýrza geçme giriþimi %18, dayak, dövme, vurma, yaralama %8, hýrsýzlýk %34, fuhþa teþvik %4, gasp ve yaðma %16, kasten yangýn çýkarma %9’dur. Suçlarýn yaklaþýk %25’i baþkalarýnýn kýþkýrtmasý ve özendirmesi ile %45’i birden fazla kiþiyle planlý olarak, geri kalaný kendiliðinden tek baþýna gerçekleþmektedir. Suç iþleyen çocuklarýn ve gençlerin yaklaþýk %90’ý kentlerde, %10’u kýrsal bölgelerde oturmakta olup darp, dayak, dövme, vurma, yaralama, hýrsýzlýk gibi suçlar daha çok kentlerde oturan çocuklar ve gençler tarafýndan iþlenmektedir. (Prof. Dr. Özcan KÖKNEL, Kimliðini Arayan Gençliðimiz, Altýn Kitaplar Yayýnevi, Ýstanbul 2001, 1. baský, s. 356.)
Gençlerin ve çocuklarýn suç iþlemesi toplumsal bir sorundur. Davranýþ ve kiþilik bozukluklarý, çocukluk döneminde baþlayan ruhsal bozukluklar ve hastalýklar suça yol açan nedenlerdendir.
Çocuklara yeterli dinî ve ahlaki eðitimin verilmemesinin, ortaya bu nevi manzaralarýn çýkmasýný kaçýnýlmaz kýldýðý ise bir gerçektir. Din eðitiminin eksikliði ve dinî deðerlerin zayýflamasýyla baþ gösteren ve insanýn yaratýlýþýndaki fýtratýna, doðasýna yakýþmayan hastalýklý davranýþlarýn þifasý ve gýdasý yine din eðitimindedir.
|