Müslüman toplumlarýn yüzlerce yýllýk tarihleri boyunca kültürlerinin þekillenmesinde, hayat tarzlarýnda, sanat ve edebiyatlarýnda, beþerî iliþkiler düzeninin her alanýnda en önemli etki ve katkýyý Yüce Kitabýmýz Kur’an-ý Kerim ve Peygamber Efendimiz’in sünnetinin, hadislerinin yaptýðý inkâr edilemez bir gerçektir. Yeryüzünün her ülkesi, her bölgesi ve her coðrafyasýnda yaþayan Müslümanlar inanç, ibadet, temel ahlak kurallarý ve günlük hayatýn birçok alanýnda sayýlamayacak kadar çok müþtereklere sahiptir. Bu müþtereklerinin itikat, ibadet ve ahlaktaki inanç prensiplerini Kur’an-ý Kerim oluþtururken, bu alanlarýn her birinin hayat tarzý ve davranýþ biçimi haline dönüþmesi müþterekinin temel referansýný da Rasul-i Ekrem Efendimiz’in sünnet ve hadislerinin teþkil ettiði gün gibi aþikârdýr. Çünkü sünnet dediðimiz olgu, Allah elçisi Efendimiz’in her bir Müslüman için örnek alýnmasý istenilen hayat tarzýný ifade eder. Peygamber Efendimiz’in ümmeti için örnek teþkil eden hayat tarzýnýn, Kur’an’ýn onun hayatýna yansýmýþ hali olduðu gerçeðini sahabe-i kiram çok açýk bir biçimde ifade etmiþler, sünneti bu hassasiyetle hayatlarýna uygulayýp muhafaza etmiþler, kendilerinden sonra gelecek nesillere onu en sahih þekilde nakletmeyi de üzerlerine bir vecibe saymýþlardýr. Müminlerin annesi Hz. Âiþe, kendisine Peygamberimiz’in ahlakýný, yani yaþayýþ ve davranýþ tarzýný soranlara "Siz Kur’an okumuyor musunuz? Onun ahlaký Kur’an’dan ibaretti." cevabýný vermek suretiyle bize onun sünnetine nasýl yaklaþmamýz gerektiðinin en kýsa ve öz cevabýný vermiþtir.
Biz ele alacaðýmýz komþuluk konusunu bu ölçüler içinde deðerlendirecek ve Müslüman Türk toplumunun komþuluk iliþkileri ile ilgili olarak kültürüne, yaþayýþ ve davranýþlarýna, sözlerine sünnet ve hadislerden yansýyan gerçeklere temas etmeye çalýþacaðýz. Hiç þüphesiz günümüzde özellikle þehirleþme ve modern hayat tarzý komþuluk iliþkilerimizi derinden etkilemiþ, zayýflatmýþ, ben merkezli hayat tarzý baþkasýný düþünmeyi, yardýmlaþma duygusunu, paylaþýmý ve en yakýnlarýyla bile dayanýþma ahlakýný zedelemiþtir. Büyük aile geleneðimizin, büyük coðrafyamýzýn küçülmesine paralel bir þekilde ortadan kalkýþý, taþranýn þehre taþýnmasý veya þehirleþmesiyle komþuluklarýn yok oluþu daha da hýz kazanmýþ, aileden sonra en yakýn iliþkilerin kurulduðu ve arada dostluklarýn oluþtuðu komþuluk düzeni de kaybolunca bireysel bunalýmlar sosyal bunalým haline dönüþmeye baþlamýþtýr. Her türlü olumsuzluktan, buhran ve bunalýmdan çýkýþ yolu aranmasý gerektiði gibi, bu önemli alanda da ciddi arayýþlar içine girmemiz kaçýnýlmazdýr. Burada en önemli çýkýþ yolumuz, geçmiþte bizi biz yapan dinî, manevi, millî ve kültürel deðerlere hiçbir komplekse kapýlmaksýzýn bir kere daha dönüp bakmak ve öncelikle neleri kaybettiðimizin farkýna varmaktýr. Bu bir geri gidiþ veya geçmiþi özleyiþ deðil, eskimeyen ve fakat kaybedilen deðeri arayýþtýr.
Kur’an-ý Kerim, kendilerine iyilik yapýlacaklarý, ana-baba, akraba, öksüzler, yoksullar, yakýn komþu ve uzak komþu… diye sayar. (Nisâ, 36.) Ýslam alimleri yakýn ve uzak komþu kavramlarýna; evleri en yakýnda bulunan evleri daha uzakta olan, akrabalýk baðý olan akraba olmayan, Müslüman olan Müslüman olmayan gibi yorumlar getirmek suretiyle komþuluk dairesini daraltmayý deðil, geniþletmeyi hedeflemiþlerdir. Ayet-i kerimede geçen ve iyilik diye tercüme ettiðimiz "ihsan" kelimesinin komþularýn sevincini acýsýný paylaþmayý, onlarla iyi geçim içinde olmayý, eli ve dili ile komþularýna eza cefa vermemeyi, komþularýnýn hak ve hukukunu korumayý ihtiva ettiði kabul edilir. Dilimizde atasözü olarak kullanýlan “Komþu hakký Tanrý hakký” bu ayet-i kerimenin kültürümüze yansýmasýnýn özetidir diyebiliriz. On sekizinci asýr þairlerinden Zarîfî Ahmed Baba da bir beytinde þöyle demiþtir:
"Lokma-i tâhir olar kim yediler, Komþu hakký Tanrý hakký dediler.
"Peygamber Efendimiz komþulukla ilgili, en sahih meþhurlar arasýnda yer alan hadislerinden birinde þöyle buyurmuþtur: "Cebrail bana komþuya iyilik etmeyi durmaksýzýn tavsiye edip durdu. Öyleki, komþuyu komþuya mirasçý kýlacak zannettim." (Buhârî, Edeb 28; Müslim, Birr 140,141.)Bu hadis-i þerif komþuluðun ve komþuluk hukukunun önemini ve önceliðini apaçýk ortaya koymaktadýr. Komþularýmýz kendi ev halkýmýzdan sonra yüzlerini en çok gördüðümüz ve bize en yakýn olan insanlardýr. Fiziki anlamda uzakta olan akrabalarýmýzdan bile daha yakýn ve önceliklidirler. Onlarýn iyi insanlar olmalarý arzu edilir. Fakat onlarý seçmek elimizde olmadýðý için kötü huylu olmalarý veya gayrimüslim komþularýmýz olmalarý da mümkündür. Hangi çeþit olursa olsun, durumun böyle olmasý bize komþuluk haklarýna riayet etmeme fýrsat ve imkâný saðlamaz. Onlara karþý da örnek davranýþlar içinde olmamýz ve iliþkilerimizi insani ve ahlaki ölçüler içinde sürdürmemiz, hatta onlarýn ýslahý açýsýndan belki daha çok gayret gösterip daha sabýrlý olmamýz icap eder. Çünkü aynen hastalýklar gibi huylarýn, iyilikler ve kötülüklerin de bulaþýcý olduðu ifade edilir. Bizlerin iyi oluþumuz umulur ki baþkalarýný da etkiler. "Komþu komþudan huy kapar, ayranýna su katar" atasözümüz bu gerçeðin en güzel ifadelerinden biridir.
Komþular sanki yakýn akraba imiþ gibi birbirlerini çok sýk gördükleri ve her an yüz yüze baktýklarý için karþýlaþtýklarýnda karþýlýklý güler yüz göstermeleri, selamlaþmalarý, hediyeleþmeleri, birbirlerinin yardýmýna koþmalarý, býktýrýcý olmaksýzýn ziyaretleþmeleri, canlarý ve mallarýnýn birbirinden zarar görmemesi için özen göstermeleri komþuluk hukuku ve ahlakýnýn gerekleridir. Rasul-i Kibriya Efendimiz’in "Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse komþusunu rahatsýz etmesin." (Buhârî, Edeb 31; Rikâk 23; Müslim, Îman 74, 75.)ve "Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse komþusuna iyilik etsin." (Müslim, Ýman 77.) anlamýndaki hadis-i þerifleri bu hukuk ve ahlakýn Müslüman milletimizin fertlerinde yerleþik hal almasýnýn temelini oluþturmuþ ve "komþuluk kardeþlikten ileri", "komþuyu komþudan sorarlar" gibi hikmetli atasözlerimizle bu yöndeki anlayýþ, kavrayýþ ve davranýþ ölçülerimiz, kurallarýmýz þekillenip topluma yön ve istikamet tayin etmiþtir. Müslüman Türkler yakýn zamana kadar her ýrk, her renk, her din, her mezhep, her meþrep ve her sosyal sýnýftan komþularýyla çok iyi iliþkiler kurmuþ ve gýpta edilen örnekler sergilemiþlerdir. Bu gerçek, Osmanlý coðrafyasýný dolaþan yabancý seyyahlarýn bile dikkatini çekmiþ ve takdirini toplamýþ, onlarýn birçoðu yazdýklarý hatýralarda bu hakikati dile getirmiþtir.
Kur’an ve sünnetin etkisi ve yön göstericiliðinde Müslüman toplumlarda oluþan kültür, almayý deðil vermeyi, biriktirmeyi deðil paylaþmayý öðütleyen bir yapý arz eder. Kur’an’ýn infaký emreden birçok ayetinin yanýnda Peygamberimiz’in teþvik edici pek çok hadisleri, daha da önemlisi bizatihi kendi uygulamalarý bize örnek teþkil ettiði gibi istikamet de tayin eder. "Ey Müslüman hanýmlar! Alýp verdikleri bir koyun paçasý olsa bile, komþu hanýmlar birbirleriyle hediyeleþmeyi küçümsemesin." (Buhari, Hibe 1; Edeb 30; Müslim, Zekât 90.)gibi hadisler en yakýnýmýzdan baþlamak üzere bizdeki verme kültürünü geliþtirmiþ ve “komþuda piþer bize de düþer", "komþu ekmeði komþuya borçtur", "komþu komþunun külüne muhtaçtýr" gibi atasözlerimiz âdeta bir toplumun zihin dünyasýnýn inþa edicisi telakki edilmiþtir. Ben þahsen kendi doðduðum ve ilk çocukluk yýllarýmý geçirdiðim köyümde, yoksulluklar içinde yaþayan insanlarýn olduðu bir ortamda, komþular arasýndaki yardýmlaþmalarýn, paylaþmalarýn, hediyeleþmelerin ne kadar cömertçe olduðunu yakinen müþahede etmiþ ve bunun engin sevincini, kývancýný yaþamýþ biri olarak, bugün dünyalýk mal mülk açýsýndan daha çok zenginleþmiþ insanýmýzýn manevi dünyasýndan uzaklaþtýkça ne ölçüde cimrileþtiðini görmenin hüznünü yaþamaktayým. Uzun kýþ gecelerinde, henüz elektrik ýþýðýnýn olmadýðý, gaz lambasý veya lüks ile aydýnlanmanýn bile þans sayýldýðý bir zaman diliminde, her gün bir baþka komþuya yapýlan misafirlikler bize "komþu kapýsý", "komþu gezmesi" "komþu kapýsýna çevirmek" gibi deyimleri hem öðretir hem yaþatýrdý. Bu yüzden, günümüzde fertler arasýndaki sevgisizliðin, saygý noksanlýðýnýn, kardeþlik ve dostluktan çok kin ve nefretin ortaya çýkmasýnýn sebeplerini, kaybettiðimiz deðerlerde aramamýz gerektiðine gönülden inanmaktayým. Bir þey deðer olarak kabul ediliyorsa onu kaybetmemek, eskitmemek, yaþamasý için özen ve itina göstermek, elden çýkmýþsa arayýp bulmak, gitmiþse geri getirmek gerekir. Bunlarý bir kere deðil bin kere düþünsek ve söylesek yeridir.
Peygamberimiz’in bize talim ettiði ve uymamýzý istediði ölçü, "Allah katýnda komþularýn en hayýrlýsý komþularýna en çok iyilik eden kimsedir.” (Tirmizî, Birr 28.)düsturudur. Hayýr kavramý, dinimizce iyilik olarak kabul edilen her þeyi, her türlü güzelliði ve yararlý davranýþý kapsamýna alýr. Komþuya yapýlacak iyilik ve hayrýn neler olduðu Peygamberimiz’in bazý hadislerinde etraflýca belirilmiþtir. Bunlar arasýnda þu davranýþlarý sýralayabiliriz:
Komþusu borç veya ödünç bir þey isteyince vermek,
Yardým isteyince yardýmýna koþmak,
Hastalanýnca ziyaret etmek,
Maddi sýkýntýlar içine girince onu kollayýp gözetmek,
Mutlu günlerinde sevincine, kederli günlerinde üzüntüsüne ortak olmak,
Ölünce cenazesini teþyi edip, kabre götürüp defnetmek,
Ýzni olmaksýzýn evinin bitiþiðine rüzgârýný kesecek þekilde bina yapmamak,
Kokusu komþunun evine gidecek bir yemek yapýnca ona da bir miktar göndermek,
Meyve alýnca komþuya da hediye etmek, hediye etmeyecekse onu komþuya göstermemek, çocuðunun da o meyveyi dýþarýda yiyerek komþu çocuðuna göstermesine izin vermemek. (bkz. Kandemir ve ark., Riyâzü’s-Sâlihîn “Peygamberimizden Hayat Ölçüleri”, II, 403-404.)
Bu önemli kurallar yakýn zamana kadar en küçük köy birimlerinde bile uygulanmakta idi. Böylece görüp, tanýyýp alýþtýklarý, uyguladýklarý ve belki asýrlar boyu sürdürdükleri yaþayýþ tarzý onlarýn hem bireysel hem toplumsal hayatlarýnýn mihenk taþý mesabesindeydi. Bu onlar için çok önemli bir deðer ölçüsü teþkil etmekte ve mutluluðu böylece yakalamakta idiler. Belki yaþadýklarý bu hayatýn ölçülerinin Kur’an ve sünnet kaynaklý olduðunu bilenler de çok deðildi. Fakat herkes bunlarýn birer erdemlilik, ahlak sahibi olmak, bencillikten uzak bir diðerkâmlýk, merhametlilik kýsaca insanlýk onurunun gereði olduðunun farkýnda idi.
Sahabe-i kiramdan Ebu Hüreyre hazretlerinin rivayet ettiði þu hadis-i þerif söylenebilecek çok þeyin bir özeti mahiyetindedir.
Ebu Hüreyre diyor ki: Nebiyy-i Ekrem Efendimiz: "Vallahi iman etmiþ olmaz. Vallahi iman etmiþ olmaz. Vallahi iman etmiþ olmaz." buyurdu.
"Kim iman etmiþ olmaz ya Rasulellah?" diye sordular. "Yapacaðý fenalýklardan komþusu güven içinde olmayan kimse." buyurdu. (Buhari, Edeb 29; Müslim, Ýman 73.)Müslim’in rivayet ettiði bir hadiste de Peygamberimiz:
"Yapacaðý fenalýklardan komþusu güven içinde olmayan kimse cennete giremez." buyurmuþlardýr. (Müslim, Ýman 73.)
|